Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YANKI ENKİ’DEN “MASKENİN DÜŞTÜĞÜ YER” ‘Korku edebiyatının kahramanı biziz’ Yankı Enki, “Maskenin Düştüğü Yer” ile 20052011 arasında farklı gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarını bir araya getiriyor. Enki, yazılarında, Gotik edebiyatta iz bırakmış yazar ve eserleri ele alıp kavramlar üzerinden korku edebiyatını anlamaya koyuluyor. Enki ile kitabını ve korku edebiyatının gerçekliğini konuştuk. REYYAN BAYAR reyyanbayar@gmail.com K itabı, araştırma ya da inceleme değil, “eleştirel deneme” olarak niteliyorsunuz. Kitap özelinde bunu biraz açar mısınız? n Bu kitap, genellikle birbirinden farklı zamanlarda yazılıp farklı dergilerde yayımlanmış yazılardan oluşuyor. Bir kitapta toplanma sebepleriyse korku edebiyatı çatısı altında buluşmaları. Sistemli bir şekilde yazılmış, girişgelişmesonuç şeklinde, akademik bir yapıda ilerleyen, bir temayı alıp onu bütünüyle inceleyen ya da araştıran yazılar değiller. O nedenle “inceleme” veya “araştırma” olarak nitelersem sadece eksik ya da fazla değil, öncelikle yanlış bir tanım yapmış olacağımı düşündüm. Benim hayranı olduğum eser ya da yazarlara yönelik eleştirel bir tavır yüklemeye çalıştığım, onlara belirli bir mesafeden bakmayı denediğim yazılar bunlar. Konularının ufku çok geniş elbette ama benim kendi ufkumu görmeyi denediğim, kendime soru sorduğum, zıtlıkları bir elekten geçirmeye çalıştığım denemeler. “Eleştirel” ve “deneme” oldukları için bu ifadeyi kullanıyorum. Tabii bu yaklaşımımda, bu türdeki deneme ustalarının da gösterdiği yolun etkisi büyük. Özellikle Nurdan Gürbilek, Bülent Somay ve Yaşar Çabuklu gibi isimlerin eserlerinde yıllardır bir okur olarak gördüğüm, hayranlıkla izlediğim ve benimsediğim bir yaklaşım bu. “GOTİK EDEBİYATIN TEMELİNDE MODERNLİK VAR” n Kitapta yer alan yazıların birçoğuna kavramlar üzerinden korku edebiyatını anlama çabası hâkim bir anlamda. Bu bağlamda, editör ve yazar olarak kav ramların edebiyattaki yerine ilişkin neler söylersiniz? n Bu yazılarda genel olarak yaslandığım kavramlar Zygmunt Bauman’a ve Sigmund Freud’a ait. Bauman’ın “müphem”, “yabancı”, “modernlik” kavramları ve Freud’un “tekinsiz” kavramı başta geliyor. Deneme türünün yazarı ve okuru özgürleştiren yanlarından biri de kavramların bağlamlarından çıkarılmasına izin vermesi. Böylece bir ilham silsilesi ortaya çıkıyor, felsefenin, sosyolojinin ya da psikanalizin resmi büyüyor, bireysel vakalar kültürel vakalara, onlar da edebi vakalara dönüşebiliyorl ve bu bir döngü hâlini alıyor. Düşündükçe genişleyen ya da daralması gerektiğinde daralan tanım kümeleri içinde yolculuk yapma fırsatı veriyor. Korku, tanımlamanın o kadar da kolay olmadığı bir duygu. Korku edebiyatının meselelerinden biri de bu. O nedenle farklı disiplinlerden kavramlara başvurmak korku edebiyatını irdelemek için son derece verimli olabiliyor. n Yine kavramlar üzerinden gidersek, Gotik edebiyatta bazı olguların, yerine göre olumlu ya da olumsuz değerleri niteleyebilmesinin temelinde ne yatıyor sizce? n Gotik kavramı, hangi açıdan ele alırsanız alın, ortaya çıkışından beri karşıtlıkları kendi içinde barındırıyor. Avrupalı uygar insanın kökünü ve barbarlığı, parlak geçmişe duyulan özlemi ve aynı zamanda pişmanlık duyulan karanlık geçmişi, özgürlüğü ve aşırılığı, doğanın yabani tarafını ve düzenini, insanı ve hayvanı... Yine de bunların modern tanım kümeleri olduğunu unutmayalım. Gotiğin olumlu ve olumsuz tanımları bir arada kapsaması, yani müphem bir kimliğe sahip olması da modern açıdan bakıldığında görülüyor. Kısacası temelinde modernlik yatıyor. Gotik edebiyatın zirvede olduğu dönemin modernliğin de önemli bir dönemi olduğunu hatırlamakta fayda var. “BİLİNMEYENİN KORKUSU” n Korku edebiyatı bir kaçış değil kaç tıklarımıza dönüş edebiyatıdır, deyip bu alanı hatırlamak ve barışmakla ilişkilendiriyorsunuz... n Evet, “kaçış” terimi spekülatif kurgunun tamamı için belirli bir kesim tarafından sık sık kullanılır. Edebiyatın akademide ne kadar yer kaplayacağını, hangi eser ve yazarların kanona girip girmeyeceğini belirleyenlere bu alanı hatırlatmak, korku edebiyatının hangi toplumsal koşullarda hangi biçimlerde ortaya çıktığını ve nasıl devam ettiğini, ne şekilde dallanıp budaklandığını anımsatmak, tartışmaya değer olduğunu göstermek gerekiyor. Korku edebiyatının iyi örnekleri, tıpkı bilim kurgu ve fantastik kurguda olduğu gibi aradığınız cevabı kendi içinde taşır zaten. Neden önem arz ettiğini satır arasında yansıtır. Sevmek ayrı bir mesele ama hayalet öykülerine gereken önemi vermezseniz, neyin ya da kimin korkunç olup olmadığını kategorize ederseniz, dışarıda bıraktıklarınız sizin içinizde kalır. İçerisi daha korkunç olur. Korku edebiyatının tamamını tek, sonsuz bir hayalet öyküsü gibi tasavvur ediyorum o yüzden. Kahramanı biziz, hepimiziz. n Yüzyıllardır korkmaktan, korkuyu yazmaktan ve okumaktan vazgeçilemediği vurgusu yansıyor metinlerinizden. Bu durumun arka planında ne olmalı? n Bunun arkasında boşluklarla kaplı ama içinin dopdolu olduğunu bildiğimiz bir küme var. Lovecraft buna “bilinme yenin korkusu” diyor. Her şekilde, dilimiz döndüğünce bir tanımlama yapmaya çalışıyoruz. Biliminsanı, akademisyen, filozof, teorisyen ya da kurgu yazarı, herkesin bir tanım çabası ya da bu çabaya ilişkin bir yorumu var ama şimdilik en somut görünen ortak nokta şu: Bizler ölümlü varlıklarız. Ölümden kaçamıyoruz, korkuyoruz ve ölümlü olduğumuz gerçeği değişmediği sürece gündelik hayatla ilişkimiz de böyle kurulacağa benziyor. “KORKU ÖĞELERİ BİZİ BİZE ANLATIYOR” n Geçmişten günümüze korku edebiyatı yazarları nı ve verimlerini mercek altına alıp zaman, mekân ve kahramanlarını irdeli ERSIN ŞEN yorsunuz. Korku öğelerindeki kültürel değişim bize ne anlatıyor/anlatmalı? n Öncelikle bize bizi anlatıyorlar ve anlatmalılar. Dünya nın iki ucundaki iki yazarın iki farklı öyküsü bize çok şey anlatabilir. Para lellikleriyle de anlatabilirler, uzaklık larıyla da... Oğuz Atay’ın ölümle, yasla, melankoliyle kurduğu ilişkiye karşılık Poe’nunki örneğin. Dönem ve coğrafya olarak uzak olsalar da birbirlerini ta mamlarlar. Böyle birçok örnek sayabi liriz. n Peki, Türk edebiyatında da böyle bir çalışmanın izi sürülebilir mi? Sizin bu eksende başka çalışmalarınız olacak mı? n Elbette sürülebilir, sürülmeli de ama kapsamı daha farklı olur. Bu kitap taki yazılar benim yüksek lisans tezimi yazarken üzerinde çalıştığım akademik metinlere yaslanıyor. Gotik edebiyatı mercek altına aldığı için Britanya ve Amerikan kurgusunun üzerine eğilen ve Batı kültürünü deşifre etmeye çalışan yazılar. Türkiye’nin korku edebiyatı üzerine düşünmek için ise farklı açılara, farklı yol haritalarına ihtiyacımız oldu ğunu kabul etmemiz gerek. Benim bu eksende planladığım yeni bir kitap var. Bu kitap için bir modern korku klasiği olarak Oğuz Atay’ın Korkuyu Bekler ken’ini temel alan bir metin üzerinde çalışıyorum. Giovanni Scognamillo’nun da bir kurgucu olarak öne çıkarılması nı gerektiren öyküleri mevcut. Bir de 2000’lerin Türkçe korku edebiyatı üze rine bir çalışma için hazırlık yapıyorum. Özellikle yakın dönem korku öykücülü ğünün yeri çok önemli bu çerçevede. n Maskenin Düştüğü Yer / Yankı Enki / İthaki Yayınları / 120 s. 8 9 Kasım 2017 KITAP