02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA Yüz yıllık salınım... Aralık kapı Kimileri, örneğin ben, bir alt tabaka açarak kullanıyor(uz) “okuryazar”ı. Kaç kez kendimden “okuryazar” olarak söz etmişimdir; bununla “okuma yazma bilen, öğrenmiş olan biri sayarım kendimi” diyor değilim elbette (bu, aşikâr veri çünkü) ne diyor, demeye çalışıyorum öyleyse? Yazdığım kadar okuyorum; genelde okuyarak (okuduklarımdan hareketle) yazıyorum; ya da, düpedüz, yazarokurumsöylediğim bu. “Y azar” kavramının içeriği epey oynaktır aslında: Ne şair kadar net, kesin bir tanımı olduğu söylenebilir, ne sözgelimi mimar ya da hekim konusunda karşımıza çıkan belirginlik ile benzeşir. Bir dönemin edip / muharrir ayrımı, Barthes’ın altını çizdiği yazar / yazan ayrımı bulanık alanlar çizer. Gazete yazarı ile yazın adamını bir tutmayız, oysa ikisinin işi de yazmaktır. Okurluk öyle değil. Türkçe Sözlük “sürekli olarak gazete, dergi, kitap okuyan, okuma alışkanlığı olan kimse” tanımını veriyor. Gerçi “sürekli olarak” vurgusu bir parça şüphe doğurabilir, bir de “alışkanlık”ın nasıl ölçülebileceği sorusu devreye girebilir, ama okurluk durumu bağlamında büyük bir uzlaşmazlık göze çarpmaz pek. Türkçe Sözlük, ‘okuryazar’a şu karşılığı vermiş: “Okuma yazma öğrenmiş, okuması yazması olan kişi” sanırım bu anlamlandırma oy birliğiyle onaylanacaktır. Gelgelelim, kimileri, örneğin ben, bir alt tabaka daha açarak kullanıyor(uz) “okuryazar”ı. Kaç kez kendimden “okuryazar” olarak söz etmişimdir; bununla “okuma yazma bilen, öğrenmiş olan biri sayarım kendimi” diyor değilim elbette (bu, aşikâr veri çünkü) ne diyor, demeye çalışıyorum öyleyse? Yazdığım kadar okuyorum; genelde okuyarak (okuduklarımdan hareketle) yazıyorum; ya da, düpedüz, yazarokurumsöylediğim bu. “Okuduklarımdan hareketle yazıyorum” sözü tehlikeli: Şıpınişi damgayı yersiniz bunu dile getirdiğinizde, başkalarının yazdıklarına sığınmadan, onlardan yararlanmadan yazamamakla suçlanıverirsiniz. Sayısız özel isim saymış, sayısız gönderme yapmış biriyim ben, bu bağlamda hakkımda söylenmedik ne kalmıştır bilemem, zaman bana gülüp geçmeyi öğretti o türden dokundurmalara. Okuryazarlığa (yazarokurluğa) son örneklerden biri: “Ömer Hayyam’ın Altın Rübâisi”. O denemeyi yazma sürecinde, ulaşabildiğim Hayyam çevirilerini masama taşıdım; bazılarını, sonra, internetten indirdim; yazadurayım, iki gün üst üste, saatlerce Messiaen’ları dinledim; Messiaen’la ilgili kitaplığımdaki üç kitabı, Fontenay’nin çalışmalarını, Hlebnikov’u, Attar’ı ve Ali şir Nevai’yi, Perse’in Kuşlar’ını, Türk Folklorunda Kuşlar ile Dîvan Kuşları’nı yolda yerlerinden çıkardım… düşüncemi ve ifademi oluşturmakta az çok tümünden nektar topladım sanırım “ölç” deseler ölçemesem bile her birinden bana geçenleri. Kalıyor geriye, aldıklarım ortada, ben ne veriyorum, vermişim kurduğum denemeyle: Bunuysa öteki okuryazarlar değerlendirecektir. Metin sizden çıktığında, başka deyişle okur önüne çıktığında, suya düşen taşın halkaları, yüzeyde ve dipte kimi hareketler doğurur: Okuryazarlar işe koşmuş, devreye girmişlerdir. Metnin yazarına kimi geri dönüşler olabilir ulaşmak isteyenler ulaşma yolunu bulabiliyorlarsa. Gelgelelim, metnin okunma oranını göstermez bunlar; kaldı ki, unutulmamalı: Yazar çoktan çekip gitmişse bile, metninin bir şimdide okur karşılığının olması olasıdır: Shakespeare’in bir oyununu ilk kez bugün okuyor olabilirim pekâlâ, yazara ulaşamam. Okur, yazar, okuryazar, yazarokur denklemlerinde farklı zamansal denklemler yaşanır. Yaşayan yazar, yazdığı metni dolaşıma çıkardığı anda, metinle okurları arasında bir hat kurulduğunu bilir, mahiyet kapsamını çizmesi el(in)de olmaz. Buna karşılık, başka bir satranç hamlesine başvurabilir bakın örneğin nasıl: “Ömer Hayyam’ın Altın Rübâisi”nin yazımı bittiğinde aklımı çelen bir fikir, davranmamla sonuçlandı: Kendim hariç bir tür Heptameron oluşturabilme umuduyla altı kişiden katkı getirmelerini diledim: Saliha Paker, Şavkar Altınel, Yiğit Bener, Tarık Günersel, Cavit Mukaddes, Mehmet Nemutlu ve Tolga Tüzün, yönelttiğim iki soru üzerinden uzantılar getirmeyi deneyecekler sanırım. Şüphesiz, taammüden kurulacak bir okuryazar ilişkisi durumu buradaki. Heptameron (ya da belki de bir eksiğiyle Hexameron) gerçekleştiğinde, kurduğum denemeyi okur önüne uzantılı haliyle sunmayı hedefliyorum. Böylece, çapraz bağlar üzerinden okunası bir bütünlük oluşacak karşı tarafa. Dahası da beklenebilir, en sona iliştirilecek şu ekle: Bekliyorum, söyleyeceğiniz varsa, olacaksa. İletişim teknolojileri bağlamında yaşanan çok hızlı gelişimler, yol açtıkları taşkınlık nedeniyle sorgulanadursun, yabana atılması pek güç açılımlar doğurdu. Okuryazarlık çerçevesinde de tanık olunan yeni yollar duruyor önümüzde; saparız sapmayız bize kalmış. Yakın döneme gelesiye bir tek basılıp çoğaltılabilen metin, dilersek farklı mecralar aracılığıyla da dolaşıma çıkıyor: Yazarokurdan okura, okuryazara sanal köprülerle. Burada, işte aralık bırakılmış bir kapı. n KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 21 Temmuz 2016 3 G ün Zileli’nin “Çanlar” romanı, okuru 1917 Bolşevik devrimi ile 2017 Gezi Parkı arasında salınan bir sarkacın peşine takıyor. Zileli, geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyor. İktidarın, devrimlerin ve ideallerin sorgulandığı bir roman “Çanlar”. Zileli’yle kitabını konuştuk. Ian McEwan, “Çocuk Yasası”nda, kahramanı Yüksek Divan Aile Hukuku Dairesi hâkimlerinden Fiona Maye’in önüne getirdiği davalarla kültürler, inançlar, kimlikler, aile bağları içinde bireyin hakkını sorgulamasını istiyor okurun. Aslı Güneş değerlendirdi romanı. Daha çok şiirleri ve şiir çevirileriyle tanıdığımız İlyas Tunç’tan, bu kez bir deneme kitabı: “İtaatsiz Portreler”. Kitapta rahip Giordano Bruno’dan bilgisayar programcısı Aaron Swartz’a kadar çeşitli itaatsizler üzerine portre denemeler var. Vicdani retçiler, süfrajetler, feministler, hackerlar, ulusal kahramanlar, çevreciler… Tunç’la kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. ByungChul Han, “Şiddetin Toplojisi”yle başarı ve performansa yoğunlaşan, özgür olduğunu sanırken narsistleşip depresyon ve kendisine yönelttiği şiddetin içinde boğulan yeni insanın portresini çiziyor. Ali Bulunmaz tanıtıyor kitabı. “Herkes İçin Osmanlı”, Osmanlı tarihinin fazlasıyla derli toplu ve kolay okunur bir biçimde sunuyor. Osmanlı tarihi, okurun kafasını karıştırmadan, derinlemesine ama özlü, her şeyden önemlisi anlaşılır ve akıcı bir Türkçe ile aktarıyor. Kerem Çalışkan anlatıyor kitabını. Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle