Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MAVIS GALLANT’TAN “PARİS ÖYKÜLERİ” ‘Öyküler bekleyebilir’ “Paris Öyküleri”, Mavis Gallant’ın hikâyelerinden bir seçki. New Yorker’da yayımlanan bu öyküler, abartıya kaçmadan ve edebi yönü de eksik bırakmadan yaşamlarımızı mercek altına alıyor. ali bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr “M avis Gallant, Paris Öyküleri’yle ilk kez Türkçede”, hem gecikmişliği ve ıskalanmışlığı anlatan hem de bu önemli yazarla buluşmamızı müjdeleyen bir duyuru. Özellikle Amerika kıtasının kuzeyinde iyi tanınan Kanadalı yazar, kaleme aldığı her şeyi (örneğin deneme ve eleştirileri) öyküleştirmeyi başarmış bir isim. İki anadilinden Fransızcayı metin yazarken hiç kullanmayan ama Fransız kültürüne en az bir Fransız kadar hâkim olan Gallant’ın öyküleri, kitaplaşmadan evvel, 2004’teki ölümüne dek hep New Yorker dergisinde yayımlandı. Paris Öyküleri toplamındakiler de öyle... KARAKTERLERİN İKİRCİKLİ HALLERİ Gallant’ı edebiyat için özel kılan şey, abartısızlığının ve iyi gözlemciliğinin yanı sıra vicdanını, yoğun duygusallıktan sıyrılarak ortaya koymasıydı. Bu da öykü karakterlerini ve olayın gidişatını kurgularken insanlardan hiç uzaklaşmadığını ve kitapta geçen “gemi enkazı” metaforunun hayattaki karşılığını çok iyi kavradığını gösteriyor bize. Paris Öyküleri, Gallant’ın söz konusu tavrından örnekler barındıran önemli bir seçki. Gallant’ın, Paris Öyküleri’ndeki metinlerinde yalnızca hüzün yok elbette; üslubuyla harmanladığı ironi, mizah ve sevecenlik, tamamı Avrupalı olan ve kiminin göçmenlikten kiminin de ne yapacağını bilemeyişinden ötürü kafası karışık karakterlerinde fazlasıyla hissedilir. Bu nedenle kaçanlara da kendine geri dönenlere ve durumuyla dalga geçenlere de sık sık rastlarız. Böylece hem duygusal anlamda hem de kültürel bağlamda çeşitlilik gösteren bir dünyada gezdiriyor okuru Gallant. O çeşitlilik ise büyük oranda bizi gülümseten bir kapı aralıyor. En sıradan konu bile (mesela önünden geçilen bir tarihi yapı veya giyilen herhangi bir kıyafet) bahsi geçen komedinin parçası oluverir. Karakterlerden yansıyan bu hava, Gallant’ın çocuksu tarafının bir göstergesidir: Duygusal, evet ama asla dramatize etmeyen bir çocuksuluk o. Gallant’ın öyküleri, kimsenin kendisini taş duvarlar arasına hapsetmediği ve en azından ruhunun özgür kalmasını istediği, hiç dinmeyen bir heyecan içeriyor. Bu da yine az önce adı geçen çocuksuluğu tamamlıyor. Bunun bir başka parçası da huzursuzluk; Gallant, karamsar bir hava yaratmadan, karakterlerinin ikircikli hallerini de okura aktarmayı başarıyor: Bir evlilik ya da gelecek kaygısı, yaşanmışlıklardan beslenen önyargılar veya zihindeki sorular gibi izlekler yazarın, karakterler aracılığıyla okura hayatın acı tatlı yönlerini sorgulatıyor. Böyle anlarda öykü kişilerinin durgunlaştığına ya da tam tersine sürekli içini döküşüne tanık oluyoruz. HAYATTAN KESİTLER Gallant, öyküleri yazarken kendi yaşamında olup bitenlerden, karşılaştıklarından ve deneyimlerinden de esinlenmiş. Fakat bu, keskopyalayapıştır yöntemi gibi algılanmamalı. Daha çok anları yorumlama ve bozup tekrar kurgulama biçiminde nitelenmeli. Bu nedenle Gallant’ın, hem kendisini hem de etrafını dikkatle gözlemleyen bir yazar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kitaptaki her öykü, kendisinden bir roman türetilebilecek kadar dolu. Fakat Gallant, yazdıklarına ilişkin buna benzer bir yoruma ve genel anlamda öyküye dair bir çıkma yapıyor: “Öyküler, roman bölümleri değildir. Sanki birbirini takip edecek şekilde yazılmış gibi arka arkaya okunmamalıdır. Birini okuyun. Kitabı kapatın. Başka bir şey okuyun. Sonra gelin. Öyküler bekleyebilir.” Gallant’ın metinleri, okurla yazar ve karakterler arasına mesafe koysa da kitabı eline alanları içine çekme potansiyeline sahip. Çünkü yazar, öyle bir işe imza atıyor ki okurun, öyküyü ve oradaki mekânları yaşamasını sağlıyor. Kendi yaşamımızda ayırdına varamadıklarımızı fark etmemiz de cabası. Gallant’ın öyküleri, nefes alıp verirken gündelik hayatımıza dokunuyor. Karakterlerin, gerek yaşamıyla gerek söz alıp anlattıklarıyla sadeliğini ve buna bağlı olarak özgünlüğünü koruduğunu görüyoruz. Çoğunlukla yurdundan uzakta, dalgın ve durumumun farkında hepsi. Bunun kaynağında ise Gallant’ın öykülerini kurarken zihninin gayet berrak oluşu yer alıyor. Ayrıntılar ise yazarın yolda aldığı kararlarla şekilleniyor. Paris Öyküleri, hem sorular soruyor hem de okura sorduruyor. Yanıt bulunması bir tarafa, zihni meşgul eden hayattan kesitler, yazarın elinde hayli ince ve zarif bir kurguya evriliyor. n Paris Öyküleri/ Mavis Gallant/ Çeviren: Özden Arıkan/ Yüz Kitap/ 400 s. OKURLARA Farklılıkları anlamak için... “Armut Dibine Düşmeyince”, Amerikalı araştırmacı Andrew Solomon’un, üzerine on yıldan fazla emek harcadığı çalışması. Solomon, üç yüzün üzerinde aile ile görüşerek hazırladığı kitapta; farklılığın duyguyla örülü anatomisini çözüyor. Bu dünyaya sağır, cüce ya da Down Sendromlu, fark etmez, bir şekilde “farklı” olarak adım atan çocukların ve ebeveynlerinin dünyasına misafir ediyor okurunu. Melisa Tortamış, Solomon’la çalışmasını ve farklılıklarımızı konuştu. John Wyndham’ın romanı “Tiffidlerin Günü”, insanların güçlü kalabilmek ve her koşulda dünyaya hükmetmek için ne kadar acımasız olabileceğini bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor. Özkan Ali Bozdemir değerlendirdi. “Kör Nişancı”, Kurt Vonnegut’u anlamada, hangi konular üzerinden yürüyen bir yazar olduğunu algılamada güzel bir köşe tutmuş. Roman, bir diğer yanıyla ise Vonnegut’un yazdıklarının özünü taşıyor ve ‘Vonnegut’u okumaya nereden başlasam?’ sorusunun da yanıtını sırtlıyor. Eray Ak tanıtıyor kitabı. “Metrodaki Yabancı”, Ali Parlar’ın ilk romanı. Kitap, 12 Eylül 1980’den günümüzün alternatif enerji üretimi sorununa ve uluslararası suç örgütlerine uzanan bir kurguya sahip. İbrahim Türkmen’in yazısıyla tanıyoruz Metrodaki Yabancı’yı. Bol kitaplı günler... KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 314 Temmuz 2016 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap