07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> kitaplardan biri “Barışa Yolculuk”. Samatya’da geçen bu öykünün pek çok kahramanı var; öykünün başkişisi Kaan, dedesi ve Beyazıt. Dedesi ile gezmeye çıkan Kaan, Samatya’da Beyazıt adında bir oğlanla tanışır. Beyazıt, ona bir tarih yolculuğu yapmayı önerir. Bu heyecanlı serüvene karşı koyamayan Kaan, Beyazıt’ın peşine takılır. İki çocuk, Samatya’da uzun, sürükleyici ve gizem dolu bir yolculuğa çıkar. Onlara eşlik eden Ali ise sürekli geleceği merak eder ve Kaan’a bu konuda sorular sorar. Ama Beyazıt, Kaan’ın gelecek ile ilgili konuşmasını istemez. Haksız da değildir. Bunun sebebini kitabı okuyanlar da anlayacak ve Beyazıt’a hak verecek. Tarih yolculuğu 1453’e dek sürer. Bu tarih size de tanıdık geldi mi? Bu üç çocuğun tarih boyunca İstanbul’da neler yaşadığını, İstanbul’un güzel semti Samatya’nın sıcacık dokusu eşliğinde okumak eğlenceli olmaz mı? Bu gezinin sonunda Ali ile ilgili bir sır da çözülecek. Kimdir bu Ali, geleceği niye merak eder? Asıl mesleği veteriner hekimlik olan Nermin Şenol Kalyoncu, doktorasını yaptıktan sonra öğretmenliğe başlamış. Çocuklarla oynuyor, çocuklar için yazıyor. Tarih bilginizi de pekiştirecek bu öyküyü seveceğinizi umuyoruz. İyi okumalar! Arkadaş (Deniz’in Sevdiği Şeyler9) / Ayla Çınaroğlu / Resimleyen: Mustafa Delioğlu / Kırmızı Kedi Çocuk / 2016 / 16 s. / 25 Deniz, dünyayı tanımaya, çevresini fark etmeye, sevdiği ve sevmediği şeyleri ayırt etmeye başlayan mini mini bir çocuk. Dokuzuncu kitaba ulaşan dizinin bu öyküsünde, Deniz’in arkadaşlarını tanıyoruz. Her arkadaşının özelliğinin farklı olmasına ve Deniz’in de her biriyle farklı şeyler yapmaktan hoşlanmasına şaşırmamalı. Kuşkusuz, küçük okurların da birbirinden ayrı özellikleri olan birçok arkadaşı vardır. Yaşamın bu farklılıklarla renklendiğinin ayrımındalar mı? Lalalala / Çocuklar İçin Müzikli Oyunlar ve Etkinlikler / Ezo Sunal / Ömer Öztüyen / Resimleyen: Berker Sırman / Doğan Egmont / 2015 / 56 s. / 4+ Okul öncesi eğitmeni ve beden perküsyonu uzmanı Ezo Sunal ve müzisyen Ömer Öztüyen’in birlikte hazırladıkları “Lalalala” adlı kitap özgün müzik eserleri eşliğinde gerçekleştirilebilecek etkinlik ve oyunları anlatıyor. Hem bir müzik aleti hem de beden kullanılarak (alkış, adım sesleri, ıslık vb.) kolaylıkla seslendirilebilecek neşeli şarkıların notaları da verilmiş. Böylece kitapta yer alan şarkıları seslendirebilmek çok kolaylaşmış. Kitabın ana teması ise “oyun”. Her sayfada bir şarkı ve bir oyun var. Örneğin “Günaydın” şarkısı ve oyununa kulak verelim mi birazcık? Önce “Günaydın ellerim / Günaydın ayaklar / Günaydın parmaklar günaydın...” diye başlayan şarkı daha sonra “Günaydın Ahmet / Günaydın Ada / Günaydın Deniz / Günaydın…” diye söylenebiliyor. Siz de çocuklarla birlikte tüm dünyayı “Günaydın” şarkısı ile selamlamak ister misiniz? Kitapta ayrıca akıllı telefon ya da tabletlere kolayca indirilebilen “lalalala” uygulaması ve kullanımı da anlatılıyor. Şarkıları ücretsiz dinlemek, oyunlar oynayıp el çırparak eşlik etmek ne güzel olur. Kimbilir belki siz de kendi şarkınızı yazarsınız. İyi eğlenceler. Güle Güle / Yunus Bekir Yurdakul / Resimleyen: Murteza Albayrak / Top Yayıncılık / 2016 / 192 s. / 8+ Gülmek herkese yakışır. Hele çocuklara. Peki ama onları nasıl güldüreceğiz? Gıdıklasak? Hiç gerek yok, verin bu kitabı okusunlar, okurken katıla katıla gülsünler. On dört bölümde toplanan tam 444 fıkra! Sınav Hâli’nden Ev Hâli’ne, Okul Hâli’nden Öğretmen Hâli’ne, gıcır gıcır gülmeceler, ezberleyip birbirine anlatmacalar… Son bölümdeki fıkralar, ünlülerin başından geçenler. Aralarında, Ahmet Günbaş ve Hacer Kılcıoğlu gibi yaşayan sevdiğiniz yazar ve şairler var. Kitabın girişinde ve bölüm aralarında, yine ünlülerden gülmek üzerine özlü sözler bulacaksınız. Aziz Nesin’den, “Mizah ciddi iştir”, Moliére’den “İnsan, güldüğü kadar insandır”, Victor Hugo’dan “Kahkaha iki insan arasındaki en yakın mesafedir,” gibi. VestaLinnéa ve Sevgili Köpeği / Tope Appelgren / Resimleyen: Salla Savolainen / Çeviren: Ali Arda / Büyülü fener Yayınları / 2016 / 35 s. / 6+ VestaLinnéa’nın annesi, çocukken bir köpekleri olduğunu söyler. Ah! Keşke Vesta’nın da bir köpeği olsa… Ama bu pek kolay bir iş değildir. Her gün birkaç kez sokağa çıkarmak gerekir köpekleri. Yoksa çişini, kakasını eve yapar ve bu da hiç hoş olmaz. Sık sık yıkanması da gerekir köpeklerin, beslenmesi de çok önemli elbet. Anneleri ne dese çocuklarına anlatamaz bunun ne denli zor ve sorumluluk isteyen bir şey olduğunu. Tam o sırada komşuları bir geziye gittiği için köpeğini Vestalar’a bırakır. Kocaman bir köpektir bu ama Vesta, abisi PaulAxel ve küçük kardeşleri Wendla onunla çok iyi anlaşır ve sonunda eve bir köpek almaya karar verir. Hemen barınağa gidip yavru bir köpek alırlar. Herkes çok mutludur. Babaları da Victor da çok sever bu yavruyu. Ah bir de grip olup hapşırıp durmasa kim bilir ne güzel eğlenirdi. Ne yazık ki bu neşeleri pek uzun sürmez. Yavru köpekle ilgili oldukça önemli bir sorun vardır. Acaba nedir bu sorun? Ya çözümü olmayan bir durumsa… Vesta’nın ailesi ne yapacak dersiniz? Onu sokağa atmaya kalkışmazlar, değil mi? Yavru köpek Çokyaşa’ya neler olduğunu merak ettiniz mi? O halde, sizi Vesta ve ailesiyle baş başa bırakalım. Renk Delisi / Süper Çocuklar 1 / Aytül Akal / Resimleyen: Yusuf Tansu Özel / TUDEM / 2016 / 112 s. / 9+ Mete, herkesin özel bir yeteneğinin olduğunu düşünüyor. Kendisinin de vardır mutlaka ama henüz ne olduğunu keşfedebilmiş değil. Belki biraz zorlasa duvarların ardını görebilecek ya da on beş basamaklı sayıları bir çırpıda çarpıp bölebilecek… Belki de parmağının ucundaki uçuç böceği, dileğini yerine getirir. O da ne? Sınıfa yeni gelen kız Asya tepesine dikilip carcar konuşmaya başlamasın mı? Neymiş efendim; sözcüklerin renkleri varmış… Yok, daha neler. Ama gerçekten tuhaf bir kız bu Asya, Mete onun sıkıcı sorularını kısa yanıtlarla geçiştirmeye çalıştıkça o, bilmiş bilmiş konuşuyor. Aslında sanki bazı şeyleri biliyor gibi; örneğin Mete’nin tam bir kitap kurdu olduğunu çözüvermiş. Oysa Mete, kimseye söylememişti bunu. İnsanların aklından geçenleri mi okuyor yoksa bu kız? Onun özel yeteneği de bu mu acaba? Mete, Asya ile konuşurken kafası çok karışır. Biraz da sinir olur kıza. Ama çok geçmeden kızın anlattıkları, Mete’nin ilgisini çeker. Tam birbirlerine dostluk sözü verdikleri anda Tuna çıkar gelir. Tuna, Mete’nin en yakın arkadaşıdır. Aslında onun da bir özel yeteneği vardır ama o bunun henüz farkında değildir. Aklı fikri futbol oynamak ve yemek yemektedir. Biraz bozulur Tuna, ikisinin sohbet ettiğini görünce. Ama Asya, kısacık birkaç cümleden sonra onu da etkilemeyi başarır. Romanımızın kahramanlarını birbirine iyice bağlayansa öğretmenlerinin doğum günü sebebiyle hazırladıkları sürpriz olur. Sınıftaki tüm öğrenciler çok heyecanlıdır. Çünkü öğretmenleri bir sürü para harcanıp alınan hediyeleri kabul etmez. Çocuklar da harika bir fikir bulur; kapağında bir kilit olan, süslü püslü bir günlük alıp sırayla bir mektup yazmaya karar verir. Tuna da mektubunu yazıp kendinden sonraki arkadaşına teslim edecektir. Ama defteri getirmesi gereken gün Tuna okula geç kalır, geldiğinde ise perişan bir haldedir. Çantasını kaybetmiştir. Bu hepsini çok telaşlandırır, çünkü öğretmenlerinin doğum gününe birkaç gün kalmıştır. Tuna, Asya ve Mete çantayı aramaya koyulur. Tuna’nın okula gelmeden önce uğradığı yerleri düşünüp yola düşerler. Neyse ki bu çok zor olmaz çünkü Mete, Tuna’nın çantasına koyduğu sucuklu tostun kokusunu alabilir. Tostun kokusunu izleye izleye yıkık dökük bir barakanın olduğu boş bir araziye gelirler. Asya ve Mete barakaya yanaşırken Asya, huzursuzlanır. Çünkü duyduğu konuşmaların renkleri hiç hoşuna gitmemiştir; havada karanlık renkli sözcükler dolanmaktadır. Duyduklarını, ileride gözcülük yapan Tuna’ya anlatmak isterler ama o çoktan duymuştur bile konuşulanları… Asya’nın sözcüklerin renginden, Tuna ve Mete’nin duyduklarından anlaşılan o ki ortalıkta kirli işler dönmektedir. Eyvah! Sakın çocukların başına bir şey gelmesin… Acaba Asya’nın özel yeteneği onları bu beladan kurtarabilecek mi? Tuna, bu kargaşa içinde kendi yeteneğini aramaktan vazgeçmiş olabilir mi? Kim bilir belki de bu yaşananlar onun kendini keşfetmesini sağlayacak… En iyisi onlara katılıp bu maceranın tadına varmak. Aytül Akal’ın yazdığı “Süper Çocuklar” dizisinin ilk kitabı, duyum ikiliği (Sinestezi) özelliği üzerinden kurgulanmış, özünde herkesin farklı olduğunu, özel yeteneği ve becerisi bulunduğunu anlatan bir roman. Belki her birimizin böyle özel duyuları ya da yetenekleri vardır ama farkında değiliz… Belki de hayatımızı bu duyularımıza göre şekillendiriyoruz. Kim bilir… Sizin fark ettiğiniz özelliğiniz ya da yeteneğiniz ne acaba? Hiç düşündünüz mü? Bakarsınız Süper Çocuklar size esin verir… İyi okumalar! Köfte Parmak / Dicle Keskinoğlu / Resimleyen: İrma Zmiric Çetinkaya / Doğan Egmont / 2016 / 32 s. / 4+ Şirin çok mutsuz. Çünkü onu çok üzdüler. Kimler mi? Okul servisindeki üst sınıf öğrencileri… Ne olmuş Şirin’in başparmağı herkesinkinden daha tombikse? “Köfte parmak” diye dalga geçilir mi hiç? Çok sevdiği köfteden bile soğudu Şirin. “Bana köfte parmak dediler. Hem de hep birlikte dediler, hem de çok güldüler.” Annesi Şirin’e farklılıkların güzelliğinden söz etmeli. Beş mor lalenin yanında tek bir beyaz lale olsa, hangisini beğenir acaba Şirin? Herkes birbirinin tıpatıp aynı olsaydı, sıkıcı ve sıradan olmaz mıydı dünya? n KItap 14 Temmuz 2016 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle