25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> düşündürürken özellikle nelere dikkat çekmek istediniz? n Bu ailelerin hayatının okurun dikkatini çekmesini ve onlar için anormal olarak adlandırılan bir şeyin aslında kendi hayatlarından çok da farklı olmadığını görmesini istedim. Aslında hepimizin kendi çapımızda farklı olduğumuzu ve aşkın her zaman bağışlama olduğunu anlamalarını istedim. Bu annebabaların sıra dışı çocuklarını sevme biçimlerinin, normal ebeveynlerin normal çocuklarını sevmeleriyle aynı olduğunu göstermek istedim. Çocuğunu hiçbir zaman daha iyi bir modelle değiştirmek istemezsin. Sıradan istekleri, tutkuları olan insanları bu harika hayatlarla yüzleştirmek istedim. “KABULLENMENİN ÖZÜ ŞEFKATLİ VE ÖNYARGISIZ OLMAKTIR” n Peki, aileler ne yapmalı, nasıl davranmalı çocuklara böyle durumlarda? Kitapta iyi ya da kötü pek çok örneği görülüyor ancak genel mantık ne olmalı? n İlk iş olarak benzer durumları olan yetişkinlerle görüşmeleri ve onların hayatlarını nasıl sürdürdüğüne tanık olmaları gerekir. Bu insanların durumları düşündüğünüzden de iyi çünkü. Benzer tecrübeler yaşamış ailelerle görüşmek ve onların bakış açısını görmek çok önemli. Onlardan alacağınız çok tavsiye olacaktır. Çocukların sorununun tıbbi tedavi bölümünü atlamamalı. Ağrı ya da halsizlik gibi durumlar için gerekli tıbbi çözümleri de... Ancak sosyal olarak dışlanmaya karşı tıbbi tedavi yolu bulunmadığında emin olabilirsiniz. Aileler, çocuklarının yararını kendi yararlarının önüne koymalı. Çocukların kendi kimliğini bulması ve mutlu bir çocukluk geçirmesi onların en önemli işi olmalı. Çocuklar, ondan başka bir çocuk daha istendiğini asla düşünmemeli. Kabullenmenin özü şefkatli ve önyargısız olmaktır. Bu nedenle çocukları ve bu çocuklarla yaşanacak hayatı çok çabuk yargılamaya girişilmemeli. n Çalışmanız hangi noktalarda evrenselliği yakalıyor sizce? n Bütün dünyada sakatlıkları ya da farklılıkları olan çocuklarla ilgili bir önyargı var. Ayrıca umarım, adım adım farklı kimlikleri olan ve farklı milletlerden gelen insanların kabul edildiği bir yere geleceğim. Toleranslı bir toplum yaratmanın amacı gelişmiş dünyanın projesi değil; dünyanın her yerindeki insanları yükseltecek ahlaki bir koddur. Kitabım on beş dilde yayımlandı. Umarım dünyanın her yerinden insana, kendi değerlerini bilmelerine ve diğerlerine saygı ile davranmalarına yardımcı olacaktır. “BU UZUN BİR SAVAŞ” n Şimdi başka bir farklılıktan bahsetmek istiyorum. Dünyanın şimdiki durumuna bakarsak farklılıklara tahammülü olmayan radikal sağın yükselen politik bir gücü var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? n Bence korkunç bir durum. Ben hem Amerikan hem de İngiliz vatandaşıyım ve milliyetçiliğin hem Brexit’in hem de Trump’ın oylarını yükselttiğini gördük. Bu tür bir eğilim Türkiye ve Avrupa da dâhil tüm dünyada var. Beyaz insanlar, belli ülkelerin vatandaşları ve bunun gibi kendilerini ayrıcalıklı bir sınıf olarak gören ve gücü elinde tutmak isteyen birçok insan var. Bu insanlar global bir dünyadan korkuyor. Fakat özgür ve geniş hareket alanının olduğu, çeşitliliğin büyüdüğü bir zamanda yaşıyoruz. İnsanların korkutucu bulduğu farklılıkların aslında birçok açıdan keyifli olduğunu anlaması gerekiyor. Bunun tek yolu da ortaya çıkma. Eğer eşcinsel, sakat, yabancı ya da otistik insanlarla bir araya gelirsen aslında farklılıkların çok da problem olmadığını görebilirsin. Fakat sağ hareket, insanların ortaya çıkmasını ya da birbiri ile ilişkide olmasını istemiyor. Farklılığın iyi olduğunu benimseyen Darwin tarzı bir persfektifi anlamamızı istemiyorlar. Bizi korkutmak ve korkarak radikalleşmemizi istiyorlar. Bunun olmasına izin vermeyin. n Konu tolerasyon ve kabullenmeye gelince Doğu ile Batı arasında büyük bir fark olduğunu düşünüyor musunuz? Bu anlamda Doğu toplumunu inceleme fırsatınız oldu mu? n Mümkün olan en geniş anlamda baktığımda Batı toplumlarının daha bireyci olduğunu bu nedenle de farklılıkları daha iyi tolere ettiğini, Doğu toplumlarının ise daha kolektif bir bakış açısı taşıdığını, bu nedenle de farkılıkların daha fazla problem yarattığını düşünüyorum. Bunu söylerken kitabım Çin anakarasında basıldı, Kore’de, Çinlilerin karmaşık karakteri diyebileceğimiz ve Doğu ile Batı arasındaki en büyük farklılığın olduğu Tayvan’da. Hindistan’dan da bu konu ile ilgili yüzlerce mektup aldım. Bunun yanında Doğu geleneğinin güçlü aile bağları nedeniyle farklılıklara sahip insanlar için harika olduğunu düşünüyorum. Batı’da aileler kurumsallaşmış olabilir ama Doğu’da daha büyük bir topluluk tarafından kabul gören, desteklenen, korunan kişiler için de bir mucize olduğunu düşünüyorum. n Son olarak yine “farklılık kurbanlarına” değinmek isterim. Bildiğiniz gibi Orlando’daki eşcinsel bara dehşet veren bir saldırı yapıldı. Bunun sonuçları sizce ne olacak? n Sonuç ortada. Ancak Amerikan medyasının bu kadar kısa süre içerisinde bunun homofobik bir saldırı değil de İslami bir terör saldırısı olduğu yönündeki açıklamaları dikkat çekiciydi. Bu kısmen Amerikan medyasının İslam dünyasını öcü gibi gösterme sorunu ama aynı zamanda gerçekte ne olduğunu aklama girişimiydi. Bunun yerine, en azından ABD’de çok da gerekli olan silah kontrolü ile ilgili bir söylemde bulunabilirlerdi. Ama beni esas yaralayan ve gözümde bu saldırıyı acımasız hale getiren; özellikle dış dünyadaki önyargılardan kaçmak için kendilerini güvende hissedebildikleri yerlerden olan bir eşcinsel barda bu saldırının gerçekleşmiş olması ve bu boşluktan yararlanarak yapılan zalim eylem, özellikle zehirli bir nefterin açık ifadesidir. Sonuç olarak Amerikalıların, eşcinsellerin ne kadar korunmasız ve güvensiz olduğunu anlaması önemli. Tabii bu uzun bir savaş, kısa değil ve bu sadece süreçte atacağımız ilk adım. n Armut Dibine Düşmeyince – Anne Babalar, Çocuklar ve Kimlik Arayışı / Andrew Solomon / Çeviren: Nurettin Elhüseyni / Yapı Kredi Yayınları / 846 s. KItap 14 Temmuz 2016 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle