Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orhan Duru’nun ‘Mavi Gezi’si genişletilmiş basımıyla yeniden yayımlandı Pirî Reis’in izinde... “Mavi Gezi”nin tümünü, Orhan Duru’nun Pirî Reis’i takip ederek çıktığı yolculukların gözlem ve bilgi yüklü bir anlatımı olarak görebiliriz. Orhan Duru 97’nin Baharı’ydı. P Sanat Kültür Antika dergisinin yaz sayısını Akdeniz’e ayırmaya karar vermiştik. Tarihin en eski zamanlarından gelip çağımız düşünce ve sanatını derinden etkileyen Akdeniz uygarlıklarının sanattaki yansımalarına. Ne ki dünyanın bu en büyük iç denizinin kıyılarında bir yolculuğa çıkmadan olmazdı. Böyle bir yolculuğa ise olsa olsa Akdeniz’in tüm girdiçıktısını bilen bir deniz kurdu, Pirî Reis kılavuzluk edebilirdi. Pirî Reis’in on altıncı yüzyılın ilk çeyreğinde Gelibolu’da hazırlayıp Kanunî Sultan Süleyman’a sunduğu “Kitabı Bahriye” Akdeniz’e yelken açan denizcilere yol göstermemiş miydi? Peki, Çanakkale Boğazı’ndan demir alıp “Kitabı Bahriye”nin dümen suyunda Akdeniz kıyılarını dolaşarak İskenderun’a uzanan bir yolculuğa kim çıkarabilirdi bizi? O kıyılarda çıktığı gezileri yıllarca yazmış olan Orhan Duru’dan daha iyi kimi bulabilirdik ki? DURU İLE BİR ŞÖLEN GÜNÜ Pırıl pırıl bir bahar günü, P dergisinin fotoğrafçısı Caroline Erel’i de alıp Orhan Duru’yla birlikte İstanbul Üniversitesi’nin Süleymaniye’deki Nadir Eserler Kütüphanesi’ne yollanmıştık. Caroline, belki de Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği “harita esnafı”nın çoğalttığı “Kitabı Bahriye”nin TY. 6605 numaraya kayıtlı, sanat yapıtından farksız bir kopyasını sayfa sayfa fotoğraflamıştı; neler yazacağını kafasında canlandıran Duru’nun gözetiminde. Kütüphanedeki işimizi bitirdikten sonra, Orhan Duru’yla birlikte Beyazıt’a yürüyüp Sahaflar Çarşısı’na uğramıştık. Çoğu Duru’nun dostu olan sahaflarda sohbete oturup kuşburnu ve ıhlamur çayları içtiğimizi anımsıyorum. Pirî Reis’in “Kitabı Bahriye”siyle başlayan, sahafların çaylı sohbetleriyle süren şöleni, Kapalıçarşı’nın Kılıççılar Kapısı’nın karşısındaki Subaşı esnaf lokantasındaki yemekle sonlandırmıştık. Yaz geldiğinde, Orhan Duru, P okurlarını, “Kitabı Bahriye”nin yol göstericiliğinde doyumsuz bir yolculuğa çıkarıyordu Akdeniz sularında. BİR EVVELİYATI VAR Kuşkusuz, bunun bir evveliyatı vardı. Gezi yazılarını ilkin 1977’de “Kıyı Kıyı, Kent Kent” başlığı altında kitaplaştıran Duru, on yıl sonra da bu kitabını yeni eklerle genişleterek Ada Yayınları’ndan “Mavi Gezi”yi yayımlamıştı. Geçenlerde, Duru’nun “Mavi Gezi”si, son yıllarında onu yakından tanımış olan Burak Fidan tarafından yayına hazırlanarak yeniden yayımlandı. Fidan, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan bu yeni basımda, bir önceki basımın seyir haritasına bağlı kalınmakla birlikte, yıllar sonra yeniden gezdiği, yazdığı yerlerle ilgili bölümlerin eklendiğini belirtiyor. SAVAŞLARIYLA DEĞİL HARİTALARIYLA Orhan Duru’nun 97 Yazı’nda P dergisi için kaleme aldığı yazı, “Pirî Reis ve Akdeniz: Kitabı Bahriye ile Bir Yolculuk” başlığını taşıyordu: “Tarihimizde ünlü denizciler arasında ayrı bir yeri vardır Pirî Reis’in. Kimileri savaşlarıyla ünlüyse Pirî Reis yaptığı haritalarıyla unutulmaz olmuştur. Başka bir özelliği ise gerçek bir Akdenizli olması, Akdeniz’in her köşesini, girdisini çıktısını bilmesidir. Bunu gemiciler için düzenlediği ‘Kitabı Bahriye’ adlı kitabından anlıyoruz (...) Pirî Reis bu kitabında tüm Akdeniz kıyılarını anlatıyor, denizciler için yol gösteriyor (...) Üstelik bu anlattıklarını ince bir zevkle çizilmiş haritalarla destekliyor...” YENİ GÖZLERLE SEYRETMEK Bu yazının kısa bir versiyonu, ‘Pirî Reis’in İzinde’ başlığıyla “Mavi Gezi” kitabında da yer alıyor. Aslında, “Mavi Gezi”nin tümünü, Duru’nun Pirî Reis’in izinde çıktığı yolculukların gözlem ve bilgi yüklü bir anlatımı olarak görebiliriz. Duru, Akdeniz’in kıyılarını, kentlerini bir kitap gibi okuyor. Kentlerin, kıyıların, adaların eski çağlarını yeni gözlerle seyrediyor. Dahası, zamanın oluşturduğu değişimlere, başkalaşımlara karşın, Anadolu’nun eski uygarlıklarının bugüne ışık tutan izlerini keşfetmekle kalmıyor, Kazancakis’in deyişiyle, her usta gezgin gibi gezdiği yeri her yazısında kendisi yaratıyor. Bunda, 1950 Kuşağı’yla başlayan öykücülüğünün de payı var kuşkusuz. n M Ü RE K K EBİ K URU M A D AN Şarap rengi deniz... O rhan Duru’nun “Mavi Gezi”sinin genişletilmiş yeni basımından tadımlık satırlar. Sabahattin Eyuboğlu’nun düzenlediği Mavi Yolculuklara ilk kez 1965’te katılan Duru, dalgaları kültür yaşamımıza vuran bu gezilerin nasıl başladığını anlatıyor: “Yoğun maviliklerle karşılaşmam ‘Mavi Yolculuk’larla oldu. Düşünün karşınızda ufuk çizgisine kadar uzanan deniz, oradan yükselen ve üzerinizi örten gökyüzü. İkisi de ayrı tonlarda mavi. Biri biraz koyu mavi, öteki daha açık mavi. Gökyüzü kimi kızgın ortamlarda galvaniz parlaklığını alıyor. Denizin mavisi ise kimi zaman dalgaların uçlarında oluşan köpüklerle süsleniyor. Ama gene de ‘Mavi Yolculuk’a çıkınca yoğun bir mavi etkisindeyiz. (...) [Sabahattin] Eyuboğlu ve arkadaşları ilk geziyi 194546 yıllarında düzenlediler. İzmir Limanı’ndan başlayan bu yolculuğa çıkanlar arasında Bedri Rahmi Eyuboğlu ile Sabahattin Ali de vardı. Sabahattin Eyuboğlu Ankara’da Tercüme Bürosu’nda çalışıyor ve klasiklerin yayınlanmasına katkıda bulunuyordu. Bir tekne tuttular. Teknede harita bile yoktu. Zaten İzmir Limanı’nda bir tek harita tomarı bulunuyordu. Yola çıkan tekneler bu haritaları kiralıyor, denetlemede gösterip limandan çıkış izni aldıktan sonra ayrılırken uygun bir yerde haritaları geri veriyorlardı. Eyuboğlu ve arkadaşları da aynı yöntemi izlediler. Ama liman yöneticileri Eyuboğlu ve arkadaşlarından huylandılar. Bildikleri denizcilere benzemiyorlardı onlar. ‘Amacınız ne ? Ne diye denize açılıyorsunuz?’ diye sordular. Onlar da ‘Gezi yapacağız. Bu kıyıları gezip göreceğiz,’ dediler. Liman yöneticileri hiç hoşlanmamış olmalı ki bu yanıttan hemen sonra Ankara’ya durumu jurnallediler. ‘Burada birtakım garip adamlar var, denizde geziye çıkıyor,’ dediler. (...) görüldüğü gibi gezi yapmak, hele denizde ve maviliklerde gezi yapmak sakıncalıydı. (...) Gerçekten de başlangıçta küçük arkadaş topluluklarıyla ve güç koşullarda gerçekleştirilen ‘Mavi Yolculuklar’ temelinde yeni yorumlar ve görüşlerin tartışıldığı, tarih ve doğa tünelinden geçein birer gezi gibiydi. Azra Erhat 1962 yılında Vedat Günyol’un yönettiği Çan Yayınları arasında yayımlanan ‘Mavi Yolculuk’ adlı kitabında böyle bir yolculuğu derin bilgisinden gelen ayrıntılar da katarak anlatır. Kimler vardır bu yolculukta? Sabahattin Eyuboğlu ve Halikarnas Balıkçısı bu yolculuktadır. Mavi Yolculukların demirbaşlarından Sabahattin Batur da. Bunlara Melih Cevdet Anday’ı da ekleyebiliriz. Sanıyorum ‘Mavi Yolculuk’ adını ilk bu kitapta gördük… (...) bir tartışma konusu geliyor önümüze. Tartışma Homeros’un bir dizesinden kaynaklanıyor: ‘Şarap rengi denizi allak bullak edince rüzgârlar...’ Buradaki ‘Şarap rengi deniz’ benzetmesi sorun yaratıyor. Homeros zamanında şarapların mavi olduğunu sanmıyoruz. Öyleyse ozan niye kullanmış şarap rengini? Burada kızıla çalan bir deniz söz konusu olabilir. Bunu da çok ender olarak görebiliriz, durgun bir denizde güneş batarken ya da doğarken. Mavi yolculuklarda birkaç kez böyle denizleri kısa süre de olsa anımsıyorum. Yoksa ozan denizin kimi zaman insanı esrikletici etkisinmi düşünüp mü böyle yazmıştı? Bu da olabilir diye düşünüyorum. Bu arada eski çağlarda fırtına patladığı zaman denizcilerin Deniz Tanrısı Poseidon’u yatıştırmak için denize şarap döktüklerini biliyoruz. Ozan buna gönderme mi yapıyor?..” n 8 15 Aralık 2016 KItap