29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eflatun’dan bugüne demokrasi Platon’a göre siyasi rejimlerin gelişimi öngörülebilirdir; bir çeşit askerî aristokrasi olan timokrasinin oligarşiye, oligarşinin demokrasiye, demokrasinin de diktatörlüğe dönüşmesi kaçınılmazdır. Elit zümrenin çöküşü ile oligarşi yıkılır; özgürlüklerin hesapsızca dağıtıldığı demokrasilerde ise halk dalkavukluğu yapan, vaatlerde bulunanlar seçilebilir ve ellerine güç geçince zorbaya dönüşür. F elsefe hocamız anlatmıştı, dünyanın önde gelen filozoflarına, ıssız bir adada ömürlerinin sonuna kadar yalnız başlarına kalmaları gerekse ve yanlarına sadece bir tek kitap almalarına izin verilse bu hangi kitap olurdu diye sormuşlar: Platon’un Devlet’i açık arayla birinci olmuş. Matematikçi ve filozof Alfred North Whitehead (18611947) de bütün felsefe tarihinin Platon’a yazılmış dipnotlardan oluştuğunu söylerken abartmıyordu. Bundan iki bin dört yüz kırk dört yıl önce doğmuş olmasına rağmen Platon ya da diğer adıyla Eflatun insanlığı etkilemeyi sürdürüyor. Geçen ay sonuçlanan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimi sonrasında Donald Trump’a oval ofisin koltuğu verilince çok sayıda gazeteci demokrasinin zaafları üzerine düşünme gereği duydu. Bir anda Amerikan gazete ve dergileri, Platon’un Devlet’inden söz eden makalelerle doldu çünkü demokrasinin en güçlü eleştirilerinden birini Devlet’te (Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu ve M. Ali Cimcoz, Türkiyi İş Bankası Yay.) anlatır Platon. Devlet’in başkahramanı ve anlatıcısı, çoğu Platon diyaloğunda olduğu gibi yine Sokrates’tir. Sokrates diyaloğun başında, yanında Platon’un ağabeyi Glaukon ile birlikte Atina’dan Pire’ye gittiğini anlatır. Sonra yanlarına Platon’un diğer ağabeyi Adeimantos’la birlikte Khalkedonlu Thrasymakhos ve bir dolu insan katılır. Yaklaşık on kadar kişi ile birlikte Pire’de oturup ahlak, devlet yönetimi, eğitim ve sanat üzerine konuşurlar. Konuyu belirleyen Sokrates’tir. Her zaman yaptığı gibi karşısındakilere yönlendirilmiş sorular sorar ve onların yanıtları üzerine argüman kurar. DEMOKRASİDEN ZORBALIĞA Platon doğduğunda Peloponez Savaşı başlayalı dört sene olmuştu. Yaklaşık otuz yıl süren savaşlar bittiğinde Platon yirmi üç yaşındaydı, dolayısıyla çocukluk ve ilkgençlik yılları savaş ortamında geçmişti. Platon bu yüzden savaş hali ile barış hali arasındaki farkı iyi bilir; yönetimlerin el değiştirmesine tanık olmuştur. Ayrıca kentin önde gelen ailelerinden birinden geldiği için siyasetçileri yakından fırsatı bulmuştu, hatta üvey babası Atina’ya altın dönemini veren Perikles’in yakın dostuydu. Platon’a göre siyasi rejimlerin gelişimi öngörülebilirdir; bir çeşit askerî aristokrasi olan timokrasinin oligarşiye dönüşmesi, oligarşinin demokrasiye, demokrasinin de diktatörlüğe dönüşmesi kaçınılmazdır. Elit zümrenin çöküşü ile oligarşi yıkılır; özgürlüklerin hesapsızca dağıtıldığı demokrasilerde ise halk dalkavukluğu yapan, vaatlerde bulunanlar seçilebilir ve ellerine güç geçince zorbaya dönüşür. Platon tabii ki popülizm sözcüğünü kullanmıyor ama anlattığı düzen tablolarında popülizmi demokrasinin zaafı olarak gördüğünü anlıyoruz. “Demokrasi görünüşte düzenlerin en güzelidir. Türlü renklere boyanmış bir kaftan gibi, değişik insanları bir araya toplayan bu devlet göze hoş gelebilir” (557c) sözleriyle demokrasiyi açıkladıktan sonra şöyle sürdürür: “Özgürlükler olduğu için bütün düzenler vardır orada, o kadar ki, bizim gibi bir devlet kurmak isteyenler, bir demokrasi devletine gidip diledikleri düzeni seçebilirler. Bir düzen panayırıdır demokrasi, beğen beğendiğini al.” (557e) Bu bölümde görüldüğü gibi, Platon demokrasi içinde yaşamayı eleştirmez tam olarak onun asıl eleştirdiği demokrasilerde devletin köklü kurumlarına karşı gelenlerin halkın gözünde kahramanlaşmasıdır. Bu “kahraman” da zamanla gücü ele geçirdiği ve kurumları yıkabildiği için zorbaya dönüşür. GÜCÜN YOZLAŞTIRICI YÖNÜ... Platon’un anlattığı zorba ilk başta diktatör değildir, demokrasi içinde halkın en alt tabakasının korkularını, ezilmişliğini dile getiren bir kahraman olarak görülür. Ahlaki olarak en tutucu duygulara seslenir, hatta belki kişinin içinde gizlenen en kötü huyların farkındadır. “Hepimizin içinde korkunç, hayvanca, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimi sonrasında Donald Trump’a oval ofisin koltuğu verilince çok sayıda gazeteci demokrasinin zaafları üzerine düşünme gereği duydu. dizginsiz bir çeşit istekler vardır; aklı başında görünen sayılı insanlarda bile rastlanan bu istekler, rüyalarda yüze çıkar”(572 b). Her insanın içinde olan sıradan kötülükler, yüzeye çıkmak için güç sahibi olmayı bekler. Platon burada aşırı gücün yaratacağı yozlaşmadan söz eder. Aslında bugün Devlet’i okuduğumuzda sorunlu olanın demokrasi olduğunu düşünmeyiz. Platon’un anlatısında sorun demokrasiden çok, demokrasinin gücünün ehliyetsiz olanların eline verilmesidir. “İlk günlerde zorba, dört bir yana selamlar, gülümsemeler dağıtır, zorbanın tam tersi gibi gösterir kendini (…) İlkin dış düşmanlarıyla uğraşır, kimiyle anlaşır, kimini yener, ama onlardan korkusu kalmayınca yeni savaşlar çıkarır ortaya, halkı hep buyruğu altında tutmak için”(566 e). Barış ortamı nasıl demokrasiyi besliyorsa, diktatörlük de (ya da Platon’un kullandığı sözcüğü kullanırsak zorbalık) savaştan beslenir. Platon’un bu diyaloğunda kötüyü Khalkedonlu Thrasymakhos temsil eder. Gücün yozlaştırıcı yönünü gösterir. Diyaloğun başlarında Sokrates ve öğrencileri doğrunun ve iyinin ne olduğunu tartışırlarken söze girip “Doğruluk güçlünün işine gelendir” (338 c) açıklamasını yapar. Bu sözlerin doğruluğunu savunan çok sayıda iktidar görülmüştür tarih boyunca. Platon’un demokrasiye karşı olmasının altında ayrıca kişisel bir neden yatar, o da Sokrates’in gençlerin beyinlerini zehirlemekle suçlanması ve ölüme mahkum edilmesidir. Platon’un fikirlerinin erken dönem diyaloglarından sonra değiştiğini görürüz fakat demokrasi hakkındaki bu düşüncesi değişmez. Sokrates’in öldürülmesini hiç affetmez, bunun nedeni olarak da çoğulcu demokrasinin zaafını görür. Demokrasiye ve demokrasinin özündeki eşitlik ve özgürlük ilkelerine çok bağlı biri olmama rağmen, bin yıllar ötesinden her şeyden önce demokrasinin çoğunlukların linç etme potansiyelini gösterdiği için Platon’a hak verdiğim bir noktanın olduğunu da eklemeden bitirmeyeyim Devlet üzerine bu yazıyı. n 6 15 Aralık 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle