25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KvearGaeHoarfgteas’nSınimpeonliosniyeleri Polisiye Edebiyat Festivali “Kara Hafta”nın ikincisi 13 Aralık günlerinde Pera Palace Hotel Jumeirah’da gerçekleştirildi. Festivalin bu yılki teması 1933’te İstanbul’a gelip iki roman yazan polisiye edebiyatın büyük ustalarından Georges Simenon’du. Festivalin Onur Ödülü de polisiye edebiyata katkılarından dolayı Sevin Okyay’a verildi. K ara Hafta 1 Aralık’ta Deniz Bank’ın Esentepe’deki merkezinde Ahmet Ümit’in “Para ve Suç” başlıklı söyleşisi ile başladı. Çoğunluğu bankacılardan oluşan dinleyicilere Ahmet Ümit suçla paranın ilişkisini anlattı. Pera Palace Hotel Jumeirah’da süren Kara Hafta’nın 2 Aralık’taki ilk oturumun başlığı “Georges Simenon@ Istanbul”du. Erol Üyepazarcı ve Sevin Okyay, Cem İleri’nin moderatörlüğünde Simenon’u ve İstanbul’da yaşadıklarını anlattı. Simenon, beş yüz roman ve sayısız öyküsü, röportajları ve makaleleriyle çok verimli bir yazar. Komiser Maigret’nin maceraları ile tanınıyor. 1903 doğumlu Georges Joseph Christian Simenon, on beş yaşında bir gazeteci olarak yazarlığa başlamış. İlk romanı Au Pont des Arches’i yine aynı yaşta yazmış ve bu roman 1920’de yayımlanmış. 1921’den 1934’e dek on yedi ayrı takma adla üç yüz elli sekiz roman ve öyküsü yayımlanmış. Bunlara daha sonra iki yüz roman ve novella ekleniyor. 1931’de ilk kitabı yayımlanan Komiser Maigret’nin maceraları yetmiş beş roman ve yirmi sekiz öykü Georges Simenon Sevin Okyay sürmüş. Simenon’un eserleri sinemaya, televizyona ve radyo oyunlarına uyarlanmış. Türk sinemasında da Simenon uyarlamaları var. UNESCO’nun çeviri indeksine göre dünyanın en çok çevrilen on yedinci yazarı. Kitaplarının beş yüz milyondan fazla sattığı tahmin ediliyor. SIMENON’UN TÜRKİYE SERÜVENİ Georges Simenon’un Türkçedeki macerası ise biraz garip. Sait Faik, Oktay Rifat, Oktay Akbal, Çetin Altan, Bilge Karasu gibi önemli edebiyatçılar eserlerini çeviriyor, yazdıklarını gazetelerde tefrika ediliyor ama bu verimli yazarın pek fazla eserini Türkçede bulamıyoruz. Millî Kütüphane kayıtlarına göre ilk çeviriler 1944’de yayımlanmış, 1960’lar ve 1970’lerde çoğalmış ama süreklilik arz etmemiş. Everest Yayınları, sözünü ettiğimiz ustaların çevirilerinden oluşan on kitaplık bir dizi ile Simenon’u günümüz okuruyla buluşturuyor. Tahsin Yücel çevirisi Katil, Bilge Karasu çevirisi Bella’nın Ölümü, Oktay Rifat çevirisi Kanaldaki Ev ve Sait Faik çevirisi Yaşamak Hırsı yayımlandı. Kara Hafta’nın ilk günü de Georges Simenon Türkiye’de adlı kitap matbaadan geldi. Kitapta, Simenon’un 1933’te İstanbul’a genç bir gazeteci olarak Büyükada’da ikamet eden Troçki ile röportaj yapmak üzere gelişinin öyküsünü Ahmet Ümit’in önsözünde okuyoruz. “Troçki’nin Evinde” ve “Boğaz’ın Gangsterleri” röportajlarını, çeşitli zamanlarda yaptığı ve İstanbul’dan da söz ettiği Akdeniz gezilerinden insan manzaralarını anlattığı seyahatnamesi “Mare Nostrum ya da Uskunayla Akdeniz”i, “Boğaz’ın Gangsterleri” röportajından kaynaklandığı anlaşılan “İstanbul’un Polisi” adlı polisiye öyküyü, Ankara’da başlayıp İstanbul’da süren “Avrenos’un Müşterileri”ni ve başkahramanı bir Türk olan ve Batum’da geçen “Karşı Penceredeki İnsanlar”ı okuyoruz. Kitap Simenon’un İstanbul ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde çektiği fotoğraflarla bezenmiş. “Avrenos’un Müşterileri” ve “Karşı Penceredeki İnsanlar” birey olmayı, insan ilişkilerini ele alan, toplumun içinde bireyi sorgulayan kısa ve öz, usta işi novellalar. “Avrenos’un Müşterileri” iki genç kadın kahramanının toplum içinde tutunup kimlikleriyle var olmaya çalışmalarını anlatıken, “Karşı Penceredeki İnsanlar” Sovyetler Birliği döneminde Batum’da genç bir Türk konsolosun yaşadığı yalnızlığı, yabancılığı, dışlanmışlık duygusunu erken bir varoluşçu bakışla anlatıyor. Philip Kerr, Kara Hafta’nın en önemli konuklarındandı. Kerr’in otuz romanı yayımlanmış. Bunlardan on bir’i Bernie Gunther’in maceraları. Kerr özellikle 1930’larda İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş’ta Berlin’de geçen tarihî polisiyeleri ile tanınıyor. Alfa Yayınları on dört kitabını yayımladı. Türkçedeki son kitabı Barcelona’nın kayıp yıldızının aranmasını anlattığı bir fubol polisiyesi olan “Sahte Dokuz”. Sam Wilson, Güney Afrikalı bir yazar. İlk romanı dünya çapında çoksatarlardan olmuş. Zodyak Burçlar Kuşağı Cinayetleri’nde (Beyaz Baykuş) burçlarına göre sınıflara ayrılmış, statüleri doğuştan belli ve kaderlerini ne yaparlarsa yapsınlar değiştirilemeyen insanların yaşadığı bir dünyada art arda işlenen cinayetleri anlatıyor. CİNAYETLER, POLİSLER VE SUÇLULAR David Walton, bilimkurgu ile polisiyeyi birleştiren romanlar yazıyor. “Bir Kuantum Romanı” alt başlıklı Süperpoze’de (APRİL), kuantum dünyanın sırrını çözdüğünü söyleyen arkadaşının katili olarak yakalanan bir adamın suçsuzluğunu ispat etmeye çalışmasını anlatıyor. Tibor Fischer, Türkçedeki üçüncü kitabı Düşünce Çetesi’nde (APRİL), felsefecilerden oluşan bir çetenin yaptığı soygunların izini sürüyor. Bir anlamda felsefenin polisiyesini yazıyor. Algan Sezgintüredi’nin kahramanları Vedat Kurtel ve Tefo’nun maceralarına “Katilin Uşağı” (APRİL) ile devam ediyor. Armağan Tunaboylu’nun kadın tüccarı dedektifi Metin Çakır’ın maceraları beş yıl aradan sonra “Karakol Cinayetleri” (Oğlak Yay.) ile sürüyor. Film ve dizilerinden da tanıdığımız Başak Sayan Cinayet Büro’da çalışan tek kadın polisin kahramanı olduğu “Ölü Kuşların Sessizliği” (Destek) ile ilk polisiyesine imza atıyor. Çağatay Yaşmut’un Kadıköylü kahramanı Komiser Galip’in tren altında kalan bir polisin katilini aradığı “Şarkılar Susunca”nın (Oğlak Yay.) yeni baskısı çıktı. Elçin Poyrazlar’ın ikinci romanı “Kara Muska”da (Kırmızı Kedi) kahramanı Selin Aydın Türkiye’ye dönüyor ve bombaların patladığı, cihatçıların ve militanların cirit attığı bir kaos ortamına düşüyor. Esmahan Aykol’un dördüncü Kati Hirşel romanı 2012’de yayımlanan ve Arjantin’e göç eden dedesinin romanını yazan bir gazeteci çevresinde gelişen olayları anlattığı “Tango İstanbul”du (Mephisto). Aykol, Kara Hafta’daki konuşmasında yeni kitabının siyasi bir gerilim romanı olacağını açıkladı. On dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başında İzmir’de geçen polisiyeleri ile tanıdığımız Suphi Varım’ın Mondros Mütarekesi sonrası, işgal altındaki İzmir’de geçen “Simirna Kızılı”nda (Labirent) Rus komiser Sergey Andreyev, işgalciler hakkında istihbarat toplarken esrarengiz bir cinayeti de aydınlatmaya çalışıyor. n 10 15 Aralık 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle