23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Philippe Djian'dan: "Vay” Ölüler krallığından sevgiler! Philippe Djian’ın yeni kitabı “Vay”, Michéle karakterinin birbiri ardına yaşadığı darbelerin ve bunların toplamının, hayatında büyük yer kaplayan oyunlar sonrasında kafasını nasıl karıştırdığını gerçeküstü biçimde anlatıyor. Djian’ın okuru ters köşeye yatıran satırları ise delilik halinin bir yansıması. r Ali BULUNMAZ etty Blue filmini izleyip de “vay!” demeyen çok az kişi vardır herhalde. Aşk hayatlarımızdaki kararsızlık ve kırılganlıkları vurucu bir şekilde işleyen filmde, hem hırçın bir kadın hem de hırpalayıcı bir hikâye vardı. Film, Philippe Djian’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştı. Hemen belirtmekte yarar var; Djian kitabında korumasız Betty’nin kararsızlığını, kimi zaman vahşi bir havaya bürünen dişiliğini ve aniden durgunlaşmasını nefis bir kolajla yansıtıyor. Belli bir noktadan sonra isimler yerine kadın ve erkek sahne alıyor; sade insanlardan antikahramanlar türüyor, boyun eğmek yerine her şeyin üstüne üstüne giden kişilikler beliriyor. Betty Blue, Djian’ın en bilinen kitabı belki ama en az onun kadar çarpıcı başkalaları da var. Betty Blue’nun devamı sayılabilecek Eşiktekiler, yine her ikisinin temadaşı ve bir bocalama romanı Erojen Bölge, bunların yanı sıra Sürtüşmeler ve Affedilmeyenler... Hepsinin kendine göre konusu, kahramanları, kurgusu ve anlatımı var. Bu romanlardan, Djian’ın yazarlığının belirleyici yanlarını ortaya koyabilecek ipuçları yakalamamız mümkün. Yazarın vurucu tarafı, romanlarındaki insanların canlılığı. Buna vahşet, kavga ve kişilerin birbiriyle karşılaşıp gözü kara biçimde her şeyi dağıtması da dahil. Yani Djian, hatalardan hayat inşa eden ve sağa sola savrulmuş insanları kitaplarının kahramanı yapıyor. Yarattıkları hayatlarda yalpalamaları da kaçınılmaz. Bağımlı olanlar da var özgürlüğüne düşkünlüğü nedeniyle köpürenler de. Duyguları anlık değişebilen bu kahramanların kısa aralıklarla sert, neşeli, sarkastik ve romantik olması hiç yadırganmamalı. Djian’ın estetik kurgusu, tüm bunları yansıtabilmek adına zaman zaman yumuşak bazen de şiddetle dolu. Yazarın kahramanları düş kırıklığına uğrayabiliyor, boşluğa düşebiliyor, kararsız kalabiliyor ama arenadan hiç çıkmıyor. ASKIDA KALAN ZAMAN Djian’ın yeni kitabı Vay’daki kahramanı Michéle, başarılı bir yönetici olmasına rağmen işlediği cinayet yüzünden hapis yatan babası, taze bir evlilik peşindeki annesi, boşandığı kocası ve mutsuz ortağıyla karmaşık bir yaşam sürerken “tecavüze” uğrar. O andan itibaren, Michéle sandığı kadar güçlü olmadığını anlar. Michéle’in üstüne üstüne gelen eski koca, ruh hali oynak ve öfkeli oğul, âşık ginlikler yaşamasının baş nedeni; bütün hepsinin üstüne tüy diken bir durum yani. Djian’ın sertleşen üslubu, Michéle’e gelen mesajla karşımıza çıkıyor. Aşağılayıcı bir dili bulunan mesaj, onda cezalandırılıyormuş hissi uyandırıyor. Michéle, babasının marifetleri veya işiyle ilgili bir konu yüzünden kendisine fatura kesildiğini düşünüyor. “Tecavüzcüsünün” gölge gibi peşinde oluşu, eski eşi Richard’dan kopamamasına; en azından garip bir bağla ona doğru gidişine benziyor. Michéle’i hep korumuş kollamış Richard, boşanmalarının üzerinden üç sene geçmiş olsa bile onun vazgeçilmez sırdaşı. Fakat aynı zamanda öfkesini üstüne boşalttığı bir kum B Djian, hatalardan hayat inşa eden ve sağa sola savrulmuş insanları kitaplarının kahramanı yapıyor. Yarattıkları hayatlarda yalpalamaları da kaçınılmaz. Bağımlı olanlar da var özgürlüğüne düşkünlüğü nedeniyle köpürenler de. ve yeniden evlenme arifesindeki anne bir köşede beklerken yediği “tecavüz” yumruğu, bir dizinin alttan alta yürüyen konusu gibi. Michéle, özel olarak mı seçildiğini yoksa bunun bir tesadüf mü olduğunu düşünüyor ve bu, diğerleri yetmezmişçesine onun sıkıntısını katlıyor. Konunun daha belalı kısmı ise Michéle’e “tecavüzcüsünden” gelen mesajlar. Bu da korku ve öfkenin dozunu arttırıyor doğal olarak. Bu iki duygunun yanı sıra karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan eski kocası Richard’la beraber derin duyguları tüketmesi, Michéle’in başka erkeklere rahatça açılamayıp gerŞ U B A T 2 0 1 5 torbası. Kavgalar, çekişmeler ve kayıplar yüzünden Michéle için gerçek dışı olan yaşamda zaman askıda kalıyor, “tecavüz” ise uyuşukluk yaratırken “işin cilası” oluveriyor. “KASVETLİ ÇÖLDE” BİR KADIN Djian’ın Michéle’le ve onun hayatında olup bitenlerle anlatmaya uğraştığı en temel şey, bazen yüze yerleştirilmek zorunda kalınan tebessümün gerçekte ne denli sakatlıklar ve güçsüzlükler barındırdığı. “Tecavüz dışında cinsel hayatım bir süredir kasvetli bir çölden ibaret” lafı, o sakatlığın ya da ruhsal durumun yansıması gibi. Annesinin ölümü ya da onlarca çocuğu katleden babasının hapishanede kendini asması, Michéle’in cinsel hayatını benzettiği o “kasvetli çölden” daha ağır bir tablo mu, değil mi? Djian’ın başarıyla yansıttığı, hatta gırtlağımıza sarılırcasına bizi nefessiz bıraktığı ayrıntılar bunlar. Michéle’in içinde, saklanan ve erişmeye uğraşıp uğraşmadığı belirsiz olan pek çok şey mevcut. “Kendisiyle savaşmaktan ve kim olduğunu sorgulamaktan nefret edişi”, söz konusu belirsizliği koruyor. Ancak net olan, Michéle’in tuhaf buhranların altında ezildiği. Djian’ın okura attığı tokatların merkezinde Michéle’i, farklı farklı yönlerden birbirinin tersi istikamete çekip parçalanma noktasınwa getiren de bu bunalımlar zaten. Tüm bunlara rağmen o, inançsızlığını yitirmiyor: “Gidip bir papazla konuşacak kadar inançlı olmadığıma üzülüyorum, zira iman hâlâ dünyadaki en iyi ilaç. Şöyle güzel bir günah çıkartsam rahatlardım diye düşünüyorum.” Michéle’in dengesini büsbütün bozan “tecavüz” olayı Djian’ın anlatımıyla sarsıcı biçimde muğlaklaşıyor. Romanın bir suç ve ölüler krallığı olduğu göz önüne alınırsa yazarın, psikolojik gerilim ve ilişki çözümlemelerinin yanına bir de polisiye unsurlarını kattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Michéle ve sevgilisinin sıra dışı ilişki anlayışının, başlarına diğer hepsini unutturacak türden bir dert açması, kitabın sürprizine giden yoldaki en önemli kilometretaşı. “Tecavüz”, Djian’ın anlatım modeli gereği, Michéle’in hayatındaki açmazları ve midesini bulandıran fakat dışarı yansıtamadığı ne varsa hepsini zihninde dolandırmasına neden olan bir “araca” ya da oyuna dönüşüyor. Burada bir parantez açmak lazım: Michéle’in çalkantılı hayatından sıyrılmak için kaçamaklar yapması ve bunları oyunlarla süslemesi trajik bazı olaylara kapı aralıyor. Aslında hepsi sonu başından belli, tehlikeli ve bir o kadar da çekici girişimler. Djian, romanın bitimine kadar okuru resmen birbiri ardına sıraladığı olaylarla fark ettirmeden uyutuyor, bir anlamda “cambaza bak” taktiğini devreye sokuyor. Bazı ipuçları vermesine rağmen bir şekilde bu akışa kendinizi kaptırıyorsunuz ve nihayet duvara tosluyorsunuz. Michéle’in gençliğinde babası yüzünden dışlanmışlığıyla, dengesiz annesiyle, eski kocasına bağımlılığıyla ve bunlardan etkilenen oğluyla başa çıkmasını bazı bazı yaptığı rollere borçlu. Fakat bunun, üstesinden gelmeye çalıştıklarını silip süpüreceğinin ve çok daha gerçek bir trajediyle karşı karşıya kalacağının ne kadar farkında? İşte Djian’ın bizi hızla çarptırdığı duvar bu. Sonuçta Djian’ın bize attığı sert yumruğun, Michéle’in başına gelenlerden hiç de aşağı kalır yanı yok. Kısacası yazar, Samuel Beckettvari bir bitirişle her şeyi allak bullak ediyor ve okuru ters köşeye yatıran bir roman kuruyor. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Vay/ Philippe Djian/ Çeviren: Hakan Tansel/ Ayrıntı Yayınları/ 176 s. K İ T A P S A Y I 1305 S A Y F A 8 n 1 9 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle