05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arife Kalender'le "Gece Islıkları” ve "Acı Yeşil” kitapları üzerine ‘Kahramanlarım sınırları zorladı’ Arife Kalender’in “Gece Islıkları” üç bölümden oluşuyor; ‘Harf Bekçisi’, ‘Otogar Biletçisi’, ‘Susamak Zamanları’. Her biri öznesi ayrı, görüntüsü değişik, başkaldıran, insanoğlunun dertli dönemeçlerini kıblesi kılan dizeler. “Acı Yeşil”de ise çevremizi saran savaşların, yok edilen doğanın, soğuyan insanlığın, yakınımızdaki ölümlerin, yabancılaşan ve ayrıksı aşkların, özgürleşen kadın ve erkeklerin izini sürüyor şair. r Gamze AKDEMİR “Otun kökü kımıldandı oynadı toprak Sandın ki sana varmaz bendeki deprem Sıçradı yangın, alev dağıtıyor rüzgâr Zulme bile istemeden geldin peşimden Kimse yalnız değildir Taş, taşı uçuruma çekerken” (“Bir Kayanın Uçurumu” şiirinden) ece Islıkları ve Acı Yeşil’aynı anda piyasaya çıktı. Bu kitaplarda hangi “yeni’”leri denediniz, okurlar ilk kez nasıl şiirlerle karşılaşacak? Evet, Gamze, Gece Islıkları çoktan beri yayına hazır bir dosyaydı. Acı Yeşil de son yılların şiirlerinden oluştu. Gece Islıkları’nı “Harf Bekçisi”, “Otogar Biletçisi” ve “Susamak Zamanları” adlı üç bölümde topladım. “Otogar Biletçisi”nde, yol ve yolcuyu işleyen, tematik olduğu gibi görselliği de öne çıkaran yirmi bir şiir var. Şiirler yer ve hava durumuyla başlarken biletçinin yaşamı, hüzünleri, umut ve sorunları da şiirlerin giriş kapısını oluşturuyor. Teatral yanı da olan bu şiirlerin biçim ve içerik açısından yeni olduğunu düşünüyorum. “Susamak Zamanları”, insanoğlunun geçtiği tarihsel yollarda, her türlü susuzluğa dair göndermeler içeriyor. Özellikle Kerbela Olayı gibi kıyım ve kıranlardan yola çıkarken, mistisizmden de yararlanarak güncel zulümlerle bağlantılar kuruyor. Acı Yeşil’de, çevremizi saran savaşların, yok edilen doğanın, soğuyan insanlığın, yakınımızdaki ölümlerin, yabancılaşan aşkların izini sürmek mümkün. Umuttan çok umutsuzluk görülebilir ama bu yeğlediğim bir şey. Çünkü “umuda” inanmıyorum. İnsanı tembelleştiriyor. Oysa umutsuzlukta arayış var, aradığını bulma çabası var. Şiirlerimin çoğunda görsel öğelerden yararlanarak sunduğum tabloyu, okuyucu irdelesin, sonuca kendisi varsın istedim. Bu nedenle sonlarını boşlukta bıraktım çoğu kez. Kitabın genelinde insanın sistem tarafından hırpalanışı verilirken ayrıksı aşklar da dile getiriliyor. “Seni Seviyorum Ahmet”, “Bir Eşcinseli Sevdim”, “Yol” vb. şiirler, radikal temalara el atıyor. Eril söylemi geride S A Y F A 1 8 n 1 9 nın izini sürüyor, bu isyanlar… “KİMSE YALNIZ DEĞİLDİR/ TAŞ, TAŞI UÇURUMA ÇEKERKEN” Sırtımı dönüp gidemem ki... Hangi gülistanda gezdireyim şiiri. Başından beri şiirimin sunulan dünyaya başkaldırışı biliniyor. Mutlu, güler yüzlü, yumuşak bir şiir değil benimki. Dikenleri var, yeri dar ve okuyanları düşünsel ve düşsel olarak rahatsız etsin istiyor... Şiirler genelde kadını işaret etse de sistem içindeki duruşunu erkekten ayırmaz. Erkeğin de bu sistem içindeki çıkmazlarından söz eder, “Kimse yalnız değildir/ taş, taşı uçuruma çekerken” der. Soru imlerini sık kullanıyorsunuz ve gerçek ile düş arasındaki çizgide yürüyor şiirleriniz. Sorular benim için çok gerekli. İlk kitaplarımda imge yığılması çoktu. Okuyanların şiire giremediklerini görünce ‘neyi, kime, nasıl yazıyorum” diye sormuştum. Bu sorularda şair incelemelerimin, Alman şairlerden çevirdiklerimin çok etkisi oldu. Daha sonra şiirimde ayrışmalar, çeşitlemeler başladı. Yazaokuya kendimden çıktım, başkasına gittim. Sırf kendimde kalsaydım, şiirim olduğu yerde donmuştu. “Şiirde gerçeklik” konusu önemli benim için. Bir yerde: “Pencereden bakarcasına, sokakta görebilmeliyim şiiri” demiştim. Çoğunlukla bir gerçeğin çevresinde oluşur şiirlerim. Bu bağlamda görsellik en çok beslendiğim kanal. Doğa vazgeçmediğim bir öğe. Mevsimler, çevre görüntüleri, değişen kentler şiirlerimin arka fonunda gözükür. İnsanı öne çekerken, onun yaşadığı yerde olup bitenleri hiç ötelemedim. Acı Yeşil biraz da Zeytinler’in çağrısı olmuştu yıllar önce. “TEMA DA İMGE DE BİZDE YANLIŞ ALGILANIYOR” Temalar… Şiirin temadan uzaklaşarak imgeye dayanması… Bu konuya nasıl bakıyorsunuz? Tema da imge de sanırım bizde yanlış algılanıyor. Her şeyden biraz ve her şey birbiri içinde yazılırsa daha değerli olacağı düşünülüyor sanki. Bunda siyasal süreçlerin, anlamı ve içeriği geriye atmanın, kolaycılığın etkisi olduğunu sanıyorum. Bir de korunaklı şiir tabii!.. Şiirin imge yığınlarına gömülmesi, temanın belirsizliği ya da karmaşası; okurla şair arasındaki uzaklık, inceleme isteyen konular. Hangi sanat dalı olursa olsun yürekteki bir yaprağı oynatmalı, bir şey fısıldamalı, duyumsatmalı. İnsansız, dilsiz, doğasız şiiri sevemiyorum. İçeriği elbette önemsiyorum ama bir o kadar da temanın nasıl işlendiğini, şiire varıp varamadığını da… 2014’te birçok ortak kitapta da imzanız var ve Mehmethan’ın Rüyası adlı bir çocuk kitabı da çıkardınız. Sırada neler var? Şair incelemelerim Şiir Adaları I ve II ile GünlerYazılar adlı günlüklerim önümüzdeki aylarda yayınlanmış olacak. n [email protected] Gece Islıkları/ Arife Kalender/ Tekin Yayınevi/ 98 s. Acı Yeşil/ Arife Kalender/ Tekin Yayınevi/ 80 s. K İ T A P S A Y I 1305 G olmayı denediler. Kendimizden ne kadar uzaklaşırsak, şiire o kadar yaklaşacağımıza inanıyorum. Son kitaplarımdaki kahramanlar sınırları zorladı, ayıp ve yasaklı bölgelere girip çıkmayı dene“BEN’İ ‘ÖTEKİ’YLE diler, kirlerini ve günahlarını tanıdılar. BULUŞTURDUM” Şiirlerimdeki çıkışlar birer başkaldırı Başta kadın olmak üzere, hangi ana dır. Eril söylemlerin içinde dizelerimin temalarınızı güçlendirdiniz ya da nasıl diklenişi, birer meydan okumadır, var duygu ve kurgu durumları var? oluş mücadelesi. Sızlanma, küsme yeri Hayatın hangi kapısını aralasam ne; baş eğmeden bir cinsin görüntüsünü kadına ve çocuğa çıkıyor. Ana temalasunarken yaşamımdan izlerle; “ben”i rımdan biri kadın ama artık onu gözyaş“öteki”yle buluşturma amacını güttüm. larından, acılı söylemlerden, yakınma Zaman zaman çığlık atan, haykıran, ve ev içi çıkmazlarından uzak tutmaya yüksek sesli şiirler çoğu. Çünkü derdi çalışıyorum. Şiiri yalnızca duyguya bölvar. Duyurmak, paylaşmak istedikleri... me alışkanlığı genel bir durum bizde. Erkek adlarını nesne olarak kullanıAşkı da ölümü de sızlanarak vermeyi yorsunuz. Şiirle yaşamı dengelerken zor yeğliyoruz. oluyor mu? Şiirimin kadınları ev içlerini yazdık Yaptığım incelemelerde erkek; ları kadar, dışarıda olup bitenlerle de aşkını, sevdasını oldukça özgür dile ilgileniyorlar artık. Bedenlerini ve yagetirirken kadınların örtülü söylemi, şamlarını yeterince sorguladılar. Öteki cesaretsiz ve güvensizliği dikkatimi çekmişti. Sevgilinin, kocanın ve de yakını olan erkeklerin görüntüsü, varlığı belli değildi. Adları gibi şekilleri de yoktu. Bunu fark ettiğimde erkek adlarını ve kimliklerini nesne olarak kullanmaya başladım. “Hüseyin aklımı elleme” dedim, “Nasıl rüzgâr olunur Süleyman?” diye sordum, “Mehmetliğimiz, Arifeliğimiz aynı” dedim. Kutsal kimliklere gönderme yaparak sevgiliyi “Ali benim şahımdır” diyerek yücelttim. Şiir öznesi kadınlara özgürce şiir söyleme hakkı tanıyabilmem için ilkin benim özgürleşmem gerekiyordu. Ben özgürleştikçe kadınlarım da kendilerini daha iyi ifade eder oldu. Acı Yeşil kadınları; erotizmde cesaretli oldukları kadar, bugüne değin el atılmadık konulara da “Kendimizden ne kadar uzaklaşırsak, şiire o kadar yaklaşacağımıulaşırlar. za inanıyorum. Son kitaplarımdaki kahramanlar sınırları zorladı, Gece Islıkları da Acı ayıp ve yasaklı bölgelere girip çıkmayı denediler, kirlerini ve güYeşil de toplumsal isyanahlarını tanıdılar. ” Ş U B A T 2 0 1 5 bırakırken kadın dünyasının şikâyet ve ağlamalarını da aşmaya çalışıyor. Gerçeği olduğu gibi gören ama kabullenmediği yerde sorgulayan şiirler. Fotoğraf: Kaan SAĞANAK C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle