05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler imkânları açısından derin içerimler taşıdığı kanaatinde olduğunu belirten ve yöntem olarak Nietzsche ve Foucault’nun “soykütüğü” kavramını kullanan yazar “din”, “ritüel” ve “kültürel tercüme” gibi kavramları tarihsel bir bakış açısıyla inceliyor; Ortaçağ Hıristiyanlığında dinsel ve yargısal kefaret ve işkence gibi pratikler ile itiraf ve hakikat, disiplin ile tevazu arasında kurulan ilişkiler üzerinde duruyor. Asad, kitabın son bölümlerinde daha yakın zamanlı olaylara odaklanıyor, Ortadoğu’da Körfez Savaşı dolayısıyla Müslüman bir toplumda “aklın kamusal kullanımı” ve “eleştiri”nin büründüğü biçimleri ve Batı’da Salman Rushdie “olayı” dolayısıyla liberalizmin din söylemini inceliyor. Baudrillard’ı Okumak / Özkan Eroğlu / Tekhne Yayınları / 96 s. Baudrillard’ı Okumak’taki yazıların en temel amacı, Baudrillard ile sanat ve eleştiri ilişkilerini gündeme getirip irdelemek istemesi. Baudrillard, ilginç bir yirminci yüzyıl düşünürüydü ve düşüncelerini yirmi birinci yüzyılın ilk yıllarında da ifade etmeye devam etmişti. Sıra dışıydı, düşünceleri çoğu insanı ciddi biçimde sarsıyordu. Bu tarz adamların yol göstericiliğine, onları doğru değerlendirmek kaydıyla özellikle bizim gibi toplumların çok ihtiyacı var. Özkan Eroğlu kitabı tam da bu amaçla yazmış. Robespierre / Peter McPhee / Çeviren: Süha Sertabiboğlu / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 330 s. Maximilien Robespierre (17581794), kimilerine göre dünyayı altüst eden ve etkilerini günümüzde bile hissettiren 1789 Fransız Devrimi’nin haşin ama haklı devrimcisi, kimilerine göre kana susamış bir katil ve diktatör. Peter McPhee’nin yazdığı biyografiye göreyse sarsılmaz adalet duygusu, etkileyici hitabeti ve çelik iradesi sayesinde, şiddetle yıkan ve şiddetle kuran Fransız Devrimi içinde kendine yer bulmuş bir taşra avukatı. 1789’un devrimcileri, 1793’te dış düşmanlara karşı kazandığı askeri zaferle devrimi ve yeni cumhuriyeti muzaffer kılar. Ancak birçok arkadaşının aksine, düzeni sağlamak için ilkelerinden ödün vermeye razı olmayan Robespierre açısından bu başarının insani maliyeti ağır olur: Hasta düşer, tükenir, mantığını yitirir. Alman Sonbaharı / Stig Dagerman / Çeviren: Ali Arda / Everest Yayınları / 136 s. 1946’nın sonbaharında İsveç gazetesi Expressen, Nazilerin yenilgisinin arC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I dından Almanya’daki hayatı gözlemlemek üzere ünlü yazar Stig Dagerman’ı görevlendirir. Savaş sonrası gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bu yazılar daha sonra Alman Sonbaharı adlı kitapta toplanıp çok geçmeden türünde bir klasik haline gelir. Çünkü Dagerman, romancılığının ve oyun yazarlığının yanı sıra birinci sınıf bir şairdir. Jelinek’ten W. B. Sebald’e, Le Clézio’dan Graham Greene’e birçok saygın yazarı derinden etkileyen Stig Dagerman, özlü bir insaniyet dersi verdiği Alman Sonbaharı’yla ilk kez Türkiyeli okurlarla buluşuyor. Foucault, İktidar ve Hukuk / Umut Koloş / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / 380 s. Ölümünden sonra, farklı çalışma alanlarında kendisine en çok atıf yapılan yirminci yüzyıl düşünürlerinden Michel Foucault’nun eserlerinin hukuk alanına izdüşümleri, ülkemizde ilk kez bu denli kapsamlı bir şekilde, Umut Koloş’un bu çalışmasına konu oluyor. Foucault, İktidar ve Hukuk: Modern Hukukun Soybilimi adlı kitapta Foucault’nun genel felsefi duruşu, iktidar analizi ve bunlara paralel olarak şekillenen “modern hukukun soybilimi” her türlü tartışmayı içerir biçimde ele alınıyor. Kitap, hem Foucault düşüncesinin temel kavram ve kategorilerini ayrıntılı biçimde açıklayarak okur için Foucault’ya bir giriş sağlıyor hem de bu “Foucault’ya Giriş”ten sonra genel olarak felsefenin ve özelde hukuk felsefesinin, özne ve hukuksal özne, hakikat ve hukuksal hakikat, hak ve özgürlük gibi başta gelen konularını Foucault perspektifinden sunuyor. Kalbi Kırık / Amelia Kahaney / Çeviren: Utku Yıldız / Epsilon Yayınevi / 328 s. “Bedlam’ın güvenli Kuzey Yakası’nda, bir gökdelenin çatı katında, ailemin belirlediği katı kurallara göre yaşayan 17 yaşında bir kızdım. Bu dünyada beni mutlu eden tek şey baleydi…Ta ki tehlikeli Güney Yakası’ndan Gavin adında genç bir ressamla tanışana kadar. Gavin, o güne kadar tanıdığım kimseye benzemiyordu, kısa sürede birbirimizin her şeyi olduk. O korkunç gecede Gavin’ı benden çaldıklarında aklımdaki tek şey onu kurtarmaktı ama gözlerimi açtığımda kanla kaplı bir laboratuvardaydım ve göğsümde bir yara izi vardı. Garip bir deneyin sonucu olarak kalbim benden alınmıştı ama karşılığında insanüstü güçlere kavuşmuştum. Artık almam gereken bir intikam ve suçlulardan temizleyeceğim bir şehir vardı.” Amelia Kahaney’in kaleme aldığı Kalbi Kırık okurlarla buluştu. 1305 Hayatsız KadınAyşe / Alper Uruş / Kibele Yayınları / 204 s. Genelev hayatı üzerine odaklanan bu kitap, insanı kahreden sömürülme öykülerinin yanı sıra, kudretli karşı koyuş hatıralarını da paylaşıyor. Yazar Alper Uruş, kendi hayatını konu alan “Bedensiz Ruhlar” isimli filmin gösterimine çağırdığında filmi izlemek istememiş, “Kitabı da okumadım” demiş Ayşe. Bunun, kendi hayatına tanık olmanın ona dayanılmaz gelmesiyle değil, Ayşe’nin sömürüyü öylece durup seyretmeye alışkın olmamasıyla da ilişkili olduğunu söylüyor Uruş. Ayşe’nin mücadelesini tekil bir deneyim olmaktan çıkararak güçlendirmeye aracı olan, bunu dert edinen bir kalem olarak, Ayşe’nin yaşadıklarını müthiş bir seyir olarak sunuyor okurlara. Kendisinin de parçası olduğu bir cins düzenini eleştirmekten çekinmeyerek, sorulara kendini de dahil etmekten geri durmayarak... Evrenin Doğuşu / Chris Impey / Çeviren: Orhan Düz / Say Yayınları / 472 s. “Bir ışık yılı küpe kaç küp şeker sığar?”, “Yeterince uzağa bakarsak büyük patlamayı görebilir miyiz?”, “Evrende ışıktan daha hızlı hareket eden nedir?” gibi ilginç soruları yanıtlayan Chris Impey, bizi evrenin geçmişine doğru ufuk açıcı bir yolculuğa çıkarıyor. Güneş sistemimizin tanıdık yörelerinden başlayıp en yakın komşu galaksiye uzanan ve büyük patlamaya varan bir yolculuk bu. Bu yolculuk sırasında kara madde, kara enerji, paralel evrenler, görünmez boyutlar, dünyadışı yaşam gibi modern kozmolojinin kolektif aklını meşgul eden konular hakkında bilgiler sunan kitap aynı zamanda varoluşun temel sorularıyla boğuşan bir astronom olmanın ne anlama geldiği konusunda bir fikir sunuyor. Biz Cenneti Yeryüzünde Kuracaktık / Ahmet Aziz / Yalçın Yayınları / 134 s. Senelerce önce tanıdım Fikret Akal’ı. O yıllar çok gerilerde kaldı, başlangıcı hatırlamıyorum. Lâfı olan biriydi, hep mutluluğu anlatırdı, pırıl pırıl bir yüreği vardı. Cenneti yeryüzünde kurmak isteyenlerdendi. Sonra 12 Eylül kapıyı çaldı, infazlar başladı. Mahkemeyi kurdular, boynuna zincir, ayağına pranga taktılar, teslim olmadı Fikret Akal. Fikret Akal’ın sonraki yılları da paramparçaydı, öncekilerden farksızdı. Ateşin ortasında bir hayat yaşadı. Bu yaşayışa, duvara dayanmış bir hayat da denilebilir. Ahmet Aziz kitabı için, Fikret Akal’ın “izi örtülmesin istedim, aklımda tuttuklarımı yazdım” diyor. n 1 9 Ş U B A T 2 0 1 5 n S A Y F A 2 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle