23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sımon crıtchley’den “bellek tiyatrosu” OKURLARA Yaşam ve ölüm kartları Ali BULUNMAZ alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Yıldız Kenter’in Simon Critchley, “Bellek Tiyatrosu”nda hatırlamanın ve hayatın, nerede ve nasıl kesişebildiğini felsefi bir kurguyla, edebi bir dille ve tarihsel bir incelemeyle okura sunuyor. Rönesans, Modernizm... Sahnenin kurulduğu yer ise Tinin küresel tiyatrosuna dönüşüyor. öyküsü Y apıbozum ve Pragmatizm, Sonsuz Talep, Kıta Felsefesi, İmansızların İmanı ve David Bowie gibi kitaplarıyla tanıdığımız Simon Critchley, edebiyat ve felsefe arasındaki bağdan etiğe, anarşist sol hareketlerden dine kadar geniş bir alanda çalışmalarını sürdürüyor. Hegemonya kavramına yoğunlaşan ve bunun siyasetle ilişkisini inceleyen, politikacıların insanları nasıl ve neden hayal kırıklığına uğrattığını anlamaya çabalayan, din ve şiddet arasındaki akıldışı yakınlığı anlatmaya uğraşan Critchley bu kez, Bellek Tiyatrosu’yla bizi selamlıyor ve felsefenin romana yedirilişinin güzel bir örneğini veriyor. yor hem de bilgiyi hatırlama icatlarından bahsediyor. Mesela bir tiyatro ya da bir makine; bu ikisinden birine girerek üstü bir biçimde örtülmüş mutlak bilgiye ulaşılabileceği öngörülüyor. Critchley bu kutuyla Antik döneme doğru bir yolculuğa çıkarken hatırlamanın ve bilmenin zihni karıştıran yüzüyle karşılaşıp bellek tiyatrosu modellerinin en akılda kalanını Guilio Camillo’nun yarattığını anımsıyor. Camillo’nun modeli ve Bruno’un heybeti, deyim yerindeyse Critchley’i alıp götürüyor ve kendisini bir anda, geçmişin bilgi yığınını karıştırırken buluyor. Tıpkı akvaryumun ya da denizin dibini yoklayan çöpçübalıkları gibi. Sonrası dalga dalga geliyor: Antikçağ, Ortaçağ, TİNİN KÜRESEL TİYATROSU Critchley, Essex Üniversitesi’nden ayrılmadan önce ofisine gelip “döküntülerini” toplamaya koyulduğunda, eski arkadaşı Michel Haar’ın ölmeden evvel kendisine yolladığı kutuları bulur. İçinde, Haar’ın yayımlanmamış yazıları, birtakım evraklar ve gizemli kartlar da vardır. Critchley, olaya “nostaljik bir vaka” gibi yaklaşsa da kutular açıldıkça işin rengi değişmeye başlar. Critchley, kutuları eşeledikçe felsefenin derin konularına geri dönüşler yapıyor; Platon’dan Nietzsche’ye uzanan, oradan Heidegger’e varan zorlu bir yola giriyor. Bir bakıma Haar’ın kutularındaki astrolojik göndermeler felsefe burçlarını da simgeliyor. Koç burcu kutusundan çıkan bellek tiyatrosu metni, hem yeni bir tarihyazımını içeri Critchley, üniversitedeki ofisinden ayrılmadan önce temizlik yaparken arkadaşı Michel Haar’ın kendisine yolladığı kutulardaki kartları bulunca hayatında bir kırılma olur. Böylece felsefeden astrolojiye uzanan bir serüven başlar. “ZAMAN MEKÂNLAŞIYOR, TARİH COĞRAFYA OLUYOR” Critchley, Tinin tiyatrosunda gezinirken bütün bir tarihin, kişinin benliğine (ve belleğine) nasıl dolduğunu görür. Dolayısıyla insanın (insanlığın) dramına tanık olur. Bu tanıklığa rüyalar da eşlik eder. Critchley’in bellek tiyatrosu dışında kutularda rastladığı bir başka sürpriz, Haar’ın, hem kendisi hem de başka filozoflar için hazırladığı kartlar. Bunlarda kimin hangi tarihte ne yapıyor olacağı ve ne zaman öleceğiyle ilgili ifadeler, daha doğrusu öngörüler yer alıyor. Onlara bellek haritası demek de mümkün ve bir tane de Critchley için var. Ölüm tarihi ve nedeni (13 Haziran 2010, beyin kanaması) yazılı olan kartı okumasıyla ve Camillo’nun bellek tiyatrosu metninden esinlenerek yapılmış bir maketle karşılaşmasıyla bu iki konu çabucak birleşiyor. Yanı başında duran maket, Critchley’de ağrıları ve hayallenmeleri tetikliyor; sanrılar görmeye başlıyor. Yani bir tür bilgi bombardımanı etkisi veya tacizine uğruyor. İşin tuhaf tarafı, onların içinde doğru olanlar da var Critchley’in zihninin ürettikleri de. Sanrılarla beraber, Haar’ın yazdığı bellek kartındaki işleri büyük bir hızla, 13 Haziran 2010’a kadar halletmeye girişiyor. Bu arada zihnimizde bir soru uyanıyor: Acaba Critchley, hayatını karta göre mi düzenliyor yoksa oradakiler zaten gerçekleşecek şeyler mi? Metnin gidişinden bu ikisinin birbirine karıştığını anlıyoruz; “zaman mekânlaşıyor, tarih coğrafya oluyor.” Critchley’i etkileyen süreç, ölüm ânını yaşamak gibi bir şeye dönüşüyor, hatırlamanın ağırlığını bütün bedeninde hissederken “kaderini”, felsefi ölümle buluşturma telaşına düşüyor. Karşılaştığı yaşayan bellek onu dehşete sürüklüyor. Bize nihilizm, ölüm, hatırlamaunutma ve aklın perdelenişi gibi pek çok konuya dair kapı aralayan Bellek Tiyatrosu, felsefenin Antikçağ’dan bugüne kadarki serüvenini konsantre biçimde özetliyor. Öte yandan bireyin geçmişiyle tarihin buluşması, belleğin tekrardan ibaret olduğu yanılgısını, tarihin hareketi gerçeğiyle tamir etme girişimine dönüşüyor. n Bellek Tiyatrosu/ Simon Critchley/ Çeviren: Tuncay Birkan/ Metis Yayınları/ 70 s. iyatro Benim Hayatım, sanki başkasına ait bir hayat hikâyesiymiş gibi merak uyandırdı bende. İlgiyle Okudum. Biyografimin yazılmasını heyecan verici buluyorum” diyor tiyatromuzun büyük ustası Yıldız Kenter. Dikmen Gürün, yaşamı tüm renkleriyle yakalamış ve sahnenin merkezine yerleştirmiş Kenter’in dünyasından sesleniyor okurlara. İki kadim dostu buluşturan “Tiyatro Benim Hayatım”, üretken ve mücadeleci bir yaşamla beraber ülkenin içinden geçtiği süreçleri de yansıtıyor. Kenter ve Gürün’le hayat ve tiyatro dedik. Amerikan edebiyatının başyapıtlarından biri olan, Pulitzer ödüllü ‘Bülbülü Öldürmek’in unutulmaz karakteri JeanLouise “Scout” Finch, 20 yıl sonra New York’tan çocukluğunun geçtiği kasabaya, babası Atticus Finch’in yanına, eve dönüyor. Çocukluğunda eşitlik, doğruluk ve adalet kavramlarıyla kişiliğinin yapı taşlarını oluşturan babası Atticus’un hayal kırıklığı yaratan değişimi, Scout’u derinden etkiliyor. Harper Lee’nin daha yayımlanmadan edebiyat olayı haline gelen ‘Tespih Ağacının Gölgesinde’, bir tarihsel dönemi, güçlü ve gerçekçi çağrışımlarla aktarmakla birlikte güncelliğiyle de bir eserin kendi devrini aşabileceğinin en nadide kanıtlarından biri... Efsanevi topraklar ve yerlerde resimler eşliğinde bir gezinti. Hayal dünyamızda, Yedi Cücelerin kulübesinden Gulliver’in ziyaret ettiği adalara, Madam Bovary’nin evinden Sherlock Holmes’un dairesine, hiç var olmamış nice beldeler, nice yerler var. Bu yerlerden bazıları, yalnızca büyüleyici efsanelere hayat verirken Umberto Eco’nun ‘Efsanevi Yerlerin Tarihi’nin ana damarını oluşturuyor. Eco’nun kitabını Yankı Enki değerlendirdi. T KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden l Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü l Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 19 Kasım 2015 Bol kitaplı günler... 3 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle