Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Donald Barthelme’in kaleminden... ‘Kırk Öykü’ Barthelme’nin öykülerinin bazısı eski usul, bazısı çokça diyalogdan oluşuyor, bazısı ise içinde öyküye paralel illüstrasyonlar barındırıyor. Karakterlerin adı bazen var bazen yok. Bir öykü, tek bir cümleden meydana gelirken başka bir öykü soru cümleleriyle oluşturulmuş. r Cem TUNÇER onald Barthelme, postmodern ve deneysel edebiyatın en önemli isimlerinden. Her ne kadar John Barth, Thomas Pynchon, Kurt Vonnegut gibi isimlerle birlikte anılsa da Türkiye’de pek fazla kişi tarafından tanınmıyor. Bunda Türkçeye sadece iki kitabının çevrilmesinin de payı olsa gerek: İlki, 2009 tarihli Pamuk Prenses, ikincisi de geçtiğimiz günlerde yayımlanan Kırk Öykü. Barthelme, ‘modern’in içine doğmuş bir yazar. The Paris Review’da kendisiyle yapılan bir söyleşide, babasının mimarlığından dem vurarak bu doğuşunu aktarır: “Babamın tasarladığı ve içinde yaşadığımız ev moderndi ve mobilyalar moderndi ve tablolar moderndi ve kitaplar moderndi.” Aynı söyleşide, babasının kendisine verdiği Marcel Raymond kitabı ‘Baudelaire’den Sürrealizme’den de bahseder. Büyüyünce postmodern tanımını kendisine en yakın görecek olan bu edebiyatçının çocukluğu, böyle bir ortamda şekillenir. Barthelme’nin Türkçeye çevirilen ilk kitabı, Siren Yayıncılık etiketli Pamuk Prenses’ti. “Yetişkinler İçin Postmodern Bir Roman” altbaşlığıyla yayımlanan roman, Grimm Kardeşler’in meşhur masalının bir parodisi, bir yeniden üretimi; sürreal, minimalist, postmodern kelimelerinin her birinin yakıştığı, absürd, aykırı bir roman. Metakurgu olarak da değerlendirilebilecek bu yazının orta yerinde, önümüze okuru kurguya dâhil eden bir test çıkıyor: “Buraya kadar hikâyeyi beğendiniz mi? Evet ( ) Hayır ( )” formunda olan bu testle, o âna kadarki okuduklarımız bir değerlendirmeye tabii tutuluyor, hatta konu ile ilgili üçdört cümle yazmamız bile isteniyor. Yazarın henüz yayımlanan Kırk Öykü kitabına gelecek olursak... Öncelikle bizi, Dave Eggers tarafından kaleme alınan harika bir önsöz bekliyor. Kitap hakkında söylenecek hemen her şeyi söyleyen bu önsözde, Dave Eggers, Barthelme ile tanıştıktan sonra yaşadıklarından, yazdıklarının bu yazarınkilere benzediğini fark edişinden bahsediyor: “Sonunda onu okuduğumda –bundan beş yıl kadar önce Altmış Öykü’yle başlayıp hemen ardından şu anda elinizde tuttuğunuz kitapla devam ettim hayretler içinde kaldım. Ve kendimi C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I D bir hırsız gibi hissettim. Ya da daha çok, D. B. tarafından zaten çok daha iyi bir biçimde keşfedilmiş topraklarda yürüdüğümü.” Eggers, Kırk Öykü için “Bu kitap okuduğum her cümleyle beraber bende durup bir şeyler yazmak isteği doğuran pek az derlemeden biri,” diyerek devam ediyor önsözüne. Elimizde sadece, bir yazarın hayran olduğu başka bir kitap bulunmuyor; Barthelme’nin metni, başka bir yazara ilham veriyor ve yazma arzusunu körüklüyor. Peki, Kırk Öykü’nün içinde bizi ne tarz öyküler bekliyor? Kitabın kapağını kaldırıp içindekiler kısmına göz gezdirdiğimizde, tanıdık isimleri görüyoruz önce: Goethe ile Konuşmalar, Paul Klee, Tolstoy Müzesi’nde başlıklı öykülerde, Barthelme yazarları ve sanatçıları alıyor ve öykülerine yerleştiriyor. Bu üç başlıktan en dikkat çekeni, şüphesiz Tolstoy Müzesi’nde adlı öykü. Hikâyeye paralel çokça illüstrasyonla süslenmiş bu öyküde Barthelme, bizleri Tolstoy Müzesi’nde bir geziye çıkarıyor. Barthelme’nin öykülerinin bazısı eski usul, bazısı çokça diyalogdan oluşuyor, bazısı ise içinde öyküye paralel illüstrasyonlar barındırıyor. Karakterlerin adı bazen var bazen yok. Bir öykü, tek bir cümleden meydana gelirken, başka bir öykü soru cümleleriyle oluşturulmuş. Kitap bu yüzden sınıflandırılmaya pek müsait değil: Öyküler arasındaki farklılık, bu kitabı tam anlamıyla tuhaf bir kitap yapmakta ve genel bir tanım yapılmasını zorlaştırmakta. Yine de deneyecek olursak öykülerin birçoğuna mizahın ve absürdlüğün hâkim olduğunu, art arda kurulan her cümlenin bizi şaşırttığını ve nedensonuç ilişkisi olmaksızın devam eden bu cümleler sayesinde, aklımızı toplamakta zorlandığımızı söyleyebilirim. Kitap hakkında bir fikir edinmek için sadece içindekiler kısmına bakıp öykülerin adlarına göz gezdirmek bile yeterli olacaktır; Barthelme, sadece öykü adlarıyla bile okuyacağımız öykülerin başka öykülere benzemediği konusunda bize bir fikir veriyor. n Kırk Öykü/ Donald Barthelme/ Çeviren: Nurdan Maral/ Monokl Yayınları/ 280 s. 1340 2 2 E K İ M 2 0 1 5 n S A Y F A 9