29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURL A R A Yavuz Ekinci, yeni romanı “Rü yası Bölünenler”de, kahramanı İsmail eşliğinde modern bir Yusuf masalı anlatıyor. Siyasi kaçak olarak Berlin’de yıllarını geçirdikten sonra, babasına verdiği sözü yerine getirmek için memleketi Batman’a dönen ve dağa çıkan kardeşi Yusuf’u, yine dağlarda aramaya başlayan İsmail, bu arayışında tarihi, kökleri ve kendisiyle hesaplaşacaktır. İsmail, bu hesaplaşmanın ve arayışın peşindeyken okurlar da güne dair pek çok sorunun yanıtlarını kendi içinde sorgulayacak. Sibel Oral, Yavuz Ekinci’yle yeni romanını konuştu. Eray Ak da bu sohbete bir değerlendirme yazısyla katıldı. Tiyatro oyuncusu ve yazar Ayşe Erbulak’ın, “Çok Şekerli Ölüm”, “Limonî Ölüm” ve “Ödüllü Ölüm”ün ardından kaleme aldığı ve polisiye gerilim türünde yazdığı yeni kitabı “Dokuz Oda Cinayetleri” raflarda. Pek çok polisiye romanın aksine katilin baştan belli olduğu kitabında Erbulak, İstanbul’da işlenen cinayetler zincirini ve bu cinayetlerin ardındaki tüyler ürperten gerçekleri konu alıyor. Ayrıca pedofili ve ensest gibi toplumsal sorunlara da değiniyor. “Dokuz Oda Cinayetleri” için “Çıraklığı bitirme tezim,” diyen Erbulak, gerçek karakterlerin olduğu, toplumsal yaraların da yer aldığı romanıyla “Polisiyegerilim ustası olmayı hedeflediğini” söylüyor. Gamze Akdemir, Erbulak’la “Dokuz Oda Cinayetleri” üzerine söyleşti. Dubravka Ugresic, “Edebi Safsatalar Üzerine Makaleler” alt başlığıyla yayımlanan “Okumadığınız İçin Teşekkürler”de, ambalajın içeriğin önüne geçtiği edebiyat ve yayıncılığı masaya yatırıyor. Ugresic aynı zamanda yayıncılığın, yazarlığın ve eleştirinin nasıl verimli bir pazara dönüştüğünü de anlatıyor. Kitabı Ali Bulunmaz değerlendirdi. Hüseyin Peker’in yeni şiirlerinin yer aldığı “Beni Oyuna Kaldır” okurla buluştu. Peker’in şiirlerinde topluma dokunup kendi yalnızlığına kaçışı baskın bir şekilde hissediliyor. Aynı zamanda dizelerde savaş ve mücadele vurgusu ön plana çıkıyor. Beytullah Kılıç, Peker’le bir söyleşi gerçekleştirdi. Bol kitaplı günler... P ervasız Pertavsız ENİS BATUR Bir cücenin içine girmek to’suna nelerin, kimlerin “tortu payı” var, yoklamak gerekir. Benim konumumun gerektirdiğiyse: Burada söylediklerimi söylemek. * Proje: ‘Cüce’. MonestierLocus Solus’un ilgili bölümü Tournier’nin Kırmızı Cüce öyküsü Lagerkvist Leylâ Erbil üzerinden bir okuma denemesi. Doğal “arıza”lar arasında bilmem cücelik ölçüsünde karmaşık bir imgeye sahip olanı var mıdır? İçinde hem komiği, zaman zaman uç komiği barındıran, hem de en ibliscil tınıları taşıyan figür o. Başta Shakespeare, kral cücesoytarıları, özele teğet konumlar sağlamış kimilerine. Karşı kutupta kargışlanmış, dışlanmışlar. Saydığım yazınsal örnekler, benim tanıdıklarım, iz bıraktılar zihnimde. Dahası vardır, Monestier’nin çalışmasına erişebilirsem (ki kolay değil pek), saha genişleyebilir de. Şart mı, öte yandan? Hayır: Görsel sanatlardan, sinemadan da uzantılar çıkabilir. Bir cücenin içine girmek. Lagerkvist’in anlatısı, ilk mermi cümlelerinden başlayarak olağanüstü bir örnek getirmişti. Ötekiler de sıkı ürünler. Kenara ayırıyorum; şimdilik. * Proje: “Sanatseverler, bir fars”. Kırk yıl önceydi, Sanatseverler Derneği tarzı kuruluşlar, yarı yarıya amatör etkinliklerde yarı yarıya meraklıları buluştururdu. Kırk yıl sonra, Bienal’lerden uluslararası Sanat Fuarlarına, Jordi Savall konserinden Rihanna’ya, Metropol yepyeni bir “severler topluluğu”nu ağırlıyor. Zenginiyle züğürdüyle, ağır entelektüeliyle hafifin hafifi figürleriyle sonsuz bir podyum yürüyüşü gerçekleşiyor karşımızda. Söz salataları, giyim kuşam cakaları, şahsiyet savaşları, iktidar çekişmeleri, allamoi cihan edâları içre bir sürekli festival. Simsiyah ironi, sol anahtarı. Yanda: Öfke köpükleri. n TURHAN GÜNAY [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap eposta: edim Gürsel, Perpignan’daki Akdeniz ödülünü aldığı törende, ‘Gezi ruhu’na adadığını söylemiş ödülünü. Aslı Erdoğan, Norveç’te aldığı ödülle ilgili Taraf’la yaptığı söyleşide, Gezi olaylarında ne denli etkin olduğunu ayrıntılı biçimde anlatmış. Yazarların bir toplumsal olayın fotoğraf karesine kenardan kafalarını sokma gayretlerini öteden beri yadırgadım ben. Aslı Erdoğan söyleşisi son derece ilgi çekici bu açıdan: “İş”i bağlamında yaşadığı sıkıntılar ve bocalamalar insana “önce işine baksana” dedirtmiyor mu? Geçenlerde, Costa Gavras’ın İtiraf’ını izledim yeniden. Birden kırk yıl öncesinin Sosyalizm eksenli bitmez tükenmez tartışmalarını anımsadım ister istemez. Ne köroluşlara tanık olduk o dönemde. Ne savruluşlara ve kayboluşlara, sonrasında. Doğru dürüst, kalıcı yapıtlar doğdu mu yırtılışlardan, hayır. Bugün İtiraf’ın anlattıklarının çok daha fazlasını biliyoruz, oysa film sinematografik açıdan cılız bir ürün olarak karşımızda. Düşünülecek şey başka yerde değil, burada. Nedim Gürsel’in Uzun Sürmüş Bir Yaz’ı şimdi arkaik bir öykü. Buna karşılık, ondan en az on yıl önce yazılmış Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, değeri zamanla daha da artmış bir başyapıt. Toplum çalkalanmaya başladığında, enerjik kesitlerinden atağa kalktığında, yazarın ve sanatçının mesafe ayarı, konusunda sıkıntılar yaşadığı görülmüştür. Kalıcı olmuş büyük bağımlı yapıt (Brecht, Picasso, Aragon, Nâzım, Mayakovski) sayısı düşüktür ya, bir de ütopyalarının yanlış cephesini hesaba katmak gerekir: Stalin’i yüceltmeyen N Nedim Gürsel Aslı Erdoğan çıkmış mıydı saydığım isimler arasından? Soruyu ve içerdiği karabasan bilançosunu yabana atmak kimsenin harcı olamaz. XX. yüzyılda büyük düşünürlerin büyük, bence bağışlanmaz yanılgılarıyla karşılaştık: Heidegger III. Reich’ı, Sartre Mao “devrim”ini, Foucault İran “devrim”ini destekledi. Yüklendikleri sorumluluklar hafifsenebilir mi? Hayır. Gezi kalkışımına muhalefet yapmak değil tasam. “Arap İlkbahar”ı terimi ilk kullanıldığında, “bunun arkasından kış gelir” dediğim doğrudur, ama Gezi konusunda karamsar olmadım, olası uzantılarını tartarak temkinli akıl yürütmekten yanayım. ‘Kontrol’süz, ‘merkez’siz kalkışımların beklenmedik, umulmadık sonuçlar doğurduğu ender rastlanan olgulardan değildir. Gezi, sıkı bir edebiyat yaratabilir mi? Ancak Cemal Süreya’nın deyişiyle “fırsat rantı”na yüz sürmemek kaydıyla. Kaldı ki Gezi, zaten bir edebiyattan bilerek bilmeyerek beslenmiştir: Neyzen Tevfik’ten Ece Ayhan’a, Can Yücel’den MetÜst’e, Ginsberg’in Amerika’sından Kafka’nın Şa “Bugün, Costa Gavras’ın (solda) İtiraf’ta anlattıklarından fazlasını biliyoruz. Oysa film sinematografik açıdan cılız bir ürün olarak karşımızda,” diyor Enis Batur. Yukarıda filmden bir görüntü. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 0 2 8 A Ğ U S T O S 2 0 1 4 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle