25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sina Akyol’la “Salyangoz İlmi” üzerine ‘Edebini yanına alamayan şiir, lümpendir’ “Şiirin muhalifliğini, muhalefet meraklısı.. güya marjinal bir yapıya sahip olmasıyla değil; muhalefet ‘bilinci’ne sahip olmasıyla açıklasak gerektir. Ne var ki bu açıklamada ‘edep’ olmazsa olmazların başında gelir. Edebini yanına alamayan şiir, lümpendir. O serseriliği, şiirin doğasındaki serkeşlikle asla karıştırmamak gerekir.” Sina Akyol’la “Salyangoz İlmi”ni konuştuk. r Nesrin KÜLTÜR KİRAZ Ben niçin/ salyangoz ilmini/ yazmak istiyorum!// Çünkü çaresizim/ çok” (1). Neden Salyangoz İlmi? Dört bölümden oluşan kitap, bölümler öncesinde “nelerle düşüp kalktığını, söylediğini, anlattığını” belirten bir sunuş yazısı ile başlıyor. Neden böyle başlıyor, bu ihtiyaç nereden doğdu? Sina Akyol şiiri “Salyangoz İlmi”yle kendine nasıl bir yatak yarattı, yarattı mı? Kitabın 91. sayfasında “Kabuğunu Terk Etmiş Salyangoz İçin Şiir” adlı bir parça var. Soruda alıntılanan bölüm ise kitabın 97. sayfasındaki başka bir şiirden. Bu iki sayfa % 15 oranında tramlı basılacaktı, işte o zaman kitabın adının neden “Salyangoz İlmi” olduğu daha iyi anlaşılacaktı. Ne yazık ki teknik bir hata yüzünden istediğim olamadı. Belirttiğim sayfalardaki şiirler birlikte okunduğunda, bir de soruda alıntılanan bölüme bakıldığında mesele anlaşılacaktır. Girizgâh sayfası üçüncü kitabım olan Haytalarla Hatmiler’de de vardır. KiS A Y F A 1 2 n 2 4 “ taba ortasından değil de başından başlayıp şiirleri sırasıyla okuyacak okur için bir tür sunuştur, ön bilgilendirmedir. “Ben bu kitapta işte bunları eyledim”in ifadesidir yani. Evet, doğru; ihtiyaç duydum. “Nasıl bir yatak yarattı, yarattı mı”yı yanıtlamak kat’iyyen bana düşmez. (Çok önceki yıllarda yazmış olduğum ve fakat yazıldıkları dönemlerde yayımlanan kitaplarıma almadığım epey şiir var kitapta. Onları bu kitaba almakta herhangi bir ‘sakınca’ görmedim. ‘Elimi bol tuttuğum’ için mi, yoksa o şiirlerden epey zaman sonra emin olabildiğim için mi… Bana ait bu soruyu da ben yanıtlamayayım.) Son bir not: Dikkatli okurun gözünden kaçmayacağını sanıyorum; yeni bir şiire de bu kitapla başladım. Bu anlamda bir geçiş kitabı diyebiliriz, Salyangoz İlmi için. “Salyangoz İlmi”, Seyhan Erözçelik’e adanmış. İkinci bölüm ölümlü ayrılıkların şiiri… Sina Akyol’un bu nevi şiirleri daha önceki kitaplarında da hayli yer almıştı. “HAYAT DEDİĞİMİZ ŞEY ‘DİRİM’LE ‘ÖLÜM’ ARASINA SIKIŞMIŞ” Kitap, Seyhan Erözçelik’e adanmış. İkinci Bölüm (Dokuz Şiir Daha) ise ölümlü ayrılıkların şiiri… Bu nevi şiirler daha önceki kitaplarda da hayli yer almıştı. Hatta Sina Akyol, kurduyla cebelleşti, kabrine yatıp alemi seyretti. Bu bakışta, şiirinizin ölüm sesi ya da sessizliği içinde epeyce dolaştığını görebiliriz. Hayat, dirim ve ölüm arasında bir yere sıkışmışsa Sina Akyol şiirinin egemen teması ölüm müdür, neden? Sırasıyla söylemeye çalışayım: Dedemle başladı gömme tanıklıklarım. Sonrasındaki dönemde Arkadaş Z. Özger’i ve nice genç arkadaşımızı gömdük. Rezilliğe dikkat: Babamı, Babaannemi, Anneannemi filan gömmelerim çok daha sonradır. Bu son cümleme rağmen bütün bunlar için ‘anlaşılabilir durumlar’ diyebiliriz. Ama Coşkun Yerli’nin, Cenk Koyuncu’nun, Didem Madak’ın, Hulki Aktunç’un, Necmi Selamet’in, Seyhan Erözçelik’in gidişlerine çok büyük itirazım var. Evet, hayat dediğimiz şey “dirim”le “ölüm” arasına “sıkışmış.” Dirim doğaldır. Ölüm de doğaldır. Ama şöyle olur: Dirimi müthiş sevinçle karşılarız, ölümü ise müthiş acıyla! Benim yazdığım şiir, zannımca, sevinçkederacı arasında gidip gelir. (Hayat böyle anlatılır diye düşünürüm.) Ölüm, dirime kıyasla elbet daha ağırdır. (Gömmüş olduklarımızdan dolayı, zaten biliyor olsak gerek bunu.) Torunum Çınar altı yaşını bitirip yedi yaşına girdi. Henüz çok genç, öyleyse ‘kat’iyyen’ ölmeyecek diye kandırıyorum şimdilerde kendimi. (Çınar’ın doğduğu günün ertesi günü gitmişti Melih Elal, şaşırıp kalmıştım.) Yazdığım şiirin egemen teması ‘ölüm’ ise sahiden üzülürüm. Dokuzuncu kitabım olan Meğer Söz Bakır’ı hariç tutacak olursam, epey sevinç şiiri yazdım diye de düşünürüm. Kendine tembihleyen dizeler: “Nereye mi dökeyim cürufumu?// Elbet içime, / kendi içime” (2). Sadece dili değil, insanı da arıtmaya yönelik dizler: “… // Zaten böyle anlarız / çok şeyi. // Hatta hiçbir / şeyi / anlarız” (3). Yanı sıra öfkeyi de söyleyen dizeler: “Kör” diyorlar, kör değil, / kararlı / ve kurşun!” (4). Yukarıda türlü amaçlı dizelerden birer örnek verdim. Böyleyken bize neler dersiniz? Kitabın girizgâh sayfasını bu nedenle yazmış olsam gerek. Sorudaki ifadeyle söyleyecek olursam kendime de tembihlemişimdir, anlama da anlamsıza da birlikte bakmışımdır, yeri geldiğinde kızmışımdır, öyleyse sövüp saymışımdır. Ama ben şiirin böyle bir şey olduğunu düşünüyor ve onu böyle yazıyorum, bilmem ki başka ne diyebilirim? (…) Bilmem ki şunu da ekleyebilir miyim: Geceydi, evimin önündeki sundurmada oturuyordum. Bulunduğum sokak kumsala iniyordu. Birbirlerine sarılmış iki sevgili sokaktan denize doğru yürüyordu. Çok farklı bir sarılmaydı becerdikleri, olağanüstüydü, o güne kadar bu derecede müthiş bir sarılışma görmemiştim. Ses çıkartmadan, aramızda belirli bir mesafe bırakmaya özen göstererek izledim iki sevgiliyi. Üçdört dakika sonra kıyıya vardım. Kenardaki palmiyenin ardına gizlenerek baktım kumsala. Üçdört dakika yetmişti soyunmaları için. Kıyıda, köpüklerin kendilerini ıslatmasına aldırmadan, ne güzel sevişiyorlardı öyle! Edebimi takınıp sırtımı döndüm, evime doğru yürüdüm ve kitabın seksen üçüncü sayfasındaki “Denize Doğru” şiirini yazdım. Demek istedim ki, şu ya da bu derecede içindeyseniz hayatın, o hayat size mutlaka şiir yazdırır! (Yanlış anlaşılmasın, o şiiri epey masa başı çalışması yaptıktan sonra bitirdim.) Yayımlanan ilk şiirlerinizden, kendi olanaklarınızla bastırdığınız ilk kitaptan, “Salyangoz İlmi”ne uzanan yaklaşık elli yıllık zaman diliminde, koca bir şiir ömrü yatıyor olmalı… Ne çok şiir, ne çok şair bilinmiştir bu uzun zamanda… Emeğiniz için geleceğin şiirinin yazılması için açılan bir yol denilebilir mi, bugün genç şiirin yolu nice? İlk kitabım “Su Tadında”, rahmetli Celal ErtemSinan Çetin ortaklığıyla kurulmuş olan “Genç Grafik Yayınları”ndan çıkmıştı. Azıcık da ben para koymuştum galiba. Kıymetli Turgut Çeviker’in de önemli katkısı vardır o kitapta. Yalnızca ilk kitap değil ki.. ikinci kitabım “Lokman’la Geçen Şen Günlerim” ve üçüncü kitabım “Haytalarla Hatmiler”, kıymetli Sabahattin Çetin sayesinde yayımlanmıştır. Örneğin Turgut Uyar, Edip Cansever, Metin Eloğlu, Ülkü Tamer, Ece Ayhan tabii ki çok sıkı şairlerdir. Çırağı olduğum ustalar ise Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, İlhan Berk, Sabahattin Kudret Aksal ve Cemal Süreya’dır. (Bu altı şairin şiir çizgiK İ T A P S A Y I 1275 T E M M U Z 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle