01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n Kitap Gölgesi Kalk Gidelim Kalk Gidelim Rize’de, sayfaların esintisi eşliğinde ilginç bir serüvene uzanıyoruz. Esra Alkan okurunu Karadeniz’e çağırıyor. r Mavisel YENER Belgesel çalışmasında, çocuklar ve gençlerle birlikte yurdumuzun dört bir yanında dolaşan Alkan, çocukların bakışını başarıyla yansıtıyor kitaba. Rize’nin coğrafi özellikleri, tarihi ve arkeolojik değerleri folkloru, yemekleri, günlük hayatı ve elbette çayı el sallıyor okurlara. Kafkasya topraklarındayız ilkin. Oraya gelen bir yabancı, Mustafa Hulusi Bey, çay tohumunu cebine koyup ülkesine götürüyor. Tohum, oradan ayrıldığı için başlangıçta biraz mutsuz; yabancının cebinde epey yol katediyor. Gidecekleri yer neresi acaba? “Sesleri, renkleri, tatları merak ediyordum. En çok da gittiğim yerin insanlarını”(s. 10) Bilge çay tohumu, hep aynı yerde kalırsa değişik şeyler yaşayamayacağını biliyor, üstelik P. Neruda hayranı! “Yavaş yavaş ölürler/ seyahat etmeyenler/ yavaş yavaş ölürler/Okumayanlar, müzik dinlemeyenler…”dizeleriyle başlayan şiiri okurlarla da paylaşıveriyor bu tohum. Yağmuru, rüzgârı, kavurucu olmayan güneşi seven bu tohum kendini Rize’de bulduğunda bir sis bulutu karşılıyor onu. Siz biraz açılınca, aslında kendi topraklarına “S eyahat etmek, öykülerin içinde yaşamaktır” diyen Esra Alkan, pek çok ülkeyi görmüş bir gezgin. Ama Anadolu’yu gezerken duyumsadığı heyecan çok farklı. İşte bu heyecanla, TRT için “Kalk Gidelim” adlı seyahat kültürü izlencesini hazırlamış. Elli iki bölüm süren izlencenin ardından belgeselin kitaplarını çocuklar için yazma fikri doğmuş. “Kalk Gidelim” serisinin masa başından değil sahadan yazılmış olması değerli. Bu serinin ilk kitabı: “Kalk Gidelim Düzce”. Ardından, Mardin, Sinop ve Rize gelmiş. Bir yöreyi, en iyi o yörenin insanından dinleyebilirsiniz ya da o yörenin bitkisinden! Kitap, bir çay yaprağının dilinden anlatılıyor. Bu çay yaprağı tıpkı meraklı bir çocuk gibi. İnsanları duyabiliyor, üzülüyor, seviniyor, oyun oynuyor, üstelik sır saklamakta başarılı… çok benzeyen bir yerde olduğunu anlıyor. İnsanların ona gösterdiği ilgi pek hoşuna gidiyor. Ah şu Mustafa Hulusi Bey yok mu, çay tohumunu bir saksıya ekivermez mi! Tohumcuk bağırıyor “ben süs bitkisi değilim” diye ama duyan kim! Sonunda Hulusi Bey farkına varıyor ve onu bahçeye göçürüyor. İşte o günden sonra Rize’nin halkına umut veren çay bahçeleri yavaş yavaş gelişmeye başlıyor. Bu sevimli tohum zaman zaman yaşamın felsefe damarında da yol alıyor. ‘An’da olmak, ölümün anlamı gibi soruların yanıtlarını veriyor. Doğada ölümün olmadığını, değişim ve dönüşümün olduğunu savunuyor. NEFEL, KEMENÇE, ANZER VE DİĞERLERİ… Esra Alkan, gezi kitaplarının çok yönlü anlatım olanaklarından yararlanıyor. Rize’nin ve çayın ilgi çekici özelliklerini anlatırken gözlemlerini aktarmakla kalmıyor, bu gözlemleri eğlenceli bir kurguya yerleştiriyor. Çayın yolculuğuna eşlik ederken Rize’nin dününden bugününe yelken açıyoruz. Kentin insanlarını, bu insanların yaşayış biçimlerini, yarattıkları kültürel eserleri de öğreniyoruz. Sayfaların renkli fotoğraflarla desteklenmesi kitaba görsel zenginlik katıyor. Çay tohumunun kamerasının kadrajından yansıyanlar arasında meşe, ladin, köknar, gürgen, kızılağaç, kestane, rusarmudu, demir elma, yaylalar, çağlayanlar, buzul gölleri bile var. Diyeceksiniz ki “çay yaprağı, bahçesinden çıkıp da nasıl görmüş buraları?” Çünkü onun minik bir arkadaşı var: Raziye. Raziye, diğer çocuklar gibi çay toplamaya geliyor okuldan çıkınca. Çay yaprağının yanında sesli sesli kitap okuyor; yaprak onun okuduklarını, anlattıklarını kendi dünyasına katıp bize aktarıyor. MÖ.400’de oralardan geçen tarihçi Ksenofon’un yöre halkından “yollarda tek başlarına kahkahalarla gülüp dans eden insanlar” diye söz ettiğini öğrendiğimizde “horon”un tarihine de göz kırpmış oluyoruz. Nefel’in anlamı, kemençenin gizemi, anzer balının sihri, ‘lazboard’ın heyecanı, Pileki Mağarası’nın sırrı, ‘pepeçi’nin lezzeti derken bir de bakmışsınız bavulunuzu hazırlamışsınız… Kalkın gidelim! n www.maviselyener.com *Kalk Gidelim Rize/ Esra Alkan/ Kapak ve İç Çizimler: Semih Poroy/ Varlık Yayınları/ 72 s./ 2014 / 9+ Konuk Harfler Tut Elimi Baba r Nezihe ALTUĞ G ültekin Emre’nin çocuk şiir kitabı Tut Elimi Baba Nisan 2014’te Neziher Yayınlarından çıktı. Tadına doyum olmayan öykü şeklindeki şiirlerle daha anne karnındayken acı tatlı günlere doğru yol alan çocuklarımızın büyüme yolculuğu. Bisiklet’ten uçmaya, Öykü’den mektuba, Bilgisayar’dan “chat”leşmeye, Gece’den şiire, Konuşan çiçekler’ den muhabbet kuşlarına sorular sorarak, sadece ama sadece gerçek cevaplar isteyen çocuklar: ”Cüzdanım olunca param olacak mı / Param olunca ne yapacağım / (Neler yapılmaz ki! )/ Peki, söyle bakalım ne yapacaksın / Diyorum kendime / Düşünüyorum düşünüyorum / Kimliğimi bir alayım elime / Kızılderili olurum belki” diyen, annesinin karnındaki zaman tünelinde günlükleriyle, kendilerini ileride nasıl göreceklerine ilişkin anılarıyla yolculuğa hazırlanan hayatı irdeleyen çocukların şiir kitabı. “Aile de bir tren mi? / Baba lokomotif / Anne kondüktör / Kardeşler de vagon mu? Diyen Luis Cevat, yetişkinlerin her istediğini sorgulamadan yerine getiren, idealize çocuk figürü olarak çizilmemiş, yaşamı ve yetişkin tutumlarını sorgulayan, eleştiren çocuk olarak karşımızda: ”Öykü abla nişanlı / Nişanlısı Erzincan’da asker / Postacı mektup getiriyor her gün / Sevdiğinden / Bu öykü mü acaba? Dizeleri ile aile üyeleri arasındaki öyküleri:”Ömür bir trene benzermiş / Gide gide tükenirmiş yolu / Yolun bitmesi mi acaba / Hayatın sonu” dizeleriyle ise hayatı keşfettiğini duyumsatıyor. Gültekin Emre, masalı yüzyıllardır yalnızca çocukların dünyası ile özdeşleştirme eğilimine karşın şiirinde aslında gelecek kuşakların eğitiminde bir araç olarak kullanılmasında ciddiye alınmasını vurguluyor. Arka kapak yazısında dediği gibi “Anne karnında not tutmaya başlayan bir bebeğin yazdıklarına kim şaşırmaz. Dünyayı anne babasını tanımadan içine doğacağı çevreyi merak eden cin gibi, düşünen bir cenin! Luis Cevat, iki dilli, iki ülkeli, çok akrabalı bir hayata gözlerini şiirle açıyor.” Evet, Luis Cevat altmış dokuz sözcükle hayatına dokunan tüm insanlara şimdiki çocuklar harika dedirtiyor. Kendisi gibi daha doğmamış çocuklar için gerçeği sorguluyor, bilmek istiyor ve özgürlük talep ediyor. Daha mutlu, daha insana yaraşır bir yaşam sürmek istiyor, toplumsal bellek oluşturmamda daha annemin karnındayken bile bana gerçeği anlatarak, yardım et! Tut Elimi Baba diyor. Gültekin Emre’nin Tut Elimi Baba şiirleri; çocukların, düşsel çocuk dünyaları değil sosyopolitik yetişkin ürünler gibi toplumsal cinsiyet rollerini öğretme aracı olarak yazılmış çocuk şiirleri. İyi okumalar sevgili çocuklar. n Esra Alkan, gezi kitaplarının çok yönlü anlatım olanaklarından yararlanmakla kalmıyor, gözlemlerini eğlenceli bir kurguyla kitabına yerleştiriyor. * Gültekin Emre, Tut Elimi Baba, NezihEr Yayınları, Nisan 2014, s. 47 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1273 S A Y F A 1 6 n 1 0 T E M M U Z 2 0 1 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle