Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yiğit Bener’den “Kusursuz Gezintiİktidarsız Yazılar” Sevgili iktidar az öteye gitsene, bir şey deneyeceğiz Yiğit Bener, “İktidarsız”da yayımlanan sivri dilli yazılarından bir seçki olan “Kusursuz Gezintiİktidarsız Yazılar”da, bütün çağrışımlarıyla iktidar olgusunu ironik bir dille eleştiriyor. Aile reislerinden devlet büyüklerine, hayatımızda iktidar figürü olarak yer işgal eden bütün muktedirler bu paylamadan nasibini alıyor. r Sibel ORAL ve adamlarının ağzından akan salyaları insanın kanını donduruyor ve “İktidarın Dili” adlı iki bölümü de okuduktan sonra hayatınızdaki tüm iktidarların size ve çevrenize yapıp etmeleri ve hatta belki iktidar sahibi olan sizin (evde, okulda, iş yerinizde mesela) dilinize, dillerine biber süresiniz geliyor. Zahmet etmeyin, Bener bunu yapıyor… Hem de en güzelinden; tatlı sert… İKTİDAR HER YERDE Memleketin cenazesi, yolsuzluğu, “ölmüşse ölmüşleri” bu kadar çokken, yani kahrolası bu “bağzı şeyler” olurken insan eline hangi kitabı alacağı şaşırıyor. Bener’in kitabı tam da bugünler de okunması gereken yazılarla selam çakıyor bize. 20032009 arasında internet ortamında yayın yapan İktidarsız dergisinde yayımlanan yazılar bunlar. Derginin ismi “İktidarsız”, bu dönemlerde iştah açtığı kadar insanın iştahını da kapatıyor şüphesiz. Bener yazılarında iktidarı her yerdeki iktidarı ele alıyor; sanatta, okulda, para babalarının, silahlıların, devletin, partinin, dinin, ırkın, muhalefetin iktidarı. Bu kadar da değil; iş evdeki, ailedeki ve yataktaki iktidara kadar gidiyor. İktidar her yerde. Zaten Bener de “iktidarsız bir ütopya” istiyor. O bölüme röportajda geleceğiz. Tam hedeften vuran, aklı başında, aklı insan özgürlüğünde, eşitliğinde, vicdanında olan yazılar Bener’in yazıları. Eski yazılar evet ama hâlâ güncel. Gezi Direnişi’ni anlatan “Yeni Bir Dil” başlıklı yazıdan burada bahsetmekte fayda var. Yiğit Bener, Gezi Direnişi için “iktidar olmayı değil, tüm iktidarlardan arınmayı hedefliyorlar; iktidarı devirmeyi değil, iktidarsızlaştırmayı hedefliyorlar: Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, kimsenin 2 0 1 4 ret değil. Hayatı hepimize zindan eden tüm iktidarlardan ve iktidar kavramından arınmak, uzun soluklu bir mücadele... Daha sürecin başındayız. Ama en azından Gezi Direnişi’yle iktidarın üst perdeden söyleminin tamamen iflas ettiğini, maskesinin düştüğünü, elinde yalnızca kaba yalanları ve ölçüsüz şiddetiyle cıscıbıldak ortada kalıverdiğini, hatta debelendikçe enikonu gülünçleştiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu söylem daha da iflah olmadı, olamayacak. Oh olsun dediniz mi? Diyemedim çünkü söylemini tüketen iktidar, can alarak üste çıkmaya çalıştı. Devlet bir kez daha bu ülkede gencecik insanların kanını döktü… Dökmeye devam ediyor, korkarım edecek de. Şiddet sarmalı ve kutuplaştırıcı nefret dili ölümcül bir tuzak. Ancak ben, isyan bayrağını devralan yeni kuşağın bu tuzağı boşa çıkaracağına inanıyorum. Çünkü bu kuşak, Gezi Direnişi sırasında iktidar dilinin hoyratlığıyla, nefretiyle, dışlayıcılığıyla sidik yarışına girmeyen yepyeni bir muhalif dil yaratmayı başardı: Kapsayıcı, dayanışmacı, kucaklayıcı, kendini de eleştirmesini bilen, hamaset yerine mizahın gücünü kullanan, mutlak doğrular vaaz etmeyen, eril militarizmle devrimciliği birbirine karıştırmayan bu yeni muhalif dilin ve mücadele yöntemlerinin, “iktidarı iktidarsızlaştırmanın” bir yolunu bulacağını umuyorum. “İKTİDARIN EYLEMİNDE DAİMA BASKI VE CİNAYET VAR” Platon, “İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek olan yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir” diyor ya… İktidar adamı bozar gibi geliyor bana. Siz ne dersiniz? Platon üstadımıza saygım sonsuz, lakin onun bu sözleri söylemesinin üzerinden yaklaşık 2500 yıl geçmesine karşın, henüz bozulmaya dirençli bir iktidarı dünyanın hiçbir yerinde göremedik. İyisi mi, erdemli bir iktidar hayali kurmak yerine, ben derim ki gelin, biraz da toptan iktidarsız olmayı deneyelim! “İktidarın Dili” başlıklı yazınız 2006’da yayımlanmış. Ben bugün, 2014’te okuduğumda söylemlerin ve şiddetin daha tavan yaptığı bir hal görüyorum. E soruyorum size; onca yıl hiçbir şey değişmemiş, ne olacak bu memleketin hali? Karamsar gözlüklerinizi takacağınıza, “Ne muhteşem yazarmış bu adam, on yıl önce yazdığı yazılar ve yaptığı analizler hâlâ güncelliğini koruyor; ne iyi etmiş de bunları kitaplaştırmış” diyebilirdiniz… Aşk olsun! Hem hikâyeyi biliyorsunuzdur eminim: Kötümser, “Durum çok kötü, bundan daha kötüsü olamaz…” der demez, iyimser hemen itiraz etmiş: “Olur olur, bal gibi olur!” Şaka bir yana, hükümette kim olursa olsun, devlet geleneğimizin cephesinde on yıllardır değişen bir şey yok: İktidar dilinde hep şiddet, nefret, hakaret, eyleminde ise daima baskı ve cinayet var. Gelgelelim, Gezi Direnişi hiç olmazsa toplumsal muhalefet cephesinde ciddi bir yenilenme ve dönüşüm başlatmadı mı? Ben 12 Eylül’den beri ilk defa iyimserim: Her şey bir günde olmayacak, biraz sabır gerekecek ama Gezi ruhunun bu toplumu derinden dönüştüreceğine güvenim tam. n sibelo@gmail.com Kusursuz Gezintiİktidarsız Yazılar/ Yiğit Bener/ Can Yayınları/ 248 s. K İ T A P S A Y I 1268 iğit Bener’in Kusursuz Gezintiİktidarsız Yazılar adlı kitabına başladığım gün, memleket televizyonları “işinin fıtratında bulunan” ölüm gereği ve “kaderlerinin böyle yazılı olduğu” iddia edilen yüzlerce insanın battaniyelere sarılı cesetlerini gösteriyordu. Bunun şokunu yaşarken iktidarın adamlarından biri ölen maden işçisinin yakınını sokak ortasında tekmeliyordu. Bu tekmenin ardından, bir de yumruk, tokat adı her neyse, düştü gündeme. Okuduğum sayfada şöyle yazmıştı Bener: “İktidardaki sizi eşiti olarak görmez, dolayısıyla o sizinle asla tartışmaz, size fikir danışmaz, sizden bir şey öğrenmez, size hak vermez, hatasını kabullenmez, kendini ve kendi doğrularını asla sorgulamaz, size karşı dürüst davranmaz, eşit mesafeye girmez (…) Sonuç olarak o sizinle karşılıklı konuşmaz, yalnızca tebliğ eder, buyurur, emreder, talimat yağdırır, kestirip atar, susturur, hatta yok sayar (…) Sizin çenenizi kapama ve haddinizi bildirme işlemini ‘adamlarına’ havale eder…” Evet, televizyonda havale edilmişi vardı, tam da böyle oluyordu. Aslında tam böyle de değil; daha fazlası vardı. Bener bu kadarını bile düşünememiş demek, herhalde biz de bu kadarını okusak mesela kitapta “yok o kadar da değil” derdik herhalde. Ama olmuştu. Hem adamlarına havale ediyordu haddini bildirme işlemini hem de bu yetmiyormuş gibi kendi kol ve kas gücünü de gösteriyordu. Bener’in bu saptamasının yer aldığı “İktidarın Dili” başlıklı yazının sonundaki tarihte yıl 2006’ydı. Bugün, 2014 yılında iktidarın yılanlı dili, yağlı kırbacı, S A Y F A 4 n 5 Y dışlanmadığı, kimsenin başkaları üzerine iktidar kurmayacağı bir ülkede yaşamak istiyorlar” diyor. İşte tam da bu. Aslında çok basit değil mi? Çok insani değil mi? Ama iktidar bu ya, şu an bu anlattığımız kitap ve hatta bu kitabı anlatmaya çalışan ben bile iktidarı devirmeye çalışıyor sanabilir. Nerede o günler… Şimdi söz sırası Yiğit Bener’de... ktidarsız bir ütopya!” diyorsunuz. Haydi açıklayın, peki ama nasıl? Bunu saatlerce tartışmak mümkün ama kestirmeden şöyle diyeyim: İktidarsız bir ütopyanın neye benzeyeceğini görmek için Gezi direnişine bakmak yeter! İktidarsız dergisinin “İktidarsız olalım!” bildirgesinde bir özlemimizi dile getirmiştik: “En iyisi hep birlikte, cümbür cemaat konuşmakmış… Her kafadan bir ses çıkması yani… Karmakarışık seslerden oluşan bir uğultu...” Kendi içinde de bir iktidar barındırmayan, emir komuta zincirlerine ihtiyaç duymayan, her şeyi bilen “şeflerden”, “abilerden”, “ablalardan” talimat almayan, kimseyi dışlamadan herkesi kucaklayan, herkesin söz sahibi olabildiği Gezi Direnişi, işte böyle bir neşeli uğultuydu, hem siyasi iktidarı hem de geleneksel muhalif yapıların iktidarcıklarını silkeledi ve pekâlâ iktidarsız da yaşanabileceğini kanıtladı. “GEZİ DİRENİŞİ’YLE İKTİDARIN MASKESİ DÜŞTÜ” Gezi Direnişi sırasında sizin tanımınızla, “12 Eylül 1980 darbesinin sillesini yemiş” bir kuşağın bireyi olarak iktidarın bozguna uğradığını düşündünüz mü? Baskıcı devlet düzeni tüm “kurumlarıyla” hâlâ varlığını sürdürebildiğine göre “bozgundan” söz etmek abartılı olur. Kaldı ki iktidar sadece siyasi erkten iba “İ H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T