Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Hadi gelin, General Uçtu’dan kalkarak farklı açılara dayalı izleri sürüp konuyu geliştirmeye girişelim… Saçlıoğlu, bundan önce yayımladığı İki ve Keçi’deki (İş Kültür, 2010) zengin katmanlı, bol çağrışımlı anlatısıyla öykü roman türlerine birlikte göz kırpmıştı bana göre. “Kitaplar Adası”nda yazarın buna yönelik tutumu üzerinde ayrıntılı biçimde durmuştum. (26.8.2010) Yazının giriş tümcesinde şöyle söylemiştim o sıra: “Mehmet Zaman Saçlıoğlu, kendine özgü damar oluşturmuş yazarlarımızdan biri.” Bu kez herkesin onaylayacağı bir roman biçemine bürünerek geldi denebilir Saçlıoğlu. Öncekilerinden tanıdığımız anlatı evrenlerinden farklı bambaşka bir evren kurmuş, farklı karakter yapılandırmış olarak… Şimdi biraz daha yaklaşalım kıyısından köşesinden yapıta. General Uçtu, dramatik dolantıyla gelişen, ama buna karşın açık biçimli bir roman. Romanın temel kişisi Harun’un, roman boyunca karakter olarak eksiksiz yapılandırıldığına, karakterle ilgili hiçbir boşluk bırakılmadığına tanık oluyoruz. Bu çerçevede yazar, öteki yapıtlarından farklı olarak anlamlandırma ağırlıklı değil anlatma ağırlıklı bir yapı kurucu bağlamında çıkıyor karşımıza. Ancak romanın, hiçbir boşluk bırakılmadan örüntülendiği, bu nedenle de hep anlatımcı kaldığı düşünülmemeli. Harun Öğretmen, oğlunun darbeciler tarafından idamıyla bambaşka biri olmuştur adeta. Eşini de yitirdikten sonra, her açıdan örselenip acılara gömülürken, evliliği arifesinde nişanlısını işkencede yitiren acılı kızıyla birlikte yaşamaya koyulur. Öznel zaman içinde yaşamına tanıklık yaparken Harun’la çocuklarının, birden o doruk sahneyle karşılaşırız. Bu, anlatıda nesnel zaman olarak çıkar karşımıza. Harun, bütün ailenin bir biçimde perişan olmasına yol açan, kendilerine en büyük acıyı yaşatan darbenin generaliyle yüz yüze gelivermiştir bir anda. Roman, tam bu anda çıkış yaparak alabildiğine yükselir. Çünkü Harun, generali öldürmeyi kurmuştur kafasında. ÖYKÜCÜ SAÇLIOĞLU’NDAN BİR İLK ROMAN… Mehmet Zaman Saçlıoğlu, 1980 sonrası öykücülüğümüzün önde gelen yazarlarından biri. Şiirle başladığı kitaplı yazarlığının otuzuncu yılına ermiş bulunuyor yazar. Çok yönlü beslenmelerle esinlenmiş halde ortaya koyduğu arı şiirlerinin gereğince değerlendirilemediğini düşündüğüm yazarın, hiç değilse öykücülüğümüz içindeki yeri olanca netliğiyle ortada duruyor. Ancak bunların dışında onun yazar olarak verimlerinde en az anlatıcılığı kadar dikkati çeken bir önemli yan da şiire dönük işçiliğinin tüm yazın yelpazesine yayılmış olması kanımca. Ötesinde olanca sıkılanmasına karşın anlaşılırlıktan uzaklaşmadığı metinlerle karşımıza gelebilmesi… Bir başka yan da metinlerini eğlence, merak, oyunsu süreç gibi etkilerle içlidışlı yoğurması yazarın. Bu çerçevede polisiye, alaysama vb. yaklaşımlara da göz kırpıyor o. Ancak hemen bütün anlatılarında bu tür örgeler, kör kör parmağım gözüne dercesine karşısına çıkmıyor okurun; okur, görmek istediğinde algılıyor bunları yalnızca. Şiir işçiliğine ek olarak yüklediği ağır öykü işçiliğinin ardından bir ilk roman denemesi olarak İki ve Keçi’deki yoğunluğu arayanlar General Uçtu’da bunu bulamayabilir belki, ancak bu son yapıtıyla bizdeki romanın tazelenip yenilenmesi, havalandırılması yönünde bir yaklaşım sergilediği de gözden uzak tutulmamalı yazarın. Bu çerçevede “oyun içinde oyun” olgusunun çok belirgin yer kapladığı düşünülebilir yapıtta. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Gerçekten oyun olgusunun, romandaki kurgunun temel yapı harcına dönüşmesi, bunun gerçektenlik duygusunu düşürmeyecek biçimde romana girdirilmesi, bu yönde dinamik bir yapının ortaya çıkması, hemen dikkati çekiyor. Bu yeni bir yaklaşım değil elbette anlatıda. Ancak Mehmet Zaman’ın, bunun başarılı bir örneğini verdiğini de teslim etmemiz gerekiyor. Ayrıca, diyelim, bir köy seyirlik oyununda gözlenebilecek yaklaşımla hemen tüm roman kişilerinin oyuna katılımının sağlandığı da düşünülecek olursa aslında ciddi bir kara anlatıyla karşılaştığımız da öne sürülebilir pekâlâ. Son dönem öykücülerimizin verimlediği hemen bütün romanları okumuş biri olarak Saçlıoğlu’nun General Uçtu adlı yapıtının, yukarıda sıraladığım kimi yanlarıyla okuru şaşırtabileceğini vurgulamakla birlikte aynı zamanda sarsıcı, silkeleyici yanlar taşıdığını da dile getirmem gerekiyor. Öte yandan Saçlıoğlu; şair, öykücü bir yazarın özeni, dikkatiyle kaleme alırken romanı, bunu halk romanı gibi yapılandırmaktan, eğlence, merak duygusunu ateş üzerinde tutarak bunun yer yer bir toplumsal, bireysel acının giderilmesine dönük arındırıcı işlev taşıması, görece bir katharsis sağlaması için çabalamaktan da çekinmiyor doğrusu… Şair, öykücü Saçlıoğlu, ilk roman eşiğinden böyle atlıyor işte… SAÇLIOĞLU’NDA YENİ ANLATININ İZLERİNİ SÜRMEK Köy Enstitülü Harun Öğretmen, farklı, yeni roman karakteri konumuyla yerini alırken General Uçtu’da, başlangıcından bu yana enstitülülerin göründüğü sonuncu karakter olarak da bu insanların tipolojik yansıtımından milim sapmadan kurmacaya yerleştiğini gösteriyor bize. Diyeceğim yazınsal kurmaca karakteri olarak Harun Öğretmenin bir karşılığını bulmak olası yaşamda ama asıl kabul etmemiz gereken yan, bu Köy Enstitülü öğretmenin, roman kişisi karakter bağlamında olanca gücüyle, ağırlığıyla yazında yerini bulabilmesinde yatıyor kanımca… Yıllar önce Adam Sanat’ta, “romanların öğretmenleri” üzerine kaleme aldığım yazıda şöyle demiştim: “…Makal’ın Bizim Köy’ü gerçekliği, röportaj saptayıcılığında bire bir aktardığı, bunu değiştirmeye, okuru, belirli bir hedef doğrultusunda yönlendirmeye kalkışmadığı; Edgü’nün Kimse’si ve O’su da tersine, yaşanılan gerçekliği değiştirerek yazın’ın kalıbına döktüğü için değer kazanmıştı. Bir diğer deyişle Bizim Köy, yaşananın üzerinde oynamadığı; Kimse ve O ise yaşananı yeniden kurduğu ya da bunu yazınsal bir gerçekliğe dönüştürdüğü için değerliydi! Bu yüzden ne zaman okunursa okunsun söz konusu yapıtlar, ‘inandırıcı’lığını yitirmeyecektir hiçbir zaman.” Andığım anlatılarda Makal, Köy Enstitülü öğretmeni, Edgü, herhangi öğretmeni alırken ilkinde öğretmenin olgusal ama dışarlak, ötekinde kurgusal ama içerlek yapıda kurulduğu görülüyordu. Saçlıoğlu’nun Harun’u ise Makal’ın öğretmeninden altmış beş yıl sonra, bu kez dışarlak yapıda, ne ki aynı zamanda yazınsal düzlemde kurgusal bir öğretmen olarak sapasağlam yerleşiyor romanımıza. Acılar içinde kıvrandığımız şöyle bir dönemde, yaşayanlarının bile artık doksanlara vardığı Köy Enstitülüler için General Uçtu’nun, eşsiz bir armağan olduğu söylenebilir. Okuyun, göreceksiniz… Hey, Köy Enstitülü delikanlılar, Aydınlanma yaşınız kutlu olsun! Harun, senin de! n 1261 17 N İ S A N 2014 n S A Y F A 25