25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Christopher Isherwood’dan “Mr. Norris Aktarma Yapıyor” Berlin’de bir garip adam Christopher Isherwood’un Türkçede yayımlanan son romanı “Mr. Norris Aktarma Yapıyor”, yazarın “Hoşça Kal Berlin”den sonraki ikinci Berlin romanı. Isherwood bu romanında tüm renkleriyle Berlin’i, en az onun kadar renkli bir karakter eşliğinde anlatıyor. r Baran ÇAĞSU ürkiye’de de önemli sayılabilecek bir okur kitlesi bulunan ve tanınan Christopher Isherwood, yaşamının 19291933 arasındaki yıllarını, genç yaşta keşfettiği eşcinselliğini daha özgür bir biçimde yaşayabilmek için, o dönem eşcinsel altkültürüyle ünlü Berlin’de geçirir. Yaşamına yön veren etkin bir dönem olarak öne çıkan Isherwood’un Berlin yılları. Aynı şekilde yazı yaşamını da etkiler. Berlin’de yaşadığı yıllar üzerine kalem oynatmak ister yazar. Tasarısı ise tek ve uzun bir romandır. Ancak bunu gerçekleştiremez. Onun yerine iki roman kaleme alır. Biri; önce 1999’da sonra 2012’de Türkçede yayımlanan Hoşça Kal Berlin, diğeri ise geçtiğimiz günlerde kitapçı raflarına düşen Mr. Norris Aktarma Yapıyor. Isherwood, Hoşça Kal Berlin’de, 1930’ların ilkyarısı zarfında olan biteni adeta bir bellek makinesi gibi kaydedip anlatmayı seçen bir karakter yaratmıştı. Bu karakterle Berlin’in gece yaşamı, Nazi Almanyası’nın yavaştan sesini duyurmaya başladığı zamanlar ve geniş çerçevede düşündüğümüzde, hemen tüm renkleriyle bir zaman diliminin aktarımına adamış bir roman kişisi görmüştük. Tüm bu renklerin arasında ise tıpkı her çöküşün yükselişte başladığı gibi içten içe çürüyen, dağılan, renklerini bir bir kaybeden bir kent fotoğrafı çizmişti yazar bize. Isherwood’un son yayımlanan romanı Mr. Norris Aktarma Yapıyor’da ise bu dağılmaya başlamış renklerin bir adım ötesini çizmeye çalışıyor yazar. Renkler dağılmakla da kalmıyor bu romanda; tek tek bir tarafın temsili hâline geliyor. Böylelikle de S A Y F A 1 6 n 1 7 list Alman İşçi Partisi, oy pastasından çok önemli bir dilimi alır: % 43.9. İktidarlarını pekiştirirler. Sonrası ise tüm dünyayı ilgilendiren bir sürece dönüşür. On iki yıla yakın bir zamandan sonra İkinci Dünya Savaşı patlak verir. Ama her şeyin fitilini ateşleyen süreç, 1930’la başlayan ve Hitler’in kesin zaferiyle sonuçlanan 1933 seçimleridir. Yani, Isherwood’un Berlin’de bulunduğu yıllar... ZEKÂYLA GEÇİNMEK İşte böyle bir zaman içinden doğuyor Isherwood’un yayımlanan son romanı. Ancak siyaset anlatılan hikâye için çok önemli bir boyut meydana getirse de romanın ana eksenini oluşturmuyor. Siyaset, kahramanların karakterlerini tamamlama ve anlatılan dönemin arka planında yaşanan bir başka yaşamı alımlama adına öne çıkıyor romanda. Bu atmosferden daha çok ise karakterler, karakterler içinde de romana adını veren Arthur Norris kendini belli ediyor. Gerçekten enteresan bir tip Mr. Norris. Ellili yaşlarının başında, yaşamayı alabildiğine seven, eğlenceli, gizemli ve onu kendisi yapan en önemli özelliği lüksü bir ihtiyaç olarak benimsemiş bir karakter... Romanın akışına da aynı kendisi gibi, garip ama doğal bir hâlde dahil oluyor. Bir tren yolculuğunda tanıştığı romanın esas oğlanı William’la dostluklarını ilerleterek birbirleri için de ihtiyaç hâlini almaya başlıyorlar ve Arthur Norris bu sayede William’ın siyasi çevresine girerek çevirdiği işlere bir başka cephe daha açmış oluyor. Çeşitli siyasi kamplar arasında ustaca “aktarma yaparak” lüksünü yaşamaya devam ediyor. Arthur Norris’i anlamak için roman ilerledikçe küçük parçalarla önümüze serilen geçmişine bakmak gerekiyor aslında. O geçmişte ise bizi bir mirasyedi bekliyor: “Annesinin ölümünden sonra Arthur’un sağlığı iyiye gitmiş çünkü artık kendi ayakları üzerinde durmak zorundaymış. Bu yeni ve zor durmu kolaylaştıran şey kendisine kalan ufak servetmiş. Doksanlarda, Londra’daki sosyal hayatın standartlarını düşününce ona en az on yıl yetecek kadar parası varmış. İki yıldan kısa sürede parayı bitirmiş. ‘Lüks kelimesinin ne anlama geldiğini işte o zaman öğrendim,’ demişti. (...) O zamanlar sadece yirmi iki yaşındaymış ve ne yapacağını biliyormuş. Para atların ağzına, balerinlerin çorabına girip bitivermiş.” Norris de bunun üzerine neredeyse otuz yıldır zekâsıyla geçinmeye başlamış. Zekâsı ise onu önceden koku alarak yaşamını sadece çok çok yakınlarının bildiği türlü düzenler içinde yaşamaya itmiş. Tam da bu yüzden her ne kadar kalabalıklar içinde yaşasa da aslında kendi yalnızlığına mahkum bir karakter Mr. Norris. Onunla birlikte Berlin’in o yıllardaki renkli yapısının birçok basamağına biz de adım atıyoruz. Roman da böylece sadece Arthur Norris ekseninde kalmayıp Nazilerin, komünistlerin, işadamlarınının, eğlence hayatının ve adeta bir başka kahraman olarak Berlin’in de bir kahraman olarak yer aldığı bir hikâyeye dönüşüyor. n Mr. Norris Aktarma Yapıyor/ Christopher Isherwood/ Çeviren: Betül Kadıoğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 220 s. K İ T A P S A Y I 1261 T kutuplara ayrılmış toplumun, bir tarafından diğer tarafının nasıl göründüğünü anlamamıza yardım eden bir roman ortaya çıkıyor. Hoşça Kal Berlin’den farklı, bir fotoğraftan çok bir yaşanmışlık Mr. Norris Aktarma Yapıyor’da okura yansıtılmaya çalışılan. Buna paralel; izlenim, gözlem ve an’lardan biraz daha uzaklaşıyor Isherwood. Bir fotoğraftan çok yaşamın ta kendisini yakalama çabası Isherwood’un bu romanında yapmaya çalıştığı. Buna bağlı olarak da fotoğraf etkisinden sinematografik bir anlayışa kaydığını söyleyebiliriz yazarın. Aslında Isherwood’un Türkçede yayımlanan üç romanında da görüyoruz bu sinematografik etkiyi ancak Mr. Norris Aktarma Yapıyor’un, bu yönü biraz daha ağır basan bir roman olduğu söylenebilir. NAZİLERİN YÜKSELİŞİ Tıpkı Hoşça Kal Berlin’de olduğu gibi Isherwood’un Berlin’de geçirdiği dönemle pararlel, 1930 başlarının “kritik” Almanya coğrafyasına odaklanıyor yazar Mr. Norris Aktarma Yapıyor’da yine. O dönemleri biraz hatırlarsak gerçekten ilginç ve dünya tarihini yakından ilgilendiren bazı gerçekler ortaya çıkıyor. İlki ve en önemlisi de Nazilerin ayak seslerini iyiden iyiye hissettirmeye başlamaları... Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, 1924 ve 1929 yılları arasında seçimlerde başarısız olur ancak buna rağmen Hitler’in ismi tüm Almanya’da duyulmuştur ve popülaritesinin artmasıyla birlikte Alman siyasetinin önemli figürlerinden biri hâline gelmiştir. I. Dünya Savaşı’nda gelen yenilgi sonrası, onuru kırılan ve bu utanç verici yenilgiyi hazmedemeyen milyonlarca Almana, 1919’da dış güçlerin baskısı altında kurulan “yeni aciz devletten” memnun 2 0 1 4 Isherwood’un romanında yapmaya çalıştığı bir fotoğraftan çok yaşamın ta kendisini yakalama çabası. olmayanlara, antiMarksist Alman emekçilerine, iş ve ekmek isteyen yurttaşlara büyük bir Almanya vaat ediyordu Hitler. Böylelikle de geniş kitleleri peşinden sürüklemesi gecikmedi. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin saflarında birleşen kalbalıkların siyaseti ise herkesin malumu: Yahudi karşıtı, “yurtsever” görüşe sahip ve biraz daha otoriter bir yönetimden yana olan insanlar... Bu birleşmeye bağlı olarak Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, 1930 seçimlerinde ilk büyük başarısını elde eder. Hemen ardından, 1932’de yapılan genel seçimlerde ise kendi çapında en büyük ikinci oy oranını yakalar. Bu sonuçlar ülke çapında yankı uyandırmıştır ve Alman Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, 30 Ocak 1933 tarihinde Hitler’i İmparatorluk Şansölyesi olarak atar. Birkaç ay sonra yapılan 5 Mart 1933 seçimlerinde ise Nasyonal Sosya N İ S A N C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle