25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Maria Pia Pedani’yle “Hilal” dizisi kitapları üzerine ‘Osmanlı tarihinde Venedik ayrıcalıklı bir yer’ İnternet, yaşamımızda her gün karşımıza çıkan ve vazgeçemediğimiz bir öğe. Tarihle ilgilenen bir kişi bile kütüphaneye gitmeden önce internette bir şey var mı diye kontrol etmeden çıkmıyor. İlginçtir, bugünlerde bir İtalyan internet sitesine rastladım. Orada, Osmanlı ve Türk tarihiyle ilgili kitaplar gördüm, kimisi Türkçeydi. Bir diziydi bu, Venedik Ca’Foscari Üniversitesi’nin Hilal dizisi kapsamında çıkan kitaplardı. Kitapların editörü ise Maria Pia Pedani idi. Pedani 34 Nisan tarihlerinde İstanbul’da olacak ve 3 Nisan günü Tomtom Sokak’taki Venedik Sarayı’nda Hilal dizisinde ebook olarak yeni yazdığı “İstanbul’daki Venedik Sarayı” ve “Eskiden Burada Yaşayanlar” adlı kitabının tanıtımını yapacak. Maria Pia Pedani ile bir söyleşi gerçekleştirdik. r Necdet ADABAĞ için internet yayıncılığını yeğlediniz, bu seçiminiz nasıl olgunlaştı? 2012’de Ca’ Foscari Üniversitesi, yayın masraflarının düşük olması ve okura ücretsiz dağıtımı göz önünde tutarak internet yayıncılığını ortaya atınca ben de Osmanlı ve Türk kültürüne ilişkin incelemelere yer verecek bir dizi kurdum ve adına da Hilal dedim. Sanırım bu ad dizinin içeriğiyle örtüşen bir addır. Kimi sorunları göğüslemek zorunda kaldım. Bunların arasında dil seçimi sorunu, örneğin. Dizinin dili İtalyanca olmalıydı çünkü Ca’Foscari Üniversitesi bir İtalyan Üniversitesi’ydi. Ne ki okur sayısı çok sınırlı olacaktı; İngilizce yapsaydık dili tüm dünyaya açılmış olacaktık ama Türkiye’de az okurumuz olacaktı ,oysa değindiğim konularla ilgilenenler çoktur. Yalnız Türkçe yayımlamak tıpkı yalnız İtalyanca yayımlamak gibi bir sorunla karşı karşıya getirecekti bizi ve dünya çapında bir boyuta ulaşamayacaktık. Buradan çıktı, olanaklı olduğunca iki dilde yayımlamak fikri. Bugüne kadar üç kitap çıktı : İlki, (zaman sorunundan ötürü yalnızca İtalyanca ve İngilizce olarak yayımlandı) İslam ölü gömme törenlerinin Hıristiyan törenlerine etkileri üstüneydi; ikinci kitap Osmanlı sultanlarının türbelerini tümüyle konu alan ilk fotoğraf kataloğuydu ve dili İngilizce ve Türkçeydi. Üçüncüsü İstanbul’daki Venedik Sarayı’nın üstüne yapılan bir çalışmadır ve dili Türkçe ve İtalyancadır. Ne zamandan beri Osmanlı tarihiyle ilgileniyorsunuz? Bu konuyla uğraşım 1979’da başladı. Venedik Devlet Arşivi’ne daha yeni girmiştim, birkaç ay sonra müdür bana “Sen çok dil biliyorsun – İngilizce, Fransızca, biraz Rusça ve Almanca ve doğal olarak Latince ve antik Yunanca okumuştum – bu Osmanlıca belgeleri düzene koy” dedi. Ve bana Documenti Turchi (Türk Belgeleri) koleksiyonunu verdi. Bir derlemeydi bu, imparatorluğun yazmanlık belgeleriydi ve bin belgeden fazla belgeden oluşuyordu. Benimle dalga geçiyor sandım çünkü S A Y F A 8 n 27 M A R T Maria Pia Pedani N konuyla yakından uzaktan hiç ilgim olmamıştı ve belgeleri hangi tarafından tutarsam doğru tutmuş olacağımı bile bilmiyordum. Ne ki inatçı bir tip olduğumu bildiğim için yapmak zorunda kaldığım iş buysa eğer en iyi şekilde yaparım, dedim, kendi kendime. Sonra üniversiteye döndüm ve Osmanlıca, Türkçe öğrenmeye başladım. Çok zaman aldı, doğal olarak başka işlerimin yanında ama on beş yıl sonra sözünü ettiğim belgelerin dizin kitabı çıktı. Ve daha sonra bu çalışmamın da sayesinde üniversitede profesör oldum. Çok özellikli bir süreç, o çok ağır çalışmayla kalmamış, gördüğüm kadarıyla. Evet,kalmadı. Çalışmalarım geniş bir yelpaze içine yayılmıştır, konu olarak: Venedik Devlet Arşivi VenedikOsmanlı diplomasi tarihinden sınırlar tarihine; askeri ittifaklardan kültürel etkileşimlere (cenaze törenlerinden yemek pişirme sanatına). Yapacak daha çok şey var çünkü Venedik Arşivi en büyük arşivdir İtalya’da, Vatikan Saklı Arşivi’nden sonra, gerçek anlamda önemli ve ilginç konuların yer aldığı derin bir kaynaktır. ÖNEMLİ BELGELER Bana önemli bir belge örneği verebilir misiniz? Doğrusunu isterseniz seçmek kolay değil. Önemli belgelerden biri 1384’te ilk Osmanlı diplomatik görevlisinin Venedik’e gelişini haber veren belge olabilir. Gelen bir çavuştur ama adından söz edilmediği için bilinmemektedir. Bu haber Osmanlı sultanlarının Hıristiyan devletlere temsilcilerini gönderdikleri yıl olarak bilinen zamandan bir yüzyıl öncesinin haberidir. 2014 İlginç bir bilgi olmalı, değil mi? Çavuşla ilgili bilgi tarih bilgimizi varsıllaştırıyorsa Muhteşem Süleyman’ın ilk kez Pargalı’yla nerede karşılaştığı haberi sözcüğün tam anlamıyla çok daha ilginç bir haberdir. Ne ki gerçek anlamda bir tarihsel değerlendirmeden de geçmemiştir. Büyükçekmece’de karşılaşmışlardır. Büyükçekmece mi? Olamaz, Manisa yakınlarında bir yer değil miydi? Evet, biliyorum. Birçok tarihçinin eğilimi bu yöndedir. Ne ki Venedik belgeleri kesindir, Büyükçekmece adı geçmiyorsa da, belirlenen yerin kesin olduğunu düşünüyorum. O zamanlar Pargal’ı orada bir konağı bulunan Mihaloğlu İskender Paşa’nın bir kızının kölesiydi. Bu konak sonraları yıkıldı ve yerine bugün Mimar Sinan köprüsüne yakın bir yerde bulunan kervansaray yapıldı. Muhteşem, o konakta duymuştu ilk kez Pargalının “violetta” çaldığını. Bu keman değildi, kemanın ilkel biçiminde bir çalgıydı. Bu çalgıya benzer bir tane Edirne yakınındaki Bayezid Külliyesi’ndedir. Bu karşılaşmanın geçtiği yerin Büyükçekmece olduğu bilgisi kesin mi? Evet. Çünkü birkaç kaynağın bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir bilgidir. Kaynaklardan biri inanılır bir kaynaktır. Pargalı’yı şahsen tanımış bir Venedikli diplomat, Süleyman’ın, onu Edirneİstanbul arasında bulunan Dul Konağı’nda tanıdığını söyler. Mutlaka o zamanlar çok bilinen bir yerdi. Çok uzun zaman bu isimde bir yer aradım ama boşuna. Bir yıl önce eşim ve bir arkadaşımla otoyoldan Edirne’ye giderken sık sık yol boyunca durduk ve oralardan bir yerlerin antik adının aradığımız yer olup olmadığını sorduk. Daha sonra başka bir kaynak buldum. Orada Dul Konağı’nda bir taşkından söz ediyor ve kuzeye gitmekte olan bir askeri birlikten çok sayıda askerin bu taşkından ötürü öldüğünü yazıyordu. Ardından bir Osmanlı günce sinde, aynı tarihteki taşkından söz ederken İstanbul’dan bir günlük bir yerde kurdukları her zamanki ordugâhlarına gitmekte olan askerlerin sulara kapılıp öldüklerini yazar. O yer Büyükçekmece’ydi. Ardından yaptığım araştırmalar kervansarayın daha önce varolan bir konağın yerine yapıldığını gösteriyordu. Daire tamamlanmıştı. Farklı kaynakların, burada olduğu gibi, kesişmesi tarihsel araştırmanın en heyecan verici yanıdır. Çok güzel bir hikâye, tek de değildir, sanırım. Osmanlı tarihini çalışmak isteyenler için Venedik ayrıcalıklı bir yer. Yalnızca Venedik ve İstanbul arasındaki yoğun ve sürekli ilişkilerden ötürü değil, Venedikli diplomatlar, üstlerine, İstanbul’daki siyasal olaylar ve ilginç günlük olaylarla ilgili haftalık raporlar sunuyorlardı. Öte yandan Venedik belgeleri nerdeyse tümüyle muhafaza edildiğinden (kayıp sayısı yok denecek kadar azdır) Venedik’in gözüyle ay be ay imparatorluğun tarihini yazmak olanaklıdır. Sizin bu son zamanlarda yaptığınız şey, değil mi? Evet, otuz yıl oldu artık ben bu konuda çalışıyorum. Bu, benim işim ve benim tutkum. Bu tutkuyu bursla ya da Erasmus bağlamında Venedik’e gelen öğrencilere de aktarmaya çalışıyorum. Çok mu ? Fena sayılmaz. Tarih araştırmaları küçük bir yer tutmaktadır üniversitede. Benim üniversitem Türkiye ile Erasmus bağlantısı kuran ilk üniversitelerden biridir. Bugün Türkiye’deki birçok üniversite ile işbirliği yapıyoruz ve sürekli, ortalama olarak 6/8 öğrenci geliyor yılda. Az değil, Venedik belgelerini okumak için Osmanlıcanın dışında İtalyanca ve daha eski belgeler için Latince bilmek gerektiğine göre bu sayı az sayılmamalı. Bu konuda çalışacaklardan beklenen az şey değil. TEK İTALYAN ÜYE Ben sizi Türk Tarih Kurumu’nda tek İtalyan üye olarak biliyorum. Evet ve gurur duyuyorum. Benden önce iki İtalyan, onursal üyesi olmuştur: Alessio Bombaci, ki 1979’da öldü, İtalya’daki Osmanlıcacıların babalarından biri, kendisini tanımadım ama yetişimimi borçlu olduğum insanlardan biri; öteki de Aldo Gallotta,1997’de yitirdik ama onunla uzun süre ilintimiz sürdü ve kendisini hocalarımdan biri olarak kabul ediyorum. TTK gibi bir kurum tarafından kabul edilmiş olmam benim için gerçek anlamda bir gurur nedenidir. Yakın zamanda İstanbul’da olacaksınız gene, değil mi? Birkaç gün sonra 3 Nisan’da. Hilal dizisinin son kitabının tanıtımı için gideceğim. Bu kitabın oluşmasında salt meslektaşlarım değil, öğrencilerimin de katkısı oldu. İstanbul’daki Venedik Sarayı’nın öyküsüdür. Bugün orada İtalyan Büyükelçiliği ve Konsolosluğu bulunmaktadır.1500’lü yıllardan bu yana İtalyan büyükelçilerinin konutu olmuştur. Kitapta anlatılan, binanın öyküsünden çok orada oturanların öyküsüdür İstanbul deneyimlerinin ışığında. İlginç bir çalışmaydı çünkü Venedik Sarayı üç yüzyıl boyunca değişik inançların, kültürlerin buluştuğu ve kesiştiği bir mekân olmuştur. Ertesi gün bu kez Galatasaray Üniversitesi’nde bir yuvarlak masa toplantısı yapacağız. Konu: “Akdeniz’in Tarihi: İnsanların ve Kültürlerin Buluşması”. Bir kültürlerarası çalışma, yıllardır başvurduğum bir yol ve bugün nihayet moda oldu. n K İ T A P S A Y I 1258 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle