27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hakan Nordik’ten “Tek” Gizemli yazarın romanla imtihanı Kendini maskelerle gizlemeyi tercih eden ve yayınevince çok ünlü bir isim olduğu iddia edilen Hakan Nordik, romanı “Tek” ile okur karşısına çıktı. Roman, yarı Amerikalı yarı Türk Deniz Max Brando’nun, arkadaşlarının hitap ettiği şekliyle DM’nin en yakın arkadaşının İstanbul’da öldürülmesini araştırması ve bu sırada başına gelenleri anlatıyor. r Seval ŞAHİN akan Nordik, gizemli bir yazar. Öyle gizemli bir yazar ki kar maskesiyle röportaj veriyor, kim olduğunu açıklamama konusunda da bayağı bir ısrarlı olduğu anlaşılıyor. Tüm bu gizemli haller yazdığı eserin bir polisiye olmasıyla da paralel bir özellik gösteriyor. Bu gizemin sebebi ise aslında tanınmış biri olması. Nordik, eğer kim olduğunu açıklarsa yazdığı roman konusunda okuyucuların yeterince objektif olamayacağını düşündüğü için böyle bir yol izlediğini söylüyor. Tabii bu şekilde okurdaki merak unsuru da giderek artırılarak bir edebi olay kadar bir pazarlama olayı da beraberinde geliyor. Romanın takdiminde izlenen bu yol, kitaba olan ilgiyi artırır mı bunu ilerleyen günlerde göreceğiz ama yazara olan ilginin arttığı sanal âlemdeki ifadelerden anlaşılıyor. Nordik’in romanının adı Tek. Ancak roman boyunca Tek’in neye gönderme yaptığına dair bir değinmeye rastlamak mümkün değil, dolayısıyla kitabın adının neden Tek olduğunu bilemiyoruz. Kitap, yarı Amerikalı yarı Türk Deniz Max Brando’nun, arkadaşlarının hitap ettiği şekliyle DM’nin en yakın arkadaşının İstanbul’da öldürülmesini araştırması ve bu sırada başına gelenleri anlatıyor. Roman, “Akdere Köyü, Güneydoğu Anadolu, Türkiye” ile açılıyor. Mutlu bir aile ile başlayan görünüm birden kanlı bir sahneye dönüyor ve babasıyla birlikte öldürülen bir çocuğun hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Ardından Amerika’ya gidip romanımızın kahramanı DM ile tanışıyoruz. Kırk beş yaşında, bir süre dedektiflik yapmış, sonrasında gazetecilikte karar kılmış fakat bu konuda da artık eskisi kadar S A Y F A 1 6 n 2 7 H da satır satır romanda yer alıyor. Katilin cinayetleri nasıl işlediği, DM’den neler istediği ile birlikte DM’nin izlediği DVD’lerde yer alanlar ve katilin bunlara dair yazdıklarından oluşan bu uzun mektup, bize adil olmayan dünyayı kendi adaletiyle daha adil bir yer haline getirmeye çalışan Dexter’ı anımsatıveriyor. Nitekim katilin tıp eğitimi aldığından şüphelenilmesi, iz bırakmamak konusunda çok becerikli olması, kurbanlarını işkenceyle, bu işkenceler PORNOGRAFİK BİR DURUM... için özel olarak hazırlanmış düzeneklerle öldürmesi gibi unsurların Dexter’ı Tek’te DM’nin arkadaşı James’in cihatırlatmaması neredeyse imkânsız. Bu nayetini çözmek için giriştiği araştırmasebeple romanda oldukça Hollywoodda polisiyenin olmazsa olmazlarından vari bir atmosfer var. olan izlenimler, ipuçları ve tanışılan kişiler hakkındaki fikirlere bol miktarda Romanın sonunda kurbanlara yapıyer veriliyor. DM’nin alışkanlığı olan lan işkenceleri uzun uzun, ayrıntılı bir bir olay karşısında bildiği ve bilmediği şekilde anlatmak, kanlı sahnelere özelunsurları arka arkaya sıralaması, bunları likle fokuslanmak, anlatıda Umberto iPad’ine her seferinde yazması, romanEco’nun söylediği anlamda pornografik da da iPad’ine yazdığı gibi arka arkaya bir durum meydana getiriyor. Eco’nun sıralanarak veriliyor. Olay örgüsünde porno filmlerdeki olay örgüsünü es yer kaplayan diğer bir unsur da romageçip, tamamen hikâyeyi ortadan kalnın sonunda katilden gelen mektup. Bu dırarak dikkati tek ve istenilen noktaya mektup ve mektupla birlikte DM’ye çekmek olarak nitelendirdiği bu tarz gönderilen DVD’lerde neler olduğu anlatı yapısı Tek’te romanın sonunda yer alan mektuptaki anlatımda karşılığını buluyor. Böylece romanın sonuna kadar başka başka cinayetler, ipuçlarıyla uzatılan olay örgüsü burada kesintiye uğruyor, hatta neredeyse felce uğratılıyor. Çünkü bu noktadan sonra bir itiraf mektubu görünümündeki işkence anlatılarıyla pornografik bir yapıya bürünen anlatı, olay örgüsünü yok ederek, sadece bu itiraf mektubundan ibaret kalıyor. Yani romanı okumayıp sadece bu mektubu okumak yeterliymiş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Burada vakanın çözümünün açıklandığı her polisiyede aynı durum söz konusu değil midir, şeklinde bir itiraz ile karşılaşılabilir fakat değildir. Polisiyenin temel özelliklerinden biri olay örgüsünü çatma konusunda, birbirini izleyen bir zincir yaratmayı baNordik, kim olduğunu açıklarsa okuyucuların yeterince objektif olaşarmasıdır. Örneğin mayacağını düşündüğü için böyle bir yol izlediğini söylüyor. 2 0 1 4 hevesi kalmamış, yalnız, anne sevgisinden mahrum, köpeği Kafka’dan başka kimsesi olmayan biri DM. En yakın arkadaşının İstanbul’da ortadan kaybolması ise onu derinden etkiliyor ve sonunda arkadaşının öldürüldüğü anlaşılınca cinayeti çözmek için elinden geleni yapmaya karar veriyor. Roman, bundan sonra Amerika ve Türkiye arasında mekik dokuyan bir yapıyı sonuna kadar taşıyor. Agatha Christie’nin polisiyelerinde Poirot ve Marple’ın vakayı ve çözümünü açıkladıkları kısımlarda olay örgüsünü oluşturan bu zincir, tek tek dedektif tarafından birleştirilir ve olay çözüldüğünde zincirin tüm halkaları yerli yerine konmuş olur. Dolayısıyla tek bir noktaya odaklanmak gibi bir durum söz konusu değildir. Farklı farklı odaklar birleştirilerek bir zincir haline getirilir. Tek’te olan ise bu zincirin romanın sonunda kopması, çünkü katilin mektubuyla olay örgüsünün devamlılığı bozuluyor ve aslında orada başka bir hikâye başlıyor. GERÇEKLİK ETKİSİNİN KAYBOLMASI Her ne kadar mektup romana dair göndermeler yapsa da odaklanma noktasının intikam olmasıyla olay örgüsüne dair bir birleşme çabasına rağmen bir birlik sağlanamıyor ve birbirinden bağımsız ama aynı şeyi anlatan iki hikâye ortaya çıkıyor. Olay örgüsünün bu şekilde felce uğratılması aynı zamanda bir başka şeye daha sebep oluyor: Polisiye romanda, olayın sonunda dedektif tarafından vaka çözüldüğünde ve böylece tüm anlatı halka halka birleşerek bir zincir haline geldiğinde okur bir rahatlama, bundan dolayı da bir tatmin hali yaşar. Olay örgüsü bu şekilde felce uğratıldığında okur bu tatmin halinden mahrum bırakılmış oluyor. Bu noktada yazar, cinayetlerin sebebini adaletsiz dünyada adalet dağıtıcılığı üstlenme, bu üstlenmenin sebepleri, nasıl sıradan ve korkak birinden her ne kadar kendisi öyle ifade etmeyip “kahraman” yerine “adaletçi” ifadesini kullanarak etkileyici bir şekle büründürmeye çalışsa da olay örgüsündeki çatlağı kapatamıyor. Roman boyunca halka halinde duran birçok unsur romanın sonunda birleştirilmeye çalışılmasına rağmen, adalet duygusu meselesinin işin içine girmesi anlatıda temel bir çatlak oluşturuyor ki bu da başka bir aksaklığa daha sebep oluyor. Polisiyede aslında iki anlatıcı vardır: İlki romanın anlatıcısı olan yazar, ikincisi ise romandaki olay örgüsünün romanın sonunda vakayı çözerek aslında anlatıyı yeniden kurup bize tekrar anlatan dedektif. Tek’te bu, katilin mektubuyla yapılmaya çalışılmış fakat anlatının pornografik bir yapıya dönüştürülmesi sonucu oluşan çatlak ve bu noktadan sonra başka bir hikâye yaratılmış olması, anlatının tekrar kurulmasını engellemiş. Böylece anlatıda olay örgüsünü uzatmak için kullanılan izlenim, ipuçları, tahminler vb. gibi birçok dolgu malzemesi, asıl işlevi olan dolgu malzemeliğinden ziyade gereksiz unsurlar haline gelmiş. Her ne kadar katilin romanın sonundaki mektubundan önce düşünceleri ve eylem hazırlıkları italik olarak romanda ara ara verilse de sondaki mektuplarla bu bölümler arasında da bir bağlantı sağlanamamış. Tüm bu sebeplerle Tek’te ortaya çıkan bir diğer aksaklık, gerçeklik etkisinin kaybolması. Polisiyede gerçeklik etkisi uyandırmak temel bir meseledir. Tek, bu meseleyi es geçen bir roman. n sevals@gmail.com Tek/ Hakan Nordik/ Doğan Kitap/ 448 s. K İ T A P S A Y I 1293 K A S I M Fotoğraf: Fethi KARADUMAN C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle