29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler sanatın gücüyle gelmeye çalışan da var; hiç pişman olmayan da. Fırtına Kuşları / L. Ostrover / Çeviren: Özgür Metin Demirel / Evrensel Basım Yayın / 212 s. L. Ostrover bir Rus işçisidir. Ostrover, bu kitabın dizelerinde kendi sınıf tarihini biçimlendirmektedir. Ostrover’in yaşam hikâyelerini kaleme aldığı dört Fırtına Kuşu, Rus işçi sınıfı ile başlayan ve dönemimiz tarihine yeni bir yön verecek olan şiddetli fırtınanın habercileridir. Kitapta birbirlerine bağlanan dört anlatı, fırtına kuşlarının sürdürdüğü devrimci mücadeleler kapsamında elde ettikleri başarı, kazanım ve zaferleri ve aynı zamanda katlanmak durumunda kaldıkları ve yaşadıkları acı yenilgileri de yansıtmaktadır. Kitap okurunu 19. yüzyılın 70’li ve 80’li yıllarına, Çarlık hükümdarlığının karanlık dönemlerine taşımaktadır. Biz Sevmeyi Ne Zaman Unuttuk? / Ahmet Cemal / Aylak Adam Yayınları / 414 s. Biz Sevmeyi Ne Zaman Unuttuk?, usta yazar Ahmet Cemal’in yılların imbiğinden süzülerek gelmiş metinlerini bir araya getiriyor. Aydın olmanın sorumluluğunu her satırında hissettiren bu 40 yılın denemeleri, Türkçenin tüm zenginliğini kullanan, sanatı yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak gören ve eleştirel düşüncede ısrar eden bir düşün insanının yaşam üzerine derslerinden oluşuyor. Elinizdeki denemeler, iyiyi, doğruyu ve güzeli ısrarla arayanlar için bir başvuru kaynağı olmayı sürdürüyor. Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var / McKenzie Wark / Çeviren: Arda Çiltepe / Sel Yayıncılık / 226 s. Sitüasyonizm tüm dünyada giderek şiddetlenen kent mücadelesinin, burjuva kültür ve düzeninde çatlaklar yaratma arayışının önemli besin kaynaklarından biri. Bu kitapta da Sitüasyonizmin zamana ve mekâna sıkışmış, arşive kaldırılmış nadide bir eser değil, dört dörtlük bir yaratıcı teori ve eylem rehberi olduğu anlatılıyor. Guy Debord’un yanı sıra Constant, Asger Jorn, Michele Bernstein, Alex Trocchi ve Jacqueline De Jong gibi karakterlerin projeleri, hayalleri, eylemleri bugünü ve burayı kavramak için elli yıl öncesinden ışık tutuyor. Bu kitap yüksek teorinin değil düşe kalka teorinin ve deneylerle, başarısızlıklarla dolu bir eylem tarihinin kaydını tutuyor. Güzey / Mehmet Can Şaşmaz / Pan Yayıncılık / 264 s. Kurtuluş savaşı yıllarında bir kasaba halkı, dağın güvenli kuzey yamacını yurt edinir. Üstelik dağın tepesinde yarısı boşlukta duran devasa bir kaya onları gizler gibidir. Savaş bitip de yıllar geçince kasabalıyı kayanın düşme korkusu sarar. Bu korku çoğunu intihara sürükler. Gelen nesillerse artık neden korktuğunu bilmeyen umutsuz ve korku dolu bireylerdir. Asırlık kan davalarını bitirmiş bir Kaymakam, bu intihar salgınını da tuhaf cezalarla bitireceğine inanır. Kasabanın ileri gelenleriyse kasabayı güzelleştirip hayatı anlamlı kılarak intiharlara çözüm aramaktadır. Romanın baş kahramanı İstasyon Şefi Devran’sa kendini öldürmekle yaşamak arasında kararsızdır. Onu askıda tutan, bazı şeylerin değişeceğine dair umududur. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 6 Bir Nefeste Cinsellik Tarihi / Karen Dolby / Çeviren: Pınar Üstel / Maya Kitap / 262 s. Bir Nefeste Cinsellik Tarihi, meşhur klasik felsefecilerden Ortaçağ papalarına, kral ve kraliçelerden doktorlara, siyasetçilere ve sokaktaki insanlara kadar geniş yelpazede pek çok insanın hayatının gölgede kalmış edepsiz köşelerine ışık tutuyor. Tarihin derinliklerinde çıktığınız bu yolculukta herkesin bu taraklarda bezi olabileceğini’ görecek okurlar. Kötü şöhretli Borgias, Marquis de Sade ve Sör Richard Burton gibi isimler resmin sadece ufak bir parçası. Sıradan insanların hayatlarından mektuplar, günlükler ve mahkeme kayıtları karşısında da bir o kadar şaşıracak; tasvir edilen çeşitlilik ve yaratıcılığı bazen utanç verici, bazen de çok komik bulacak meraklılar. Kadın Antropolojisi / Hazırlayan: Rayna R. Reiter / Çeviren: Bürge Abiral / Dipnot Yayıncılık / 458 s. Rayna R. Reiter’ın derlediği bu çalışma köklerini kadın hareketinden almakta ve cinsiyetler arasındaki eşitlik ve eşitsizliği tanımlamak ve açıklamak için antropolojinin imkânlarına başvurmaktadır. Daha çok da modern toplumlara odaklanan pek çok disiplinin ilgi duymadığı/görmezden geldiği öteki kültürlere ve kültürlerarası farklılık ve benzerliklere odaklanan antropoloji, aile sistemlerinin köken ve işlevleri, cinsiyet rolleri ve toplumsal cinsiyetin nasıl şekillendiği konusunda bize ufuk açıcı bilgiler sunar. Bu derlemede okuyucuya, cinsiyet farklılıklarının gelişimi, antropolojide erkek önyargısı, ailenin kökeni, anaerki, cinsiyetin ekonomi politiği ile ilgili tartışmaların yanı sıra, Papua Yeni Gine’den Dominik Cumhuriyeti’ne, İspanyol köylerinden Kolombiya kırsalına, Nijerya’dan kırsal Çin’e farklı kültürlerden verilen örneklerle cinsiyet eşitliği ve eşitsizliğinin konumlanışı hakkında kapsamlı alan araştırmalarından süzülmüş bilgiler sunulmaktadır. Temel Türkçe Japonca Sözlük / Japon Vakfı – Kolektif / Çeviren: Oğuz Baykara / Boğaziçi Üniversitesi Yayınları / 950 s. Bu sözlük yaklaşık 3000 kelime içermekte. Bunlar, gündelik hayatta ve dil eğitimi kitaplarında en çok kullanılan sözcüklerdir. Kelimelerin anlamlarını ve kullanım biçimlerini açıklamak, Japonca öğrenenlerin kendi kendilerine cümle kurmalarını sağlamak amacıyla her kelimeyle ilgili çeşitli örnek cümleler, deyimler ve sözcük takımlarına yer verilmiştir. Kelimeler, örnek cümleler ve deyimler önce Japoncanın kendi standart yazı sistemi olan kanji ve kana sistemleriyle yazılmış sonra da Latin harfli telaffuzlar metne eklenerek herkese sözlüğü rahatça kullanma imkânı sağlanmıştır. Daha anlaşılırı ise şu: Oğuz Baykara çevirisyle hazırlanan sözlük, Japoncaya merak salanlar için hem önemli bir fırsst hem de önemli bir kaynak... Gecenin Ardından Gün Doğar / Anna McPartlin / Çeviren: Ilgın Yıldız / Martı Yayınları / 432 s. “Gecenin Ardından Gün Doğar/ Ölümün ardından yaşam doğar/ En karanlık zamanlarında etrafına bak/ Çünkü hiçbir zaman yalnız değilsin Seviliyorsun/ Kıyısında acının ve mutluluğun taşlarını biriktiren bir nehirdir hayat…/ Hayata dair umut ışığını yitiren genç bir kadın…/ Ve onu bir 9 an olsun yalnız bırakmayan vefakâr dostları…” Romanın kahrmanı Emma için gelecek belirsizliklerle doludur. Trajik bir vedanın, yeni başlangıçlar için ona yol gösteren bir rehbere dönüşebileceği aklının ucundan bile geçmezken, hayat onu şaşırtmaya devam etmektedir. Tabii en yakınındaki insanları da. Mutluluğun elinden kayıp gittiğine ve onu bir daha bulamayacağına inanan Emma’nın yeniden gülümseyebilmesinin acı tatlı hikâyesi aşk, dostluk, ölüm ve yaşam gibi hayata dair pek çok konuyu merkezine alıyor. Acıların Kadını Bergen / Yavuz Hakan Tok / Alfa Yayınları / 416 s. “Bu trajik hayat hikâyesini, şimdi sizin yapacağınız gibi okumadım ben; bir kısmına bizzat şahit oldum. Sevgili teyzemin vefatından sonra ailem, anneannemin isteğiyle kederini yüreğine gömdü. Onlara göre her şey bitmişti ve artık herkes susmalıydı. Yapılacak her haberin, konuşulacak her sözün teyzemi kabrinde rahatsız edeceğine inanıyorlardı. Hiç olmazsa kabrinde rahat etmesi için artık sonsuza dek susulması gerekiyordu. Perde kapanmıştı ve sessizlik isteniyordu. Ta ki hep olmasını istediğim bu roman için Yavuz Hakan Tok benimle iletişime geçene kadar… Artık sessizlik bozuldu. Teyzem bunu çoktan hak etmişti.” Yavuz Hakan Tok’un araştırmalarından doğan roman, ölümünden bugüne adeta bir fenomen halini alan Bergen’in acı dolu yaşamını anlatıyor. Kanatsız Uçmak / Edip Başer / Remzi Kitabevi / 336 s. Kanatsız Uçmak, bir anı kitabı olarak özellikle yakın tarih konusunda önemli bir boşluğu doldurma amacı güdüyor. Dönemin çalkantılı siyasal yaşamına tarafsız bir gözle bakan Emekli Orgeneral Edip Başer, lastik ayakkabılı çocukluktan, general üniformasına giden yolculuğunu anlatıyor. Menderes’in İç İşleri Bakanı’nın Harp Okulu’nda intiharına tanıklık… Yaşar Büyükanıt’la, okul sıralarında başlayan dostluk… TürkABDIrak Terörle Mücadele Koordinasyon Birimi’nde Türkiye temsilciliği… 2’inci Ordu Komutanlığından emekliliğe giden yol... Aynı zamanda Türkiye’nin de önemli dönemeçleri Başer’in yaşamıyla gün yüzüne çıkıyor. Buna benzer daha birçok benzer konu ve olayın yer aldığı kitap, çok zor sayılabilecek koşullarda başlayan bir yaşamdan ilginç kesitler sunuyor. Yalancının Ampulü / Ataol Behramoğlu / Kırmızı Kedi Yayınları / 232 s. “Yalancılar, kendilerini olduğundan daha büyük, daha önemli göstermeye çalışan kişilerdir. Bunun için yüksekten atar; başkalarıyla, seslerinin tonuyla, seçtikleri sözcüklerle, davranış biçimleriyle insanlar üzerinde egemenlik kurmaya çalışırlar. Sahteciliklerinin ölçüsüne göre, bunda başarılı da olurlar.” Usta şair, yazar ve düşünür Ataol Behramoğlu Yalancının Ampulü isimli çalışmasında Türkiye’nin 12 yıldan beri maruz kaldığı yozlaşma ve otoriterleşme sürecini anlatıyor. AKP iktidarının ilk yıllarından 2010 Anayasa Değişikliği Referandumu’na, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurulan kumpaslardan Gezi Direnişi’ne kadar yakın tarihimize damgasını vuran birçok olayı ustalıkla çözümleyen Behramoğlu, Türkiye’nin içine sürüklendiği kleptokratik tek parti diktasını gözler önüne seriyor. Behramoğlu, yakın tarihimizde Türkiye’nin maruz kaldığı, yalanlarla biçimlendirilmiş gerici, otoriter ve rantçı soygun sistemine kültürel, toplumsal ve siyasi analizleriyle berrak bir ışık tutuyor. n E K İ M 2 0 1 4 n S A Y F A 2 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle