Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş iir Atlası MARTIN ESPADA / Şiirler / Çeviren: İlyas Tunç CEVAT ÇAPAN GENERAL PİNOCHET KİTABEVİNDE Santiago, Şili, Temmuz 2004 Generalin limuzini park etti San Diego’da bir sokağın köşesine, eşlik ettiler korumaları Oportunidad kitapevine kadar, göz geçirebildi böylece az bulunur tarih kitaplarına. Kanlı parmak izleri yoktu sayfalara damlamış Kitaplar yoktu dokunuşuyla küle çevrilen. Bakmıyordu ayakkabıları üzerindeki toplu mezar tozlarına, ne de ateş saçıyordu gözleri kıpkırmızı şeytan aleviyle. Daha da kötüsü: Ovalanıp temizlenmişti elleri, gözleri hüzünlüydü, bir şeytan gibi beyninde köpüren bunamadan, yargılanmasını imkânsız kılan sözde hastalıktan eser kalmamıştı. Gözaltında kaybolanlar: binlerce ölü, dönmüşlerdi sanki geri, çünkü yuhalamak için dışarıda toplanan kalabalık hatırlatmıştı generale sıvışıyorken korumalarıyla şahsen alçak biri olduğunu. BAHÇEDEKİ ASKERLER Isla Negra, Şili, Eylül 1973 Darbeden sonra görünmüştü askerler bir gece Neruda’nın bahçesinde, kaldırıyorlardı ağaçları aramak için fenerleri, küfrediyorlardı kendilerini tökezleten taşlara. Yatak odası penceresinden bakınca batık kalyonların fatihleri gibiydiler, kıyıları yağmalamayı bitirmek üzere denizden dönmüş. Ölüyordu şair: kanser yayılıyordu bedeninde, iki büklüm düşürmüştü yatağa söndürmek için alevleri. Yine de merdivenlere hücum edince teğmen, yüz yüze geldi Neruda onunla, dedi: Burada sizin için yalnızca bir tehlike var: şiir. Şapkasını göğsüne dayadı teğmen, özür diledi bay Neruda’dan, indi ezile büzüle merdivenleri. El feneri ışıkları birer birer düşüyordu ağaçlardan. Otuz yıldır aramaktayız biz böylesine tılsımlı başka sözleri uzaklaştırmak için bahçelerden askerleri. n ‘Şairin paltosu en son şiirinizdir sizin’ artin Espada, 1957’de Brooklyn, New York’ta doğdu. Massachusetts Üniversitesi’nde profesör; aynı zamanda yaratıcı yazarlık dersleri veriyor. Bar fedailiğinden avukatlığa kadar çeşitli işler yapan Espada’nın şiirlerinde kökeninin geldiği Puerto Rico’nun etkisi hakim. Imagine the Angels Of Bread (1996) adlı kitabıyla Amerikan Kitap Ödülü’nü kazandı. Ayrıca, makalelerini içeren Zapata’s Disciples adını verdiği kitabı da Bağımsız Yayınevleri Kitap Ödülü’nü aldı. Yayımlanan diğer şiir kitapları: The Immigrant Iceboy’s Bolero (1982), Trumpets from the Island of Their Eviction (1987), Rebellion is the Circle of a Lover’s Hands (1990), City of Coughing and Dead Radiators (1993), Imagine the Angels Of Bread (1996), A Mayan Astronomer In Hell’s Kitchen (2000), AlabanzaNew and Selected Poems (19822002), The Republic of Poetry (2006). M ŞAİRİN PALTOSU Jeff Male’e (19462003) Öksürünce ben, toz oluyorlar insanlar, korkuyorlar madenci hastalığından, boğazımda biriken kanın patlayacağı kuruntusundan. İlk yardım odasında röntgen filmimi inceliyor doktor ciğerlerimin karalama bir şiire benzediği. Duydunuz öksürdüğümü, paltonuzu çıkardınız, örttünüz onu omuzlarıma özenle, yağmurun ve rüzgârın kralı oldum böylece. Sakla onu, dediniz, siz benim öğretmenimsiniz. Sakladım, bir kara filmdeki dedektif gibi yürüdüğüm paltoyu. Alev alev yanan kanolar ırmaklarını yılan gibi sinsice beyninize sızdıran Vietnam’daki savaş, ama hâlâ, şiirlerle dolu elleriniz, parıldayan balıklar örneği. Asmak için düşlerde sizi, kitap düşkünü kara bir adamı, Virjinya otobanlarına gönderilmiş Müttefik hayalet devriyeleri, yine de siz paltonuzu sarıyorsunuz bir ucundan boynuma. Ölüsünüz artık, gaziler S A Y F A 23 n 30 hastanesindeki doktorların, tıkırdayan hap şişelerinin, ölüme yazgılılar uğruna bir mambo dansındaki marakasların devam ettiremeyeceği kadar hızlı atmıştı kalbiniz. Boston’daki sizi anma töreni gecesinde bir fırtınada giymiştim paltonuzu Florida sahili boyunca. Rüzgâr örseliyordu yüzümü kumlarla, anılarını taşıyan dalgaların sesiyle; saldırılarıyla yağmur oklarının, paltonuzun bana samuray zırhı olduğu sağanakta. Kumsalda bir kirpi balığı iskeleti buldum, kılçıkları ve leopar derisi çürümüş ölümün zafer tuzuyla. Paltonuz sürmüştü fatihi gerisin geri denize. İşte, savruluyor külleriniz Arlington’daki gaziler mezarlığına, bir zamanlar Müttefik bir generalin sizi eşekleri ve domuzları arasında düşündüğü yere. Şairin paltosu en son şiirinizdir sizin. Bu palto gibi bir şiir yazmak istiyorum, düğmeleri, cepleri, çimen rengi kumaşıyla, öksürükten boğulan bir adama bir palto kadar yararlı bir şiir. Öğret bana. 2014 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1289 E K İ M