Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n Kitap Gölgesi ‘Şimdi mülteci olduk, sınırları doldurduk…’ Müge İplikçi yeni çocuk romanında, toplumsal yapıya kodlanmış olan “öteki” kavramını çocuk bakışıyla yeniden yorumluyor. Kömür Karası Çocuk, müzik dilinin temsil ettiklerinin yanı sıra genel anlamda dillerin temsil ettiklerini de sorguluyor. Dayanışma, arkadaşlık, değerbilirlik, direnç gibi kavramlar da kurguya incelikle katılınca, çoksesli bir kitap ortaya çıkmış. itabın kahramanı, Mali’den gelmiş Salif adındaki mülteci çocuk. Salif’in annesi İstanbul’a geldiklerinden beri sanki sağır olmuş, dilsizleşmiş. Konuşmuyor, gülmüyor. Salif ise inadına gülüyor. Önce İstanbul’a oradan da yeni pasaportlarıyla başka yerlere gitme hayalleri kurmuşlar. Salif’in babası Koca Reis bir müzisyen, para kazanamadığı için ülkesini terk etmeye karar vermiş, zaten orada işler karışıkmış! Şakacı, çılgın, müzik âşığı ve çocuk ruhlu biri; oğluna bateri çalmayı da öğretmiş. İstanbul’a geldiklerinden beri Salif’in babası ortalarda yok, “kodeste” diyorlar da, Salif anlamıyor ki “kodes”in ne demek olduğunu. Göçmenlerin yaşadığı bir evde kalıyorlar. Babası “müzik yaşamdır “demiş ama Salif bunu pek anlayamamış doğrusu, “müzikle yaşamın ne ilgisi var?” diye düşünmüş. “Bütün sanatlar insana yaşamı anlatır. Sınırları hoop kaldırır, insanı hoop ferahlatır” (s. 22) Sayfalarda Mali rüzgârları eserken sanatın sınırsızlığına da vurgu yapılıyor. Kimi sayfada Haydn’ın müziğine Koca Reis’in Mali müziği karışıyor. Sanatın sınırsızlığı ile Türkiye’ye giriş yapacakları sınırın aynı olmadığını hemen anlıyor Salif. Kimi zaman bir nota kimi zaman bir resim, Salif’i çok özlediği ülkesine, şehrine, sıcacık anılarına götürüyor. Anadil konusuna da dikkat çekiyor yazar. Babası Salif’e “Fransa yeni yurdumuz olduğunda, Fransızcayı anadilin kadar K r Mavisel YENER iyi konuşmalısın, yoksa sen hep ikinci sınıf vatandaş sayarlar (s. 27)” diyor. Salif “ikinci sınıf vatandaş” olmanın ne anlama geldiğini bilmiyor! İplikçi, doğal dil ile müzik dilini yanyana koyarak “dil”in anlamak/anlaşmak bağlamındaki işlevi konusunda düşündürüyor okurunu. Salif, babasına ulaşabileceği ipuçlarının peşinden giderken yakındaki okulun bodrum katındaki müzik çalışması ilgisini çekiyor. Yoksa da oradaki orkestrayı babası mı yönetiyor? Öyle ya, müziğin olduğu her yer babasını çağırıştıyor! Müzik öğretmeni, pencereden bakarak orkestra üyelerinin dikkatini dağıtan bu kömür oğlana haddini bildirecek mi acaba? Belediyenin göçmenlerden sorumlu ekibinin başı Korkuluk Ziya, Salif’in başının derdi. Ziya çocukları seviyor sevmesine ama Afrikalı göçmenlerle uğraşmaktan yorulmuş. Onların çadırlarını sökmeye çalışıyorlar ama Afrikalılar çadır kurmaya devam ediyor inatla. Sınır dışı edileceklerini duyan müzik öğretmeni Salif’in öğrencisi olduğunu söyleyip onu Korkuluk Ziya’nın elinden kurtarıyor. Müdüre göre müzik öğretmeni “zibidilerin en zibidisi, kendini bilmez” (s. 48) biri. Kurguya ustalıkla oturtulan öğretmen karakteri, romanı yorumlarken elimizden tutuyor. Öğretmenin, alzheimer olan babasıyla yaşadığı hesaplaşmanın yanı sıra, çocukluğuyla hesaplaşmasında Salif ile olan iletişimi önemli rol oynuyor. Bireylerin birbirlerini anlamaları için gerekli ortak paydalara dikkat çekiliyor bu noktada. Huban Korman’ın hikâyeye eşlik eden çizimleri, okurun metinle iletişimine büyük katkı veriyor, farklı bir bakış açısı getiriyor. ALBİNO MÜZİSYEN Salif’in adı, ünlü efsane besteci Salif Keita’dan geliyor. Kitabın son sayfasında yer alan Keita’nın yaşamıyla ilgili bilgilerden öğreniyoruz ki Salif Keita, Afrika’nın kuzeybatısındaki ülkelerden Mali’de doğmuş albino bir müzisyendir. Afrika’da beyaz derili canlılar uğursuz sayıldığı için onun can güvenliğini sağlamak ailesine dert olmuş. Besteci ve şarkıcı olan Salif’in Afrika müziğini çağdaş ritimlerle buluşturan albümleri de varmış. Keita’nın albino oluşu ile romanın kahramanı Salif’in kömür karası bir çocuk oluşu elbette rastlantısal değil! Metindeki bu ayrıntıyı kavramak ve üstüne tartışmak bile çocuk okurların hoşuna gidecek. Salif’in orkestra günleri başladığında Haydn’ın sürpriz senfonisinin en sürprizli yerini de öğreniyoruz. F.Joseph Haydn ve Sürpriz Senfoni ile ilgili sürpriz sayfalar okurları kitabın sonunda bekliyor. “Senfoninin babası Haydn”ın ezgileri kitap boyunca hikâyeye eşlik ediyor. AH ŞU BÜYÜKLER! Salif kısa sürede yedeklikten asıl davulculuğa terfi ediyor. Esmerliğinden dolayı çocukluğunda itilip kakılan müzik öğretmeni, Salif’i kendi çocukluğu ile özdeşleştirmeyi sürdürüyor. Salif’in aşağılandığını görmeye dayanamıyor, onu koruyor. Yazar, herkesin kendinden bile sakladığı Salif yanının olduğuna dikkat çekiyor. “Hepimizin kendimizi dışlanmış hissettiğimiz anlar olmuştur” önermesi üzerine düşündürüyor. Bir baskın sırasında Salif’in annesi karakola alınır, Salif’e yine öğretmeni sahip çıkar. Çocuğun okulda kalması için öğretmenin müdürle mücadele etmesi gerekecektir. Salif, baba özleminin yanına anne özlemini de ekler, altı ayda altı yaş büyümüş, Türkçeyi epey sökmüştür. Salif, kendisiyle alay eden, tartışan çocuklara karşı nasıl bir tutum sergileyecek bakalım… Salif’in ezber bozan davranışları, önyargılarımız konusunda okuru düşündürecek. “Ah şu büyükler!” diyeceğiz. Kömür Karası Salif’in umudu, müziği, hayalleri Haydn’ın sürpriz senfonisine koşut ilerlerken bakalım müzik, birleştirici olabilecek mi… Dünyadaki ve Türkiye’deki mülteci sayısı gittikçe artarken Müge İplikçi’nin çocuk edebiyatımıza kazandırdığı bu özgün yapıt, farklı bir görev de üstleniyor bence. IŞİD’in kuşatma ve saldırıları sürerken tehdit altındaki binlerce çocuğun sesi oluyor belki de Salif. Hepimize sorumluluklarımızı duyumsatıyor Kömür Karası Çocuk. n Kömür Karası Çocuk / Müge İplikçi / Resimleyen: Huban Korman / Günışığı Kitaplığı / 105 s. / 2014 / 9+ C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1289 www.maviselyener.com Müge İplikçi S A Y F A 2 0 n 3 0 E K İ M 2 0 1 4