04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Demek Yazar Olmak İstiyorsun!” ve çifte bakış Giuseppe Culicchia “Demek Yazar Olmak İstiyorsun”da, kendi deneyimlerinden ve ülkesi İtalya’daki “yazar” ortamından hareketle yazarlığın, okurluğun ve yazarın okurluğunun damarlarında geziniyor. Kitapta, kendi yayıncısı ve yayıncılarla ilgili de komik anekdotlar yer alıyor. ‘Hergele herif’ r Ali BULUNMAZ etinler yaratan ve metinlerle ilişkiye girenlerin belli bir zaman sonra geriye yaslanması, yapıp ettiklerinin dökümünü sıralaması, nereden geldiğini ve nereye gittiğini göstermesi anlamında önemli. Hele bir şekilde yazar etiketini sırtında taşıyorsa. Giuseppe Culicchia, Demek Yazar Olmak İstiyorsun diye bir kitap yazmış ve kalemi eline aldığı ilk günden bu yana başından geçenleri özetlemiş. Kendi yazma eylemiyle beraber “yazarın” bol olduğu yerde (ki Culicchia İtalya’nın bu özelliğinden bahsediyor), öncelikle okurluğun önemine atıf yapıyor alttan alta. “KİTABINIZI OKUMADIM” Culicchia’nın yazma eğiliminin farkına varışı, sıkı okumalarıyla aynı günlere denk düşüyor. En babasından gözden ırak metinlere dek epey kitap karıştırıyor. Bu işlem ise doğru veya yanlış, kendisinin ileride pek çok kez karşılaşacağı yorum mevzuna girmesini sağlıyor. Bu da onu “okurdan çok yazarın bulunduğunu” söylediği İtalya’da “herkesin yaratıcılık yeteneğiyle kutsandığı” yorumuna götürüyor. Sonuç hayli ilginç: Okunmayan ama çok satan kitaplarla bir dolup bir boşalan raflar. Ee sattırmak okutmaktan daha önemli haliyle(!) Durum böyle olunca yazar da eleştirmen de okur da hafiften tembelleşiyor. Culicchia, bu noktada çok alan ama okumayan “okur” tavrını ve karşılaştığı bir örneği anlatıyor: “Elini kaldırıp mikrofonu isteyen ve sözlerine, ‘Öncelikle kitabınızı okumadığımı söylemek istiyorum’ diye başlayan bir kadın dinleyici, yaklaşık on beş dakika boyunca nefes almadan ve aslında tek bir soru bile sormadan konuşmaya devam ettikten sonra, beni etkinlik bitişinde Catania limanından uzakta bir noktada kendisiyle deniz manzarası seyretmeye davet etmişti. Deniz manzarası bir yana, nereye giderseniz gidin ve nasıl bir kitap tanıtırsanız tanıtın, etkinliğe ‘hafif provokotif bir soru sormak’ için gelecek birileri daima olacağı gibi sözlerine ‘Öncelikle kitabınızı okumadığımı söylemek istiyorum’ diye başlayacak birilerinin de eksik olmayacağını bu şekilde öğreneceksiniz.” Culicchia’nın verdiği bu örnek ve anlattığı tembellikle beraber, bir ego ve anlamsız bir özgüven gelişiyor, bu S A Y F A 16 n 30 Yazar, yazar ve ‘yazar’ r Eray AK azının başlığı David Lodge’un ünlü romanı Yazar, Yazar’dan emanet. Böyle bir başlığın nedeni ise Giuseppe Culicchia’nın geçenlerde yayımlanan kitabı Demek Yazar Olmak İstyorsun! Lodge romanında, Henry James’i gerçek kimliği ve yaşam öyküsüyle hikâyenin odağına koyarak bir yazarın yaşamını iniş çıkışları, duygu kırılmaları, tanınma isteği ve bu yolda ortaya koyduklarıyla dile getirmişti. Bu dile getiriş de ortaya genelleyemeyeceğimiz ama birçok detayda günü yakalayabileceğimiz bir “yazar portresi” sunmuştu. Yazar, Yazar; birçok bakımdan bugünün sanat, toplumsal ilişkiler ve pazarlamadan oluşan kültürel ortamların habercliğini yapan bir roman oldu bu bağlamda. Bu “ilişkiler ağının” açığa çıkması öncesinde ise kalem insanlarının umut, zafer ve yıkımları cisimleşti romanla. Yani merkez Henry James belki ama James’in “yazar kimliği” esas mesele. Bunun yanında roman, 1880’lerin İngilteresi’nin kültür sanat ve edebiyat ortamlarını gösterdi bize. “Bugünlerin habercisi” nitelemesi ondan... Ancak aradan yüz yılı aşkın zaman geçti ve işler artık Lodge’un romanında anlattığı gibi yürümüyor. Romanda her ne kadar komik ve ironik olduğu kadar trajik sahneler de anlatılsa mesele artık çok daha karmaşık ve “kalp kırıcı”... Bu karmaşık ve kalp kırıcı ortamın nasıl doğduğunu anlatmak, sayfalar alır desek abartmış olmayız sanırım. Çünkü bunun kapitalizmin vampirleşmesinden Kendi kişisel hikâyesinden yola çıkarak yazarlığın, yazar olabilmenin günümüzdeki “zorlu” yokuşlarını anlatıyor bize Culicchia. M ikisi ise yazarı tatsız kitaplar yazmaya yöneltiyor, okuru da bu kitapları istemeye. Okuma da böylece güme gidiyor. Culicchia’nın başı bunlardan epey yanmış. ÖDÜLLER, TELEVİZYON PROGRAMLARI VE TEKRARLAR Yazar bir promosyon öznesi, kitabı da pazarlama nesnesi gibi algılanınca orada okunası bir şey varmış ya da yokmuş fark etmez. Culicchia’nın eleştirel tavrı buraya da yoğunlaşıyor. “Gelecek vaat eden yetenek”ten “hergele herif”e dönüştürülen çok satan, güzel pazarlanan ve okunsa da okunmasa da çok önemli olmayan yazar, namı diğer eski okur: Ödüller de kazanır, televizyon programlarıyla da taçlandırılır, onun aynı şeyleri tekrarlayıp durmasına göz de yumulur. Çok satan ve önemli bir pazarlama ürününe dönüşen (“Hergele Herif” mertebesine erişen) “yazar”, geçmişe oranla daha az okur ama çok daha fazla göz önünde bulunur. Bunun doğal sonucu “artık ne yazsam gider” tavrı. Oradan geriye dönüş de zorlaşır. Culicchia’nın metni, bu “doğal” işleyişi de gözeterek okunmalı, sanki. Demek Yazar Olmak İstiyorsun, Culicchia’nın yazma üzerine yaptığı bir okuma aynı zamanda. Beri taraftan da hakiki yazarın iyi okur olması gerektiği gibi bir mesajı, doğrudan söylemese de dolaylı şekilde veriliyor. Yazarın okurluğu, okurun yazarı okuyuşu ve nihayet yazarın yazarlığı da Culicchia tarafından eğlenceli ve bir o kadar gerçekçi biçimde anlatılıyor. n Y görünürlük çağının şahlanışına kadar pek çok sosyal ve ekonomik boyutları var. O nedenle bu konuyu didiklemekten şimdilik vazgeçelim ama Culicchia’nın yeni yayımlanan kitabını; hayır. Culicchia, Lodge’un Henry James merkezli anlattığı kültür sanat ve edebiyat ortamlarının bugünlerini anlatıyor kitabında. Burada merkez ise bir başka yazar değil, yazarın ta kendisi. Kendi kişisel hikâyesinden yola çıkarak yazarlığın, yazar olabilmenin günümüzdeki “zorlu” yokuşlarını anlatıyor bize Culicchia. Zorlu yokuşlardan kasıt ise herkesin “yazar” olduğu ama meselenin bu “yazarlar” arasından sıyrılıp yazar olabilmede yattığı... Bu sıyrılışı gerçekleştirebilmek günümüz için zor. Çünkü işin sırrı sadece metinde değil artık. Görünürlüğe tapınılan çağımızda editöründen basın diyaloglarına kadar farklı bir ilişkiler ağının da denetleyicisi olması gerek yazarın. Gereklilikten de öte “oyunun kuralı” diyebiliriz buna ama Culicchia’nın yaptığı bu sisteme bir güzellemne değil. Kendi yaşadıklarından yola çıkarak sistemin can damarlarıyla kendince giriştiği alaycı bir hesaplaşma... Sistemin yanında kendisi de hedefinde ayrıca. Yazarlığa giden yolda sistemin içine girene dek başına gelenleri ve başına gelenlere verdiği tepkileri hicvediyor Culicchia. YAZMAYI ÖĞRENMEK Yazarlık, bir sistemin içinde kendine yer bulma meselesi mi yoksa ciddi ve yorucu bir metin işçiliği mi? Bu sorunun yanıtını tartışmaya bile gerek yok elbet çünkü yanıtı beli ama Culicchia, ironisi kendinden menkul bu soruyu alaycılığıyla masaya yatırıyor kitabında. İroninin girdiği her yerde olduğu gibi düşündürücü ve eğlenceli bir metnin kapıları da böylelikle aralanıyor işte. İroni bu kitabın mayasında var. Buna paralel Culicchia, konunun metin işçiliği kısmını da, bir yazarın mutlaka ama mutlaka aşması gereken engelleri de o acı ironisiyle açığa çıkarıyor. Peki böyle bir ortamda yazma umudu nasıl canlı tutulur? Bunun tek yolunun, yazmayı öğrenmekten geçtiğini vurguluyor yazar. Yani, yazarın işinin Jules Renard’ın da dediği gibi yazmayı öğrenmekten başkası olmadığı savında Culicchia da. Bu yazmayı öğrenme arayışının, “yazar”ı yazar yapacağı vurgusu ise aslında tüm bir kitabın üzerinde ter ter tepindiği tek konu. n Demek Yazar Olmak İstiyorsun!/ Giuseppe Culicchia/ Çeviren: Nazlı Birgen/ Aylak Adam Yayınları/ 256 s. 2014 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1289 E K İ M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle