04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kazuo Ishiguro’dan “Öksüzlüğümüz” Gerçeğini arayan ‘makul’ dedektif Kazuo Ishiguro Öksüzlüğümüz’de, merkezi 1930’ların Londrası’na oturan ama köklerini daha eskilere ve daha farklı ülkelere, mekânlara salan bir hikâye anlatıyor. Yazarın romanında yolculuğa çıktığı bu eski zamanlarda ise okuru Şanghay, bir Japon arkadaş ve kayıp bir aile bekliyor. r Eray AK burada göç edilen yerleri tersine çevirmiş. İş nedeniyle doğudan batıya değil, batıdan doğuya göç söz konusu romanda ve küçük Christopher Banks, anlatıcımız olarak hikâyenin başrolünde. POLİSİYE KURGU, İNSANCIL HİKÂYE Banks’in çocukluğu, kahramanımızın bugününü anlamak için çok önemli bir yerde duruyor. Bu bağlamda karakterinin geçmişle bağlantılarını ve geçmişin güne etkisini iyi ilmeklediğini söyleyebiliriz Ishiguro’nun. Geçmişten önce bugüne uğrayıp, romanı anlatmaya bugününden başlarsak da 1930’ların Londrası gözümüzde canlanmaya başlıyor ilk bakışta. Çocukluğundan bu yana dedektiflik hayali kurmuş olan Christopher, sonunda hayallerine kavuşmuş ve çözdüğü davalarla Londra sosyetesini büyüleyen dedektif Christopher Banks’e dönüşmüştür. Artık tanınıyordur, her önemli toplantıya davet ediliyordur, girdiği her ortamda gözler üzerine çevriliyordur. Ancak o bu ilgiyi tevazuyla karşılayıp önüne ve işlerine bakmasını biliyordur. Ishiguro’nun Banks’le farklı bir dedektif tiplemesi çizdiğini de söylemek gerekir bu noktada. Edebiyat tarihine geçen hemen tüm dedektiflerin bir “aşırı” yönü olduğunu kabul ettiğimizde Banks’in, gayet “makul” bir tip olduğunu görürüz. Sherlock Holmes’e selam çakan, ilkokul arkadaşlarından yadigâr büyüteciyle dikkat çeken bir karakter diğer yandan da... Ancak her ne kadar dedektif bir kahramanı olsa da asıl olarak polisiye bir hikâye anlatma derdinde değil Ishıguro. Polisiye kurgu az önce de söylendiği gibi romanın farklı uçlardan hızını almış hikâyesini okurun eline ipuçlarını yavaş yavaş tutuşturarak ilerleyen hikâyede, önemli bir anlatma aracı sadece. Oysa, Ishiguro’nun anlatmak istediği polisiye bir olaydan çok bir insanın dramı. Buna bağlı olarak Banks’i dedektif kimliğinden öte “insan” yanlarıyla okumak daha kuşatıcı bir anlam yüklememizi sağlar kahramana. Banks’in dedektif içgüdüleri hikâyeye katkı sağlıyor tabii ki ama yaşadıkları asıl hedeflenen nokta. Banks’in az önce bahsedilen insan yanları ve mesleğinin kaynakları ise geçmişte saklanıyor yazar tarafından. Bu geçmişte de bizi parçalanan bir aile hikâyesi ve Christopher’ın ailesinden vakit buldukça vakit gegçirdiği Şanghay’daki Japon arkadaş Akira karşılıyor. AKIRA VE SARAH Romanda bizi, her ne kadar kalabalık bir kadro karşılayacakmış gibi hissedilse de hikâyenin karakter sahanlığı çok derinlere inmiyor. Anlatıldıkça çoğalabilecek bir hikâye Ishiguro’nun romanda ele aldığı aslında. Aynı şekilde pek çok derinlikli karakteri de içinde barındırabilecek bir hikâye... Buna bağlı olarak olisiye kurgunun olanaklarıyla anlatılan “iyi kotarılmış” hikâyelerde, kahramanlarla birlikte heyecanlı bilmecelerin peşinde koşerken müthiş insan hikâyeleri okuma şansı da yakalarız. Bu, ele alınan konunun can alıcılığı kadar ciddi bir yazar marifeti de gerektirir çünkü böylesi hikâyelerde, anlatılanın herhangi bir ucunun zayıf kalması, ortaya “çolak” bir metnin çıkacağı anlamına gelir. Çolak metnin anlamı ise açık: Kötü hikâye... Ancak çağdaş dünya edebiyatının önemli isimleri arasında gösterilen Kazuo Ishiguro’nun geçenlerde yayımlanan romanı Öksüzlüğümüz, hemen az önce bahsedilen tarzda hikâyelere “iyi kotarılmış” bir örnek olarak öne çıkıyor. Öksüzlüğümüz için katıksız bir polisiye demek yanlış olur ancak Ishiguro’nun romanında polisiyenin olanaklarından sonuna kadar faydalandığını söylemek gerekir. Romanda bir dedektif, çözülmeyi bekleyen bir kayıp vakası ve yanıtı aranan sorular var ancak bunlar, yazarın anlatmak istediklerini dile getirmede, hikâyesini başka başka uçlara sarkıtmada kullandığı araçlar. Bunlara bakarak Öksüzlüğümüz için bir polisiyeden daha fazlasını olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında ise Ishiguro’nun kendi kökleriyle beslenen bir roman elimizdeki. Merkez ekseni 1930’ların Londrası’na oturan ama köklerini daha eskilere ve daha farklı ülkelere, mekânlara salan bir hikâye anlatıyor Ishiguro Öksüzlüğümüz’de. Yazarın romanında yolculuğa çıktığı bu eski zamanlarda ise bizi Şanghay, bir Japon arkadaş ve kayıp bir aile bekliyor. Bilindiği gibi çağdaş dünya edebiyatının önemli isimlerinden sayılan Kazuo Ishiguro Japonya’nın Nagazaki şehrinde doğar ve daha çok küçük yaşta ailesinin işi nedeniyle İngiltere’ye taşınmak zorunda kalır. Öksüzlüğümüz’de de böyle bir hikâye anlatıyor bize yazar ancak S A Y F A 1 0 n 3 0 P romanın sayfaları arasına birçok kişi de girip çıkıyor ancak romanın ve kahramanımız Christopher Banks’in akışına etki eden karakter sayısı sınırlı. Bunlardan en önemlisi ise Banks’in Japon arkadaşı Akira. Christopher Banks’in karakterinin oluşumunda ciddi bir katkısı var Akira’nın. Çocukken oynadıkları dedektifçilik oyunlarından, hayalgüçlerini sivrilten yaramazlıklarına kadar beraber geçirdikleri vakitleri ayrıntılı ele almış Ishiguro. Buna paralel geliştirdikleri dostluk, romanın şaşırtıcı sonuna doğru bambaşka bir düzeyde karşımıza çıkıyor. Diğer karakter de Sarah Hemmings. Sarah Hemmings üzerinde biraz durmakta yarar var çünkü Ishiguro’nun romanında, esas oğlan Banks’ten sonra en öne çıkan kahraman kendisi. Dönemin, “şöhret avcısı ortam kadını” da diyebileciğimiz dişilik algılayışının tip’i aynı zamanda Hemmings. Partilerden, “önemli kişilerin” katıldığı toplantılardan asla geri kalmayan, şöhretli ve başarılı erkekleri bir şekilde elde etme peşinde koşan, cinselliğini önde tutup hayatta isim yapamamış insanları hor gören bir tip olarak çizilmiş Hemmings. Ancak roman ilerledikçe Hemmings’in geçmişine de kapılar aralanıyor ve bu geçmiş, bazı tesadüflerinde de beslemesiyle Christopher ve Sarah’nın yollarının romanın sonuna kadar bir şekilde çakışmasına neden oluyor. YAKLAŞAN İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI Christopher Banks’in, yazar tarafından çizilen “makul” karakterine karşın içinde fırtınalar kopmaktadır. Bu fırtınaların kaynağı da geçimişte yatmakta. 1930’ların bu gergin atmosferinde, bütün tehlikeleri göze alarak Şanghay’a gitmesi de ardında bıraktığı geçmişin karanlık yanlarını aydınlatma adına olacaktır zaten. Öksüzlüğümüz’ün; arayış, umut ve yitirişlerle büyüyen duygu dünyası da Banks’in geçmişine yaptığı bu yolculuk sırasında açılır bize zaten ama bir diğer yanıyla da dünyanın sürüklenmekte olduğu felaketi görürüz orada okur olarak Banks’le birlikte. Yaklaşan İkinci Dünya Savaşı ve paralelinde yaşanan Japonya Çin Savaşı’nı... Romanın yaslandığı tarihsel arka planın da önemli olduğunu söylemek gerekir savaş ve yaşananlar ekseninde. Tüm dünyanın gerilmeye başladığı, İkinci Dünya Savaşı’na girmeden önceki son kavşağı resmediyor Ishiguro romanda. Bu agresif ortamı tek cümleyle şöyle özetliyor yazar: “Dünyayı yerinden oynatacak” gerilimler artmaya devam ediyor, bilgi sahibi insanlar medeniyetimizi, üzerine yanan kibritlerin atılmakta olduğu bir samanlığa benzetiyorlar. Üzerine çok çalışıldığı her satırında belli olan bir roman Öksüzlüğümüz. Ishiguro’nun bu romanla vurgulamak, altını tekrar tekrar çizmek istediği ise tek şey var: Uzak ya da yakın fark etmez. Gerçekleri öğrenmek her zaman can yakıcı olabilir... n [email protected] Öksüzlüğümüz/ Kazuo Ishiguro/ Çeviren: Yasemin Ortwein/ Yapı Kredi Yayınları/ 372 s. K İ T A P S A Y I 1289 Öksüzlüğümüz için katıksız bir polisiye demek yanlış olur ancak Ishiguro’nun romanında polisiyenin olanaklarından sonuna kadar faydalandığını söylemek gerekir. E K İ M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle