04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zafer Toprak’tan üç inceleme ‘Popülizm ilk gelişim evresinde sola yatkındı’ Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Zafer Toprak’ın son iki yılda üç önemli kitabı yayımlandı. Yirminci yüzyıl Türkiyesi’nin gelişimini ve bugün vardığı noktayı anlayabilmek için bu üç kitap ayrı bir önem taşıyor. Kitaplardan ilki “Darwin’den Dersim’e Cumhuriyet ve Antropoloji.” Bu kitap 2012 yılı Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü aldı. Ardından “Türkiye’de Milli İktisat 19081918” çıktı. 1980’li yıllara kadar Türkiye’nin izlediği ithal ikameci iktisadi yapısının temellerine değinen kitap Meşrutiyet ile Cumhuriyet Türkiyesi’nin bağını kurdu. Üçüncü kitap ise geçen haftalarda yayımlanan “Türkiye’de Popülizm, 19081923”. Toprak’la bu üç kitabını günümüz izdüşümlerini de irdeleyerek konuştuk. r Gamze AKDEMİR katkıları oldu. Balkanlar’da yazar ve öğretmenler arasında Rus Narodnik hareketi on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde itibaren etkin olmaya başlamıştı. Öte yandan Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali, Musa Akyiğitzade gibi göçmenler Panslavizm ve Rus popülizminden etkilenmiş, Osmanlı popülizminin doğuşunda etkin rol oynamışlardı. Ve nihayet Ermeni aydınlarının Hınçak akımı Narodnik fikirlerin etkisi altındaydı. Osmanlı aydınının bundan da etkilenmesi doğaldı. da ayrıştığı on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında nasıl bir Osmanlı aydınlanmasından söz edilebilirdi? Millet kavramı da geçmişin cemaat kavramından solidarizm şafağında nasıl ayrıştı? Bilindiği gibi Osmanlı çok unsurlu ya da eski anlamıyla çok “millet”li bir yapıya sahipti. Bu imparatorluklara özgüydü. Farklı dil, din, etnik kökenli insanlar, ya da cemaatler bir arada Padişahın uyruğu sayılıyorlardı. Hanedan iktidar odağıydı. Fransız Devrimi’nin etkisiyle, on yedinci yüzyıldan beri giderek etkinleşen ulus devlet anlayışı Osmanlı topraklarında da farklı unsuların ya da “millet”lerin egemenlik kaygılarını kamçıladı. Sırp, Yunan, ve diğer gayrimüslim unsurlar, ardından Arnavut, Arap gibi Müslüman unsur arasında milliyetçi anlayış güç kazandı. Osmanlı topraklarında en son milliyetçilik Türkler arasında yeşerdi ve bu süreç çok hızlı gelişti. Bunda İttihatçıların Fransız sosyolojisinden ve özellikle solidarizmden etkilenmelerinin payı büyük oldu. Gamze Akdemir ve Zafer Toprak birlikte... “KÜRT SORUNUNUN KADERİ LOZAN GÖRÜŞMELERİ SIRASINDA ÇİZİLDİ” 1 Aralık 1921 günkü konuşmasında halkçılıktan resmen söz eden Mustafa Kemal’in halkçılık ile ilgili görüşlerinin kaynakları nelerdi? En uzun Cihan Harbi Osmanlı topraklarında yaşandı. Anadolu insanı için Cihan Harbi Balkan Harbi’ye başladı ve Milli Mücadele ile son buldu. Diğer bir deyişle on yıl süren bir süreci kapsadı. Cihan Harbi tüm zihniyetleri dönüşüme uğrattı. Bu İttihatçı gelenekten gelen Cumhuriyetçi kadrolar için de geçerliydi. Ancak Meşrutiyet İttihatçılarıyla Mustafa Kemal’in çevresinde öbekleşen kadrolar arasında siyasal yapılanma açısından önemli bir fark vardı. 1908 Devrimi güçler ayrımını esas alan, Montesquieu’den esinlenen bir hareketti. Oysa Osmanlı’nın çöküntüye uğraması Mustafa Kemal’i Aydınlanma düşünürlerinden bir diğerine yöneltti. Güçler birliği ve ulusal egemenlik anlayışı Rousseau’nun “halkın egemenliği” anlayışına dayanıyordu. Kürt sorununun kaderinin hangi dönemde nasıl belirlendiğini yazıyorsunuz? Kürt sorununun kaderi büyük ölçüde Lozan görüşmeleri sırasında çizildi. Bunda Lozan’da muhataplarımızın böl ve yönet anlayışıyla Anadolu’da farklı azınlıklar yaratma kaygısı önemli rol oynadı. O nedenle kitapta da evrelerini gösterdiğim gibi Lozan sonuçlanırken toplumu tek bir çatı altında tutma kaygısı Türk sözcüğünü ön plana çıkardı. Ama asıl kırılma noktası Şeyh Sait isyanı ve Takriri Sükun’la oldu. İngilizlerin Musul sorununda Ankara’yı köşeye sıkıştırmak için Şeyh Sait isyanına destek vermeleri bardağı taşıran son damlaydı. Türkiye’de entelektüel eksenli popülist devre nasıl sonlandı ve o dönemden sonraki siyasi popülizmlerden özde nasıl farklıydı? Popülizm dünya literatüründe genellikle iki evrede ele alınıyor. Daha doğrusu popülizmin ilk gelişim evresinde ideolojik yapı ön planda... Daha bir “sol”a yatkın nitelik taşıyor. İkinci evre ise çoğulcu demokrasilerde görülen ve bugün özellikle Avrupa’da gözlemlenen, yabancı düşmanlığına kadar varan, nabza göre şerbet veren siyasi popülizm... Kimilerine göre ulusal popülizm. Bugün hemen hemen her gün kullandığımız popülizm terimi işte bu ikinci evreye özgü bir nitelik taşıyor. Oysa Türkiye’de popülizm II. Meşrutiyet yıllarından itibaren halkçılık adı altında eşitlikçi bir toplum anlayışını telkin ediyordu. Bu yönüyle Cumhuriyet Türkiyesi’nin erken döneminde toplumsal düşüncede halkçılık omurga işlevi gördü. K İ T A P S A Y I 1248 “SOLİDARİZM ULUSDEVLETİN OMURGASINI OLUŞTURDU” Rus Narodnik hareketi memlekette halkçılık tohumlarının ekilmesinde nasıl bir vasıtaydı? Osmanlı popülizminin en güçlü yayın organlarından biri II. Meşrutiyet yayın organlarından “Halka Doğru” dergisiydi. Derginin yazarlarından İttihat ve Terakki Merkezi Umumi üyesi Hüseyinzade Ali Türkçülükle halkçılığın “mürşidi” olarak görülüyor, Rusya’daki Panslavizm ve sosyalizmi Türkiye’ye uyarlayan kişi olarak gösteriliyordu. Ardından, bu kez İzmir’de Celal Bayar’ın yönetiminde ikinci bir Halka Doğru dergisi yayımlandı. Halkçılık hangi aşamalardan geçtikten sonra devletin resmi ideolojisinde ve siyaset hayatında kelimenin tam anlamıyla “cana” geldi? Osmanlı popülizmin ilk evresi Narodnik düşüncesinden etkilenmişti. Ancak Fransız sosyolojisinin Selanik üzerinden Jön Türk çevrelerine sızması, beraberinde Durkheim kökenli solidarist anlayışı hâkim kıldı. Özellikle Cihan Harbi yıllarında solidarizm, ya da dayanışmacı bir toplum anlayışı inşa edilmekte olan ulusdevletin omurgasını oluşturdu. Mustafa Kemal başta olmak üzere Cumhuriyet’in kurucuları da bu anlayışı benimsediler. Bu bir anlamda eşitlikçi bir toplum anlayışıydı. Türdeş bir nitelik taşıyan “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle” olma özlemi ulusdevlet için bir önkoşul oldu. “İTTİHATÇILARIN YÖNETİMİNDE İSLAM REFORMİST ÇİZGİYE GİRDİ” Değişim ve dönüşüm kendini hangi alanlarda, nasıl gösterdi? Müslüman cemaatin ulus kimliğine yönelik gelişmelere karşı tavrı ne oldu? Osmanlı’da ulusdevlet inşa süreci dilde reformla başladı. Bunda Selanikli Jön Türklerin Genç Kalemler ve Yeni Felsefe dergileri çevresinde toplanmaları önemli rol oynadı. Dilin “yabancı” unsurlardan arındırılarak sadeleştirilmesi “Yeni Hayat” diye niteledikleri geçmişten farklı bir toplum inşa kaygısını taşıdı. Bu süreç Balkan Harbi ile birlikte geniş kitleleri kuşattı. “Balkan mezalimi” ve bu coğrafyadaki Müslüman unsurun yerinden yurdundan olması, doğmakta olan ulus anlayışına İslami bir boyut kattı. Bu açıdan bakıldığında İttihatçıların yönetiminde İslam reformist bir çizgiye girdi. Seküler çizgi kısa sürede dinsel bir boyut da kazandı. Batı ile Doğu’nun giderek daha ürkiye’de Popülizm, 1908 1923” adlı çalışmanızla başlayalım söze. Popülizmin tanımını yapar mısınız ilk soruda? Popülizmin bir ideoloji olup olmadığı uzun yıllar tartışıla geldi. Hızlı dönüşümlerle karşılaşan köylü toplumlarında gözlenen bir tür sosyalizm olduğunu savunanlar oldu. Sanayi ve finans sermayesinin tehdidi altında küçük köylülüğün ideolojisi şeklinde tanımlandı. Toplumu değiştirerek geleneksel değerleri ön plana çıkaran kırsal hareket olduğu söylendi. Sokaktaki halkın görüşlerinin elitist bir azınlıkça denetlenişi dendi. Faziletin toplumun çoğunluğunu oluşturan basit insanlarda, ve onların ortak geleneklerinde aranışı olarak yorumlandı. Halkın iradesinin her şeyin üstünde tutuluşu ya da özerk örgütsel güçleri olmaksızın kentsel işçi sınıfının ve/veya köylülüğün desteğini alan siyasal hareket diğer tanımlardı. Rus fikir ortamı Osmanlı topraklarına kimlerin öncülüğünde girdi? Ayrıca nasıl bir müsait ortam da söz konusuydu? Rus Narodnik, ya da “halka doğru” hareketi Osmanlı aydınlarına farklı kanallardan ulaştı. Balkan aydınlarının ve Rusya’dan göçen Müslüman Türklerin yadsınamaz S A Y F A 1 6 n 1 6 O C A K “ T “Mustafa Kemal’in askeri dehası üzerine çok şey yazıldı. Bir siyaset adamı olarak da ne denli uzak görüşlü olduğu bilinegeldi. Ama genelinde görmezlikten gelinen Atatürk’ün bilime olan tutkusuydu.” 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T Fotoğraf: Garbis ÖZATAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle