Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aydın Boysan’ın anıları... Bir Ömür Yetmiyor Yazar ve mimar Aydın Boysan, kırk birinci kitabı Bir Ömür Yetmiyor‘da anılarını anlatıyor. Çocukluğunun, gençliğinin ve olgunluğunun mekân ve insanlarını okura sunuyor. Ë Hasan AKARSU ocukluğunun geçtiği Samatya’da, “Denizin Dudakları”ndan midye çıkardığını anlatırken deniz kıyısına otoyol yapılmasına tepki gösteriyor. Kentle denizin ilişkisinin yolla kesilmesini istemiyor. Samatya’da, yüz kiloyu geçen kılıçbalığı tutulup kiloyla satıldığını, bahçeli evleri, bostanları anımsıyor. Yaşadığı dönemi anlatırken kendisini anlattığını biliyor. Yüz önemli binanın mimarı olarak konuşurken, politikacıların halkı anlattığını vurguluyor. İstanbul’un imar planında Menderes’in 19561957’de, Özal ile Dalan’ın daha sonra yaptıkları yıkımcı çalışmaları, Boğaziçi sırtlarının imara açılmasını kınıyor. Surların içini, İstanbul’un canı olarak nitelendiriyor. Tarihsel yapıların korunamadığından yakınıyor. Doğu Karadeniz’e kıyı yolunun yapılışını da eleştiriyor. “Yaşam bir tiyatro” diyerek insanın yaşadığı yeri tanıması gerektiğini belirtiyor. Dar sokaklardaki komşuluk ilişkilerini önemserken, caddelerin, apartmanların komşuluğu bitirdiğini vurguluyor. Ülke sorunlarına duyarlı olmaya çağırıyor insanları. Yaşadıklarını sahiplenirken söyledikleri de ilgi çekiyor: “Yaşadığım hiçbir dönemi küçümsemiyorum. İsterse hayal olsun derim ki, bana bir ömür daha hediye edilirse, ben eski yaşadıklarımın hepsini ama hepsini, hiçbir dakikası ve saati değişmeden bir kez daha yaşamak isterim. Hiçbir yanı ve anı değişmeden ve tıpkısını” (s. 26). ‘DOKSANLIK FIRTINA’ Boysan’ın Vehbi Koç’la ilgili anılarının da ilgi çekici olduğunu belirtmeliyiz. 1954’te tanışıp ölünceye değin kırk yıl arkadaşlık yapıyorlar. Koç’un ölçülü yaşamı, tutumluluğu yanında, Boysan’ın ölçüsüzlüğü, ayarsızlığı, “ekstra içkiciliği” karşıtlık oluştursa da dostlukları sürüyor. Koç’un, çağdaş, aydınlık düşünceli ve aile planlamacısı olduğunu, “kendisi için yaşamadığını”, “doksanlık fırtınamız” olduğunu belirtiyor. Boysan, mizah yerine kullanılan “gülmece” sözcüğünü tutmuyor, karşı çıkıyor: “Asıl gülünecek iş, mizaha ‘gülmece’denmesidir” diyor (s. 69). Din ve törelerin devlet yapılanmasından ayrılma Ç Boysan, sanat üzerine yazdığı denemelerinde, kitabın değerine, kitabın insanlığın ve uygarlığın yaratıcısı olduğuna değiniyor. sı gerektiğini savunuyor. “Kul ile Tanrı arasına kimse giremez” diyor. Bir mimar olarak, İstanbul’da, Bursa’da, İzmir’de hızlı değişimleri değerlendirirken, İzmir’e deniz kıyısına yapılan yüksek binaların imbatı kestiğini, bunun “mimar cinayeti” olduğunu belirtiyor. Boysan’ın içki içmek üzerine ilginç görüşleri olduğunu biliyoruz: “İçmesini bilenlerle bilmeyenler birbirlerinden ayrılabilir mi? Çok zor. Bilen çok içerse, bilmeyen de az içerse, birbirine benzer. Ayırt etmek zor olur…” (s. 102). Boysan, sanatı önemseyerek, insanı insan yapan etkenlerin başında görüyor, kaliteyi, kaliteli yaşamı savunuyor. Dünyayı geziyor, gezdiği yerlerdeki izlenimlerini de yazıyor. Seçtiği Bektaşi Fıkraları da ilgi çekici oluyor: “Tutumlu birisi yoksul bir Bektaşi’ye para yardımı yapıyor ama, çenesini de tutmadan, ‘Sen şimdi bu parayla meyhaneye gidersin!’ diyor. Bektaşi cevap veriyor, ‘A muhteremim! Yani bu verdiğin parayla hacca mı gidileceğini sanıyorsun?” (s. 135). Boysan, içkinin eşi bulunmaz bir anahtar olduğunu, kilitlenmiş çeneleri bile açtığını belirtiyor. Boysan, sanat üzerine yazdığı denemelerinde, kitabın değerine, kitabın insanlığın ve uygarlığın yaratıcısı olduğuna değiniyor. “Kitap, uğurlu yol” onun için. Okul kitaplarına devlet yardımı yapılmasını sakıncalı buluyor. Yirmi birinci yüzyılda, demokrasilerin yıprandığını ve onarılması, yenilenmesi gerektiğini savunuyor. Boysan, Cumhuriyet aydını olarak üzerine düşeni yapan mimar ve yazarlarımızdandır. Onun yaşam deneyimleri, önerileri, gözlemleri geleceğimizi aydınlatıyor. Yazarımızın “bir ömür yetmiyor” deyişi de boşuna değil. Okuyunca daha iyi anlaşılıyor bunu niçin söylediği. ? Bir Ömür Yetmiyor/ Aydın Boysan/ Türkiye İş Bankası Yayınları/ 220 s. 21 ŞUBAT 2013 ? SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1201