Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İki yazarın dostluğu ve kopuşu Latin Amerika’da Boom sesi Gabo ve MarioMárquez ile Llosa: Sağlam Bir Dostluktan Küskünlüğe, edebiyat dünyasında kimi zaman birer deha olarak adlandırılan bu yazarların yaşamlarının belirli bir kesitini anlatırken aynı zamanda dönemin kültürel ve siyasi iklimi hakkında da ziyadesiyle bilgi sahibi olmamızı sağlıyor. Kitabın yazarları ise Granada Üniversitesi’nden iki akademisyen: Ángel Esteban ve Ana Gallego. Ë Bahar Çelik OMUR abo ve Mario’nun dostluklarının nasıl başladığını görmek için öncelikle Boom hareketine bakmak gerekiyor. Her ne kadar o dönemi yaşayan herkes Boom’un var olduğunu düşünmese de bir Boom şeceresi ve farklı farklı tanımları var. Boom hareketine dahil edilen yazarlar da kişilere göre değişiklik gösteriyor, ancak hiç değişmeyen isimler Gabriel García Márquez ve Mario Vargas Llosa. Arkadaşlarının onlara hitap şekliyle Gabo ve Mario. İSPANYA VE LATİN AMERİKALI BOOM “Tüketim toplumunun ve okur sayısındaki artışın ürünü olan Boom edebi fenomeni ilk önce Meksika ve Buenos Aires’te ortaya çıktı. Reklamcılık ve piyasa tekniklerinden gelen desteğin yanı sıra olumlu eleştirel konsensüs bu sosyolojik mucizenin ortaya çıkmasını sağladı.”İsmi dolayısıyla ticari bir entrika olduğu düşünülmesi muhtemel hareketin bütünüyle öyle olmadığı ve İspanyolca okurun dikkatini az okunan ancak edebi niteliği yüksek yapıtlara çektiği görüldü. Boom ismini ilk olarak Primera Plana dergisi; “Hispanoamerikan edebiyatın, Carpentier’in Aydınlanma Çağı (1962), Carlos Fuentes’in Artemio Cruz’un Ölümü (1962), Cortazar’ın Seksek (1963) ve Vargas Llosa’nın Kent ve Köpekler(1963) gibi yapıtlarıyla” yaşadığı altın dönemini adlandırmak için kullanır. İsmin kökeni her ne kadar Kuzey Amerika pazarlama terminolojisine dayansa da tam tersine kendini tüketim olaylarının dışında gören kültürel dünyaya uyarlanmıştı. Perulu edebiyat eleştirmeni Jose Miguel Oviedo, Boom’u tanımlarken “60’lı yılların ortalarında birden ortaya çıkan kayda değer büyük romanlar buluşması ve daha önce farklı bir bağlamda okunmuş ya da görmezden gelinmiş, daha az önem teşkil etmeyen diğerlerinin yeniden değerlendirmesi” olduğunu söyler. Şilili yazar José Donoso Yáñez ise Hispanoamerikan romanın uluslararası kimlik kazanmasından bahseder ve İspanya’da yayımlanan Kent ve Köpekler’in elde ettiği başarıdan ötürü Vargas Llosa’nın Boom için büyük önemini vurgular. Gabo’nun Meksika’ya geldiği gün, şair Juan Garcia Ponce onu arar ve bir inSAYFA 10 ? 21 ŞUBAT G nür. “Bu Köyde Hırsız Yok” isimli öyküsünden bizzat yaptığı uyarlama bu saplantılı dönemin en güzel ürünlerinden biridir. Ancak bu sevdası fazla sürmez ve zamanla hevesini yitirir.Yeniden edebiyata sarılır ve 1967’de Yüzyıllık Yalnızlık gelir. İLK KARŞILAŞMA Boom’un en önemli iki ismi, Venezüella başkentinde, Maiquita Havalimanı’nda 1967 Ağustosu’nun başlarında karşılaşırlar. Bu vakte kadar sadece birbirlerine birkaç mektup yazmışlar, ancak hiç yüz yüze gelmemişlerdir. “Mario kitabında dostundan şöyle bahseder: Caracas Havaalanı’na vardığı gece tanıştık; ben Londra’dan geliyorum, o ise Meksika’dan ve uçaklarımız aynı zamanda indi. Daha önce birbirimize birkaç mektup göndermiştik, hatta günün birinde dört elle bir roman yazmayı tasarlamıştık” ve ikili arasında sıkı bir dostluk doğar. Márquez ve Llosa tanışmalarından kısa süre sonra birbirlerine büyük bir hayranlık duymaya başlarlar. Birbirlerinin eserlerini göklere çıkarırlar. Birbirlerinden destek alırlar. Öyle ki bu destek ve karşılıklı alışveriş sadece edebiyatla da sınırlı kalmaz. Örneğin Márquez, Llosa’nın ikinci oğlunun vaftiz babası olur. Márquez çifti Barselona’ya taşındığı zaman Llosa bir süreliğine onlarla beraber yaşar. Hatta Vargas Llosa doktora tezini Márquez ve Yüzyıllık Yalnızlık üzerine yazar. Latin Amerika edebiyatının patlama yaptığı yıllar ile Castro’nun yönetimi ele geçirdiği dönemden Allende’nin öldürülmesine kadar geçen zaman arasında bir paralellik olduğu görülür. Sol yükselişteyken kültürel anlamda bir canlanma ve hatta altın çağ başlar. “Politika 60’lı Gabo ve Mario, Amerika edebiyatı sevenler için tam bir hazine sunuyor, üstelik kitabı hazırlayanların hayli nüktedan dili, bir araştırma/inceleme kitabı ancak bu kadar keyifle okunabilir dedirtiyor. tihar haberi verir. Hayatın garip bir cilvesidir bu. O yeni bir yerde yeni bir hayat kurarken başka bir hayat sona ermiştir. Üstelik hayatına son veren kişi Gabo’nun yazarlığında çok şeyi borçlu olduğunu düşündüğü kişi Hemingway’dir. Márquez’in sadece yazar tarafını bilen okur için yepyeni bilgiler içeriyor kitap. Zira Gabo, Mexico’ya yerleştikten sonra Meksika ve Latin Amerika entelektüel dünyasının seçkin isimleriyle tanışır ve uzun süredir hayalini kurduğu beyazperdeye adımını da bu ilişkiler sayesinde atar. Nasıl mı? Elbette senaryo yazarak. Tanıştığı kişilerden biri daha sonra dost olacağı Meksikalı yazar Carlos Fuentes’tir. Yaptıkları ortak bir senaryo çalışması sırasında dostlukları ilerler. Gabo’nun sinemayla ilişkisi 19631964 arasında bir saplantı halini alır ve edebiyatı bırakıp kendini tamamen yedinci sanata adamayı bile düşü2013 yıllarda sanatçı ve aydınların kabul görmelerinde başlıca unsuru teşkil etmeye başladı ve bunun yegâne onay makamı da halktı. Böylece sanat ile hayat arasında bariyerlerin tümünü tek bir seferde devirmeye ve fildişi kulesindeki yazar imgesini sonsuza dek yıkmaya yönelik kararlı bir teşebbüs ortaya çıktı.” Bu yıllarda entelektüel terimi, düşün insanı olmanın yanında hareketin bir parçası olmanın da adıydı. Edgar Morin 1960’ta “bir roman yazan bir yazarın sadece yazar olduğunu, ama Cezayir’deki zulümden de bahsediyorsa bir entelektüel olacağını” belirtiyordu. Bu dönemde Küba, davaya bağlı kalanlar için buluşma noktası olur. Zira sosyalizm rüyası bir ülkede daha gerçeğe dönüşmüştür. Adil ve özgür bir toplum olma yolunda zorlu bir aşama katedilmiştir. Ancak zamanla bu rüyadan uyanılmasını sağlayacak kimi olaylar olur. Kitapta ayrıntılarıyla anlatılan şair Heberto Padilla’ya Küba yönetimi tarafından sansür uygulanması ve şairin özeleştiriye zorlanması da bunlardan biridir. Padilla olayıyla birlikte görülür ki “Politik amaca hizmet edenin dışında başka bir edebiyat olamayacak”tır. Padilla olayı son derece önemlidir, zira bu olaydan sonra ne Boom’cular ne de Gabo ve Mario’nun arasındaki dostluk eskisi gibi olur. Ancak Gabo ile Mario’yu tümden küstüren mesele bu değildir. 1976 yılında birçok Latin Amerikalı sanatçı ve entelektüel bir film prömiyerinde bir araya gelir. Márquez, Llosa’ya seslenir, fakat karşılığında bir yumruk yer. Bu olayın ardından bir daha görüşmezler, ancak birbirleri hakkında olumsuz bir söz de söylemezler. Küskünlüğe ilişkin pek çok söylenti olsa da bugün bile Latin Amerika edebiyatının iki delikanlısı arasındaki anlaşmazlık bir muamma. Kitapta anlatılan anekdotlar, mektuplar ve tanıklıklar; yazarlarımızın çalışma şekilleri, edebiyat, politika ve hayat hakkındaki fikirlerini de okura aktarıyor. Örneğin, Mario’nun işinde ne kadar disiplinli, sebatkâr ve azimli olduğunu, deha kavramına inanmadığını, her dehanın arkasında yoğun bir emek olduğu yönündeki fikirlerini görüyoruz. Yüzyıllık Yalnızlık’ın 18 ayda yazıldığı ve Gabo’nun pazar günleri dahil günde 6 saat çalıştığı da kitapta yer alan ilgi çekici anekdotlardan. Gabo ve Mario’da kronolojik bir akış yok. Tarihler, olaylar çevresinde ilerigeri akış halinde gidip geliyor. Ancak bu panorama içerisinde değişmeyen şey 1960’ların Latin Amerikası’nda siyasi ve kültürel anlamda büyük iniş çıkışların olduğu gerçeği. Gabo ve Mario, Amerika edebiyatı sevenler için tam bir hazine sunuyor ama öncelikle de Márquez ve Llosa hayranları için elbette. Üstelik kitabı hazırlayanların hayli nüktedan dili, bir araştırma/inceleme kitabı ancak bu kadar keyifle okunabilir dedirtiyor. Kitabı okuduktan sonra Latin Amerika edebiyatı külliyatını yeniden gözden geçirmek isteyebilirsiniz. ? Gabo ve MarioMárquez ile Llosa: Sağlam Bir Dostluktan Küskünlüğe/ Ángel Esteban ve Ana Gallego/ Çevirmen: Süleyman Doğru/ Doğan Kitap/ 290 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1201