Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Efsane/ İskender Pala/ Kapı Yayınları/ 380 s. Efsaneler bazen denizden, bazen aşktan ve ateşten gelir. Aşktan ve ateşten ve denizden gelenler, bazen ışık olurlar ve bütün zamanı aydınlatırlar; efsane kurmak kadar, efsaneyi yazmak da efsaneye dahildir. Bir çağı haritalarda bulamazsınız. Derine, insana ve tarihin denizlerine açılmak gerekir. Girdaplarda yüksek idealler saklanabilir. Bu kitapta İstanbul, Gırnata, Madrid, Roma ve Akdeniz aşk diliyle kuşatıldı. Akdeniz, aşk kaleminin haritasıyla yeniden çizildi. Kılıç kılıca, cevher çeliğe çarptı, varlık da yokluğa ve hep bir yol vardı kalplerden denizlere. Derin denizler, büyük aşklar için atlas olup dokundu. İskender Pala, bir çağı ve o çağın efsanelerini dile döküyor. Che Guevara: Devrim Yoldaşı/ Jean Cormier/ Çeviren: Orçun Türkay/ Yapı Kredi Yayınları/ 144 s. 25 Kasım 1956’da, gece yarısı, aşağı yukarı bir buçukta, Ernesto Guevara devrime katılır: Fidel Castro ve seksen iki adamla birlikte, Granma’ya biner. Yirmi sekiz yaşındadır, tıp okumuştur, Arjantinlidir, yine de Küba için savaşacaktır: Hasta la victoria siempre. Ocak 1959’da zafer kazanılmıştır ama şimdi yapılacak şey yalnızca Küba’da değil, dünya üstünde İki, üç, daha fazla Vietnam, yaratmak gereken her yerde devrimin gerçekleştirilmesidir. Düşüncelerine bağlı bir uluslararasıcı olan Guevara Afrika topraklarında, Kongo’da bir devrim merkezi yaratmaya çalışır, ardından yeniden Güney Amerika’ya dönüp Bolivya’ya gider, umudu Küba destanını baştan yazmak ve bu kez tüm anakarayı kucaklamaktır. Guerillero Heroico’nun serüveni 9 Ekim 1967’de, Bolivya dağlarındaki küçük bir köyde sona erecek, ama Che söylencesi de orada başlayacaktır. Deneyimli muhabir Jean Cormier onun izini adım adım sürüyor. Romanov Komplosu/ Glenn Meade/ Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 504 s. Dr. Laura Pavlov, 20, yüzyılın en büyük muammalarından birine ışık tutacak gizemi çözmek üzeredir. Rusya’nın Yekaterinburg şehrinde yapılan bir kazı sırasında, son Çar ve ailesinin 1918 yılında infaz edildiği bölgede, buz içinde bozulmadan kalmış bir ceset bulunur. Bu yeni bulgu, Romanov ailesinin ortadan yok olmasıyla ilgili yeni ipuçları sağlar. Ailenin, özellikle de kızları Prenses Anastasia’nın ölümü, ardında bir sürü soru işareti bırakmıştır. Bu keşif Pavlov’u, yıllardır saklı kalmış bir görevin peşinde; sırların, yalanların ve aldatmacanın girdabı içinde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarır. Ülkemizde de geniş bir okur kitlesine sahip olan Meade, tarihsel gerçeklere dayanarak yazdığı Romanov Komplosu’nda, savaşın zor koşullarında, temelinde tarihin en çarpıcı olaylarından birinin olduğu, aşkın ve dostluğun sınandığı bir hikâye anlatıyor. SAYFA 24 ? 21 ŞUBAT 2013 borcunu, on yılı aşkın bir süre üzerinde çalıştığı bu kapsamlı araştırmayla ödüyor. Zoe’nin Öyküsü/ John Scalzi/ Çeviren: Cihan Karamancı/ İthaki Yayınları/ 332 s. Amerikalı Bilimkurgu ve Fantezi Yazarları Derneği’nin başkanlığını yürüten John Scalzi, Zoe’nin Öyküsü’nde Son Koloni romanındaki olaylara on yedi yaşındaki cesur kahramanı Zoe’nin açısından yaklaşıyor. Jane Sagan ve John Perry yeni koloni Roanoke’nin kuruluşuna yardım etmek üzere görevlendirilir. Bu sırada Zoe, yeni tanıştığı erkek arkadaşı Enzo ile giderek yakınlaşmaktadır. Obin ırkından iki yaratık da hep Zoe’nin yanındadır ve amaçları Zoe’yi korumaktır. Şimdi Zoe ve arkadaşlarının karşısında kurt adamları hatırlatan korkunç yaratıklar ve akla gelmeyecek tehlikeler vardır. Scalzi, En İyi Roman dalında Hugo Ödülü’ne aday gösterilen bu kitabıyla bizi tekrar Yaşlı Adamın Savaşı evrenine davet ediyor. Türkiye’de Anarşizm/ Barış Soydan/ İletişim Yayınları/ 396 s. Kökleri iki asır öncesine uzanan anarşizm, Türkiye’de ancak 1986’da yayımlanan Kara dergisiyle ve peşi sıra şekillenen anarşist hareketle varlık kazanabildi. Neden? Anarşizm Türkiye’de neden bu kadar geç tanındı, yayıldı? Cumhuriyet tarihi boyunca, nasıl oldu da bir tane bile anarşist aydın çıkmadı? Bu gecikmenin Türkiye solu için anlamı nedir? Anarşizm neden 1916’da, ’76’da değil de, 86’da doğdu? Bu gecikmenin sebeplerini, akademisyenlerden aktivistlere, dönemin ve bugünün tanıklarıyla enine boyuna konuşan gazeteci Barış Soydan, yakın dönem siyasi tarihimizi ve günümüzün öne çıkan konularını, daha önce ele alınmamış bir açıdan sunuyor. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu/ Stefan Zweig/ Çeviren: Ahmet Cemal/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 62 s. Stefan Zweig, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Briefeiner Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilkyarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun göndereninin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: Sana, beni asla tanımamış olan sana. Kadın büyük tutkusunu hep bir bilinmeyen olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde taraflar değil, sadece tek bir taraf vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Kültürlü Hadiseler/ Kâmil Masaracı/ Caretta Kitap/ 160 s. Çizgileriyle uzun yıllar ‘güldürürken düşündüren’, karikatürlerindeki karakterlere zaman zaman tek bir cümle, zaman zaman bir iki kelime söyleten, hatta tek bir kelime bile söyletmeden onları konuşturmayı ba¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1201 Kuşaktan Kuşağa Halk Türküleri/ Hamdi Tanses/ Say Yayınları/ 1608 s. Taşı toprağı burcu burcu uygarlık kokan yurdumuzun bağrı yanık, sevgi dolu insanlarının dilidir türküler. Yüzyıllardan beri ağızdan ağıza söylenerek geldiler günümüze. Hamdi Tanses de türkülerimize gönül vermiş ozanlarımızdan biri. Bunları yalnız söylemekle kalmıyor, çağdaş usullerle yeni türküler derliyor ya da önceden derlenmiş olanların notalarını büyük bir özenle yeniden yazarak folklorumuza kazandırıyor. Hamdi Tanses’in türkü alanında ilgi çekici çalışmaları, bu uğurda emek harcayan herkese yardımcı olacak, onlara yol gösterecek nitelikte. Mozart: Tanrıların Sevdiği/ Michel Parouty/ Çeviren: Ali Berktay/ Yapı Kredi Yayınları/ 176 s. Wolfgang Amadeus Mozart 6 yaşındayken ilk menuetini besteledi. 11 yaşındayken ilk operasını yazdı. Bu pudralı ve perukalı harika çocuk imajının yıkılması uzun zaman alacak ve bunun bedeli bir hayli acılı ve çileli olacaktı. Genç Mozart’ın müzikal dehası, özgürlüğüne kavuştuğu Viyana’da çiçeklenmeye devam etti. Zorluklarla dolu son yıllarında başyapıtlarının doğumuna tanık olundu: Piyano konçertoları, oda müziği partisyonları, vokal müzik eserleri 1791 yılının bir kasım gününde son bulan eşsiz bir yolculuktu yaşadığı, o zaman Requiem henüz yapım aşamasındaydı. Mozart’ın hayatında gülüşler her zaman gözyaşlarıyla atbaşı gitmişti. Ancak gizem hâlâ varlığını koruyor: Mozart’ın müziği nasıl oluyor da ruha bu kadar etki edebiliyor? Michel Parouty Tanrıların sevdiği Mozart’ın kısa ama çarpıcı hayatını anlatıyor. Ölmeyi Bilen Adam/ Ayşegül Çelik/ Can Yayınları/ 238 s. 1900’lerin başında İstanbul kahvehanelerinde meddahlar, hayalbazlar; derme çatma sahnelerde ateş yutanlar, curcunabazlar, zorbazlar vardı. Direklerarasında Madam Eftelya, Şamran Hanım, komiki şehir Naşit sahne alıyor, Mınakyan’ın tiyatrosu dolup dolup boşalıyordu. İstanbul’un bir kazan gibi kaynadığı, büyük değişimlere, altüst oluşlara hazırlandığı yıllardı. Çocukluğundan itibaren kendini tiyatronun büyülü dünyasında bulan Muhsin Ertuğrul, bu sanatın toplum için kurtarıcı olduğuna inandı. Ömrü boyunca türlü önyargılarla savaşan Muhsin Ertuğrul, ilk Hamlet’i sahnelemekle, tiyatro okulları kurmakla, Türk tiyatrosunu dramaturgi kavramıyla tanıştırmakla kalmadı, Müslüman kadınların perdede, sahnede görünmesine de önayak oldu. Ölmeyi Bilen Adam, Türkiye’nin yetiştirdiği büyük adamlardan birinin, Çağdaş Türk tiyatrosunun, sinemasının babası Muhsin Ertuğrul’un yaşamına odaklanan bir anlatı ve bir biyografi. Genç kuşak öykücülüğümüzün önemli isimlerinden Ayşegül Çelik, çok sevdiği, eğitimini aldığı tiyatroya ve Türk tiyatrosunun kurucusuna vefa