23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

leriyle verilen ödüllere itirazını dile getirmektedir. “ah maskara dualite! Althuser/Cemil Meriç?” (sf.34). Maskara bir ikilem midir bilmek zor ancak trajik yaşantılarıyla iki önemli filozof oldukları kesin. Bileğindeki güllerin pek de pişman olmadığını düşündüğüm Beşir Fuad’sa başta Enis Batur olmak üzere hepimizin kardeşidir : “Beşir Fuad kardeşimin bileğinde pişman güller” (sf. 34) “Ahraz bir bakış olan arkadaşlarımdan/ sökülerek saklanırdım Dil’deki inime“derken psikodinamik açıdan içe dönük olmanın yaratıcılık açısından olumlu etkilerinin olabileceği, sanatçıların “sıradan insanlardan farklı olarak olağan iletişim becerilerinden yoksun oldukları ve o nedenle yaratıcılığa yöneldikleri”ni de düşündürmektedir. Tabii bu savlı düşünceye tüm sanatçılar için katılmak olası değildir ancak sanatçı ortalamanın sıkıcılığından ya da kendi iletişim beceri yoksunluğundan dil’e ya da tuvale ve ya porteye kaçabilir. Diğerleriyse kördür, sağırdır. Belki sanatçıyı sanatçı yapan toplumun; diğerlerinin körlüğü, sağırlığıdır. Kekeçlik, kekemelik de birkaç kez geçerek şair için önemli bir sıfat olduğunu gösteriyor. Zihin mi, toplum mu, kimdir kekeç olan? Herkesin bu toplumda biraz olsun dili tutulmuş mudur? Bu tarih ve coğrafyada baskı ve zulmün zaman zaman insanı ve bütün toplumu kekeç ettiği bilinir. Bunun bir yansıması olmalı: “ben susmayı sınarken kekeç kalabalıkta”(sf.78). RESİM VE RESSAMLAR ÜZERİNE Şairin yazın dışı diyebileceğimiz resim ve ressamlar üzerine yazılar yazdığı, kitap çıkardığını biliyoruz. Dolayısıyla nesnelerle de yoğun ilişkisinin olması söz konusu. Onun yansımalarını da şiirlerinde görebiliyoruz. “...boşluğa ekleyerek nesne bilgimi/ boşluktan yontarak sözcük mirasımı// yerleşmeliyim artık nesneyle sözcük arasına“ (sf.66). Soycan için “sürtünme” sözcüğünün çok özel bir yeri olmalı. Bu iki yönü düşündüren bir eylem. Teğet geçeni de çağrıştırabiliyor ki genellikle öyle. Zımpara gibi, eğe gibi sürtünmeyi de. Sanki bu dünya ve insanlar bana çok yaklaşmasınlar, iç içe olmayalım sadece teğet geçer gibi sürtünüp geçsinler der gibi. Bu da yine psikodinamik açıdan mükemmeli arayanın mükemmel olmayana, iğrenç, kötü, bozulmuş olana tavrını gösteren bir tutumdur. Tabii kitabın arka kapağındaki yorumla aşka sürtünme eylemi olumlu olarak da yorumlanabilir. Oldukça yoruma açık bir eylem, sözcük. Sonuç olarak Celal Soycan bu kitabıyla önceki şiir çizgisini geliştirmiş, daha ekonomik, sıkı bir dil kullanarak dünyaya ve insan kötülüklerine karşı duruşunu bilgece bir tutumla sürdürmüş, metafizik olanın yoğun olduğu, kutsal kitaplar ve peygamberlerinin, Yusuf meseli gibi mesellerin çevresinde dönerek insanın varoluşsal, derin yanlarına ışık tutmuş bir şair olarak daha ince ve dikkatli okumaları haketmiştir.n Kün/ Celal Soycan/Şiirden Yayınları/ 99 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Amélie Nothomb’dan “Bir Yaşam Biçimi” Gerçek koca bir yalandan ibaret Amélie Nothomb, “Bir Yaşam Biçimi”nde bugün pek hatırlanmayan mektup sayesinde tanıştığı Melvin Mapple’ın dünyasına dalıyor. Kitap, ikilinin mektuplarının bir sırdaşlığın belgesine nasıl dönüştüğünü ve oradan da bu sırların altında yatan şaşırtıcı gerçeğe nasıl ulaştıklarını anlatıyor. r Ali BULUNMAZ ektup, romantik ve bize yabancı bir şey olarak artık çok gerilerde kaldı. Bugünlerde o nostaljik malzemeler ortaya çıkıverdiğinde mektuptan haberdar olan herkes bir anda geçmişe dönüyor ve yüzünde çoğu zaman buruk bir gülümseme beliriyor. Amélie Nothomb, her şeyin hızla akıp gittiği, ara sıra geriye dönüp nefes aldığımız bir zamanda yakın geçmişin olaylarından bazılarıyla mektubu buluşturuyor. Bir Yaşam Biçimi’nde, kendisiyle “Bağdat’ta görevli bir er” arsındaki yazışmayı kurgulayıp adeta mektubun varlığını bize hatırlatıyor. da dediği gibi böylesine hararetli bir savaşta en az iki üç bedene kalkan olabilmesi! Oradakiler hem korunak olabilmek hem de bildikleri tek intihar yöntemi olduğu için yiyor. Nothomb’a yazdığı mektuplar, Mapple’ın “savaştan” ve “oradaki berbat hayatı” yüzünden sürekli yiyerek şişen kafası ve bedeninden dolayı çektiği acıyı hafifletiyor bir bakıma. Fakat konu sadece bu acılarla sınırlı değil; Mapple, orada “ortak olduğu” savaş suçları nedeniyle de rahatsız. Açtığı bu sırlar, Nothomb’a hem mutluluk verir hem de onu bir gerçekle yüzleştirir: “Melvin Mapple bende saygı ve şefkat uyandırıyordu ama aynı zamanda onunla birlikte ya da insan olmayan bütün varlıklarla yaşadığım sorun da ortaya çıkıyordu: Sınır.” Nothomb’un endişesi, bu kadar hızlı şekilde ilerlemenin doğru olup olmadığı; sırların ve öğütlerin, sınırın kolayca aşılmasına yol açıp açmayacağı. gönderilmek üzere yolladığı fotoğraftan sonra Mapple’ın sesinin soluğunun kesilmesiyle olay Nothomb’un arayışına dönüyor. Ona yazdığı mektuplar Nothomb için “denize atılmış bir şişeye” benzer bu noktadan itibaren. Fakat bu sessizlik uzun sürmez; Nothomb, Mapple’dan aldığı mektupla gerçeği öğrenir: Gerçek, kocaman bir yalandan ibarettir; Mapple hiç bulunmadığı bir yerden hiç olmadığı biri gibi mektuplar döşenmiş bir obezdir. Nothomb teşhisi koyar: “Yalan galiba ABD’deki en büyük hastalık.” İkinci gerçek ise yine Mapple tarafından açıklanır: Yalnızca ilginizi çekmek istemiştim.” Bu ikisi zaten birbirini tamamlamıyor mu: Yalan söylemek ve ilgi çekmeye çalışmak. Yaşadığı bu şok Nothomb’un kendisini sorgulamasını da sağlıyor; “gerçeğin benzin istasyonunda sıkışıp kalmış bir mitomanla karşılaşmak olduğunu” kavrıyor bir bakıma. Ardından neden yazdığını, yazmanın nelerden kaçmasına olanak sağladığını, gerçekte ne yapmak istediğini... Bunun sonu yok elbette ama gerçekle yalan birbirine karışıyor, orası kesin. Belki de Nothomb tam da buradan beslendiğini fark edip içten içe kaygılanıyor. Olamaz mı?.. n M OBEZ BİR BEYİN VE BEDEN Olayın bir yanında ünlü bir yazar öbür yanında ise “görev yaptığı” Bağdat’ta savaştan bunalmış hatta bundan dolayı acı çeken Melvin Mapple adında bir “asker” bulunuyor. ABD’DEKİ EN BÜYÜK HASTALIK: Nothomb’u şaşırtan şey Mapple’ın onu YALAN nereden bulduğu ve kendisine neden “Beni anlayacağınızı biliyorum” diye Mapple’ın, zayıflayışını kaydeden bir mektup yazdığı: “Melvin Mapple’ın anoreksik kızdan aldığı cesaretle zayıfkesinlikle bir psikoloğa ihtiyacı vardı. lamamayı “bir sanat eserine” dönüşBu benim mesleğim değildi. Altı yıllık türme isteğini açıklaması Nothomb’un savaşın gerektirdiği terapiden kendini kaygısını arttırıyor. Bir yandan da muaf tutmasına yol açacağından, kenona yardım etmeye uğraşıyor ve bazı Bir Yaşam Biçimi/ Amélie Nothomb/ dimi sırlarının hizmetine verirsem ona sanat galerileriyle görüşüp Mapple’a Çeviren: Yaşar İlksavaş/ Doğan Kitap/ kötülük yapmış olurdum.” uygun bir tane ayarlıyor. Galeriye 116 s. Mapple’ın, bütün kitaplarını okuduğunu öğrendiğinde Nothomb’un şaşkınlığı biraz daha artar ve kendisini evrensel bir yazar gibi hisseder. Mektuplar gidip geldikçe yazar, Mapple’ın “orduya sefalet yüzünden katıldığını” ve bir umuda tutunmak istediğini öğrenir; Keruoac olma ideali ve Bukowski’ye benzeme çabası elinde patlayan Mapple, “emir komuta zincirine sürüklenir.” Bu sürükleniş ise Mapple’ın hem beynini hem de bedenini obezleştirir. Irak’taki savaş en kanlı haliyle sürerken ikilinin mektupları da gidip gelmeye devam eder. Nothomb’un aklında ise Mapple’ın sorunları dönüp durur: “Obez bir beden canlı mıdır? Ölmemiş olduğunun tek kanıtı, hâlâ şişmalıyor olmasıdır. İşte obezitenin mantığı bu.” Ama Amélie Nothomb, mektuplar sayesinde Melvin Mapple’ın hayatının nasıl bir kurmacayla sürüp gittiğini gösteobezliğin tek yararı, Mapple’ın riyor. ‘Bir Yaşam Biçimi’, bu anlamda Nothomb'un kurmaca içinde kurmaca yarattığı bir kitaba dönüşüyor. 1239 1 4 K A S I M 2 0 1 3 n S A Y F A 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle