06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’nin yirmi beşincisi 20–27 Kasım tarihleri arasında gerçekleştiriliyor… 25 koca yıl, çeyrek yüzyıl; dile kolay… in emek gerektiren böyle bir işe soyunmak, iğnenin deliğinden geçerken belki kahrederek, ama savsaklamadan süreğenlikle işin altından kalkıp sonuçta bunca yılın içinden süzülebilmek, bütün bunlara karşın dimdik ayakta durabilmek yine de kolayına başarılacak iş değil, hiç değil! Kısa film için uzun soluk gerektiren böyle bir yolculuğu sürdürebilmiş, yirmi beş yıl boyunca festivalini koruyabilmiş yirmi beş ülke çıkar mı dünyada, kestiremiyorum. Ne ki pek çok alanda nal toplayan ülkemizin en azından kısa film geleneği oluşturma doğrultusundaki tutumuyla, yarattığı birikimle ilk yirmi beş ülke arasına gireceğinden kuşkum yok kendi payıma. Hele Yeşim Ustaoğlu, Nuri Bilge Ceylan, Ümit Ünal, Reha Erdem, Derviş Zaim, Çağan Irmak, Tayfun Pirselimoğlu, Pelin Esmer, Yüksel Aksu, Mustafa Altıoklar, Reis Çelik, Belma Baş, Belmin Söylemez vb. adların amatör sinema olgusu içinden, kısa film geleneğinden bugünlere ulaştığı da göz önüne alınırsa işin önemi kendiliğinden çıkacaktır ortaya. Böylesi köklü geleneğe sahip alanda konuya değgin, bir minik kitaplık da oluşmuştur artık herhalde diye düşünmekten alamıyor insan kendini. “Kısa filmin babası” olarak anılan, festivali geçmişten bugünlere dişiyle tırnağıyla özden, erden çabasıyla, aile bireyleriyle bugünlere taşıyan Hilmi Etikan’a yöneltiyorum bu soruyu. Ama yok işte… Evet yok. Kısa film üzerine Türkçede kaynak tırnak ucu kadar. Bunlardan kimilerine “Kitaplar Adası”nda yer verdiğimi anımsıyorum geçmişte. Evet, yirmi beş yıldan bu yana bir İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’miz var, ama Türk kısa filmi için tarihçe oluşturup döküm çıkaracak kaynak yayın yok, festival broşürleri dışında! Dostluğumuz son on yıla yayılsa da yıllardır tanıdığım bir ad Hilmi Etikan. Onun Memet Fuat’ın Yeni Dergi’sinde bir sinema yazarlığı deneyimi de var üstelik. Ayrıca Etikan, hem ciddi araştırmacı, belgeci hem de sıkı belgesel sinemacı… Diyeceğim güç görünse de Hilmi’nin, üstesinden kolayca gelebileceği iş yayın çıkarmak. Nitekim birlikte Belgesel Sinema yıllığı da yayımladık iki yıl arka arkaya (2007–2008) Belgesel Sinemacılar Birliği’nin yönetim kurulu üyeleri olarak. Ne yapayım diye düşündüm uzun uzun, bari söyleşi olsun, haftanın kitabı yerine geçsin, dedim bu. Sözü kendisine bırakmadan önce kısa filme dönük kimi yaklaşımlarımı S A Y F A 14 n 14 K A S I M itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA [email protected] [email protected] Uzun yolda bir mola: Kısa film... paylaşayım istiyorum ilkin… B KISA FİLMİN BÜYÜSÜNDEN İÇERİ GİRMEK… Kısa bir mektup için bile uzun zaman gerektiği kulağınıza gelmiştir. Bundan ötürü kısa öykü kadar kısa oyunla kısa film de sıkça üzerinde durduğum önemli konu başlıkları oldu hep, olacak da. Çünkü bu üçlü sanat tıpkı şiirle değişkeleri gibi birbirinin içinde gezinerek, soluklanarak yol alırken kendilerini de farklı serüvenlerle sınıyor aynı zamanda. Bu nedenle yıllardır söz konusu üçlünün ihmal edilmemesi gerektiğini, film izlemelerinin bile insanda ufuk açıcı katkılar sağlayacağını söyler dururum… Öykücülerin sayfaya gösterdiği yoğun ilgiyi bildiğimden özellikle kısa öyküde kalem oynatan herkese, kısa oyunlarla kısa filmleri izlemek bir yana ulaşabilirlerse metin ya da senaryo okumanın da sayılamayacak yararlar getireceğini vurgularım. Türleri, biçemleri farklı da olsa yapılandırma teknikleri ile kurgularında dikkat çekici örtüşme gözlemek olası çünkü üçü arasında. Özellikle seyrelti, susku, soyutlama, sıçrama, artalan yaratmada birbiriyle yarışıyor adeta bu üç kısa. Özellikle genç öykücüler bunlara bakarak kendi ürünlerinde sanatsal büyü yaratmanın farklı yollarını deneyleyip bir laboratuvar kurma olanağı da yakalayabilir pekâlâ. Nitekim Etikan’ın da öyküye düşkünlüğünü yakından biliyorum, hatta bunun doğrudan tanıklığını yaptığımı söyleyebilirim. Kısa öykülerden kalkarak gençlerle çektikleri nice kısa film var. Öykünün kısa filmle ilişkisine yönelik kişisel deneyimlerini yazın dergilerinden birinde olsun genç öykücülerle paylaşabilse keşke Hilmi… Hilmi Etikan’ın kısa film konusunda bir kitaba soyunmayışına neden hayıflandığımı anlatabildiğimi sanıyorum… Gelin şimdi sözü kendisine bırakalım… SİNEMA GÖNÜLLÜLÜĞÜYLE ÖRÜLÜ BİR DÜNYA… Kasım ayı. Her yıl olduğu gibi yine yeni bir festivalin başlangıcındayız. Aylar önce başlayan koşuşturma, tüm ağırlığı ile üzerimize çökmüş gibi. Düzenleyici ekip olarak heyecanın yanı sıra ciddi bir yorgunluk da yaşıyoruz. Seyirciler salondaki yerini aldıktan, ışıklar söndükten sonra, onlara sinema dünyasında yapacağı bu gezintiyi hazırlayabilmek için verilen bu çok büyük uğraş, bir hafta sonunda bitiveriyor. Doğal olarak herkes kendi dünyasına, kendi koşuşturmasına geri dönüyor. Perde, bir yıl sonra tekrar açılıp açılamayacağı kaygısını da içinde taşıyarak, bir kez daha kapanıyor. Bizlere keyif ve güç veren, bir yerlerde karşılaştığımız bir yönetmenin, bir izleyicinin “Yıllar önce festivalinizde bir film görmüştüm hâlâ unutamıyorum” ya da “Bu festival bizim 2013 için bir okul niteliğindeydi” demesi. Buna benzer cümleler, yaklaşımlar, artık giderek tekrarlanıp tekrarlanmamasını sorguladığımız festivalin yaşatılması için bizleri bir yıl daha hareketlendiriyor. Bir de yurtdışından gelen başvurular var. Adımız neredeyse her ülkede bilinir olmuş. Şili, Kore, Brezilya, Singapur gibi çok uzak ülkelerden dahi başvurular olması, internetin bize sunduğu olanağın sonucu olduğu kadar, ekibimizin yıllardır en ufak ayrıntıyı atlamadan, ülkemizin saygınlığına leke düşürecek bir aksaklığa meydan vermeden bu işi başarıyla sürdürmesinden de kaynaklanıyor. Kısa filmlerin, ticari sinemalarda gösterilememesinin ana nedeni 35mm sinema formatında hazırlanamamış olmasıydı. Günümüzde dijital kopya çok daha kolay hazırlanacağına ve dağıtıldığına göre artık bu zorluk ortadan kalkıyor demektir. Kısa filmler, sadece festival ortamında var olmaktan kurtulup ticari sinema salonlarında da, uzun metraj öncesi, seyirci ile buluşabilirler. Yasal bir düzenleme ile belki bu fırsat, yapımcı ve dağıtımcılar için çekici bir hale getirilebilir. elde değil. Çünkü düşünce şu: Çekilen uzun metraj film daha çok konuşulur. Yönetmeni daha popüler olur. Basın ve TV daha çok ilgi gösterir. Bir de ödül alırsa herkes onu tanır. Ondan söz eder. Yönetmen bulunduğu topluluklarda özel ilgi görür. Ne ki çoğu kez bu heyecan kısa zamanda silinip gidiyor. Filmler geniş seyirci topluluklarına ulaşamadan unutuluyor. Büyük bir kısmı gösterime bile giremiyor. Birçok yönetmen ve yapımcı borçlarını ödeyebilme konusunda zorlanıyor. Çoğu uzun metraj filmlerimiz için insanlar şunu söylüyor; “İyi güzel ama yine de bir şeyler eksik”. Eksik olan kültür, birikim ve deneyim. Sinema alanında bunun kazanılabileceği tek alan ise kısa metraj film çalışmaları. Kısa film sanatı yolunda ulusal başarıyı yakalamış genç yönetmenlerimize şunu söylemek istiyorum: Bu başarınızı yarım bırakmayın. Sinemanızı daha da geliştirerek uluslararası kısa film arenasında adınızı duyurun. Daha büyük başarılara imza atın. Bugün kısa filmleri ile dünya çapında isim olmuş birçok yönetmen var. Bunu gerçekleştirdiğiniz zaman hem ulusal kısa film dünyamıza değerli ürünler kazandırırsınız, hem de gerçek sanatçı kişiliğinizi uluslararası düzeyde geniş kitlelere ulaştırırsınız. İşte o zaman, daha sağlam uzun metraj filmlere imza atabilme, kalıcı olabilme ve saygınlık görme şansını yakalarsınız. Tabii ki burada esas sorumluluk, kısa filme ciddi boyutta destek vermesi gereken kurum ve kuruluşlara düşüyor. Genç yönetmenlerin bu yükün altından salt kendi olanakları ve özverileri ile kalkabilmelerinin olanağı yok. Her şey hızla değişiyor. Festivalimizin ilk yıllarında insanlar kısa filmleri izleyebilmek için saatler öncesi salonun kapısında kuyruklar oluşturur, çoğu insan içeri giremezdi. Parasızlık nedeni ile katalog bastıramadığımız, filmlere Türkçe altyazı yapılamadığı o heyecan dolu günler artık çok gerilerde kaldı. O günlerin seyircilerinin bir kısmı bugünün ünlü sinemacıları oldular. Bu konuma gelmelerinde, festivalde izledikleri kısa filmlerin de katkısı olduğuna inanıyor ve bundan mutluluk duyuyoruz. Bugün insanlar internetten, hatta cep telefonlarından kısa filmler izleyebilme olanağına sahip artık. Festivali sürdürmenin gerekip gerekmediğini belki tekrar sorgulamamız gerekiyor. Bunun en iyi yanıtının, izleyicilerin filmlere, etkinliklere göstereceği ilgide saklı olduğunu düşünüyoruz. Yalnız kısa film alanında değil, ülkemizin sanat, kültür yaşamına değgin de söyleyecek sözü olanlardan biri Hilmi Etikan. Bu olanak kısa film yönetmenleri için bir dönüm noktası olabilir. Ama ne yazık ki kısa film sanatına ülkemizde gereken önem ve desteği vermiyoruz. Yönetmen ve yapımcılarını yeterince onurlandırmıyoruz, ödüllendirmiyoruz. Filmleri üzerine eleştiriler yazmıyoruz. Basında yer ayırmıyoruz. TV ekranlarında onları konuk etmiyoruz. Ulusal ve uluslararası başarılarını paylaşmıyoruz. Festivallerin ödül törenlerinde bile kısa film yönetmenlerini baştan savma bir tutumla uğurluyoruz. Bu vurdumduymaz tavır kısa film çeken yönetmenlerin tutku ve heyecanını törpülediği gibi, destekleyici bulma ve parasal kaynak yaratma konusunda da büyük sıkıntılar yaşamalarına neden oluyor. O zaman ver elini uzun metraj. Nitekim ülkemizde son yıllarda üretilen uzun metraj film sayısındaki hızlı artışa bakınca bu nicelik artışının sinemamıza, yönetmenine ve seyircimize ne gibi artılar getirdiğini düşünmemek SANATTA KISA OLANLA KAZANILAN KAVRAMSALLIK… Ayırdındasınız kuşkusuz, bir hüzün de içeriyor Hilmi’nin sözleri… Oysa yalnız kısa film alanında değil, ülkemizin sanat, kültür yaşamına değgin de söyleyecek sözü olanlardan biri Hilmi Etikan. Onun bu festivalinin, sanatın ”kısa olan”a yönelik yoğunlaştırma olgusu üzerine düşünme fırsatı sunduğu da unutulmamalı bu nedenle… Böylece yalnız genç sinemacılar değil, sanat alanında çabalayan, uğraş gösteren, ürün vermeye yönelmiş öteki alanların genç bireyleri de bir biçimde sanat yoluyla yapılabilecek kavramsallaştırmanın, yani yapıtı özlendirmenin yolunu öğrenme deneyimleri yaşayabiliyor bu yolla. Bunu bugüne dek başaramamış erişkin sanatçılar da bir fırsat yaratarak kısa filmle, oyunla, öyküyle buluşabilmeli… Evet Hilmi Etikan, festivallerle bize bu olanağı sunarken bir ömür de verdin sen buna. Bizim kısa sürede izlediğimiz filmler senin ömründen geçtiğimiz karelerdi aslında… Teşekkürler sevgili dostlarım Hilmi Etikan, Yıldız Etikan, festivaliniz de ömrünüz de uzun, bereketli olsun. n K İ T A P S A Y I 1239 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle