03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 18 ARALIK SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER püs” yazılarını da “yerleşke”ye çevirtmiş gençler. Isparta’nın yeni mahallelerinde dolaşmış olmalıyım. İki yanı ağaçlı, geniş caddeler, iki üç katlı, bahçeli apartmanlarla çok ferah bir kent izlenimi bıraktı bende Isparta. Ve gül... Isparta gülle özdeşleşmiş, tümden bir gül kentine dönmüş. Üniversitenin logosunda, otobüslerde, otellerde, cadde kıyısında, her yerde gül var. Eskiden Isparta denince daha çok halıcılık gelirdi akla; artık halıcılık yok, ölmüş. Makinelerle baş edememiş halı tezgâhları. Gül, neredeyse bir endüstri ürünü olarak Isparta’yı tek başına temsil ediyor. Dün de meslek yüksek okulunda konuşmak için, Burdur Bucak’a geçtim Isparta’dan. Dağların yükseğinde kar görünce, “Mevsimin ilk karını gördüm” diye İstanbul’da hava atmayı kuruyordum ki karın İstanbul’u çoktan ele geçirdiğini öğrendim. Göllerle ilgili öğrendiklerim ise hiç hoşuma gitmedi. Burdur Gölü de Eğirdir Gölü de (Eğridir diye de geçiyor sözcük; ama doğrusu Eğirdir olmalı) kuruyormuş. Eskiden gölün kıyısında olan evler, göl çekildikçe uzaklaşmış gölden. İçim acıyor bu haberleri duydukça. Niye yaşatamıyoruz göllerimizi? Elin Amerikalısı Allah’ın çölünde yapay göl oluşturuyor. Çöl kasabalarını göl kıyısı yerleşimleri haline getiriyor; biz var olan göllerimizi koruyamıyoruz. Yazıklar olsun! YİNE 21 ARALIK CUMA İstanbul’daki kar, İstanbul’a gelecek uçakların seferlerinin aksamasına yol açınca Antalya Havaalanında uzun süre beklemek zorunda kaldım dün akşam. O sıkıntılı ortamda kolay kolay kitap okunmaz; ama en son gelen Sarnıç öykü dergisiyle Neslihan Önderoğlu’nun İçeri Girmez miydiniz? (Alakarga Yayınevi) adlı öykü kitabını atmıştım çantaya. Bir yandan ötelenen uçak kalkış saatlerini duyuran anonslara kulak verip bir yandan kulağınıza isteseniz de istemeseniz de dolan konuşmalar arasında okuyamayacağımı düşünerek açtım kitabı. Okumaya başlayınca sesler silindi, uğultu dindi, anonslar duyulmaz oldu. Sardı sarmaladı beni öyküler. Çok rahat bir anlatımı var Önderoğlu’nun; okurun kendisini heyecana kaptırıp sürüklenmesini çok rahat sağlıyor. “Normal” adı verilen sıradanlığın dışına çıkmış kişileri anlatıyor en çok. Olağanüstü bir gözlem gücü olmasına karşın bir dış bakışla değil, içeriden anlatıyor. Espri yeteneği, ayrıntılarda üstün bir seçiciliği ve bence çok önemli bir özellik olarak da okuruna bir keşif heyecanı yaşatmak için durumları, sorunları apaçık söylemeyen, sezdirmekle yetinen bir sabrı var. Bütün bunlar kitabı bir ilk kitap olma acemiliğinden çıkarmayı fazlasıyla sağlıyor. 22 ARALIK CUMARTESİ İzzet Yasar’dan öykü okumayalı uzun zaman olmuştu. Özel Sektör İmamı ve Dönüşü Olmayan Hikâyeler ile birlikte basılan Camdan Mezbahalar şaşırtıcı öyküleriyle şölen gibi geldi. Yitik Ülke Yayınları arasında yayımlanmış kitap. Kadir Aydemir, Yitik Ülke Yayınlarının genel yayın yönetmeni. Onun Sonsuz Unutuş adlı öykü kitabı da doğal olarak aynı yayınevi tarafından basılmış. Yanılmıyorsam Cunda Öyküleri adlı derleme ile tanımıştım Kadir Aydemir’i. Ses getiren başka derlemeler de yaptı sonra. Bozcaada Öyküleri, Olimpos Öyküleri… Sonra, 80’lerde Çocuk Olmak, adından çok söz edilen bir kitap oldu. Bunun devamı olarak 90’lar Kitabı geldi: Çocuk mu? Genç mi? Sonuncusu da sanırım Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı. Sonsuz Unutuş’ta Aydemir’in şiirle çok iç içe geçmiş kısa kısa öyküleri var. Aşksız Gölgeler adlı kitabından sonra ikinci öykü kitabıymış bu. Aynı yayınevinden Tülin Dursun’un Tekrarı Olmayan Öyküler’i ile iki de roman var elimde. Zerrin Soysal’ın aşk ve evliliği sorgulayan romanının adı: Aşk Perisine Gözlük. Ahmet Çağlayan’ın romanının adı ise çok sade: Ş. Özyaşamöyküsel bir roman olduğu anlaşılıyor. Elimdeki kitaplar biter bitmez okumaya başlayacağım. 23 ARALIK PAZAR Teker teker gidiyoruz. Bizim kuşak sessizce çekiliyor yaşamdan. Ayda âlemde bir girerim Facebook’a; dün bir bakacağım tuttu. Güngör Gencay’la Burhan Günel’in bir fotoğrafı. Alta Şair Emine Erbaş: “İkisi de yayıncımdı. Toprakları bol olsun” diye bir şey yazmış. “İkisi de” mi? Güngör Gencay’ın yedi sekiz ay önce öldüğünü biliyorum. Burhan Günel de mi ölmüş? Yok canım, daha neler! Bir ay önce kitap fuarındaydı. Nilgün Ilgaz görmüştü. İyi olduğunu söylememişti ama. Tam tersine, kötü görünüyor, demişti. Keşke ben de görseydim. Ne kadar uzun zaman oldu görüşmeyeli. Dün akşamdan beri kafamın içinde dönüp duruyor: “Burhan Günel öldü.” Ölümün asıl yakıcılığı, insanın kendisine değil, sevdiklerine geldiğindeymiş meğer. Üstelik ben Burhan Günel’in birinci derecede yakını değilim; yıllarca görüşmemişliğimiz var; ama nasıl etkiledi beni bu haber. Ölümün giderek bize yaklaşması mı daha üzüntü verici; yoksa çevremizdekileri alarak bizi yalnızlaştırması mı? Her ikisi de… Her ikisi de…? [email protected] [email protected] www.feyzahepcilingirler.com lkokulu bitirdiğim yıl (1958), yetişmemizde emeği pek fazla olan sevgili öğretmenim Remzi Rehber’le Nevşehir çarşısında karşılaşmıştım. Yüzüm apal, dudağım yalama, derim kavlamış. Toz toprak içinde, bir traktör vagonunda, Göre köyünden gelmişim. Öğretmenim “Ne bu halin”, diye sorunca, yanıtlamıştım. ‘Öğretmenim, ben sizin gibi yoğaltman değilim, üretmenim.’ Rehber öğretmenimin güzel gülüşü bugün de gözümün önündedir” diye bir anısını tatlı tatlı anlatmış Emrullah Güney. “1950’li yılların sonlarına doğru biz ilkokulda iken, üretmen ve yoğaltman sözleri kullanılıyordu. Müstahsil yerine üretmen; müstehlik yerine yoğaltman. Bugün üretmen hâlâ kullanılıyor. Yok eden, tüketen anlamına gelen yoğaltman tutunmadı, benimsenmedi; kullanılmıyor” demiş ama yazmasının asıl nedeni başka. Son zamanlarda, “Doğru mu, yanlış mı, bilmeden” araştırman sözcüğünü kullanmaya başlamış internet yazışmalarında. Sözcük türetmek için dilbilimci olmak gerekmez. Zaten sözcükleri dilciler değil, halk türetir. Ayrıca Türkçe öyle bir dil ki herkese sözcük türetme olanağı verir. Emrullah Bey, Dicle Üniversitesinde (Diyarbakır) profesör; Türkçeye ayrı bir düşkünlüğü var. “Araştırman”ı üretirken, öğretmekten öğretmen, okutmaktan okutman, eğitmekten eğitmen, yönetmekten yönetmen varsa araştırmaktan da araştırman olabilir, diye akıl yürütmüş. Can alıcı sonucu da şöyle çıkarmış: “Eğer, YÖK Yasasında kullanılsaydı bu sözcük, alışılmış olacaktı. Araştırma görevlisi gibi pek de anlamlı olmayan, iki sözcüğe gerek kalmayacaktı. Demek oluyor ki kimi sözcüklerin tutunması için yasal bir zorunluluk gerekiyor.” 21 ARALIK CUMA Emrullah Güney’in bıraktığı yerden sürdüreyim: Kimi sözcüklerin tutunması için yasal zorunluluk gerekiyor. Yasal zorunluluk için de birilerinin çıkıp uyarması, anımsatması, önermesi… Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi Türkçe Topluluğu, “kampus” mu, “kampüs” mü yazılacağına bir türlü karar verilemeyen sözcüğü değiştirip “yerleşke” yapmayı başarmış. Üniversite girişinde “Doğu Yerleşkesi”, “Batı Yerleşkesi” yazıyor kocaman levhalarda. Bununla da yetinmeyip, belediye otobüslerindeki “kam “İ BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Can Yücel’in bir şiirinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiirden dizeler ortaya çıkacaktır. Dikkat: “B / 1”, “B/54” ve “G/57” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. Tanımlar ve sözcükleriniz: 11 E 21 K 1 B 2 3 A 4 E 5 A 6 G 7 D 8 E 9 H 10 J Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU [email protected] 12 E 13 E 14 E 15 B 16 A 17 J 18 I 19 I 20 C 25 31 6 22 E 23 E 24 E 25 G 26 D 27 K 28 F 29 B H. Köprü yol (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 30 J 31 G 32 D 33 D 34 B 35 J 36 A 37 B 38 C 39 I 63 40 43 9 40 H 41 A 42 E 43 H 44 I 45 K 46 J 47 C 48 B I. Hamle. 58 E 49 E 50 K 51 A 52 I 53 C 54 55 F 56 B 57 52 76 19 39 44 18 J. “Theodule …” (Ruhbilimin Fransa’daki en önemli öncülerinden olan, Fransız ruhbilimci). 59 K 60 B 61 A 62 D 63 H 64 D 65 B 66 F 67 B 68 C Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Daima … … kapalı demir kepenkler işlerini göremez hale geliyorlardı.” (Tarık Buğra). 69 K 70 K 71 B 72 K 73 A 74 B 75 B 76 I 77 K 78 E 17 35 46 30 10 K. “… Dirliği” (Fakir Baykurt’un bir romanı). 61 41 3 73 51 5 36 16 68 38 53 47 20 D. İzlenecek uygun bir program aramak amacıyla televizyon kanallarını tarama, zapping. 23 12 13 22 49 78 42 58 14 77 70 27 45 59 69 50 21 72 1193. sayının çözümü: A. BUZ, B. AMOK, C. BURÇ, D. İSTANBUL’DA E. LEKEN, F. YEK, G. AYNEN, H. YK, I. ILGIT ILGIT, J. NİÇEVO, K. LİNK, L. ACEMCE, M. RAİNER MARİA RİLKE, N. İRİS. B. “Akrep ve örümcek, semender ve şahin ve … … taş topluyorlardı” (Enis Batur). 8 4 11 24 60 37 74 29 65 34 15 67 75 48 2 56 71 F. Eğik olmayan. 7 62 32 64 33 26 E. “Kara gözlüm efkarlanma gül gayri / … … ötmez ordayım” (Bekir Sıtkı Erdoğan). C. Kolyos, uskumru, sardalye gibi balıkların ufağı. 66 55 28 G. Almanya’da bir kent. 3 Şiir: “bir yorgancının çuvaldızı/ gecelerimi kemiren/ bekletin/ bekletin/ uykularım/ istasyonlara kaçak” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1194 OCAK 2013 ? SAYFA 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle