25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nın dönemin üretim ilişkilerine karşı nasıl konumlandığı sorusu, o yazınsal yapıtın dönemin üretim ilişkileri “içinde” nasıl konumlandığı sorusuyla belirginleştirilmelidir. Bu soru, “dolaysız olarak işlevi”, diyesi, yazınsal üretimin bir dönemin üretim ilişkileri içindeki işlevini, “yapıtların yazınsal tekniğini” ortaya çıkarmayı erekler. Benjamin’in belirlemesi uyarınca, “teknik” kavramı, “yazınsal ürünleri, toplumsal dolayısıyla da materyalist bir çözümlemeye açar”; “biçim ve içeriğin verimsiz karşıtlığını aşan diyalektik yaklaşımı” açıklar ve “eğilim ve nitelik ilişkisinin doğru belirlenmesine” ortam hazırlar. Yukarıda belirtildiği gibi, bir yapıtın “doğru” politik eğilimi, o yapıtın “yazınsal niteliğini” de kapsar; çünkü yazınsal nitelik, yapıtın yazınsal eğilimini kapsar. Bu belirleme uyarınca, söz konusu yazınsal eğilim, “yazınsal tekniğin ilerlemesine veya gerilemesine” dayanır. İŞLEM YAPAN YAZAR NE DEMEKTİR? Bu bağlamda Rus yazar Sergey Tretyakov’un “işlem yapan” yazar yaklaşımını öne çıkaran Benjamin’in deyişiyle, işlem veya operasyon yapan yazar “doğru politik eğilimin ve ilerici yazınsal tekniğin her zaman ve her koşul altında” içinde bulunduğu “işlevsel bağımlılık” için somut bir örnektir. Tretyakov “işlem yapan yazar ile bilgilendiren yazarı” bir birinden ayırır. İşlem/operasyon yapan yazarın görevi, bilgilendirmek değil, “savaşmaktır, izlemek değil, etken olarak müdahale etmektir.” Böyle bir yazar bu görevi “kendi etkinliğine ilişkin verileri açıklamak” suretiyle yerine getirir. Bu nedenle, anılan Rus yazar, “tarımın tam kolektifleştirilmesi döneminde” ortaya atılan “Yazarlar kolhozlara!” parolası uyarınca, “Komünist Fener” komününe katılmıştır. Bu komünde “kitle toplantılarını duyurma, traktörler için para toplama, köylüleri kolhozlara katılmaya ikna etme, okuma salonlarını denetleme, duvar gazeteleri çıkarma, kolhoz gazetesini yönetme, Moskova gazetelerine haber gönderme, radyo ve gezici sinemaları devreye sokma” gibi etkinlikleri yürütmüştür. Tretyakov’un kolhozlarda edindiği deneyimleri yazınsallaştırdığı “Komutan” adlı kitabının “kolektif ekonominin oluşumu” sürecine önemli etkisi bu nedenledir. Benjamin’in anlatımı uyarınca, “kapsamlı bir ufuktan hareketle edebiyatın biçimleri ve türlerine ilişkin görüşler”, yaşanılan zamana göre “teknik olguların yeniden düşünülmesi zorunluluğunu” açıklayabilir. Bu yapıldığı takdirde, içinde bulunulan anın “yazınsal enerjileri açısından ipucu oluşturan anlatım biçimlerine” ulaşılabilir. Bu kapsamda “yazınsal biçimlerin güçlü bir kaynaşma/iç içe geçme süreci geçirdiği” bir dönemin başladığı göz önünde tutulmalıdır. Bu süreç, düşünme alışkanlığını belirle ¥ leştirmek için, bir edebiyat yapıtı yen “karşıtlıkların vurucu güçlerini yitirmelerine” yol açmıştır. GAZETE, YAZINSAL TÜRLERİN KAYNAŞMASI VE BİREŞİMİDİR Benjamin’e göre, yazınsal biçimlerin kaynaşmasının en somut örneği “gazete”dir. Gazete, “bilimi, edebiyatı, eleştiri ve üretimi, eğitimi ve politikayı” bir biriyle ilişkisiz bir şekilde içermektedir. Gazetenin içeriği, diyesi, “malzeme”, “okurun sabırsızlığının ona zorla dayatmaya çalıştığı her türlü organizasyon biçiminin” dışında kalır. Bu, aynı zamanda “kendi çıkarlarını dile getirmeye hakkı olduğunu düşünen dışlanmışların” sabırsızlığıdır. Okuyucuları gazeteye “bağlamak” için uğraşan yayın yönetmenleri, okuyucunun “soruları, görüşleri ve protestoları için sürekli yeni bölümler” açmak suretiyle bu sabırsızlığı araçsallaştırmaktadır. Gazetelerde “verilerin rasgele bir şekilde bütünleştirilmesi” ve okuyucunun “rasgele bir şekilde bütünleştirilerek gazetenin çalışanı durumuna getirilmesi” koşut gerçekleşmektedir. Gazetede yazılar “genişlik” kazanırken, “derinlik” yitirmektedir. Sovyet basınında okuyucu her zaman “yazıcı” olmaya, “anlatıcı”, hatta “kural koyucu” olmaya hazırdır. Burada adeta “emek dile gelmektedir” ve emeğin “sözle anlatımı, kendi gerçekleştirimi için gerekli olan becerinin bir bölümünü” oluşturmaktadır. Yazınsal yeterlilik, “artık uzmanlaştırıcı eğitimde değil, politeknik eğitimde kazanılmaktadır” ve “ortak varlık” özelliği kazanmaktadır. Kısa anlatımla, söz konusu ortak varlık, “başka türlü çözülemez karşıtlıkların üstesinden gelen yaşam koşullarının yazınsallaştırılmasıdır ve kendi kurtuluşunun hazırlandığı sözcüğün, diyesi gazetenin, dizginsiz bir aşağılanmasıdır.” ÜRETİCİ OLARAK YAZAR, BASINI DA KAPSAMALIDIR Benjamin’in belirlemesi uyarınca, “üretici olarak yazar” konusu “basını da kapsamak zorundadır”; çünkü basında, özellikle de Sovyet basının da sözü edilen “güçlü kaynaşma süreci Düşünürün belirlemeleri uyarınca, şairlere/yazarlara söz konusu özerklik ve/veya özgürlük verilmek istenmemekte, toplumsal durum, yazarları “etkinliklerini kimin hizmetine sunmak istedikleri konusunda karar vermeye zorlamaktadır.” salt türler, yazarlar, şairler, araştırmacılar ve yayımcılar arasındaki geleneksel ayrımlar” üzerinde görülmektedir. Ayrıca “yazar ve okur arasındaki ayrımı da bir revizyona/düzeltime tabi tutan” bu süreç açısından basın “ölçü koyucu merci” olduğu için, “üretici olarak yazar” irdelemesi basına değin ilerlemek zorundadır. Öte yandan, söz konusu irdeleme yalnızca basınla sınırlandırılamaz; çünkü “hâlâ sermayeye ait olan” basın, “Batı Avrupa’da henüz yazarların elinde işe yarar bir üretim aracı değildir.” Gazete, bir yandan “en önemli yazar konumunu” oluşturması, öbür yandan da sermayenin, Benjamin’in söyleyişiyle işçi sınıfının “karşıtının elinde olması nedeniyle”, yazar “toplumsal koşullanmışlığını, kendi teknik araçlarını ve kendi politik görevine bakışını” eleştirel değerlendirebilmek için çok büyük zorluklarla boğuşmak zorundadır. AKTİVİZM VE YENİNESNELCİLİK, ÖZGÜRLÜKÇÜ SOL AYDINLARIN ÜRÜNÜDÜR Almanya’daki “belirleyici politikyazınsal hareketin sol aydınlardan” kaynaklandığını öne süren Benjamin bu çevrelerin ürünü olan “aktivizm” (eylemcilik)” ve “yeni nesnelcilik” akımlarını, “yazar düşünsel olarak proletarya ile dayanışmadığı sürece politik eğilim karşı devrimci bir işlev görür” tümcesini örneklendirmek için kullanır. Bu düşünürün savlamasına göre, aktivizmin istemleri “logokrasi”, diyesi, “tinin egemenliği” veya “tin üretenlerin egemenliği” kavramında toparlanabilir. “Tin üretenler” anlatımı, “sol aydınlar arasında yerleşmiştir” ve Heinrich Mann’dan Alfred Döblin’e değin uzanan bir yelpazede yer alan sol aydınların “politik bildirgelerini” belirlemektedir. Ayrıca, bu kavram “aydınların üretim sürecindeki konumunu” biçimlemektedir. Örneğin, aktivizmin kuramcısı olan ve “parti yöneticilerine hayır diyen” Hiller, tin üretenleri “belli bir meslek dalının mensupları” olarak değil, “belli bir özyapısal tipin temsilcileri” olarak niteler. 3 Aktivizm yanlıları, “materyalist diyalektiğin yerine, sınıfsal açıdan tanımlanması olanaksız bir büyüklük olan sağduyu” kavramını koymuştur. Böyle bir “kolektif oluşturma ilkesi, gerici bir ilkedir”; nitekim bu “kolektifin etkisi hiçbir zaman devrimci olmamıştır.” Alfred Döblin de “Bilme ve Değiştirme” adlı irdelemesinde bu ilkeye bağlı kalmıştır. Döblin bu yazısında, kendisine “Ne yapmalı?” sorusunu yönelten genç bir adamı “belli koşullar altında sosyalizm davasına katılmaya” çağırmıştır. Sosyalizm, Döblin’e göre, “özgürlük, insanların kendiliğinden bir araya gelmeleri, her türlü dayatmanın reddedilmesi, haksızlığa ve zora karşı öfke, insancılık, tolerans ve barışçılık” demektir. Döblin, bu ilkelerden yola çıkarak, “radikal işçi hareketinin kuramı ve edimine” karşı çıkmıştır. Döblin’in kanısınca, diye yazar Benjamin, “hiçbir şeyden, o şeyin özünde olmayan bir şey çıkmaz; cani boyutlara ulaşan sınıf savaşından adalet çıkabilir; ancak sosyalizm çıkmaz.” Bu nedenle, proleter cepheye katılmak yerine, “insanibireysel özgürlük, kendiliğinden dayanışma ve insanların birleşmesi” için çalışmak gerekir. Döblin’in bu belirlemeleri, “yazarın üretim sürecindeki konumunu değil, onun tin üreten olarak görüşlerini veya yetilerini” öne çıkarmaktadır. “Proletaryanın ‘yanında’ (vurgu, Benjamin’indir) yer almayı” öneren Döblin, “sınıf savaşımında entelektüelin yerinin yalnızca onun üretim sürecindeki konumuyla” belirlenebileceğini yadsımıştır. Bu bağlamda sosyalist ülkelerdeki tarihsel gelişmenin, Benjamin’i değil, “Berlin Aleksander Meydanı” adlı ünlü romanın yazarı Alfred Döplin’in yukarıdaki felsefi derinlikli belirlemesini doğruladığını özellikle vurgulamak gerekir. ? (1) Walter BENJAMIN: “Der Autor als Produzent”; aynı yazar: “Aufsaetze Essays Vortraege”; Gesammelte Schriften Band II2, Theodor Adorno’nun katkısıyla yayımlayan Rolf Tiedemann/ Hermann Schweppenhaeuser; Suhrkamp, Frankfurt am Main 1991, s. 683 701 Benjamin’in belirlemesi uyarınca, “teknik” kavramı, “yazınsal ürünleri, toplumsal dolayısıyla da materyalist bir çözümlemeye açar”. Yazı 1195. sayıda devam edecek. OCAK 2013 ? SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1194
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle