22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

n ir k u’ uyulu ve endisine ere hatta ara karşı n büyük aygıyla... ? harçlığımı çıkarmaya başlamıştım. Zürih’te yaşayan işadamı Habip Edip Törehan’ın mavi başlıklı Yeni İstanbul’unda mesleğe muhabir olarak adım attığımda Turhan aynı gazetede çizerdi. 27 Nisan 1950 günü yayımlanan ve Türk karikatürünün o tarihlerdeki az çizgili yönelimlerini değerlendiren yazımda, Turhan Selçuk’un ‘uluslararası düzeyde tanınmaya aday bir sanatçı olduğunu’ ileri sürmem onu hayli etkilemiş olmalı ki odama gelip teşekkür etti. Yanında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmek üzere olan kardeşi İlhan da vardı ve kendisini ilk kez tanıyordum. O günden sonra Selçuk kardeşlerle hep dost ve arkadaş olarak kaldık. İlhan, Hikmet, Kasım, Turhan ve Orhan Selçuk. Aşağıda, Hikmet Selçuk... bir futattıkça tkiledi genç nfarkrdum ce ve abilirdi Ama özgül nce hasde etkianmak maz, gerekiolmaıt veriilemiyleyim enola? dim bitanıştıeriyor mesi m. Birşıdaki ozulirmiş, saksı erimi o iyileşem, here dü aptan... Turostluara daede ta beyi nıdım. ünün ‘YAŞAMAYI ÇOK SEVERDİ AMA ‘SON’A DA HAZIRLIKLIYDI’ İlhan Selçuk’un sizce nasıl bir eşik, basında nasıl bir yazı ve yazındı? Cumhuriyet’te yazılarım ve dizilerim zaman zaman sıkça çıkmıştır ama Gazete’de kadrolu olarak çalışmayı hiç düşünmedim. Belki de bu yüzden İlhan bana sıkıntılarını rahatça açıklar, ben de onu dinledikçe çok üzülürdüm. Allah’tan, onun önderliğini içtenlikle kabullenmiş ve arkasında kenetlenmiş çok vefalı ve nitelikli gazete çalışanları vardı. İlhan Selçuk bir sabır küpü, gerçek bir filozoftu. Adeta ölümüne benimsediği bir değil iki ‘Cumhuriyeti’ vardı onun. Yaşamayı çok severdi ama ‘son’a da hazırlıklıydı. Hastanedeki ziyaretlerim sırasında ‘benim miadım doldu’ derken ‘misyonunu’ başarmış insanların ışığı yüzünde parlar, dudaklarında gülümserdi. Gene de Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği konusunda çok endişeliydi. Melih Cevdet’in, İlhan Selçuk için “O Atatürk’ün aslan oğludur...” demesi... Hatta kitabınızın ismini de bu sözden yola çıkarak koymayı düşünmüşsünüz değil mi? Şöyle; bir akşam Melih Cevdet Bey, eşi Suna Anday ve Avni Arbaş’la birlikte bizde yemekteydiler. Ortaya bir soru atılmıştı: “Atatürk Anıtkabir’den kalkıp gelse ve gazetelerdeki ünlü köşe yazarlarını karşısında bulsa acaba ne derdi?” Avni Arbaş isimleri sıralıyor, Melih Cevdet Bey de yanıtları veriyordu. Kimi için “Sen o gazetenin ekmeğini yedin. Böyle şeyler yazmaya utanmıyor musun?”; kimi için ise “Senin feyzaldığın okuldan Tevfik Fikret’ler yetişmiş, sana ne oldu da kendini böyle bir rüzgâra kaptırdın?” diyordu Atatürk. Sıra İlhan Selçuk’a gelince ve Melih Cevdet Anday’a bakılırsa Atatürk şöyle derdi: “Gel benim arslan oğlum. Otur yanıma da anlat bana Türkiyem’de neler oluyor?” ‘ONU ANLAMAK İÇİN EN ÖNCE ANNESİNİ TANIMALISINIZ’ Fişek gibi hareketli dolu dolu bir çocukluk; aile içinde birbirlerine rütbe alıp rütbe veren, kahraman bir asker çocukları olarak can ciğer bir kardeşlik; kızkardeşi Ülfet’e baba bir abilik; genç yaşta kaybettiği Orhan abisine hasret bir ilk yaralılık... Başta Reşat Nuri hayranlığıyla ve evde ailece okunan, tartışılan yerli yabancı edebiyat yapıtlarının rehberliğinde Aydınlığa uygun adım bir gençlik; taşralı mahçup delikanlı edalı romantik âşık; ölünce eye gir? Turmak ler, Alar, lar ve adeta ruh ikizi Turhan’ın canı ciğeri; annesinin kıymetlisi; Mevhibe ve Handan Hanımların biricik, vefalı eşi... Apaydın, şair ve bir o kadar dedesi gibi mücahit ruhlu “ilham”ını ve “İlhan”ını verdiği bir devrimcilik; gazetecilik mesleğinin etiğine anayasal bir hamilik... O küçük çocuğun adım adım nasıl İlhan Selçuk ve İlhan Abi olduğu aile geçmişine ve üyelerine bakılınca da gayet iyi anlaşılıyor. Kitapta İlhan Abi’nin yaşam öyküsünde bu anlamda onu o yapan belli başlı kilometre taşlarını öne çıkararak yazıyorsunuz. Osmanlı’dan bugüne Türk basınında İlhan Selçuk çapında ve yapısında ikinci bir isme rastlanmamıştır. Bundan sonra rastlanması da sanırım kolay olmayacaktır. İlhan Selçuk ‘Türk Aydınlanması’nın Tevfik Fikret ve Atatürk’ten sonra üçüncü ismi olan bir fenomendir. Onu anlamak için işe, yetiştiği aile ortamından başlamak gerekir. Ben de böyle yapmaya çalıştım. İlhan Selçuk hakkında yüz kitap daha yazılsa azdır. Buna soyunacaklara şunu öneririm: Önce Hikmet Selçuk Hanım’ı inceleyip tanısınlar. O, hakkında kitaplar yazılmayı hak eden müstesna bir anne, iyi yetişmiş bir aydın ve benzersiz bir ‘Atatürk kızı’ idi. İlhan Selçuk yedek subaylığı sırasında annesine şunları yazıyordu: “...Bu şartlar içindeki bir doğum yıldönümünde gözlerimin önünde ilk siz varsınız anneciğim. Sizi, yeni yeni şuurlandırıyorum. Hayatımız içindeki mananızı yeni yeni çözebiliyorum. Buna da çok memnunum. Düşünüyorum ki annem olmasanız bile sizi tanımaktan, sizinle görüşmekten çok şey kazanacaktım. (...) Sizi o kadar özledim ki... Tıpkı eski günler gibi ‘küçük İlhan’ içeri giriyor, gelip gayet sessiz ayağınızın üzerine oturuveriyor. Seneler sonra en güzel yerin hâlâ orası olduğunu o kadar kuvvetli sezdim ki anneciğim benim, ayağınızın ucu! Daima orada olmak isterim...” ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Kendi Heykelini Yapan Adamİlhan Selçuk/ Orhan Karaveli/ Doğan Kitap/ 213 s. 4 EKİM 2012 ? SAYFA 15 na ben ? 1181 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1181
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle