Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orhan Kemal 99. Yaşına Girerken ? İlhan Fahri Demir’in izinde... İlhan Fahri Demir’in edebiyat tarihimizde özel bir yeri vardır. Kalemini satmadan, bir yerlere eğilip bükülmeden çalışabilmek, zorluğa göğüs gererek ailesinin yaşam mücadelesini sürdürebilmek, her türlü kıskaca rağmen dürüst kalabilmek, inandığı doğruların adamı olmak önemliydi. O zoru seçti. Kendine yapılan onursuz teklifleri elinin tersiyle itmesini bildi. Onun için yüreklerde kalıcı oldu. ? Işık ÖĞÜTÇÜ ir sanatçının veya edebiyatçının mektuplarını okuduğunuzda ne hissedersiniz? Okuyucuya göre değişen bir durumdur tabii ki… Kimi sanatçının dönemindeki sosyal, politik, tarihsel gelişmeleri takip eder, kimi insani ilişkileri, kimi mektubun satırlarındaki gizemin heyecanıyla sürüklenir gider. Sonuncusu bende daha baskın çıkar. Örneğin, 1958 tarihinde yazılan mektupta sözü edilen bölüm gibi, “B….. yayınlar serisi tutturmak üzereyim. (…) Mecbur edenler utansın. Bir yandan senaryoları ret, bir yandan kitapların fazla satmaması için elden geleni geri koydurmamak. Başka çıkar yol bulamadım. Varsa ayıbı, hacaleti, kepazeliği onların üzerine.” İlk bakışta pek bir şey ifade etmez gibi görünen alıntının altında başka şeylerin olabileceğini sezdiğiniz anda kalbiniz daha hızlı çarpmaya başlar. Hele bu cümleden olmak üzere elinizde edebiyatçıya ait yaprakları soluk sarı defterler varsa, defterlerin içindeki solmuş sayfalarda yazanlara daha dikkatli bakarsanız, şunları görürsünüz: Eylül 957Alacak: Gündüz gazetesi 100., Ekim ayı yine Gündüz gazetesi 150.. Burada yazan toplam iki yüz elli lira neyin bedelidir. Sizi bir merak sarar, araştırmaya başlarsınız. Ben de aynı şeyi yaptım. Kütüphaneye gittim. Eylül 1957Ocak 1958 tarihleri arasındaki Gündüz gazetesinin ciltlerini istedim. Üç adet siyah, sayfaları eskilikten sararmış, benimle yaşıt olan ciltleri incelemeye başladım. O aylarda olan olaylar bir film şeridi gibi önümden akmaya başladı. Bu arada tefrika romanlar, öyküler, çeşitli makaleler parmaklarımın arasındaydı. İsmini ilk defa duyduğum yazarlar olduğu gibi, her gün yazısı olan ilginç bir isimde gözüme çarptı, “İlhan Fahri”. Sayfaları çevirdikçe bu ismi hep gördüm. Önce her gün yayınlanan “Şehirden Çizgiler” adı altında kısa öyküler yazan biri olarak tanıdım. Öyle bir güne geldim ki, hem “Şehirden Çizgiler” devam ediyor, hem de Orhan Kemal B “Konya Oturak Âlemleri” ismiyle romanı tefrika ediliyordu. Sayfaları yine çevirmeye devam ettiğimde, bir romanıyla daha karşılaştım, “2 Damla GözyaşıAşkımın Son Hatırası”. Ancak bu tefrika romanın yazarının ismi kısmında şu ifade vardı, “Yazan: Türkiye’nin en büyük ses sanatkârı”. İyi mi? Hepsi bu kadardır diye düşünürken bu iki tefrika roman bitmiş, karşıma bu sefer İlhan Fahri Demir olarak “Son Kurşun” adıyla başka bir tefrika roman çıkmıştı. Neden bu isim sürekli gazetede yer almıştı? Buna, yazdığı bir mektup açıkla… Elimde çok güzel bir ma getiriyordu, “… roman var. Var ama bitmiş değil. Tefrikaya başlayabilirler. Şartım şu: Tefrikası 30 liradan aşağı olmamak. Sinema ve roman işleri stop dedi. Kendi memleketimde sanatımla geçinemez hale geldim. Şu sıra ‘musahhihlik’ yapıyorum. Yazıların müstear isimle çıkması daha doğru.” Sözünü ettiği tefrika için otuz lira istese de yirmi liraya yazmak zorunda kalacaktı. Kursağından hakkı olmayan bir tek kuruş dahi geçmeyen, takma adlı İlhan Fahri Demir’in de edebiyat tarihimizde özel bir yeri vardır. Kalemini satmadan, bir yerlere eğilip bükülmeden çalışabilmek, zorluğa göğüs gererek ailesinin yaşam mücadelesini sürdürebilmek, her türlü kıskaca rağmen dürüst kalabilmek, inandığı doğruların adamı olmak önemliydi. O zoru seçti. Kendine yapılan onursuz teklifleri elinin tersiyle itmesini bildi. Onun için yüreklerde kalıcı oldu. Yıllar sonra gazetede tefrika edilmiş “Konya Oturak Âlemleri”ni “Oyuncu Kadın”, “Son Kurşun”u “Gâvurun Kızı”, “İki Damla Gözyaşı”nı aynı isimle ve 1953 yılında Radyonun Sesi dergisinde yayımlanan “Prenses”i de “Serseri Milyoner” olarak Orhan Kemal imzasıyla kitap olarak yayımlatacaktık. Yazdığı büyük başarı hikâyesinin farkında bile olmayan, 15 Eylül’de 99. yaşına giren İlhan Fahri Demir’le, sessizlerin sesi Orhan Kemal bugün de yaşıyor. İnanıyorum, 2014’te kutlayacağımız yüzüncü yaşında, Adana’da kurulan, kendisinin de çalıştığı Milli Mensucat Fabrikası’nda “Güzel Sanatlar Fakültesi”nin hizmet vereceği “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”ne, ülkemizin kadirbilir ve vefalı insanları “Orhan Kemal”in adını vereceklerdir. Bu davranış, iyi yürekli yazara 2014’te Türkiye’nin sunacağı en büyük doğum günü hediyesi olacaktır. ? 4 EKİM 2012 ? SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1181