05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş ünümüzün gözde şairlerinden biri olduğu kadar, yazar, rejisör, senarist ve aktörlüğüyle de sevilip sayılan Yevgeni Yevtuşenko, 18 Temmuz 1933’te Krasnoyarsk ilinin Zima santralında dünyaya geldi. Babası, bir jeolog olmasına rağmen, ömrü boyunca hep şiir yazdı ve oğluna da şiiri sevmesini öğretti. Yevtuşenko 1951 yılında Maksim Gorki Yüksek Edebiyat Enstitüsü’ne girdi ve daha o yıllarda Üçüncü Kar (1955), Hevesliler Şosesi (1956), Vaat (1957) vb. birçok şiir kitabıyla kendini kanıtladı. Ruslar Savaş İstiyor Mu şiiri ise bestelenerek milyonların severek okuduğu bir şarkıya dönüştü. 1963’te Özgeçmişim’in Fransız haftalık dergisi Express’te yayımlanmasından sonra sert eleştirilere uğradı. Y. Kazakov’la birlikte Peçor’a gitti, Kuzey’de yaşadı, balıkçıların ve yaban hayvanı avcılarının yaşamıyla tanıştı. Bu gezi onda silinmez izler bıraktı ve Novom mire (Yeni Dünya) ile Yunost (Gençlik) dergilerinde yayımlanan Kaçak Avcılar İçin Balad, Ilgımlar İçin Balad, Yalpa gibi daha bir dizi şiir yazmasına neden oldu. Şair, dünyanın tüm kıtalarında belki bulunamadı, ama gittiği ülkelerle ilgili duygularını şiir ve poemlerinde dile getirdi. Bu nedenle onun adı dünyanın her yerinde bilinmektedir. Ününü biraz da şiir okuma ustalığına borçludur. Gürcü konusu onun şiirlerinde özel bir yer tutmaktadır, çünkü o, Gürcistan’a büyük bir yakınlık duydu, orası için şiirler yazmakla kalmadı, Gürcü şiirinden sayısız çeviriler yaptı ve Merani Yayınevi tüm bu çalışmaları Zorlu Topraklar başlığı altında hacimli bir ciltte yayımladı (1979). 1960’lı yılların ortalarında, Kardeşlik HES’i yazan şair daha geniş kapsamlı şiir biçimlerine yönelmeye başladı ve Kazan Üniversitesi (1970), İvanovsk Basmaları (1976), Nepryadva (1980), Özgürlük Heykelinin Derisi Altında (19689, Tokyo’da Kar (1974), Santyago Güvercini (1978), Annem ve Nötron Bombası (1982) vb. 14 poem yazdı. Yevtuşenko düzyazıya daha gençlik yıllarında başladı ve bunu aralıksız sürdürdü. Dördüncü Meşçanska adlı ilk öyküsü 1959’da Yunost (Gençlik) dergisinde yayımlandı. Dört yıldan sonra ikinci öyküsü Tavuk Tanrısı’nı kaleme aldı. Küba’yı birkaç kez ziyareti sonunda yazdığı Ben Küba mensur (düzyazı) poemi daha sonra filme çekildi (1964). Şair sinematografi alanında da kaydadeğer başarılara ulaştı: Kalkış filminde (1979) başrolü (Tsilovski) oynadı, ardından da kendi yapıtı olan Kreş filmiyle ortaya çıktı (1984). 1967’de yazdığı Pearl Harbor uzun öyküsünü, uzun bir aralıktan sonra da rdabiola uzun öyküsüyle Meyveli Yerler romanını yazdı (1980). Aynı zamanda, kaleme aldığı usta işi tüm eleştiri yazılarını, Yetenek Rastlantısal Bir Tansık Değildir başlığıyla bir cilt halinde yayımladı (1980), son şiirlerini de …Ver Tanrım adlı albüm kitapta topladı (1996). Şair, halen Moskova’da çalışmalarını sürdürmekte ve Amerikan Üniversitesi’nde kendi hazırladığı kitaba (Rus Şiiri Antolojisi) göre ders vermektedir. *** Duygular önünde dilsiziz hatta, bunu içgüdüye dönüştürdük biz, yaşamayı bilmememiz bir yana ölmekte de başarılı değiliz. Ne ki, kaçınmalı soysuzlaşmaktan, alçaklarla dostluk kurulmamalı, ateş edilmesi gerektiği an düşman eve konuk olunmamalı. Peki, sıkalım mı alınlarına, yoksa çay mı bekleyelim onlardan, kurşun sıkıp korkutmamak adına ya da çekip gitmek için oradan. Sonra gözlemleyip dört yanımızı vicdanımızı mı rahatlatalım ve kullanılmadık tabancamızı yakındaki sulara mı atalım? iir Atlası CEVAT ÇAPAN Yevgeni YEVTUŞENKO/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY G ‘Dizeler bahşetmek istedim ona’ Çok garip bir şeyler oluyor bana o (olmayan) Kadın her gün yanıma gelerek omzuma başın salıyor sonra da sarılıp beni çalıyor. (Var olan) Kadın’sa, var mı bir bilen, kiminle el ele tutuşacaktır? Beni nasıl çaldılarsa elinden bir başkasını da o çalacaktır. Ona zor gelecek bu belki baştan, belki de kendini sorgulayacak, sonra bilinçsizce, hiç tat almadan, (herhangi) Biri’ni kucaklayacak Ah, bu gereksiz ve zor ilişkiler Kısacık dostluklar yalan sevgiler! Ağlıyoruz yalnızlıktan nafile: Çözemezsin zorlasan da aklını Bu yabancı birliktelik hissiyle bu ayrılık nesnesinin sırrını! *** M. Bernes’e Ruslar savaş istiyor mu? Sessizliğe sorun bunu, tarlalara, otlaklara huşlara ve kavaklara. Altlarında o upuzun yatan askerlere sorun, söylesin her şehit oğlu: Ruslar savaş istiyor mu? Salt yurt için düşmediler son savaşta bu yiğitler, mezarları yanlarında kardeş erler var şu anda. Orda uyuyanlar sessiz sensin New York, sensin Paris… Sizler çözün bu sorunu: Ruslar savaş istiyor mu? Savaş ehli bir halkız biz, ama asla istemeyiz yurdumuzu yaslı görmek her şehitle tek tek ölmek. Annelerle dul gelinler sorun ki size versinler yanıtın en doğrusunu: Ruslar savaş istiyor mu? GÖNÜL BORCU Onu yüce kılmak isterken güya, indirip erkeğin yanına çektik. Ne biçim devrandır, nasıl çağdır bu, mayalanmış yüzyılların koynunda: ki kadınlaşırken erkek güruhu kadınlar da erkekleşti sonunda? İşte önümde şu çıplak omuzlar elimi arıyor, okşanmaya aç, o gözler, o bakış, dişilik kadar kutsal ve koruma gücüne muhtaç! Yüzü döndü şafak kızıllığına parladı hafiften ve için için… Ah, ne az şey gerekli bir kadına erkeğe kadınca görünmek için. LORCA ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE Lorca öldürüldüğünde, ki gerçekten öldürüldü! katillerce bir gelin de at sırtında götürüldü. Lorca öldürüldüğünde, ki gerçekten öldürüldü! hiç kimsecik ne ekmeğe ne kaşığa elin sürdü. Azlık daha da azaldı modadan giyinen Carmen sağları koynuna aldı ürperdikçe ölenlerden. Namı diğer falcı ana tüm evleri tek tek gezdi. Lorca’ya acıdı, ama cesetlere bakamazdı. Yaşam yaşamdı yine de – ve yılancık içilirdi, domuzlar pislikteyse de güle korse biçilirdi. Gençlerle yaşlılar gibi açlar da, lordlar da çoktu. Dünya hep o eskisiydi – ne ki yalnız Lorca yoktu. Ve salt tozlu dükkânlarda bölüklerce saf tuttular Lorca’yı sağ sananlarla eğlencelik Donkişotlar. O kör cahil krala rağmen ve yalancı kâhinlere yaşayan bir umutsun sen ey, eğlencelik şövalye! Hediye tezgâhlarında gülünç epen hep seferde çığlık atıyor art arda: “Nerdesin sen, Lorca, nerde? Seni ne huş ne de mersin unutmuyorlar bugün de. Çünkü sen tam ölmezliksin biz Donkişotlar gözünde!” Ve tüm otlar ses yükseltti dost turnalar öttüğünde, çünkü hiç ölmüş değildi Lorca öldürüldüğünde. M. V. Kadın dönüp tekrar yatağa baktı sessizce “oğlumuz uyuyor” dedi; ardından söndürüp avizeleri, üstlüğünü sandalyeye bıraktı. Asla girmiyorduk aşk konusuna o hep sakin anlatırken kendini itiyordu özgün “r” seslerini beyaz dişlerinin dış avlusuna. “Bu içine edilesi ömrümde senle olmak… İnanılmaz gerçekten! Oysa hep er kadın, yük atıydım ben. Şimdi … Gülünç kadın mıyım önünde?” Ona minnet duymam borcumdu kesin. Çünkü ondan imdat umduğum anda yaralı kurt gibi çaresiz, bitkin, huzur buldum ak pak çarşaflarında. Ama o da, yakalanmış kurt gibi, bakıp benim ağlamaklı halime asıl minnet duyan kişi ben, dedi ve utanç iğneleri battı tenime. Dizeler bahşetmek istedim ona, kızararak, titreyerek, solarak… Ah, bir kadın minnet duymuştu bana Onu seçtim diye, karım olarak. Ama n’oldu ki bu garip dünyaya, n’oldu ki kadını yerinden ettik? 19 MAYIS 2011 SAYFA 31 *** Çok garip bir şeyler oluyor bana dostum uğramıyor çoktan yanıma ama artınca boş sıkıntıların çıkıp geliyor o (olmayan) Kadın başka bir kadınla birlikte dostum Ve onu anlıyor, inanıyorum. Yine de kimi kez tartışıyoruz kalplerimiz kırık, bakışımız buz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1109
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle