09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Mesaj nettir; Amerikalılar sadece Körfez’den kovulmakla kalmayacak, bazı tarihsel yanlışların intikamı da alınacaktır. ülüşü nemez. şmeleır. e düMüslüaki dür. şunları ÖFKENİN BOYUTU: 2500 KİLO TNT PATLAYICI Bin Ladin sözlerini şöyle sürdürür: “Sokaktaki adam ülkesinin dünyanın en büyük petrol üreticisi olduğunu fakat kendisinin vergilerden ve kötü hizmetlerden muzdarip olduğunu biliyor. İnsanlar şimdi ulemanın camilerdeki vaazlarının anlamını, yani ülkemizin bir Amerikan sömürgesi haline geldiğini idrak ediyor. Riyad ve El Hubar’da yaşananlar, Suudi halkının Amerika’ya karşı muazzam öfkesinin açık göstergesi. Suudiler artık gerçek düşmanlarının Amerika olduğunu biliyor.” Konuşmanın burasında sıra Bin Ladin’in gelecekte pratiğe geçirilecek olan ve korkutucu bir tehdit içeren sözlerine gelmiştir. O zaman tam nedenini tabii bilemese de Bin Ladin’in şu sözlerinden çok ürktüğünü anımsıyor Fisk: “Bir asır boyu kimsenin patlama nedir bilmediği bir ülkede bir kilo TNT infilak ettiğini düşünün. Bir de El Hubar’da infilak eden 2500 kilo TNT’yi bir düşünün; halkın Amerikalılara karşı öfkesinin ve Amerikan işgaline karşı direnişi sürdürme kabiliyetinin bundan daha açık bir kanıtını bulamazsınız. Bay Robert, üzerinde oturduğunuz bu dağda savaşıp Rus ordusunu yendik ve Sovyetler Birliği’ni yok ettik. Ve Allah’a, ABD’yi de kendisinin bir gölgesi haline getirmemize izin vermesi için dua ediyorum.” Fisk bugün dönüp o günü düşündüğünde kendine şu soruyu sormadan edemiyor: “Bir kâhin olsaydım, Bin Ladin’in TNT ile ilgili kullandığı bu ürkütücü metafordan daha isabetli bir tahmin çıkarabilir miydim? Bir halkın öfkesinin kanıtı mahiyetinde, tasavvur edebileceğinin 2500 kat ötesinde bir saldırıyla vurulabilecek (ve üstelik sınırları dahilinde bir asrı aşkın bir süredir savaş görmemiş) bir ülke yok muydu gerçekten? Fakat o gece kafam daha basit denklemlerle meşguldü.” Ve Bin Ladin’in neyi kast ettiğini çok sonra bütün dünyayla birlikte anlayacaktır. ABD’nin kurduğu, diğer devlet adamlarının ve dünya medyasının hevesle bağrına bastığı ve sonradan Allah’ı şaşacak olan amentü yani 11 Eylül 2001’in ‘dünyayı ilelebet değiştirdiği’ bir yalandı. Ayrıca Fisk’e göre 11 Eylül’de olanlardan dolayı suçlanacak taraf İsrail değildi. Tertipçiler Araptı, İsrailli değil. Fakat faşist Bush yönetiminin Ortadoğu’da onurlu davranmayı becerememesi, sivillere karşı kullanacağını bildiklerine gelişigüzel füzeler satması, en büyük destekçisi Washington olan yaptırımlar nedeniyle on binlerce Iraklı çocuğun ölümünü zerre kadar umursamaması bütün bunlarla, New York’u cehenneme çeviren Arapları üreten toplum arasında ayrılmaz bir bağ vardı. fkeye rdım. 79 yılı sonra haksızda gücü ı isimve fikullanler Birisnemli ziran ır. Tezinle m gibi sinin arşısınganis melerinDaha aha de siyah kırmızı görühalindiği bir izginlegözden bette n çekilmusibetlma çakten n ‘bir tür. ş ilan ün merikan adin. k ABD Fisk. oysa savaş sivilin ar’daki an bir üslüeki Yae Lübinin yordur) sonu ır. İsrail n ülteciyi din’le opçula06 Lübce İsra ORTADOĞU’DAN BATI’YA “FİSK”ELER Bu eşikte Fisk’in ikinci sınıf Teksas valisi olarak nitelediği Bush lokomotifliğindeki ABD yönetiminin ve Britanya hükümetinin tepkisini bir alçaklık türü olarak daha net görmeye başladığını yazıyor Fisk. Tam bu esnada Kahire’deki Mısır operasına görevlileri taşıyan bir otobüsten, radyodan katliam haberleri verilirken sevinç çığlıkları ve alkışlar yükselmişti. O otobüste olanlardan biri sonradan Fisk’e şunu söyleyecekti: “Amerikalıların bunu hak ettiğine inandığımızdan değildi, hayır. Fakat kendimizi düşünüyorduk. ‘Nasıl olduğunu şimdi onlar da biliyorlar’ diyorduk.” “İki bin yıl önce buranın biraz batısında, yine bu yolun kıyısında, toprak bu kez Roma lejyonlarının adımlarıyla sarsılırken kenti nferana olan ve i’ kıamını yüzden listinlizr. ? 1137 oturuyor olacaktık. Bugünse Amerikan İmparatorluğu’nda yaşıyoruz. Evet, bu savaş petrolle ilgili. Hile, kibir ve yalanlar üzerine kurulu. Fakat neomuhafazakâr fanteziler peşinde, kuşkusuz muazzam bir ölçekte güç gösterme arzusuyla da ilgili bu” sözlerini insanlık namına utançla ve hepimiz adına da sarf ediyor Robert Fisk. Sonraki süreçte Bush’un Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkıntıları üzerinde inşa ettiği yeni Amerika’nın doğasını abc’siyle nasıl idrak ettiklerini ayrıntılıyor derken. Öyle ki 11 Eylül’de tüm ölenlerin kanları ve ruhlarıyla beslenecek olan vahşi, hukuksuz bir dünyaydı bu. Başlarına çuval geçirilen esirler zincirlenip uyuşturuluyordu. Ardından dünyanın ıssız bir köşesine götürülüyorlardı; burada infaz edilebilirlerdi, burada insan hakları askıya alınmıştı. “Biz gazeteciler bu projedeki suç ortaklarıydık” demesi de diğer bir önemli ve cesur tespiti. Bir Fox News Kanalı’nın başkanı Roger Ailes misal... Bush’a şahsi tavsiyesinde, Amerika’ya saldıranlara karşı ‘mümkün olan en sert önlemleri’ almasını söylememiş miydi? Aldılar da... Hem de ne biçim! Mesela Felluce’de Amerikalı inzibatlardan birinin, arama operasyonu iptal edildiğinde kendisine dönerek “Üçüncü Piyade Birliği, burayı hallaç pamuğu gibi atmak için yarın geliyor” demesini ve sonrasında tanık olduklarını asla unutamayacak Fisk. Bağdat’ın doğusuna uzanan otoyolda, kente doğru ilerleyen Amerikan zırhlılarını gördüğü o anları da. Hepsi yine oradaydı işte, Bradley’ler, Abrams’lar, Humvee’ler, taşıyıcılar ve kamyonlar… Askerler araçların zırhlarının ve top namlularının üzerine isimlerini yazmışlardı. “Silahlı Karşılık” yazıyordu birinde, yanında da bir tank mermisinin üzerine ata biner gibi oturmuş çıplak bir kızın resmi vardı. Bir diğerinde “Başka Dayak İsteyen?” yazılıydı. “Ölümcül Anma” ve “Son Sözünü Söyle”den sonra şu inanılmaz ifade göze çarpıyordu: “Tacizci Baba” ve yanında da bir Hıristiyan haçı. Felluce’deki genç bir adamın Fisk’e sözleri de “düşman nasıl yaratılır” sorusunun yanıtı gibi: “Silahlı adamların ailemin evine gelmişti ve bizden yeni bir direniş hareketine katılmamızı istemişti. Kabul etmemiştik. Ama şimdi tekrar gelirlerse ne derim bilmiyorum.” Öte yandan kitabında Ortadoğu’nun bütün modern tarihinin, ezilmiş, aşağılanmış bir halkı temsil ettiğini iddia edenlerce bütünüyle silindiğini belirten Fisk, bunu şu başlıklarla örnekleyerek veriyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması, Balfour Deklarasyonu, Arabistanlı Lawrence’ın yalanları, Arap isyanı, İsrail devletinin kurulması, İsrail’in Arap topraklarındaki acımasız işgalinin 34 yılı boyu yaşanan dört Arapİsrail savaşı.” Robert Fisk’e göre sonunda, trajedimizin daima mazimizde yattığını kabul etmek zorundayız, atalarımızın çılgınlıkları ve aptallıklarıyla yaşamak ve bundan dolayı acı çekmek zorundayız; tıpkı onların da kendi zamanlarında çektiği acılar gibi ve tıpkı bizim de, kibrimiz ve gösterişimizle, kendi çocuklarımızın acı çekmesini garanti ettiğimiz gibi. Son tahlilde “Tarihi nasıl düzelteceğiz, mesele bu” diyor usta gazeteci. İşte o yüzden bu kitabı yazarken, babası Asteğmen Bill Fisk ve Kraliyet Liverpool Alayı 12. Tabur’dan silah arkadaşlarının, 11 Kasım 1918 akşamı Somme üzerindeki küçük Fransız köyü Louvencourt’a uygun adım girerken yankılanan ayak seslerini tekrar tekrar, acı duyarak ve rüya gibi bir gerçeklik halinde işitip durduğunu ifade ederek bitiriyor Büyük Medeniyet Savaşı: Ortadoğu’nun Fethi kitabını. ? [email protected] Büyük Medeniyet Savaşı: Ortadoğu’nun Fethi/ Robert Fisk/ Çeviren: Murat Uyurkulak/ İthaki Yayınları/ 936s. 1 ARALIK 2011 ? SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1137
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle