Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D imdiki Türk Dil Kurumu’nun ileriye yönelik ne gibi çalışmalar yapması gerektiği üzerine görüşlerimi belirtirken özellikle hekimlik diliyle ilgili çalışmalara öncelik verilmesini de istemiştim (Cumhuriyet KİTAP, Şimdiki Türk Dil Kurumu, 24 Haziran 2010). Çünkü hekimlik geniş alanlara yayılan, belli bir uzmanlık dalında bile nice yan dallarla çalışmasını genişleten, giderek daha karmaşık durumlara yol açan bir bilimdir. Hekimliğe sanat gözüyle de bakanlar vardır ama, bunu, uygulamada gözetilen incelik diye yorumlamakla yetinmeli. Hekimhasta ilişkisindeki dengeyi önemsemek diye yorumlamalı. İlaçların özelliklerini, kullanılmasını anlatan belgeler hekimlerin bile kolay anlayamadıkları bir dille yazılmıştır. Hastalar nasıl anlasın? Kaldı ki yeni oluşan yan uzmanlık dallarını anlamak için hekimlik terimleriyle ilgili çalışmalara süreklilik kazandırmak gerekecektir. eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Genişleyen tıp alanları ile hekimlik dili üzerine Nasıl bir hekim olmak gerektiğini Dr. Orhan Girgin şöyle anlatıyor: “Çağdaş kıyafetli, Sosyal yönden geniş ufuklu, Günlük yaşamı Disiplinli, Okumayı seven, Gördüğünü öğrenen, Öğrendiğini unutmayan, Yaptığını bilen, El becerisi olan, Yorulsa da belli etmeyen, Araştırmacı, Çok sabırlı, Meslektaşlarına saygılı, Hocalarına her zaman sevgi ve saygı dolu, Bilgi birikimi fazla, Konuşması düzgün, Hastalarına karşı adil, Hasta yakınına dengeli, Adabı muaşeret kaidelerini bilen, Güncel gelişmelere ayak uyduran, Tabii ki çok çalışkan ve çok çalışkan, Yeniliklere açık, Sevecen ve güler yüzlü.” SİNDİRİM HASTALIKLARI TEMEL KILAVUZU Kendini böyle bir kişilik içinde geliştirebilen kaç hekim vardır? Kısaca iyi hekim, iyi insan olmalıdır. Çıkar gözetmek için gereksiz cerrahi girişimde bulunmak, hastayı boşuna oyalamak iyi hekimlik ilkesiyle bağdaşmaz. Dr. Leziz Onaran anılarını “Yaşamak Sorumluluktur” adıyla kitaplaştırmıştı. Demek ki iyi hekim olmak için o sorumluluğu duymak gerekecek. Ne var ki Hipokrat andından bu yana hekimlik töresi çok yara aldı. Artık o bilge hekimlere tarihsel bir varlık gözüyle bakılıyor. Dr. Leziz Onaran’la uzun yıllar Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’nde birlikte çalışan Dr. Nidai Sulhi Atmaca’yı yakından tanırım. Hekimlik dilinin Türkçeleştirilmesi için gösterdiği çabayı da yakından bilirim. “Sindirim Hastalıkları Temel Kılavuzu” bu çalışmanın somut bir kanıtı. Her ne kadar kendi uzmanlık alanı olsa da, sindirim hastalıklarını bir başına Türkçeleştirmeye girişmesi üstesinden kolay kalkılmayacak bir çalışmadır. Ne var ki tıp eğitimi iyi anlaşılsın diye yapılan bir çalışma anlaşılmaz, zorlamalı bir terim çıkmazına sokulursa yarar sağlamaz. “Sindirim Hastalıkları Temel Kılavuzu” Dr. Nidia Sulhi Atmaca’nın kendi olanaklarıyla yayımladığı bir temel kitap. Gene de bu alanda önerilen yeni terimlerin dilbilimcilerin denetiminden geçmesi gerekir. Dr. Nidai Sulhi Atmaca kimi alıştığımız terimlere yeni karşılıklar aramış. Örnekse, komplikasyon yerine “karışım” terimi yerleşmişti. Atmaca’nın “karışıntı” demesi yadırganabilir. İç hastalıkları anabilim dalından ayrılıp bir yan dal olarak gelişme gösteren “Sindirim Hastalıkları” iç hastalıklarının en geniş alanıdır. Dr. Nidai Sulhi Atmaca ağızdan, dışkılama ağzına kadar bütün sindirim yolu hastalıklarını anlatmakla yetinmemiş, karaciğer ile pankreas hastalıklarına da yer vermiş. Bu geniş alanla ilgili terimlere Türkçe karşılıklar araması bir kişinin üstesinden gelemeyeceği önemli bir çalışmadır. Üstelik zorlamalı karşılıklara alışmak kolay değildir. Öyle ortak terimler var ki önceki çalışmalardan yararlanılması doğal sayılır. Bir yandan sindirim hastalıklarıyla iyileştirme yöntemlerini öğrenirken, bir yandan da bütün yabancı terimlere önerilen Türkçe karşılıklarla önemli bir çalışmanın karşısında buluyoruz kendimizi. Gene de bu çalışmaya bir deneme gözüyle bakmak gerekir. Tıp öğrencilerine sindirim hastalıklarıyla ilgili bilgiler verilirken, onları Türkçe terimlere alıştırmak denemesi. Kuşkusuz Dr. Nidai Sulhi Atmaca kendi alanının usta bir hekimidir. Terimlerin Türkçe karşılığını ararken tanımları da önemseyen bir çalışmaya girişmiştir. Böylece “tıp eğitimini kolaylaştıran, Türkçeleştirilmiş özgün bir yapıt” ortaya koymuştur. Kimi zaman sözcükten, kimi zaman tanımdan yola çıkarak terim oluşturmak yeterli olmayabilir. Terim oluşturma yöntemleriyle yeni terimleri Türkçenin yapısına alıştırmak gerekecektir. Böyle bir alıştırma yapılmazsa yama gibi duran terimler benimsenmez. “Sindirim Hastalıkları Temel Kılavuzu” kitabının sonunda Latinceden geçen hekimlik terimlerinin Türkçelerini gösteren geniş bir sözlük var. İçinde dilbilimle uğraşan hekimlerin de bulunduğu bir kurul bu terimleri incelemeli, “Sindirim Hastalıkları”nı daha anlaşılır bir anlatıma kavuşturabilmeli. GELİŞEN BİLİMİN GERİSİNDE KALAN DİL Şimdiki Türk Dil Kurumu’nun terim çalışmalarına da önem vermesini anlatırken öncelikle Tıp Dili Terimleri’nin tamamlatılması gerektiğini anımsatmıştım. İşte Dr. Nidai Sulhi Atmaca böyle bir ön çalışmayla zorlu bir işin üstesinden gelmeye çalışmıştır. Dr. Nidai Sulhi Atmaca kuşkusuz daha önceki çalışmalardan, özellikle Dr. Süreyya İlker’in “İlker Tıp Terimleri Sözlüğü”nden de yararlanmıştır. Terim oluştururken halk diline yerleşen sözler de kullanılmıştır. Örnekse bölge ağızlarında mideye “kursak”, pankreasa “uykuluk” denir. Bunları kullanarak da terim yapma yoluna gidilmiştir. Dr. Nidai Sulhi Atmaca bu alandaki öncülerden biri. Kendi alanında derinleşerek yeni terimler saptamak daha gerçekçi bir yaklaşım olabilir. Kuşkusuz Latincesine alışan hekimler için bile Türkçe bir terim, ne kadar uygun olursa olsun, yadırganabilir. Önce şu temel görüşü benimseyelim. Hekimliği kendi dilinin terimleriyle öğrenen bir öğrenci daha köklü bilgiler edinir. Anlamını tam bilmediği sözlerle “lügat paralamaz”. Yabacı terimlerle konuşmayı alışkanlık haline getiren bir hekim, bilgiçlik taslasa bile, o konunun ustaları karşısında gülünç duruma düşebilir. Hekimlik yan dallarla derinleşiyor. Yeni tanı yöntemleri gelişiyor. İyileştirmede de değişik uygulamalar deneniyor. Ama dilimiz bu yeniliklere yetişemiyor. O zaman bu yenilikleri kavramak da kolay olmuyor. Hekimlik dilinin Türkçeleşmesine emek vermeyi “dilde ırkçılık” olarak düşünürsek tıp biliminde geri kalırız. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Ş Şimdiki Türk Dil Kurumu’nun ileriye yönelik çalışmalarına değindiğim yazım üzerine hekim arkadaşlarım bazı çalışmalarını gönderdiler. Bunların ikisi üzerinde özellikle durmak istiyorum. Biri Dr. Orhan Girgin’in yazdığı “Türk Ortopedi ve Travmatoloji Tarihi”, öteki Dr. Nidai Sulhi Atmaca’nın yazdığı “Sindirim Hastalıkları Temel Kılavuzu”. Dr. Orhan Girgin ile Dr. Nidai Sulhi Atmaca’yı yakından tanırım. İkisi de meslek çalışmalarında başarıya ulaşmış, üstün nitelikleri olan hekimlerdir. Ben Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde cerrahi uzmanlığına çalışırken Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’ni kuran Dr. Rıdvan Ege ile yakınlık kurmuştum. O, içtenliğiyle, çalışkanlığıyla özel bir hekimdi. Beni hep yakınında görmek istemişti. Cerrahi uzmanlığımı bitirince “Gülhane Suni Aza Laboratuvarı”nın başına getirmeye çalıştı. Olmadı. Askerlikten zorunlu hizmetimi tamamladıktan sonra Ankara Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’ne almak istedi. Olmadı. O olmazların öyküsü uzundur. Benim Cerrahi mesleğimde “Sindirim Hastalıkları Cerrahisi”nde derinleşmek varmış. TÜRK ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ TARİHİ Ortopedi ile travmatolojinin Türkiye’deki serüvenini anlatan Dr. Orhan Girgin, tarihsel gelişmelerden yola çıkarak bütün sağlık kuruluşlarında, tıp fakültelerinde bu hekimlik dalının nasıl oluştuğunu, kimlerin yetiştiğini, ne gibi değişimler gösterdiğini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. (TÜRK ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ TARİHİ, TOTBİD ve TOTEK Yayınları, 2009). Ayrıca ortopedi ile yan dallarının gelişmesine destek olan, bilimsel toplantıların düzenlenmesini sağlayan derneklerden de söz açılıyor. Dr. Orhan Girgin’in kitabının basılmasını sağlayan TOTBİD (Türkiye Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği) ile TOTEK (Türkiye Ortopedi ve Travmatoloji Eğitim Konseyi)’dir. Ortopedi terimini 1741’de ilk kullanan Dr. Nicholas Andry aynı zamanda ressamdı. Düzgün bir desteğe bağlanmış, eğri bir genç ağacı çizerek, bu “destekli ağaç”ı, ortopedinin simgesi olarak göstermiştir. Böylece ortopedi terimi “çocuklarda vücut biçim bozukluklarını düzeltme ve önleme sanatı” diye açıklanmıştı. Bütün bu bilim alanları önceleri genel cerrahinin sıkıdüzeni içinde yer almıştı. O zamanlar “Ortopedi ve Çocuk Cerrahisi” diye anılırdı. Ama hareket, destek organları yalnız doğumsal, edinsel hastalıklara uğramıyor. Çeşitli nedenlerle de yaralanıyor. Bu yaralanmalar yaygınlık kazandığı için “ortopedi ile travmatoloji” bir bütün oluşturuyor. Bu alanda herhangi bir organ üzerinde uzmanlaşma önem kazandığı için; el, diz, omurga gibi organlarda ustalaşan hekimler yetişiyor. Bu organlarla ilgili hastalıklar özel bir dal haline getiriliyor. Bu dallarla ilgili dernekler de kuruluyor. Bütün bu ayrıntılar yeni terimlerin oluşmasına yol açıyor. Ama Dr. Orhan Girgin bu geniş hekimlik alanının tarihsel geçmişini, Türkiye’deki durumunu anlatmakla yetiniyor. Dr. Rıdvan Ege’yi “Yeni Bir Önder” olarak nitelerken “Türkiye’de Ortopedi ve Travmatoloji adı ile ilk klinik, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde kurulmuştur” diyerek bu alandaki emeklerini anımsatıyor. Gülhane’de genel cerrahiden sonra, ortopediye geçen arkadaşlarım arasında, o bilge kişiliğiyle Ömer Şarlak’ı anımsıyorum: Mesleğinde yükselirken kişiliğini de geliştirmesini bilen Ömer Şarlak’ı... Bu mesleği iyi bilmek yetmez. Yaşama yolunu açmak için kişiliğini de geliştiren bir hekim olmak gerekir. Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1065