Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bakan Atilla Koç, ne kadar “Bir kültür politikamız yok” dese de Kültür Bakanlığı’nın “muhafazakâr” bir kültür politikası olduğunu ve bu politikanın bakanlık icraatlarında uygulandığını, her vatandaşa aynı mesafede durulmadığını, kendi siyasi görüşündekilere çok yakın olduğunu görüyoruz. Bu anlayış bakanlık icraatında eşdost kayırmacılığı, yandaşlarını kollama kuşkusu doğuruyor. Metin CELAL Okuduğum Kitaplar D evlet, dolayısıyla bakanlar, bakanlıklar, tüm vatandaşlarına aynı mesafede olmalıdır. Hele Kültür Bakanlığı gibi devletin temel kültür anlayışını belirleyen, yürüten bir konumdaysanız bu aynı mesafede olma koşulu daha da önemlidir. Bakan Atilla Koç, ne kadar “Bir kültür politikamız yok” dese de Kültür Bakanlığı’nın “muhafazakar” bir kültür politikası olduğunu ve bu politikanın bakanlık icraatlarında uygulandığını, her vatandaşa aynı mesafede durulmadığını, kendi siyasi görüşündekilere çok yakın olduğunu görüyoruz. Bu anlayış bakanlık icraatında eşdost kayırmacılığı, yandaşlarını kollama kuşkusu doğuruyor. “Kültür Bakanlığı’nda Ali Dibo mu var?” (16.11.06) başlıklı yazımda gerek DÖSİM mağazalarında gördüğümüz manzara, gerekse kütüphanelere kitap alımlarıyla ilgili çıkan söylentiler ve İslamcı dağıtım şirketleriyle bağlantı iddiaları, bu tanımlamalar içinde değerlendirilebilecek bir görünümde demiştim. Konu o günlerde TBMM’de yapılan Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçe görüşmelerinde de CHP milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilmiş ve Kültür Bakanı Atilla Koç, bu iddiaları ilk defa duyduğunu, gerekli araştırmayı yapıp milletvekilimize sorduğu sorulara yazılı olarak cevap vereceğini söylemiş. “Yolsuzluklara damardan girdiğini” söyleyen Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu bir hükümete bağlı bir bakan olarak Atilla Koç damara öyle bir girmiş olmalı ki, hâlâ bu soruya cevap vermedi. Cevap vermek bir yana, uygulamada da herhangi bir değişiklik olmadı. 100 Temel Eser rezaletine konu olan kitapların büyük bir bölümü DÖSİM mağazalarında satılmaya devam ediyor. DÖSİM mağazalarının yaklaşık yüzde 80’i iktidar yandaşı yayınevlerine ayrılmış. DÖSİM mağazalarını dolduran bu kitapların yayıncılık sektöründe “İslamcı” olarak tanınan ve dağıtımına aracılık ettiği kitapları dini açıdan denetleyerek seçmesiyle ünlü bir dağıtım şirketinden alındığı söyleniyor. Bir anlamda dağıtımcı şirketin kitapçı dükkânı haline getirilmiş mağazalar. Kültür Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş beş kuruş alınmadan özelleşivermiş. Her edebi, siyasi, dini anlayışa aynı mesafede olması gereken bakanlık, siyasi bir tercih yapmış. Kendine yakın gördükleri yazarların ve yayınevlerinin kitaplarına yer vermiş. Benzer bir olay da kütüphanelerde yaşanmaya devam ediyor. Kültür Bakanlığı yetkilileri kütüphaneler aracılığıyla kitap satın alınması için 2006 yılında 637 kütüphaneye yollanan 1.493.000 YTL ile hangi kitapların satın alındığını söyleyemiyorlar ya da Kültür Bakanlığı ser veriyor bilgi vermiyor söylemek istemiyorlar. Bilgi Edinme Yasası’nın verdiği hakla sorduğunuzda, “Yerinden yapılan kitap alımlarıyla ilgili detaylı bilgiler, illerin İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri’nden temin edilebilir” diyorlar (19.02.07 tarihli yazı). Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, bu paraları yolladığı il kültür müdürlüklerine, bizzat kendisine bağlı olarak çalışan Halk Kütüphanelerine “yolladığımız paralarla hangi kitapları aldınız” diye sormamış, bir liste istememiş. Alınan kitapların yönetmeliğe, yasalara uygun olup olmadığını, bir halk kütüphanesinde okura sunulabilecek nitelikte olup olmadığını merak etmemiş. Merak ettikleri tek şey var, bu para ile kaç adet kitap satın alındığı. Çünkü geçen yıl kütüphanelere yeterince kitap alınmıyor eleştirisi üzerine, “Biz ihtiyaca göre kitap alıyoruz, bu ucuz da olabilir pahalı da. Biz devletin sırtına yüklenmiş kamburları temizlemeye çalışıyoruz. Ben ödenekle ıvır zıvır kitap da alabilirdim, sayı da çok gözükürdü” (Radikal, 01.04.06) derken, bu yıl “bakın ne kadar çok kitap satın aldık” diye övünmeye karar vermişler. Aldıkları kitapların ıvır zıvır olup olmadığına aldırmamışlar. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ahmet Arı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kitap ve kütüphane materyali satın almak için ayırdığı bütçenin üçte ikisini kitap alımında kullandıklarını, 2006 yılında 576 bin 500 adet kitap aldıklarını söylüyor (Yeni Şafak. 08.04.2007). Ama bu kitapların niteliklerini bilmiyor, bildiremiyor! Kütüphanelerde çok kitap olması onlar için yeterli, nitelik önemli değil! Bu nedenle hangi kitapları aldınız diye sormuyorlar, kaç tane kitap alındığını bilmek onlara yetiyor. Devletin belgelenemeyen harcamaları olması çok ilginç. Belki de bir ilk. Harcama var, ama belgesi yok! Pek inandırıcı değil! BİLGİ EDİNME YASAL HAK MI? “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” ile verilen hakkı kullanarak 3 Nisan’da elektronik posta ile 81 İl Kültür Müdürlüğüne şu soruyu soruyorum; “2006 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca, ilinize ‘yerinden kitap alımını sağlamak amacıyla’ kaç lira ödenek yollanmıştır? Bu ödenekle hangi kitaplar ve süreli yayınlar satın alınmıştır, detaylı listesini yollar mısınız (yazar adı, kitap adı, yayınevi adı, adet)?” Hiçbir müdürlük bu soruya cevap veremiyor! Muğla Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden şöyle bir cevap geliyor; “2006 yılında 21.000YTL (21 Milyar) ödenek gelmiş olup bunun 902 milyon kısmıyla 630 adet kitap alınmış, kalan kısmı ilçelere gönderilmiştir.” Kütahya’dan da şu cevap geliyor;”2006 yılında Bakanlığımız Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünce 23.848,28 YTL kitap alımını sağlamak amacıyla ödenek gönderilmiş olup üniversite öğrencilerine dönük kaynak kitaplar, güncel romanlar ve MEB tavsiyeli 100 temel eserden alınarak ilçeler dahil kütüphanelere dağıtımı yapılmıştır.” Kitap listeleri yok! Birkaç ilden de başvurumun alındığı bildiriliyor ama Bilgi Edinme Yasası’nın 11. maddesinde “Kurum ve kuruluşlar, başvuru üzerine istenen bilgi veya belgeye erişimi on beş işgünü içinde sağlarlar” denmesine rağmen herhangi bir cevap vermiyorlar. İl kültür müdürlükleri yaptıklarının Bilgi Edinme Yasası’na aykırı olduğunu bilmelerine rağmen sessiz kalmayı, ser verip bilgi vermemeyi tercih ediyorlar. Listesi verilebilen sadece merkezi alım bölümü. Bu bölümden gelen kokular da hiç iç açı değil. Kütüphanelere kitap alımında aracılık yapanlar olduğunu, bunların kitap alım bedeli üzerinden belli bir yüzde alarak istedikleri yayıncının kitaplarının kütüphanelere alınmasını sağladıkları yaygın bir iddia. Bizzat Kültür Bakanı Atilla Koç’a da söylenmiş. Unutmayı tercih etmiş. İddialar, TBMM’de bütçe görüşmelerinde tekrar gündeme getirilmesine rağmen bakanlık konuyu araştırmıyor. Herhalde altında ne çıkacağını bildikleri için araştırmak istemiyorlar. Söylentiler bu kurulda görev alan bürokratları töhmet altında bırakıyor ve nedense bakanlık söylentileri soruşturmak, bürokratlarını töhmet altında kalmaktan kurtarmak gereği duymuyor. Evet, neden acaba? Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayın Seçme Yönetmeliği 5. Maddesi “Kurul, Kültür ve Turizm Bakanı ya da görevlendireceği müsteşar veya müsteşar yardımcısı başkanlığında, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü, ilgili genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Müdürü olmak üzere beş kişiden oluşur” diyor. Yani tamamen önemli bürokratlardan oluşan bir kurul. Bu kurul, yönetmelik gereği yayıncılardan ve yazarlardan gelen başvuruları değerlendirdiği gibi, kendisi de kütüphanelerin ihtiyaçlarını dikkate alarak kitap seçip satın alabiliyor. Kurulun bir de yönetmelikle belirlenmiş “Yayın seçme ölçütleri” var. İlk ölçüt de “Anayasada belirtilen temel ilkelere, kanunlara, genel ahlaka ve uluslararası anlaşmalara aykırı olmamak.” Kurulun satın alınmasına karar verdiği kitaplarda bu ölçütleri kullanıyor mu? Kütüphanelere “Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği 100 Temel Eseri alıyoruz” bahanesi ile çevirilerinde İslami ideolojiye uygun olarak çarpıtmalar yapılmasının yanında özellikle deyimler sözlüklerinde, bilmece ve tekerleme kitaplarında argo ve küfür kullanıldığı için günlerce gazetelerde ve televizyonlarda afişe edilen kitaplar satın alınıyor mu? Kurul, yönetmeliğin “Siyasi amaçlı ve propagandaya yönelik olmayan”, “genel ahlaka aykırı olmayan” yayınlar satın alınır ilkesini dikkate alıyor mu? “Çeviri korsanlığı” olarak nitelenen çalma çırpma çevirilerden sahte çevirmenlerin isimleriyle basılan Dünya Klasikleri’nin de alınmasında sakınca görülmüyor mu? Bizzat Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na uygunluk zorunluluğu yönetmelik kapsamına girmesine rağmen kurul için önemli değil mi? Yazarından, çevirmeninden izin alınmadan, telif hakkı ödemeden basılan kitaplar Yayın Seçme Kurulu’ndan kabul görüyor mu? 3.776.040 YTL (yani üç trilyon yedi yüz altmış altı milyar kırk lira) harcanırken, kanunlar, yönetmelikler göz önüne alınmıyor mu? Merkezden alımlarda bile böyle davranılabiliyorsa büyük bir sır halinde gizlenen taşradan alımlarda paralar hangi kitaplara harcanıyor? Siyasi yandaşların yayınladığı kitaplara mı? İslami propaganda amacıyla yapılan yayınlara mı? Korsan yayınlara mı? Nereye? ? KİTAP SAYI 901 SAYFA 6 CUMHURİYET