08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... “Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları” şifresiyle Aytunç Erkin’in Kaynak’tan, Merdan Yanardağ’ın SiyahBeyaz’dan kitapları yayımlandı. Bu konuda Ergun Poyraz da ciddi çalışmalar ortaya koydu. Son olarak da Nurettin Veren’in kitabı, “Kuşatma” gündeme geldi. Ancak, Prof. Işıklı’nın bu konudaki çalışması, kitabın adından da anlaşılacağı gibi konunun farklı bir boyutuna da gönderme yapmaktadır. Maalesef, bazı siyaset adamları ve kalemiyle topluma yol göstermesi beklenen kanaat önderleri de ‘laik’ konumlarına karşın Fethullah Hoca ile yakınlaşmakta beis görmemektedirler. Bunu yaparken de hareket noktaları, ‘dindar yurttaşlara’ yakın olabilmek kaygısıdır. Oysa, Fethullah Gülen Grubu, yıllarca sol partileri ‘cehennem partisi’, laik unsurları, yazar ve düşünürleriyse tehlikeli mahluklar olarak niteleyegelmiştir. En önemli özelliği takıyyecilik olan bu grubun atına binmek, aslında ABD’nin atına binmektir. Çünkü, Fethullah Hoca, ABD’yi “dünya gemsinin kaptanı” olarak görmekte ve ona hizmet etekte sakınca görmemektedir. Şimdi de, ABD’nin BOP senaryosunda rol oynamakta ve yaklaşık 10 yıldır ABD’deki kendisine tahsis edilen çiftlikte küresel güçlerin senaryolarına hizmet etmektedir. ‘Ilımlı İşgal ve Ilımlı İslam’ pozisyonu, ABD tarafından, bu grup üzerinden ülkemize dayatılmaktadır. Atatürk’e hakaret eden ve onu ‘deccal’ olarak gören ve gösterenlere bazı laik unsurların saygı göstermesi, eğer ahmaklık değilse, gafletten başka bir şey değildir. “HOCAEFENDİ”NİN ROLÜ... Prof. Işıklı, kitabın 7. baskısına yazdığı önsözde, Fethullah Gülen Grubu’nun ABD’nin küresel senaryolardaki rolüne ilişkin saptamalarını da paylaşmaktadır: “Ülkemizde bir yığın sapkın tarikatın boy göstermesi, şeytanla konuştuğunu, cinlere hükmetme yeteneğine sahip olduğunu ve peygamberden mesaj aldığını iddia eden bir ‘hocaefendi’nin bu kadar ilgi görmesi de işaret ettiğimiz genel eğilimin bize özgü tezahürleri olarak karşımıza çıkmaktadır. ‘Hocaefendi’ bu alanda yalnız değildir. Daha önce, yeni bir Haçlı Seferi başlattığını ilan etmiş olan W. Bush da ikinci deProf. Alpaslan Işıklı ? Muzaffer Ayhan KARA “S aid Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları”nın ilk baskısı 1998’de Mülkiyeliler Birliği’nce gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz ay, kitap, Hasat Yayınları arasından 7. baskısıyla okurla yeniden buluştu. Prof. Alpaslan Işıklı’nın bu önemli çalışması, Nurculuğun günümüzdeki en etkin kolu olan ve artık ABD’nin ‘Truva Atı’ olduğu iyice açığa çıkan Gülen Cemaati’ni gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. Son dönemde, Fethullah Gülen’in sağ kolu durumundayken cemaatten ayrılan Nurettin Veren’le yapılan konuşmalar üzerinden, konu hakkında bir dizi kitap yayımlandı. Hikmet Çetinkaya’nın bu konudaki çalışmaları önde geliyor. Daha sonra, Veren’le yapılan konuşmaların de fa göreve seçilmesi münasebetiyle yaptığı konuşmada kendisine ‘yıldızların ötesinden’ bir talimat geldiğini ilan etmişti. Bush’un baş destekçisi olduğunu her zaman göstermiş olan Blair, bu konuda da gecikmemiştir. Blair, 5 Mart 2006 tarihinde ITV’de yayımlanan söyleşisinde, Irak konusundaki kararında Hıristiyanlık bilincinin ve inancının etkili olduğunu ifade etmiştir. W. Bush bununla da yetinmemiş, Tanrı ile konuştuğunu açıklamıştır. Chavez ise Bush’un konuştuğunu söylediği varlığın Tanrı değil Şeytan olduğunu Birleşmiş Milletler kürsüsünden yaptığı konuşmayla ilan etmiş bulunuyor. Elinizdeki kitapçık, küresel boyutlarda çılgınlık düzeyine varmış olan akıldışı akımların ülkemizdeki en önemli izdüşümünü oluşturan bir topluluğun önde gelen isimleri üzerinde yoğunlaşmış bulunuyor. Ülkemizde karşı karşıya bulunduğumuz bu oluşum, asla, din istismarı yoluyla insanları insanları çeşitli biçimlerde sömürenlerin bireysel ölçekteki kurnazlıklarının bilinen örneklerinden birisi olarak görülemez. Küresel boyutlu bir büyük plan karşısında Cumhuriyetimizin en temel değerlerinin yeniden sorgulanması aşamasında bulunuyoruz.” Fethullah Gülen Grubu’nun ABD’nin ve yedeğindeki İngiltere’nin küresel senaryolarında aldığı rolü anlamayanlara, anlamaları için bir fırsat sunmaktadır bu kitap... ? “Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları”/ Prof. Alpaslan Işıklı/ Hasat Yay./ Nisan 2007/ 112 s. ranlıktan çıkılabilir miydi? Bu ışığı yayanlardan biri de kitapları ateşe atılan Pico della Mirandola’dır. İleride modern hümanizm akımına dönüşecek olguyu özgürlük kavramına dayandıran, İnsanın yazgısından sorumlu olduğunu, Yaradan’ın varlıklar hiyerarşisinde ona kesin bir yer vermediğini, bu yüzden insanın isterse melek olur isterse şeytan olabileceğini belirten kişi... Pico della Mirandola Bologna’da kilise hukuku öğrenimi görmüş bir hümanisttir. Floransa Platoncular Akademisi’nin toplantılarına düzenli olarak katılır. Marsilio Ficino ve Lorenzo dei Medici’nin dostudur. “İnsanın Özsaygısı Üzerine Söylev” adlı kitabın yazarı olan Mirandola bir özgürlük kuramcısıdır. Mirandola özgür bir beyin taşır ve Dominikenleri kara cübbelerini giymeyi reddeder. O “yükseklerde uçan bir hümanisttir”. Kitapların yakılmasına, antikçağın ve İtalya Rönesans’ının ilk dönemine ait hazinelerinin yok edilmesine, kadınlara baskı yapılmasına, Boticelli’nin taslaklarının yanıp kül olmasına sessiz kalmaz. “Evet, 1 Kasım 1494 tarihinin bu sabahında, kartal profilli keşiş büyük bir darbe indirmiş, ağzından çıkan yıldırımlar şehrin üzerine yağmıştı. Günahlarının ağırlığı altında ezilen Floransa kendi kendini kırbaçlıyor, kahinin sövgüleri karşısında boyun eğip iki büklüm oluyor, antik kardeşleri Sodom ve Gomorra gibi, göğün ateşiyle yanıp kül olmayı bekliyordu. Ve inananlar kalabalığı, karmaşık bir halde kapıya doğru akıyordu.” (s. 101) Kitaplar yakılırken atılan sloganlar din farkı gözetmeksizin yüzyıllar boyu yinelenen bir söylemdir; “Dinsizlere ölüm”. Kitap sayfa sayfa ateşe atılırken “bu sayfa da senin için Lorenzo” çığlığı duyulur. Anılan kişi Medici ailesinin bireylerinden biridir. Ona yönelik tepkiler ailenin Rönesans hareketine verdiği büyük destekten kaynaklanır. Anımsanacaktır: Medici ailesi Eflatun Akademisi’ni kurdukları gibi sanatın koruyucusu olmuşlar ve Floransa’yı hümanizmin başkenti konumuna getirmişlerdir. Ailenin bir özelliği de bütün bilginler toplantısına bizzat katıldıkları nokta ve antikçağ kültürüne olan ilgileridir. Nitekim Lorenzo’nun büyük babası Sinyor Cosimo “Poimandres”in Yunanca baskısının 14 ciltlik bölümü kendisine sunulduğunda göklere uçmuş ve hemen, 15. cildi İskenderiye kütüphanesiyle birlikte yanan kitabın geri kalan bölümünün Latinceye çevrilmesi için Lorenzo’nun hocası Marsilio Ficino’yu görevlendirmiştir. Söz konusu kitap, “Tanrı Thot’un müridi, antik Mısır kâhini, üç kez büyük yani Trismegistos Hermes’e” ait görkemli bir yapıttır. (s. 72) Pico, San Marco’ya gidip Savonarola’yı bulmaya karar verir. Onun yaydığı “nifak kıvılcımlarını” söndürecek bir yol arar. “Ona hatasını göstermek / Ona yalvarmak / Onu sevmek / Ve belki Floransa’yı kurtarmak” (s. 125) özelliklerini taşıyan bir yol.. Ama bu geçmişte olduğu gibi basit bir söz düellosu olmayacaktı. Bu kez bir ölüm kalım mücadelesi verilecekti. Nitekim kitabın yazarı da Savonarola’nın kendi saflarına katamadığı Mirandola’yı zehirlettiğini düşünmektedir. (s. 579) “KİTAPLARI YAKANLAR, İNSANLARI DA YAKARLAR” Kitabın baş kısmında yer alan Heinrich Heine’nin “Kitapları yakanlar er ya da geç insanları da yakarlar” sözü ülke miz açısından ne kadar doğru.. Rönesans ve özellikle hümanizm hareketi AvKİTAP SAYI Her Şeyi Bilen Adam laşmasına neden olmuştur. Hümanistlerin sağladığı bu görkemli ışık, bu düşünce aydınlığı matbaanın da büyük katkıları ile Hıristiyanlık dininde “reform” diye adlandırılacak yenilikleri gerçekleştirmiştir. Şimdiye kadar dinsel alanın, yaşamın her boyutunda göze çarpması yaklaşımı engellenmiş bilim ve sanat bu çemberin dışına çıkmayı başarmıştır. Catherine David “Her Şeyi Bilen Adam” adlı yapıtında bu görkemli hareketin, bu ışıklı eylemin öyküsünü anlatır. Her ne kadar kitap Rönesans’ın özgürlük bilgesi, hümanist akımın öncüsü konumundaki Pico della Mirandola’nın yaşam öyküsünü yansıtma izlenimini veriyorsa da Rönesans’ın “düşünsel panoraması”nın sergilendiğini söylemek daha doğru olur. PİCO DELLA MİRANDOLA “Vanitas Vanitatum. Felsefeye ölüm! Kibirin yazdırdığı bu kitap harlı alevlerle kül olsun. Ahlak bozucu yazıları dumanlara karışıp uçup gitsin. Ve sen Pico della Mirandola, benim sahte dostum, efendilerin ve kaltaklarınla birlikte arınmayı beklediğin Araf’ta bu manzaraya iyi bak.” (s. 11) diye seslenen kişi Dominiken tarikatının üniformasını giymiş olan San Marco başrahibi Girolamo Savonarola’dır. Ateşe attığı kitap ise Pico della Mirandola’nın “İnsanın Özsaygısı Üzerine Söylev” (=Oratio Hominis dignitate) adlı yapıtıdır. Yakılan kitap bir el yazmasıdır. Bereket versin matbu metinlerin Avrupa’ya yayıldığı bir tablo söz konusudur. Öbür türlü, hümanistler, düşünceleri ve kitapları olmasaydı ka ? Abdullah TEKİN(*) eniden Doğuş” anlamına gelen Rönesans 14. yüzyılın sonu ile 15. ve 16. yüzyılları kapsayan bir döneme verilen addır. Yeniden doğuş yaklaşımı, eski Roma ve Yunan dönemlerine yönelik antik çağ kültürünü canlandırma çabalarından kaynaklanmaktadır. Kültür ve sanat yönlerinin zenginliğiyle öne çıkan Rönesans’ın siyasal düşünce boyutu da önemlidir. Bu çerçevede Machiavelli’nin “Prens” adlı yapıtı anımsanmalıdır. Rönesans hareketi içerdiği dünya görüşünün ilk saygın ürününü “hümanizm” adlı düşünce akımında yansıtır. Hümanizm, skolastik felsefenin ötesinde ve dinsel kurumlar dışında yansıyan ve bilgeler tarafından başlatılan bir akımdır. Bu akım İtalya’dan Avrupa’ya yönelmiş ve ulaştığı noktalarda ışığın yaygınSAYFA 34 “Y ? CUMHURİYET 901
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle