Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 2 A R A L I K 2 0 0 2 CNR Uluslararası €> Kitap Fuarı 13 Arahk 2002de açılıyop. Edebiyatta Natüralizmin kurucusunu yiiz yıl önce yitirmiştik Cumhuriyet P A R A S I Z E K KITAP Emile Zola ZEYNEL KIRANAYŞE (EZİLER) KIRAN Emile Zola 19. yüzyılın en büyük romancılarından biri kuşkusuz. Edebiyata unutulmaz yapıtlar veren bu ünlü yazarı ölümünün yüzüncü yılında bir kez daha saygıyla anıyoruz 1. Zola ve Hugo B u yıl Hugo'nun iki yüzüncü doğum, Zola'nın yüzüncü ölüm yıldönümü. Ikisi de romanın ustası olarak yazınsal değeri tartışılmayan, üzerlerinde sayısız çalışmalar yapılmış hem çok sayıda roman yazmışlardır. Hiçbir ozan okurları eğlendirmek için doğmamıştır. Hugo hem adaletin, başkaldırının, halk yığınlarının sesi, hem de en büyük ozanlardan biridir. Amacı dünyanın merkezinde durup bir yankı gibi ses getirmek değil, dürüst olmayı öğütlemekti. Hugo bunu inançla yapmıştır; Zola da ozandan farklı davranmamıştır. Meyhane (l'Assammoir) başhklı romanının taslafiında bu anlayışını şu sözcüklerle açıklar: "lşçiye dalkavukluk etmeyin. Onu kötülemeyin de. Bir gerçekliği olduğu gibi vermek, ahlak anlayışını içinde taşıyan müthiş bir tablodur". Zola'va göre, doğruluk ile gerçekliğin uyumu, insanlann ahlak bakımından yüceltmenin en etkili yoludur; sanatçının en önemli görevi olan insanı yüceltme, onun aydın olarak yazgısı olmalıdır. Amacına yöneli kolarak, Zola'nın yapıtlarında kullandığı "teknik araçlar" özenli ve karmaşıktır. Bu yönüyle Hugo'ya benzer; onun gibi abartmayı severse de ozanı eleştirmeden edemez. Jean Ferville'in belirttiği gibi, "Zola, Hugo'nun ülkülerinin pesinde koşmasını, boş ama parlak sözlerini, öznelliğini" benimsemezse de "olaylan aşırı büyütme yöntemini" de izlemekten geri kalmaz. Yazın adamlarını temel özelliklerine göre iki grupta incelemek olası: Bireysel ruhbilim çekicüiğine kapılanlar ve toplumsal olaylardan etkilenip bunları yazı(n) konusu vapanlar. Birinci gruptakiler Benjamin Constant ya da Andre Gide gibi insan doğasının derinliklerine, hatta aşırılıklarına dekgiderek ruhsal çözümlemeler yapmayı, kişilerin davranışlarını nesnel ve/ya da öznel sunumlarla bireysel bir biçimde betimlemeyi yeğleyebilirler. Diğerleri bireyin ruhsal durumuna ikinci derecede önem verip toplumsal olguları, insanı çevreleyen, etkileyen nesneleri, kişileri yapıtlarının konusu yaparlar; cansız varüklara bile ortak bir ruh verirler. Bu da son derece doğaldır. Çünkü, bu yazarlara göre, nesneleri kullanan insan toplulukları nesnelere bir ruh verirler. Manzaralar bile kişileştirilebilir. Manzara, özellikJe tarihin üzerinde çalıştığı manzaralar "ruhsal du X rumu" yansıtabilir. Tıpkı Hugo gibi, Zola da çok geniş toplumsal manzaralar çizerek, tarihin nasıl işlediğini betimler. Hugo'da da Zola'da da müthiş bir destan yaratma ve şiirsel anlatım yeteneği görülmektedir. Bu özellikleri iki yazarı, sanki doğal olarak, destana, söylene; cansız varlıkları, hayvanları, hatta soyut kavramları kişileştirmeye götürmüştür. Her iki yazarın da yapıtlarında temel özelliklerini sergileyen söylensel yaratıklar görülür. Bunun en anlamlı örneği Paris'in Karnı(l) (Le Ventre de Paris) başlıklı romandır. On dokuzuncu ve yirminci yüzyıl başlarında Paris'in çok renkli veönemlibir mer f, kezi olan hal dünyası canlı bir varlık, bin başlı bir ejderha gibi sunulur. Germinal'dekı maden ocağı sorunlanyla, savaşımlarıyla işcüeri, ailelerini, düşünce yapılarını, grevleri gerçekçi bir bakış açısıyla yansıtır; Hanımlann Mutlıduğu'nda(2) (Au Bonheur Des Dames) buyük mağazalar, çeşit çeşit malın, malzemenin, karma>ık ilişkiler içindeki değişik toplumsal sınıflardan gelen, farldı anfayışlardaki insanların oluşturduğu bir karınca yuvası gibidirler. Bu romanda "peşpeşe yapılan genişletmelerden sonra, mütevazı bir biçimde doğduğu, sonra da adeta boğazladıöı kapkara mahalle yüzünden kendinden utanan ve tiksinen büyük mağazanın, Devamı 4 sayfada. CUMHURİYET KİTAPSAV/ 6 6 9