22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı üü 'Usta düsünsel bir olgudur' SEMA KAYGUSUZ Genç öykücüler önceki kuşaklara nasıl bakıyor? I lk yayın, yazarına coşku dolu bir heyecan verdiği gibi, bııruk bir içerleme de yaşatır. Bu içerleme, yazarın, o vakte kadar yanılsamayla tutunduğu, yaşadığYteklik' duygusudur. Bulunduğu çevrede tek yazan odur, üstelık yazmanın ona tanınmış bir ayrıcalık olduğu duygusuna kapılanlar Dİle vardır. Yazdığı rormıın bir disipline bağlı olduğunu, ağır bir sorumluluk gerektirdiğini henüz kavrayamamıştır. Geçmişinde yalnızca sevdiği kitaplar, önünde de kendi vazısı vardır. Henüz usta olgusuyla ilişkiye geçmemiş olabilir, henüz bir edebiyat görüşü oluşmamıştır, yine de edebi eser yaratma gayreti içindedir. Yeni ortaya çıkan yazara, yazdıran nedenler, kendi cfuyguları veipfeteneklerinden, dışavurma isteğinden ibarettir. Bu tutumun belirleyici olan yanı, bilmemektir. "Ne çok şey bilmemek gerek, 'eylem'e geçmek için" demiştir P. Valery. Bilmemenin nekörüldü bir güc, nasıl bir istek yarattığını görmezden gelemeyiz. Bütün sanatçflar tam anlamıyla sanatçılar yaratım süreçlerinin ilk aşamasında, bilmezliğin karanlığından, görkemli kıvılcımlar yarattıklarını anımsasınlar lütfen. Işte tam bu noktada, bir şey bilmediğini henüz bilmeyen yeni yazaj^ygunsuz bir histeriye kapılır. Dile getirmediğimiz, dile getirmekten korktuğumuz histerileri açıkça konuşmak gerek şimdi. Çünkü ustaçırak olgusu/ilişkisi, profesyonel değil, psikolojik bir bağdır, psikolojik profilleri çıkarmayı 'denemek'te fayda var. Ancak az sonraki histerileri hissetmediğini düşünenlere, şimdiden, kuşkuyla yaklaştığımı söylemeliyim. Çünkü yazmak, kendini kışkırtan kişilerin işi gitmemektir. "Edebiyat'ı, şimdiye kadar uygulanan butün kuralları reudediyorum." Evet edebilirsiniz, ne var ki bildiğiniz, çok iyi bildiğiniz kuralları bozabilirsiniz. Çünkü bir disiplinin oluşum aşamalannı bilmeden, güçlü yanlarını, zaaflarını bilmeden, terbiyesini özümsemeden bir karsı duruş geliştirmek çok boşuna bir çaba olur. "Dil bcnim dilim değil mi? Diledığım gıbı savıırabilir, dilediğim gibi sökup takabilirim." Hayır, aynı zamanda o dil, bizim de dilimizdir. Estetik dil ile bozıık dil arasında buyük fark vardır. Bozuk bir dil ile estetik yaratamazsın. "Kimse beni anlamıyor." Demek ki anlatamıyorsunuz. Çünkü ürün, nasıl anlattığınızla ilgilidir. Yazın tarihinde zamanında okunmay^ın, ölümünden 20 yıl hatta 50 yd sonra okunan yazarlar vardır. Ancak onlar bile, anlaşılmamış deöil, iyi kavranılmamış yazarlardır. Hele ki bir yazarın, böyle bir cümle kurarak, kendi dönemindeki üretimi dışlaması, safdillikten öte bir şey değildir. Az önce söz ettiğim histerilerin hiçbirıne karşı değilim, ayrıca bu aksak düşünceleri, yaşı 25'e varmadan ortaya çı kan genç yazarlarda gözlediğimi belirtmeliyim. Üstelik bütün bu aksak düsüncelerin, çok doğal, çok da gerekli olduğunu söyleyeceğim. Çünkü 'körleşme'yi yaşamadan, ağrıyı aydınlığa kavuşturamazsınız. Ama en önemlisi, bu kusurlu körleşmeyi mümkün olduğu kadar kısa tutmak gereklidir. Bu süreç çok anlamlıdır. Ancak ne kadar çabıık atlatılırsa o kadar iyidir. Çünkü, yazan, cahilce bir karşı duruşa, anlamsız bir reddedişe ittiğinde gülünç bir histerive dönüşüyor. ötakflerin arasına karışma Hayatın her disiplininde olduğu gibi, yazarlar da bir yetişme dönemi geçirmeli, en olgun yapıtlarını verdiklerinde dahi kenailerini çırak gibi hissetmelidir. Ancak bu çırakfık durumu ya da hali, diğer rarklı disiplinlerdeki gibi çok belirgin değildir. Orneğin, genç bir cerrah, "Ben, Gazi YaşargiPin yanında yetiştim" dediğinde, hemen güven kaydeder. Euapein, "Evet, uzakiarı görebiliyorum "îmcak, bir devin omuzlarına çıktığım içindir" derken, ünlü fizikçi Newton'u kastediyordu. Goya, üç ustası olduğundan söz eder Rembrant, Velâzguez ve düs gücü. Gördüğünüz gibi, başka disiplinlerde^k bir isim bile vermek yeterli olabiliyor. Öysa edebiyatta, ustalardan hangi yükleri aldığını, tam olarak yazarın kendisi de bilemez. Usta, bir kişi değil bir olgudur. Sonuçta şair, nasıl şiir yazacağıni; öykücü, nasıl oykü yazacağını, yazılmışlara bakarak algılar... Verili bilgi ya da formülleri, kazılı yasaları yoktur edebiyatın. Yazarın duyargalarıyla keşfettiği yöntemler vardır. Kimse yeni ortaya çıkan bir yazara, çok belirgin, kısa bir tanım veremez. Yalnızca kışisel edebi görüşünü sunabilir. Kendi adınıa, birbirinden çok farklı evrenler kuran çeşitli yazarlardan, ayrı ayrı edebi görüşler topluyorum. Sayacaklarımın çoğu benim öykücülerim değilse de kendi öykü görüşümü sağlamakta kaynaklık ediyorlar. Diyaloglardaki sahiciliği, canlılığı, Orhan Kemal'den; düsünsel boyutu öykünün astarına yerleştirmeyi Onat Kutlar'dan; katmanlı öykünün kurmacasını, kavramlaştırmayı Bilge Karasu'dan; kent hiyerarşisini, duygular arasında şiddetin yazıda nasıl bıçimlendirileceğini Tomris Uyar'dan; Tanrı yazarlığı, kötülüğü Flan nery O'Connor'dan; mekân tasarımını Nezihe Meriç'ten; klasik üykü çemberini llhiin Tarus'tan; öğrenıyorum diye saysam bitirmiş olmuyorum ustaları. Daha bir sürü yazar var, okuduğum çok kötü kitaplar var onlarda ustalığın ironik bir yorumu değil mi, annem var örneğin. Yanıt vermek yerine ansiklopedileri göstercn babam var, doğa var, bana kadar gelen, şu an için bende duran bellek var... O halde usta yok! Usta, kendi yarattığımız kurmaca bir kişilik demek oluyor. O halde yazar, kendi köklcrini kendi dokuyor, kendi ustasını yaratıyor, böylelikle köksüz yazar olmuyor... Yazarın nasıl okuma yaptığı da önemli: Joyce nasıl saçmalıyorsa, ben de öyle saçmalıyorum, Cortazar nasıl uyduruyorsa ben de öyle uydururum ya da Poe nasıLJfckutuyorsa, ben de öyle ürkütürüm, Sait Faik nasıl dili savurduysa ben de öyle savururum, gibi yaklaşımlar, yanhşnkunıalaıdır. Bütün bunlar, zehirleyici etkilerdir. Çünkü Joyce saçmalamıyor, Cortazar uyaurmuyor, Poe korkutmuyordur. İyi okuma yapmak için, sanırım ürün karşısında saflaşmak, bildiğini okumamak gerekiyor. UstabenlöMürme! "Ustayı aşabilirim, onu yerınden edebilirim.' Edemezsiniz. Çünkü edebiyatta aşkınlık yoktur. Çünkü her yazı, yazarının özerk ağrısını taşır, o ağrıyı yalnızca anlayabilir, ancak kcndi ağrınıza dönüştüremezsiniz. Sizin işiniz, kendi ağrınızı doğru okumaktır. Vazın tarihinde oluşmuş zirvelere cıkar, kendi zirvenizi döşeyebileceğiniz bir alan açabilirsiniz ancak. Orneğin Maupasant'ı ya da Sait Faik'i aşmak mümkün müdürr* Biri göreceli gerçeklik üzerine düşünce üretmiş, Natürafizmin atası olmuş; öteki ise, insan sevgısini, yalnızca insan kalarak değil, bir balığın, bir kibrit alevinin yerine geçerek, ötelere kadar sevmeyi yazmıştır. Sizin işiniz, hcr ikisine bakarak, onları birbirine bağlamak, onlara yeni bir şey eklemek, kendi zirvenizi yaratıp yaratamayacağınızı yoklamaktan ileri SAYFA 4 Yazarhğın Hk aşamasmdakl histerflar... Az önce tamamen düsünsel bir ustaçırak ilintisinden söz ettim. Fiziksel olarak ustaçırak ilişkisinin mutlak gerekliliğine inanmıyorum. Diyelim ki biri çok genç bir yazar, bir de eski kusak bir yazar, ortak noktaların çokluğundan faydaknarak bir araya geldi. Bu ilişkinin nedenselliği, söyleşrneye, dostluğa, saygıya bağlı olmalıdır. Önemli olan, doğru kişilerin yan yana gelmesidir. Çehov, Tolstoy'u, ustası olarak gördüğü dönemde, içine sinmeyen öyküler yazmıştır. Çehov'un özgün öykücülüğü, Tolstoy'uan kurtulmasıyla gelişmeye başlar Çehov, Tolstoy'dan kurtulamasaydı, Mansfield, Çehov'un kız kardeşi olamayacaktı belki de. îki kişi arasında hayranlık ve eziklik gibi gedikli bir bağ olursa, kişiler arasındaki eşitlik bozulmuş olur. Çırak'ın eşitlik talebini anlayan bir usta yazar olduğunda, ilişkinin çok sağlıklı olacağını düşünüyorum. Ancak düşüncelerin kopya edilmesi, ilişkinin fayda ilişkisine dönüşmesi gibi ahlaki sorunları baştan tartışıp bitirerek bir araya gelmek gerek. Bir tarafın değil her iki tarafın üretimini besleyen bir ilişki olmalı bu. Fayda, koruma, kollama değil, tam anlamıyla, üretim ilişkisi... Çırak, ustanın deneyimlerini ezberine yerleştirirse, usta çırağın dinamizmini ve hevesini emmemeye kalkışırsa, ilişki zedelenir. Her ilişki gibi, ustaçırak ilişkisi de dürüst ve dolaysız olmalıdır. Peki bu ilişki nasıl eşitlenecek? Usta'nın en doğru soruyu sormasıyla... Bana ka ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 9 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle