Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
okunan degil, yapııan bir şeydi. "Sıcak kültür"ün yerini yazılı edebiyatın "soğım kültür"üne bıraktığı günümüzde, Dupont, flamenko, rebetiko ve festival kültürünc bakarak edebiyat üzerine düşünmeyı önerivor. Böylece, sözü yeniden bularak, geçmişimizle olan bağlantılarımızı koparmadan kendimizi geleceğe yansıtabileceğimizi; yazıyı müzik ve dansla yeniden buluşturabileceğimizi; geçmişimize gömiilü dunyaları keşfedebileceğimizi gösteriyor. tstanbul Tarihi/Robert Mantran/Çeviren. Teoman Tunçdoğan/lletışim Yayınlart/}51 s Bizans'tan Konstantinopolis'e, Konstanünopolis'ten îstanbul'a ve İstanbul. günümüze, Süleyman Demirel'e kadar îstanbul'un tarihi, yaşadıklaTarihr rı, atlattıkJan, boyun eğdiği her şey kronolojik olarak bu kıtapta toplanmış. Bugün düzensiz, gürültülü, kirli, tıkanmış bir megapol olan Is tanbuTun tarihte ne denli itibarlı bir kent olduğu, imparatorların üzerine titremelerinden anlaşılıyor. Ve tabiî, günümüze kadar kalabilmiş olan anıtlanndan, yapıuaıından... "Konstantinopolis, Yunanlılann zaferi, itibar zengini, ama daha da çok para zengini. (...) Bizans her alana hükmcdiyor, çünkü başka kentleri zenginlikte aştığı gibi, kötülükte de aşıyor", diyor Odon de Deuil 12. yüzyılda. Ve 17. yüzyılda Jean Thevenot, "Istanbul'u gören herkes bu kentin dünyaya hükmetmek ve onu yönlendirmek bakımından müthiş bir konuma sahip olduğu konusunda hemfikir", diyor. Iki kıta üzerine kurulu dünyadaki tek şehir olan îstanbul'un tarıhini Robert Mantran'ın usta kalemiyle yeniden yaşıyoruz elimizdeki kitapta. Karşıhklı Yardımlaşma/P;yo/r Kropotkin/Çeviren: lk Hrgüdcn Deniz Günerı/Kaot Yaytnalık/310 s. Kropotkin'in en önemli eserlerinden Dİri olan ve evrim teorisinde önemli bir boşluğu dolduran "Karsılıklı Yardımlaşma", aynı zamanda Danvincilere verilmiş bir yanıttır. Danvin, doğal seçilimin, güçlü türleri koruyup güçsüzleri elemesini ve aynı türün üyeleri arasındaki karsılıklı mücadeleyi evrimin belirleyici faktörü olarak görüyordu. Hayatta kalma mücadelesi dediği bu anlayış, insan toplumunda da herkesin herkese karşı sürekli rekabeti demekti. Yeni Darwinciler ise, ilkel insan dünyasıyla hayvanlar âlemini, kana susaınış "gladyatör gösterisi" gibi sunuyordu. Bu anlayışa karşı çıkan, ünlü anarşist ve doğa bilimcisi Pyotr Kropotkin, aynı türün bireyleri arasında, mücadeleden çok yardımlaşmanın sayısız kanıtını, onlarca hayvan türünü örnek vererek gösteriyordu. Karşılıklı Yardımlaşma, evrim kuramında önemli bir eksiği tamamlayan temel bir kaynak. Tannnın Çocuklm/Ata Türker/Gettdaş Yayınlan/464 s. Dünya onlann evi, Tann anababaları; sokaklar, kapı girişleri, köprü altları, lokanta vitrinleri, parklar, banklar, çöp tenekeleri; köpekler, kendileri, sadece kendi leri... Onlar sadece kendileri. Hem varlar hem yoklar, hayalet gibi yanımızdan geçip giderler ama gölgeleri hep üzerimizdedir. Onlara sokak çocukları diyorlar, biz "Tannnın Çocukları" dedik. Kendisi de bir zamanlar sokaklarda yaşamış olan Ata Türker, "Tanrının Çocukları"nda, sokaklarda yaşayan çocuklanmızın dramını romanlaştırıyor. Aile ifişkilerinden toplumsal boyutuna; tacizden uyuşturucu kullanımına sorunu bütün yönleriyle ele alırken klasik romanın öğelerini kullanıyor. Türk gerçekçi romanına güncel ve canalıcı bir sorun çevresinde önemli bir katkı "Tannnın Çocukları". COCtlK OrUNCAC' DCCİ! îstanbul'un tüm oryantal şekilleri, erkeksi, kaslı bir beden olup sıkıyor her yanımı. Kollarımı açarak rüzgâra doğru koşmak istiyorum. Çmlçıplak soyunup ateşleri soğutmak. Bir ormanda koşmak. Tutunduğum ağaçlarda magazin olmasın, dinlediğim ağaçta televizyon istemem. Durduğumda filmler seyretmek, kitaplar okumak isterim ve müzik hep olmalı. Bu çırılçıplak soyunuş, mutlaka cennette son bulmalı. Çünkü hiç bir şey çocuk oyuncağı değil" diyor Nilüfer Açıkalın. Kervansaray Ateşlerinin Başında/E/.ft? Sopbia VonKamphoever/Çevıren: Mustafa Tüzel/Genda$ Yayınları/192 T. "Pnısyalı soylu bir ailenin kızı olan Elsa, babasının görevi dolayısıyla Îstanbul'a gelmiş, orada büyümüş ve Anadolu'nun gizemine kendini kaptırmış bir maceraperest. Uzun yıllar erkek kıyafetinde bütün Anadolu'yu dolaşıp, gecelerini süvarilerin, çobanların, göçebelerin hayvanlanyla birlikte konakladığı kervansaraylarda geçirmiş. Göçebeler, geçırdikleri uzun günlerin yorgunluğunu atmak ve geceleri değerli sürüleri kollayan bekçilerin ateşin örıünde uyumalannı önlemek için hikâye anlatıcılarıyla beraber dolaşırmış; dçvelerin, atların, eşeklerin vc sürü hayvanlarının ortasına yakılan büyük ateşin etrafında hikâyeler anlatılır, dinlenirmiş. Bu anlatıcıların en ünlüsü Fehim adıııda bir gezginmiş. Elsa, Fehim'i bir çok kez dinlemiş, onun öykülerini ezberlemiş. Bunun farkında olan Fehim hikâye anlatamayacak kadar yorgun olduğu bir gün Elsa'dan kendi yerine hikâye anlatmasını rica etmiş. O günden sonra Elsa, Fehim'le birlikte dolaşıp hikâye anlatmayı sürdürmüş. Böylece farkında olmadan emsalsiz bir şey yaratılmış: Avrupalı bir kadının Türk hikâye anlatıcısı olması..." diyor Elsa Sophia Von Kamphoever. Elimizdeki kitap bu hikâyelerin bir kısmından oluşuyor. Bir Bilet M/Gtzem Alttn/Gendas Yayınları/216 s. Gizem Altın, bu Uk kitabında, bir ilk'i gerçekleştiriyor. Türkiye'de ilk defa, Avrupa trenlerinde 1 aylık sınırsız seyahat imkânı sağlayan interrail biletini anlatan bif kitap basılıyor. İlk defa bir kitap interrail hakkında aklınıza gelebilecek her soruyu ilk ağızdan yanıtlıyor. Aslında "Bir Bilet Al", okuyucular için de bir ilk... Siz de ilk defa 25 yaşında genç bir kadınla birlikte, Avrupa'da trenle 5 nafta seyahat edeceksiniz. Yola çıktığınızın ertesi günü, kendinizi yeni tamştığınız bir Yunanlının evinde, Atina'da kahvaltı ederken bulacaksınız... Yollarda kaybolacak, bir şehre âşık olacak ve kredi kartınızı kaybedeceksinu. Tren camından Fransa'nın üzüm bağlarını, îtalya'nın Alp dağlarını, Ispanya'nın tarifsiz günbatımlarını seyredeceksiniz... Gizem'in tek amacı var: "Şu anda hayatımın en güzel 5 haftasını elinizde tutuyorsunuz. Umarım size yola çıkacak cesareti verebilirim." Varoluşun AıAamı/Fruttero Lucenttm/Gendaş Yaymları/l 11 s Varoluşun anlamı... "Bu ciddi konu, eeleneksel olarak daima, uzmanların, filozoflann, din adamlarının, bilim adamlannın, dağcıların, eski mahkumlann, petrol taşıyan tanker gemisi kap tanlarının, bileklerini kesmek suretiyle intihar girişiminde bulu nup son anda kurtulmuş aktrisle rin ve buna benzer nicelerinin il gi alanına girmiştir..." Çoğu, hazır çözümlere ve mümkünse hap halinde sunulmuş olanlara razıdır. Ne ki, elimizdeki kitabın yazarları ve aynı zamanda baş kahramanları olan Fruttero ve Lucentini kuzenler, kimselere benzemez. Roman bo yunca da böylesi hazır çözümlerden ve özellikle de hazır çıkarsamalardan uzak durmaya bakarlar. Onlar, ele aldıkları bu ciddi konu karsısında "boynu eğik" kalmamak kararındadırlar. önemli bir gazetenin tanınmış yayın yönetmeni Indro Montaneîli'nin isteğiyle (aslında hiç de istekli değildir) gerçek bir araştırmacı gazetecilik işine soyunan iki yazann in celemeleri kısa zamanda sürükleyici bir maceraya dönüsür. Ürtadan kaybolan insanlar, kaçınlanlar, firar edenler, sürgit kovalananlar ve bitmek tükenmek bilmez tuzaklarla örülü baş döndürücü bir yolculuğun hikâyesidir bu. Fruttero ve Lucentıni, yolculukları sırasında karşılaştıkları kişileri, yaşadıkları olayları "varoluşun anlamı" açısından sorgulayacaklardır. Casuslar, büyülenmiş maceraperestler, aşk acısıyla kavrulan rahipler, "Times" muhabirleri, acımasız kafile başkanları, kötü niyetli yerliler ve OrientExpress'de başlayıp Kadim Yunan'a dek uzanan, gör kemli mekânlarda, unutulmaz komık efektler eşliğinde yapılan bir yolculuk. Sonuç; olağanüstü sürükleyici macera romanları arasında hakettiği yeri alan, aynı zamanda da muhteşem bir parodi olan bir kitap "Varoluşun Anlamı." Bach: Yasamı ve Eserleri/Aydtn Büke/Kabala YayınIarı/487 s. "Yüzyılı aşkın bir süredir Almanya'nın Thüringen ve Saksonya bölgesindeki şehirlerde 'müzik işçileri' olarak çalışan bir aile, zaman içinde oluşturduğu piramidi neredeyse tamamlamıştı. Piramidin tepe noktasını oluşturacak son tas da 21 Mart 1685 günü yerine yerleşti." Bach ailesine yeni bir üye daha katılmıştı. Vaitiz babalannın ön isimlerini alan bebek, kilise defterine Johann Sebastian Bach olarak kaydedildi. Aydın Büke, çok sesli müziğin en önemli ismi olan Bach'ın serüvenini, yaşadığı dönemin tarihsel çerçevesinden bizlere aktarıyor. Bach'ın bugüne dek ayrıntısıyla işlenmeyen eserleri kitapta geniş yer tutarken, tanınmış eserlerinin de farklı yönlerine işaret ediliyor. Parçalanmış Hüyat/Zygmunt Bauman/Çevırı: tsmail Türkmen/Aynntt Yayınları/İ73 s. îlkeli siyaset, kimlik, ahlâk, sorumluluk... postmodern dönemin Parçalanmış umacıları. Gün, sorumluluk almahayat manın, bağlanmamanın, parçalı kimliklerin, plastik cinselliğin ve tüketicilerin günü! Maden ki sivaset agoralardan silinip oy sandıklarına hapsedildi; modernliğin toplama kamplarında bitinemediği Öteki, evin, mahallenin, kentin dışına püskürtüldü; hayat artık doğumla başlayıp ölümle sona eren bir süreklilik olmaktan çıkıp hesaplanabilir ve sürdürülebilir parçalara bölündü... öyleyse artık evlerimizin sıkıca kilitlenmiş kapıları ardında da olsa, güvendeyiz demektir: Yabancı ve dolayısıyla belirsizolan her şeyden zamansal ve mekânsal uzaklık; Öteki için sorumuluk almayı gerektiren varoluş biçimlerinin reddi; bütün düzenmelerin yakmlaşma ve bağlanma olaslığını dışlayacak şekilde tüketici lehine yapılmış; yalnızca ve yalnızca şimdiyi yaşama, geçmişten bağımsız olma ve gelecek için tahattüt altına girmeme garantisi... En önemlisi de, "iyi" ile "kötü" arasında seçim yapma ve ahlâki kararlar alma yükümlülüğünden kaçış imkanı... "Parralanmış Hayat"ta artık kimsenin vicdanının sesini dinlemesi, rahatlatması vb. söz konusu değil. Sorumluluk almadığımız sürece rahatlatılması gereken bir vicdanınız da olmayacaktır. "Bireyin kurtuluşu" vaadi gerçekleşmistir artık!.. Peki ya Öteki? Yoksulluk, savaşlar, etnik kiyım, ayrımcılık, hastane kuyruklan, işsizlik? Etik mi dediniz? Primetime kuşağında oynayan bir dizinin adı mı? Alışveris merkezlerinde satüır mı? "Parçalanmış Hayat", Ricnard Sennett'in "toplumsal kuram alanında büyük bir olay" diye nitelediği Postmodern Etik'in devamı olarak okunması gereken bir kitap. Bauman Postmodern Etik'te yasalan olmayan bir ahlâki, kendi gerekçesini yine kendinde bulan bir ahlâkın dış hatlannı tarif ediyordu. Parçalanmış Hayat'ta ise modernliğin sınırlılıklarından kurtulan etik için alacakaranlığı değil şafağı müjdeliyor. Modern dönemde kesin hatlarıyla belirlenmiş "uç"larda, "başlangıç"ta ya da "son"da yaşanan hayatların, postmodern dönemle birlikte yıkıldığını ve her şeyin "orta"ya yani belirlenemezliğin, olumsallığın, tekinsizliğin ve yabancdığın îssızlığına düştüğünü ifade ediyor. Kişinin önünü göremediği, arkasında iz bırakamadığı bir "çöl yolculuğu" olarak yaşanan hayatın, kişiye, kendi ahlakını kendisinin oluşturması inıkânını veren gerçek bir özgürlüğün şimdi mümkün olduğunu belirtiyor. "Etiği olmayan ahlâk"tan postmodern siyaset sorununa kadar Parçalanmış Hayat, çağdas toplumsal düşünceye, enine boyurıa okunup tartuşılması gereken muhteşem bir katkı sunuyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI S83 Çocuk Oyuncağı Değil/Nj7«/er Açıkalın/Gendaş Yaymlart/136 s. "Bu duyguyu kaybetmek istemiyorum. Kalbimden kuş kolonileri havalanıyor. Gizemli kediler yürüyor sokağımın damlannda. Güne açıyorum yüzümü. Yaşamaya. Yaşamaya bayılıyorum. Şehrin üstüme gelişleri yumuşak. Heyecanlıyım. Tutkuyla geliyor kollanma SAYFA 22