22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

' Anılar'ın ikinci bölümü, o bireysel ve toplumsal 'hâleti ruhiye'nin., nostaljik, üstelik ne kadar mistik, bir özeti! "işgâl hacâletini' yaşamış yörenin halkı, yaşamamıştan farklıdır: bu farkı, o tarihte silâhlı dırenişe geçmiş Izmir, Âydın ve çevresi; Ayıntap, Maraş ve çevresi halkından herkeste görebiliriz. Nüanslar kaybolmuştur, ya düşmanla 'teşrik'i mesâl eden' hainler vardır; ya da nalâsı millet ve memleket için, fedâyı nefs edenler'! 20'li yıllarda, Istanbul'la Ankara'nın farkı da, buydu zanırım. Hâlâ bu mudur, siz düşünün! Ya da, artık o 'fark' lstanbul ve Ankara'yla, Anadolu'nun geri kalanı arasında mı, genişliyor? O Anadolu!... Ferzan, Cumhuriyet'in ilk nesillerine hiç de yabancı gelmeyen, bir ilçede büyümüştür: "...erkeklerle senli benli olan kızları, en azından, 'hafiP olarak görürlerdi, benim köyümde. (Kasabam, ben büyüme çağındayken, büyükçe bir köye benziyordu) Daha güneş doğmadan geçen deve katarlarının, karanlığın içinde uzayıp viten, gizemli seslerle dolu çanlarını dinler; gündüzleri, Arnavut kaldırımlı sokaklardan, demir tekerleklerinin tıkırtılan, at nallarının sesine karışan, yük arabaları geçerdi..."(s. 133). Aile, bugün bile nice Türk ailesinin acısını çektiği, kültürel çelişkinin gerilimini yaşıyordu; "...babam, güzel sanatların, ner dalına tutkundu: sesi çok güzel olduğundan, Türk Sanat musıkisi'nin klâsik Türk şarkılarını; çoğunlukJa akşamları, evde söyler, biz de dinlerdik. İlk zamanlar, udunu eline alır, hem çalar, hem söylerdi..." (s.121.) Buna mukabil, "...annemin kasabalılara, babamın ailesine hiç uymayan bir kişiliği vardı. Zaten bu yüzden onu yadırgamışlardı, onların anlayışında bir ev lcadını değildi.(...) En büyük keyfioturup resim yapmak o yağlıboya ile yapılan bu resimlere, 'pentür' derdi..."(s. 119) Ferzan Gürel, bu tez ve anti/tez'in, Cumhuriyet'in 'erken' döneminde gerçekleştirdiği, bir 'sentez', sahici bir 'Cumnuriyet kızı'; hem Izmirle mahsus 'Komprador' biraz da Rum 'Alafrangalığı'nı; hem tstanbııl'a mahsus 'Tanzimat Kibarlığı'nı taşıyor; hem de, 'Garbî Anadolu'nun, gerektiğinde son derece çetin ve kabadayı olabiler, 'zeybekliği'nı; bu nitelik, Kocagöz ailesinue, 'toplumculuk' olarak belirmiş: Samim Kocagöz, Ferzan Gürel, Halil Kocagöz; ve Ferzan'ın oğlu Şükrü Sinâ Gürel, adeta geleneğe uyarak, 'Kemalist Solcu', 'Sosyal Demokrat', 'Sosyalist', hatta 'Komünist' tavırlarda görünürler; fevkalâde hassas tabiatına, müsfik ve merhametli ruh yapısına rağmen; gözlemlerinde hele kendisine karşı son derece gerçekçi, hatta bazan acımasız olabilen Ferzan; bu bahiste öyle bir tesbit'te bulunmuş ki, SosyaJizm'e 'yukardan' gelen bir çoğumuz için 'geçerlidir': "...bir toprak ağasının torunu olduğumdan, aşırı çekingenliğim yüzünden, tam bir 'Sosyalist', tam bir 'Komünist' olamadım. Düşüncede, eylemde, daha yürekli davrananların; ve bu yüzden cezalandırılan insanların, herzaman yanındaydım..." (s. 127) $u 'Herzaman' sözündeki 'kararlıiık' var ya, obileyeter! • ,' İzmir'in İşgalinden Kurtuluşa SENNUR SEZER Yaşadığımız coğrafyanın tarihi, küçük cümlelere sığdınlmıştır: "Balkan Bozgunu", "Seferberlik", "Çanakkale", "Kaçkaç", "lstanbul'un Işgali", "Izmir'in îşgafi", "Kurtuluş"... Her biri, günümüzde kolay kavranamayacak zorlukların, olaylann oluşturduğu romancıkların genişliğindeki bu cümleler, o günleri yaşayanlar için, o tarihlerin bütün ağırlığını taşır. Anlatılacak olaylann mekân ve dönemini bu cümleyle özetleyenler, bir an susarlar. Bu suskunluk, karşısındakilerin döneme dönmesini beklemek içindir sanki. Tarihi kitaplardan öğrenenler içinse, o dönemin ayrıntılan pusludur, bu ayrıntılar için anılara, tanıkJıklara başvurmak zorundadırlar. Çünkü asıl tarih ayrıntılardadır. "îzmir'in Işgalinden Kurtuluşa" (Cumhuriyet Kitapları), coğrafyamızın tarihine ışık tutan bir anılar ve tanıkhklar bütünü. Ferzan Gürel, kitabının serüvenini şöyle anlatıyor: "Teyzem Hüsnet Ulusoy (18891986), çok öğrenmek istediğim îzmir'in işgalini kendİsi ölmeden iki yıl önce bana anlatmış, ben de notlar almıştım; bunları bilenlerden çoğu artık yaşamıyordu ... Bu notlardan başka, annemden, babamdan, dahası ablamdan, o günlere değgin dinlediklerim vardı. Bütün bunları, bugünün ve sonraki kuşakların bilmesini istiyordum. Atatürk'ün büyüklüğünü, Kurtuluş'a emeği geçenlerin özverilerini şimdiki kuşağın bilmediğini, çoğunun buna değer vermediğinı görünce, yazmaya zorunlu olduğumu düşündüm. Karanlık, eziyet dolu günlerden sonra gelen, kurtulusun aydınlık günlerini de yazmasam, çekilen zor günler çok iyi anlaşılamazdı. (...) Böylece bu 'anılarla roman' ortaya çıktı." Ferzan Gürel, 1919 Söke doğumlu. İlk öykü kitabı ,1962 ydında yayımlanan Evcilik Oyunu. Bu kitabı, Şeftali Çiçekleri (1965), KaraTutku (1972), ÖlüGözünden Yaş (1972), Kordon Boyu (1985), Umutlanmanın îzdüşümü (1995) izledi. 1990'da ilk romanı Güneydoğu'ya Geçit Yok yayımlandı. Ferzan Gürel, 'anılarla roman' olarak tanımladığı Îzmir'in îşgalinden Kurtuluşa'da ailesi Kocagözoğulları'nın, ağabeyi Samim Kocagöz'ün ve kardeşi Halü Kocagöz'ün öykülerini de anlatıyor. ("O günlerin tanıdığı bendim, ailemdi.") Ancak, anlatımında kendini olabildiğince dışta tutmaya dikkat ediyor. Bu dışta kalış, Gürel'de bir anlatım alışkanlığı. Daha önce yazdıklarında da kendini, yaşamını konu olarak işlemediğini vurguluyor Önsöz'de: "Kendimden söz etmeyi oldum olası sevmem. Oykülerimde, romanımda kendi yaşamımdan hiçbir alıntı yapmadım." Alıntı yapmayış, onun görüntüsünün öykülerine ve romanlarına yansımasını engellemiyor elbet. Bu görüntüyü bir öyküsünden örnekleyeyim: "(...) içlerinden biri, çelimsiz, ufak tefek bir kız, 'Mutsuzluklar kalkmalı yeryüzünden, mutsuzluklar yok olmalı!' dıye ağlarmış." (Masal/ Kordon Boyu) Mutsuzluklann yeryüzünden kalkmasını isteyen, ufak tefek genç kızın anlattığı öykülerdir Îzmir'in işgalinden Kurtuluşa anıromanı. Yazann daha önceki kitaplarına bir göz atmak bile bu roman için yıllardır hazırlandığını kanıtlar. Kordon Boyu adlı öykü kitabında, "Kızlar Okulu" romanından bir bölüm Romantika adıyla yer alır. Bu romanda zaman İkinci Dünya Savaşı yılları, mekân bir kız lisesidır. Kızlar aralarında sevda ilişkilerini konuşmaktadır. Ferzan Gürel, kendinden söz etmeme abskanlığıyla bu kitabı yarım bırakmıs ya da yayımlamamış olsa gerek. Ancak, "kızlar okulu" mekânını lzmir'in İşgalinden Kurtuluşa'da kullanacaktır. Teyzesi Hüsnet bu okulun öğrencilerinden biridir. Kızlar Okulu'nun öğrencilerinden Benal, Îzmir'in İşgalinden Kurtuluşa'da Ben'al Nevzat olarak görülür. Ferzan Gürel, kendi yasadığı îkinci Dünya Savaşı ortamının bir okuldaki yansıması yerine daha dramatik olan işgal yıllarının okulunu kullanmayı seçmiş. Anılara dayanan bir romanda, gerçek ile roman gerçeği arasında denge sağlamak zordur. Kurgu romanın iskeletini, sürükleyicüiğini, temelini çelişkiler sağlar genellikle. lzmir'in İşgalinden Kurtuluşa'da yansıtılan çelişkiler, gerginliği de sağlıyor. Çünkü işgal eden ulus ve bu ulus kökenli olup yıllardır Anadolu'da yaşayanlar; ulusu adına dağa çıktığı iddiasında olup, bu gücü kendi istekleri doğrultusunda kullanmayı deneyenler ile dayanaksız aileler arasındaki ilişki ve çelişkiler kullanılmış. Yerli Rumlar ile işgal gü'çleri, efeler ile efelerin âşık olduğu soylu aile kızları ilişkileri romanı hızlandırıyor. Anıromandaki önemli çelişkilerden biri de Kocagözoğlu Ahmet Ağa'nın ailesinin yaşama biçimiyle şehirli gelin Saliha'nın alışkanhkları arasındadır: Sınıfsal değilse de kültürel bir çelişki. "Saliha'nın bir göçmen şiiri gelmişti aklına. Havayı biraz yumuşatacağı yanılgısına düştü, kendi durumlarına uyuyordu, aklına geleni söylemeden edemezdı. Bu onun sanatçı yapısının bir belirtisiydi. Biliyordu onu anlayan pek olmayacaktı. Yine de şiiri okumaya başladı (...) Saliha şiirin sonunu getiremeden Huriye Hanım Teyzeleri sözünü yarıda kesti: 'Aman aman gelin! Herkesin acısı kendine, bir de sen kalkmış kederli kederli bir şeyler sayıklıyordun. Nedir söylediklerin öyle?' Saliha, görümcelerinin yüzüne baktı: Hanımlar, ayrı bir arabadaydılar Dudaklannda beliren alaycı gülümsemeden, onlann da siir okumasını kınadıklarını, hoşlanmadıklarını anladı; gözyaslannıtutamadı. Kendisinden çok ayrı dıişünen insanlar arasındaydı ve bundan sonra onlarla bir arada yaşamak zorundaydı." (s. 97). "Ne olacak! lzmir'in nazlı dilberi! Sıkıntıya dayanamıyor. Bizler çile çekmiş kasaba kadınlanyız. Bu kucağımdaki benim yedinci çocuğum! Onları sen gibi hizmetçilerle büyütmedim." (s. 98) Saliha'nın çelişkisi, anlaşmazlığı yalnızca kocasının ailesi ile değildir. Zaman zaman kocasıyla da ters düşer. Bu konudaki çarpıcı ayrıntılar, örneğin köy ve kasaba yemek alışkanhkları konusunda ölçüsüz bir sözle bunu izleyen sürekli bir küskünlük, Gürel'in öykücülüğünün yıllarca bilenmiş ustalığıyla vurgulanıyor: "Ikisi de sabahları erken kalkmaziardı. Mehmet Bey kahvaltı etmeden çıkar gider... Hanım ise kahvaltısını hiç aksatmazdı, öğle yemeğinde ne yapılacağını aşçıya geç söylediğinden olacak, suçunu bastırmak istercesine, 'Köylüler kuşluk saati yemek yerler'e benzer bir soz edivermişti. Kocasını kıracağını düşünmeden... Mehmet Bey ogünden sonra, öğle yemeklerini babasının evinde yemeye başlamıştı." (s. 63) Ferzan Gürel, annesınin nazlandırıl ' mış davranışları ve sanatçı yanını (resım dersi almış, resım yapan bir kadındır Saliha) tarafsız olarak karşılaştmr, babasının aile çevresiyle. Ancak ailedeki üç yazann (Samim Kocagöz, Halil Kocagöz, Ferzan Gürel) sanatçı yanlarını annelerinden hem gen hem eğitim olarak aldıklarını, küçük dokunuşİarla vurgular. Kızlar Okulu, ad olarak değilse de, mekân olarak anıromanda ağırlığını du Kara Tutku Ferzan Gürel Güney Yayınlart lstanbul 1971 120 s. Kordon Boyu Ferzan Gürel Turna Yaytnlan hmir 1985 125 s. SAYI S48 Güneydoğu'ya tzmir'in Işgalinden Geçit Yok kurtuluşa Ferzan Gürel Ferzan Gürel Memleket Yayınlart Cumhuriyet Kitapları îst 1990, 160 s htanbul 2000, 176 s SAYFA 5 UMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle