07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

hard'ın hayatının sonunda, Clarissa'nın yaşlılığın başlangıcında özlemleveyitirmenin pismanlık ürpertisiyle andıkları yaşantı odur. llişkilerinin başlangıcındaki öpüş... BAYAN DALLOWAY 'in unutulmaz öpücüğü, gencecik Clarissa'nın kız arkadaşıyla paylaştığı yasak dokunuştu. Yetmişbeş yıl sonra SAATLER'in özgür bjreysellik ortamında anıtnsanan ise genç kızla delikanlının öpücüğüdür. Sonrası, ikinci cinsiyeti belirgin kadınla erkeğin yokuş aşağı tenselliği olsa da, binbir vaatle dolu başlangıç güzeldir, pürüzsüzdür, kusursuzdur, ve eşi benzeri yoktur: "O anın benzersiz mükemmelliği hâlâ geçerli, mükemmel olmasının bir nedeni de, o zamanlar daha çok şey vaat eder gibi görünmesiydi. Şimdi biliyor Clarissa: An, o andı, tam o an. Başkası daolmamıştı." (s.104) Richard'ın hasta yatağının yanında Clarissa'dan başka eski dost yoktur. Clarissa'ya güzellemeler yazan bir başkası da yoktur. Cunningham tercihini kadınla erkeğin ilişkisinden yana mı koymak tadır? (SAATLER Clarissa'nın vefasını AIDSli eşine şefkatle ve sadakatle bakan eşcinsel Walter tipiyle dengeler.) Belki de en fazla söylenceleşmiş sevgi kadın erkek aşkı olduğu için, okur böyle bir izlenim alır, Belki de tılsım yalnızca genç olmaktadır. 'celki de birlikte genç olmanın anısına denk olan bir şey asla yoktur." (s. 1O3) Sonuçta Clarissa tehlikeli belirsizliklerden hoşlanmayan bir ülkenin ve sınıfın kadını olarak, fallik cinselliğin irade dışı gelgitlerine bağımlı yaşamaktansa, kendı cinsinin güven verici şefkatinde karar kılar, Sally ile heyecansız ama vefalı birliktelikte. Richard'la arasındaki anlayış ise sürmektedir Bir başka tür lezbiyen daha vardır romanda. Bir yan kişidir bu. Cinsel tercihini savaş bayrağı gibi sallayan Mary Krull, Clarissa'nın yapay döllenmeyle bir laboratuvar tüpü dolusu spermadan gebe kalıp doğurduğu kızının sevgilisi. Mary Krull daha başlca bir kuşaktandır; savaşa karşı sevişme seçeneğini yükselten barışçı '68 isyanının sonunda gelip dayandığı, sevişme tercihini savaşa dönüştürmüş soncul insan tipi! Mary Krull farklı bir dram yaşar. O erkekle ve kadınlıkla köprülerini tümden yıkmış tek lesbiyenidır kitabın. Ve gerçek bir şehvetle tutkundur, baba özlemiyle dolu ve o nedenle eninde sonunda Mary Krull'ı bir eı kek için terkedecek genç sevgilisine. "Mary bir an Julia'nın gerisinde kalıyor, Julia'nın geniş, zarif sırtını, poposunun ikiz tepelerini seyrediyor. Ârzudan neredeyse gözü dönüyor, bir başka şey daha var, arzunun içinden süzülen, daha ince ve daha çok acı veren bir duygu." (s.165) Mary'nin şehveti hep, onulmaz bir yara gibi derine, daha derine işleyecektir. Çünkü o, sürüldüğü ya da kendini sürgün ettiği kadınlık ülkesine duyduğu şifa bulmaz özlemi kadın sevgililerde dindirmek ihtiyacındadır. "Julia Mary'nin içinde erotik bir yurtseverlik duygusu uyandınyor, sanki Julia doğduğu ve kovulduğu uzak ülkeymiş gibi." (s.165) Clarissa'nın Mary Krull'a tepkisi büyüktür. Dazlak kafası ve postallarıyla noyrat erkekliğin taklidi bu kadın için, bir kadın bedeninde yaşamaktan ve bir kadın yüzü taşımaktan hosnut bir diğer kadın ikisi de lesbiyen ofsalar bile ne düşünebilir, ne hissedebilir ki... "Sahtekâr diye düşünüyor Clarissa. Kızımı kandırdın, ama beni kandıramazsın. Zorbaları gözünden tanırım ben. Çamur sıçratanları iyi bilirim.Zor değil. Yeterince yüksek sesle bağınrsan, bu gürültü nedir diye kalabalık toplanır. Kalabalıkların doğasında vardır bu. Bir SAYFA 10 neden görmedikçe fazla kalmazlar orda. Çoğu erkek kadar kötüsün sen, onlar kadar saldırgansın, onlar kadar kendini büyük görüyorsun, ama senin de saatin geiecek." (s.164) Üstorta sınıf kadını Clarissa'nın yanında kin ve öfkeyle dolan alt sınıf kadını Mary Krull, siyasal muhalefetin can bulamadığı, sınıf karşıtlığını yok sayan bir ülkede, toplumsal hoşnutsuzluğun, cinsiyet karşıtlığından başka çıkış yolu bulamamasının yarattığı bir insan tipidir. Cinsler arasında varlığı yadsınmayacak karşıtlığı her toplumsal çelişkinin müsebbibi ve ayni zamanda ifadesi olarak kabul etmek kadınerkek çelişkisine taşıyamayacağı kadar yük bindirmek demektir. M.Cunningham'ın yapıtından çıkarsanabilecek, dolaylı toplum eleştirisi, sanırım budur. Sonuçta, New Yorklu entelektüeller nereye varmışlardır? Clarissa'nın kuşağı geçmişte kalmıştır: "Geçmiş bir dönemden, yaşlanmakta olan dünyaya bakar gibi Clarissa; fotoğraflardaki ölüler kadar üzgün, masum ve yenilmezgörünüyor." (s.133) Insanlar ya AIDS'ten ya trafik kazasında ölmekte, ya intihar etmektedir. Ölümler gibi, doğumlann da doğal yoldan gerçekleşmediği bir dünya belirmiştir urukta. Clarissa'nın mutlu lezbiyen "evliliği", herhangi bir çiftin eninde sonunda uzanacağı tekdüzeliğin yabancılaşma batağına saplanmıştır (s.97).Babasız büyüttüğü kızıyla çelişkileri, geleneksel ailedeki anakız çatışmalarından farklı değildir (s.161). Lesbiyenlik kadınlan birleştireceğine bölmüştür (s.164). BAYAN DALLOWAY'de düzenin tuzu kuru kadını Lady Bruton'un geleceği biçimlendirmek üzere planlar yaptığı öğle yemeğini anımsayalım. SAATLER'de bu sahnenin karşılığı bir sinemacı, bir yazar ve bir televizyon yapımcısı arasında geçer. Iki eşcinsel erkek ve bir eşcinsel kadın (Clarissa'nın eşi Sally) .Üç tuzu kuru Amerikan entelektüeli. Konu çevrilecek bir filmdir, bir bilimkurgu; dünyayı kurtaracak adam bir eşcinsel olacaktır senaryoda. AIDS'li filan değil, mutlu, başarılı bir eşcinsel. Böyle bir fum tutar mı, zamanı gelmiş midir, gelmemiş midir? Tartışüan budur. Fikir birliğine varamazlar. SAATLER'i Ilknur Özdemir kazandırmış dilimize. Sanki düimizde yazılmış bir yapıt gibi okunuyor, övlesine akıcı, üstelik özgün dilsel güzelliklerinin çoğunu yitirmeden. SAATLER, NewYorklu bohem entelektüellerin öyküsü olmaktan çok öte bir eser. Bireysel özgürlüğün tek kıstas olduğu ortamlarda, insan varlıklanmızda gömülü eğüimlerin nerelere dek uzanabileceğini önyargısız seçebümeye çahşıyor. Bireyler arasındaki tüm kopuşlara rağmen, hayatın sonuyla yüz yüze kalınca var olabilen ve sonuçta hepimizin ölüm karşısmda kırılgan birer insan gövdesi olmamızdan kaynaklanan anlayış ve dayanısma tıpkı Septimus'un intihannı etinde duyabilen Clarissa Dalloway'den enç ölüye akan anlayış ve onay gibiAATLER' in tek insancıl umudu. Kitabı bitirince, içinizde bir sızıyla soruyorsunuz: İnsan soyu, nereye? • Theo'nun Kutsal Yolculuğu "Şeytanın Orospusu" ile 20. yüzyıl felsefe tarinini romanlaştıran Catherine Clement, "Theo'nun Kutsal Yolculuğu "nda dinler tarihini romanlaştırıyor. Kitap aynı zamanda, inanç ve büinçle bir erken ölümü yenme yolculuğu. TACİM ÇİÇEK Ideoloji yaşama egemen olmak isteyen düşünceler bütünüdür. Bu yüzden oirileri tarafından oluşturulmaz, yaşamın gerçekliğinden doğar ve varüöını sürdürür. Esitlikçi kabilelerin toplulukları, üretimlerini eşitçe paylaşmayı ilk başlarda gerçekleştirebiliyorlardı, ama süreç içinde gelişen üretim araçlanyla birlİKte değişim değeri oluştu. Kabilelerin eşitliği eşitsizliğe dönüşünce kandaslarına boyun eğdirmek ve egemen olmak "devlet ve ideoloji'yi doğurdu. Bundandır ki ilk sınıflı toplumlarda din egemen ideoloji olmuştur. Sınıfların oluşmasına da öncülük etmiştir. Süreç içinde gelişip, degişik egemenliklerin etkıli birer ideolojik dayanaklan olmuştur, dinler. Dayanaklan diyorum, çünkü günümüzde tüm dünya ülkelerinde egemen ideolojilerin dinselliği yine de o ülkelerin ortak dinlerinden etkilenerek egemenliğe karşı güç oluşturan dinsel örgütlenmeleri engellemiyor. Yeni egemenlerin "din"iyle, "muhaliflerin "din"i, ki aynı olmasına karşın, yorumları birbirine oldukça uzaktır. Işte bu Diller, dinler, insanlar arasında bir yolculuk yüzden F. Engels: "...devlet bir kez toplum karşısında bağımsız bir güç haline geldi mi, kendisi de artık yeni bir ideoloji yaratır. Meslekten politikacılar, kamu hukuku kuramcıları, özel hukukçular, gerçekte, ekonomik olaylarla olan bağlantıyı hileyle örtbas ederler..." diyor. Tüm bunlan şunun için söylüyorum: Catherine Clement in Theo'nun Kutsal Yolculuğu" için. tnanç ve bilinçle bir erken ölümü yenme yolculuğu. Theo, çocukluktan çıkarken (çünkü 14 yaş çocukluk döneminin sonuaur ve 15. yaş ise bedensel ve bevinsel olarak yetişkinler dünyasına geçışin başlangıcıdır.) doktorlann tanımlayamadığı ölümcül birhastahğa yakalanır. "Fransız babaanne" ve "Yunan anneanne"nin gözdesi Theo'yu, garip ve uçan, yirmi yaşında bisikletle dünya turu yaparken bir Japonla karşılaşmış ve evlenmiş, beş yıl sonra bu Japon'dan ayrılmış, Los Angeles ve San Diego arasında rastladığı Avustralyalı zengin bir bankacı ile evlenmiş, Sydney'e yerleşmiş, kocası ölünce de muazzam bir servete konmuş ve bir daha evlenmemiş, çocuğu da olmadığı için sevgisini yeğenlerine vermiş, dünyanın birçok yerinde dostlan olan halası Marthe tinsel bir Odysseia'ya çıkartır: Roma ve Istanbul'dan geçerek Kudüs ve Benares'e, Prag ve Bahaia, Moskova ve Jakarta.. Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika'ya uzanan bir yolculuk. MuseviJik, Hıristiyanlık, îslam ve eski Mısır dinleri, Grek ve Roma tanrıları, Afrika'nın kökleri derinlerde yerel dinleri. Bütün • t İ) Virginia Woolf. B.ÎR YAZARIN GUNCESI, çev. Fatih Ozgüven, Oğlak Yayınlan, İ995 2) Virginia Woolf, MRS. DALLOWAY, Çev. Tomris Uyar, îletişim Yayınlan, 1989 Saatler/ Micheal Cunningham / Çe viren: Ilknur özdemir/ Can Yayınlan, 1999/230 s. Catherine Clement. Theo'nun Kutsal YoJculuOu OIHmlzdekl Hdnd romanı CUMHURİYET KİTAP SAYI S4B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle