Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
* lerini yerine getirmeye adamıştır. Yargıç kadından ctkilenir ancak onun insanlan aldatan, ahlaksız, muzır ve akıl hastası olduğunu, hem kendinin hem toplumun hetn de Meksika devriminin başına bela olduğunu düşünerek toparlanmaya çalışır. Hukuki tenmlerden anlamayan Bayan Loyden'in savunmasını o sırada gazetecilerle görüşmeye giden yargıcın yokluğundan yararlanan ve kendısini aldatan kocasından öç almak isteyen daktilograf hazırlar. Gazeteciler, gardiyanlar, partilerin kadın kolları tarafından desteklense de Bayan Loyden mahkum olur. Sevgi seliyle hapishaneye uğurlanan kadın, basta kocalan olmak üzere, yargıç dahil mahkeme personeli tarafından sürekli ziyaret edilir. Herkes verilen cezanın ağır olduğunu düşünmektedir. Kendinden çok başkalarını düşünerek sürekli veren sevecen bir kadının, toplum ve yasalar önünde suçlu bulunuşunu anlatan öykü kadını aşağılayan geleneksel bakış açısını vurgulamaktadır. I< 1906 doğumlu, îspanyol yazar Silvana Ocampa'dan alınan öykü ise "tki Rapor" başlığını taşımaktadır. Bu öykünün "Cennet ve Cehennem Raporu" alt başlığını taşıyan bölümü, Cennet ve Cehennem galerilerinde yalnızca nesnelerin değil, kenderin, kasabalann, bahçelerin, dağların, vadilerin, dağların, güneşlerin, yansımaların, ısılann, adarın vb.'nin de bufunduğundan söz ederek başlamaktadır. Anlatıcıya göre olumlu şeyleri olumsuz görmek Tannnın değil gözlerimizin işidir. Oldüğümüzde yanıbaşımızda oturup isteklerimizi yerine getirecek olan melek ve şeytanların bize gösterdiklerini dünyada gördüğümüz şeylere benzetecek, seçerken dikkat etmemiz gerekecektir. Küçücük bir ayrıntı isteklerimize kavuşmamızı engelleyebilecektir. "Kökü Kazınamayan Soy" başlıklı ikinci bölümde, her şeyin kusursuz ve küçük olduğu bir kentten söz edilir. Burada çalışaruar, biraz bencillikten biraz da cocuklarıru mudu etmek için bu ekonomüc yaşam tarzını kurmuşlardır. Çocuklar boylanna göre alederle sürekli çalışırken büyükler keyiflerince günlük yaşamlarını sürdürürler. Her şeyin minik gelmesi dışında sıkıntıları yoktur. Istatistiklere göre çocuklar, zayıflamadan ve kimliklerini yitirmeden boyca kısalmaktadırlar. Anne babaların kendi yerlerine geçmelerine de cngel olma karanndadırlar. Inanmaktadıdar lci, onlar küçüldükçeyıHargeçtikçe, dünyaya bakışlan gittikçe daha kişisel yani daha insanca olacaktır. Çocuk olmanın, çocuk kalmanın dünyava katacağı güzelliğin özlemini taşıyan öyicüde çocuk soyunun tükenmemesi dileği işlenmektedir. "Çalıntı Parti", 1943 doğumlu Arjantin'li Liliana Heker'den alınan ve zengin bir evin temizliğini yapan bir isçi kadının, evin kızı için verilen görkemli doğumgünü partisine çağnlan dokuz yasındaki lazının artide yaşadığı hayal kınklığını anlatan ir öyküdür. Annesi, o insanlann gözünde bir hızmetçinin kızı olarak görulen Rosaura'nın bu zengin partisine gitmesini engellemek ister. Oysa Rosaura dünyanın cn güzel partisi olacağına inandığı bu partiye gitmezse öleceğini düşünür. Özellikle mavmunuyla gelecek gözbağcıyı merak etmektedir. Kaldı ki evin kızı Luciana ile ders çahşmak için gittiği o evdeki her şeye bayılmaktadır. Becerikli bir kız olan Rosaura partide ütün işlere yardım eder. Partide yapılan tüm oyunlarda birinci olur. Pastayı, Luciana üflcdikten sonra Rosaura dağıtır. Gözbağcının maymunu kucağına alan çocuğu yok etme numarasına katılmaya cesaret eden tek çocuk olur. Armağan olarak kızlara bilezik, oğlanlara yoyo dağıtan Bayan Ines'in kendısine her ikısinden de vereceğini umar. Sıra Rosaura'ya geldiğinde armağan torbalannı bırakıp cüzdanını açan Bayan Ines, ona yardımlan için teşekkür ederek iki kâğıt para uzatır. Donup kalan Rosaura, sıkı sıkı annesinin bedenine yapışarak soğuk ve duru bakışlar fırlatır. Bayan Ines kıpırdamadan durur, elini çekmeye cesaret edemez. Sanki en küçük farkkhk, sonsuz incelikte bir dengeyi alaşağı edecektir. Cennet ve Cehemem Raporu" Ne yapılırsa yapılsın ait olunan sınıfın gerçeklerinin değiştirilemeyeceğinin altını çizen öyküde paranın kirlettiği küçücük düşlerden söz edilmektedir. 1920 doğumlu Elena Garro'dan alman "Biitün Suç Tlaxcaltecalar'da" başlıklı öykü, çok sevdiği amcasının oğlundan aynlıp bir başkasıyla evlenen bir kadının eski askına duyduğu özlemle çıldınp, düşlerinde onunla buluşmasını anlatmaktadır. Öykünün kahramanı Laurita, kayınvalidesiyle birlikte çıktığı bir yolculukta, benzini biten araba bir köprü üzerinde kalır. Işık seli içinde çocukluğunu anımsar. Köprünün kenanndan onun geldiğini görür.. Arabanm kapısına uzandığında yaralı olduğunu, yine kaçtığmı ve yenildiğini anlar. Ona evlendiğini söylemez; ihaneti yüzünden kıvranarak, "Bütün suç Tlaxcaltecalar'da!" der. Elinden tutup evine götürmek ister. Zaman dolduğunda birbirlerine tutuşup eriyecek, gerçek zamana birbirlerine dönüşmüş olarak geçeceklerdir. Kendini onun gözlerinde ve bedeninde görmeye baslar. Sevdiğinin sesi göğsünden kandan izler kazımaktadır. Gene çökünce gelmek üzere giderken peşinden koşar, arabaya vanncaya kadar. Benzin alıp dönen kayınvalidesi onu kan ve toz içinde bulur. r l l n H m i VB H ı y ı a t DUjBNMn Evde o günkü olaydan söz edümemeye çalısdır. laurita kocasından daha da uzakıaşır; hiçbir yere sığamaz olur. Kimbilir ne zaman kendini almaya gelecek Kızılderili amcaoğlunu bekler. Küçükken onunla buluşup hindistancevizi yedikleri kafeye gider. Onu karşısında bulur. Dokunuşuyla tutuşan elbisesi ona babasıyla ağabeylerinin öldüğü evlerinin yanışını anımsatır. Yine geleceğim diyerek sevgilisini düşleyerek gün geçiren Laurita sık suc kaybolmakta ve lcocasını çileden çıkarmaktadır. Onun pencerelerden hanımlannı eözedediğine hizmetçiler de inanmaktadırlar. Dıanetleri yüzünden sevgilisinin kendini affetmeyeceğini düşünen Laura bir gece evine gelir ve mutfakta aşçı Nacha ile söyleşerek bir daha dönmemek üzere gider. Hanımı Laura'nın çağa vc Beyefendi'ye uygun olmadığını düşünen aşçı artık orada kalamayacağmı düşünerek işinden ayrılır. Tutkulu aşkının esiri olan bir kadının kendinden geçişini anlatan öykü, pişmanlık ve suçluluk duygularının insan üzerindeki yıkımını da vurgulamaktadır. Brezilya'lı yazar Lygia Fagundes TeDes'in "Tigrela" başlıklı öyküsü, küçükken alınıp evde büyütülen dişi bir kaplanın zamanla sahibine bağlanıp âşık oluşunu ve onu hiç kimseyle paylaşmak istememesi sonucu geçirdiği bunalımlan anlatır. Anlatıcı kocasından aynldıktan sonra küçük bir stüdyoda kaplanıyla yaşayan arkadaşıyla bir kafede içerken karşılaşır. Kadın, eve döndüğünde kaplanırun kendini balkondan atarak intihar ettiğini görmekten korkmaktadır. Kaplan bunu daha önceden de denemiştir. Gittikçe insanlaşan kaplan kadına askla bağlanmış; onu herkesten kıskanmaya başlamıştır. Viski içip müzik dinlemekte, dansedip hırçmlaşmaktadır. Kadının erkek arkadaşı olduğunu anlayan kaplan krize girer ve konuşmalarını engellemek için telefon kablosunu parçalar. Işte o gün umutsuzluğa kapılan kaplanın ne yapacağını kestire meyen sahip de mutsuzdur ve o gece durmadan içer. Bir hayvanla bir insanın arasındaki ilişkiyi anlatan bu öykü, canlılann ilgi açlığı ve bağımlılık duygulannı ve özellikle Ugiyi paylaşma konusundaki kıskançlıklarını aile getirmektedir. "AdAlan". 1925'te Arjantin'de doğan Beatriz Guido'dan alınan ve kahramanının midillinin sırtından düşerek sakat kalan ikizine gösterilen ilgiyi kıskanarak ölümüne neden olması ve onun yerine geçmesini anlatan bir öyküdür. Bir çifdikte yaşayan ve gösterişli yaşamlanyla çevredeki köylülerin nefretini kazananbirsüpermarketler zincirinin sahibinin kızı olan ikizler birbirlerine şaşılacak derecede benzemektedirler. Ancak kişilikleri çok farklıdır. Victoria melek kadar iyi; Marina ise aklına gelen her acımasızlığı yapabilecek kadar kötüdür. On dört yaşına bastığında amcalanndan birinin tecavüzüne uğrar; ve o günden sonra önüne çıkan herkesle birlikte olmaya baslar. Yaşadığı evde olup bitenleri merak edenlere inanılmaz öyküler uydurarak onlan kışkırtmakta ve nefret ettiği babasına yönelen lanedi bakışları çoğalmaktadır. Vıctoria'yı da ürküten Maria ona acı vermekten ae muduluk duymaktadır. Bir gün yakında doktor çıkacak olan Pablo ile Victoryayı izler ve onlann tertemiz bir aşkla bir ayini yaşar gibi seviştiklerine tanık olur. \Tıctorya ya iyice düşman kesilen Maria ondan öç almak için işçilerin düzenlediği bir karnavala götürür. Herkes sarhoş olur. Kendine bir eş seçip Victoria'yı onlarla yalnız bırakır. Dönaüğünde onu barakada bir yığının alunda yatarken bulur. Bir sürü kişi ırzına gectikten sonra öldürmüşlerdir. Tekerlekli iskemleye kendi geçip ağıt yakmaya baslar. Babasının ilgisi; Pablo nun aşkı ve Victoria'nın kişiliği onundur artık. Anne babaların daha zayıf olduğuna inandıkları çocuklarına daha fazla ilgi göstermekle kardeşler arasında düsmanca duygulara yol açabileceğini vurgulayan öykü, yönlendirilmediğinae laskançlık ve hırs gibi duygulann yeni boyudara ulaşabileceği ile insanlann ilgi uğruna neler yapabileceklerini de örneklemektedir. Tembelliği ve başladığı her işi yanm bırakmasıyla ünlü Juan Ganga nın pirinç ekip para kazanmaya karar verişiyle gelişen olaylan anlatan "Maymun Emeğinin Karşılığını Nasıl Kaptırdı" başlıklı öykü, Küba'lı yazar Lydia Cabrera'dan almmış. Pirinçler olgunlaşmcaya kadar maymunlarla Çalışan Juan, hasat zamanı kân paylaşmak isteyen maymunlarla bir anlaşmaya varır. Pirinç biçmcyc, tarlanın bir basından maymunlâr aığer başmdan da isteaiği kadar adam getirebilecek olan Juan başlayacak, kim daha çok toplarsa ürün onun olacaktır. Maymunlarm çahşma hızım bilen ve ürünü kaybedeceğini anlayan Juan derdini kansına açar. Akıllı karısı bir sürü şangırtılızilile geüp ortada durur; şarkı söyleyerek hızla çalışan maymunlarm dikkatini dağıtır: Zaman zaman eteğinin ucunu kaldırarak kendilerine yardım eden erkeklerin daha çok çalışmalarını sağlar. Maymunlar Viviana'nın bir an eteğini kaldınp sangırtılı parlak nesneyi göstermesiyle çakıup kalır; ışi bırakırlar. Böylcce hem pirinçsiz kalırlar; hem de o ışıltılı şeyin nc olduğunu öğrenemczler. Kadının, akhnı ve cinselliğini kullanarak her şeyin üstesinden gclebileccğini anlatan öykünün, kadınların cinsel bir varlık olarak algılanmasına tepki oiduğu da söylenebilir. îspanyol yazar Rosario Castellanos'ıın "Kaplanın Ölütnü" adh öyküsü, bir Kızılderili kabilesi olan Bolomeder'in beyaz adamlardan oluşan Caxlane'ler tarafından yok edilişlerini anlaür. Toprakları istila edilen ve yurtlanndan kovuıan kabile nereye varacağını bilmeden yola düşüp sert iklime yenilirler. Kalan birkaç kişi beyazlann ulaşamayacağı bir tepelikte zor günler geçirerek yaşam savaşı verir; Kabileyi koruyan kaplan ruhuna tutunarak ayakta kalmaya çalışırlar. Çaresizlikten kente inmeye karar veren erkekler, kadınlar ve çocuklarla vedalaşırlar. Clanekslerin o bölgede kurduğu kent zekâlanyla taşranın ticaret ve kültür merkezi olmuş, zamanla sadece piskoposluk bölgesi olarak önem kazanmıştır. Bu kente gelen Bolomeder, Clanekslerin yarattıklannı şaşkın bakışlarla izleyerek bolluk içindeki pazar yerine ulaşırlar. Yağmalanacaklanndan korkan halkı yanılur boş bir alan bularak çıkınlarından çıkardıklannı yemeye başlarlar. Bir devşirmeci tarafınaan alınıp çifuiklerde kahve toplamak üzere dayanılması zor bir yolculuğa çıkarılırlar. O uzun yolculuğa dayananlar bir daha asla dönemezler. Efendilerine zincirle bağlanırlar. Kulaklarmda kendilerini çağıran lcadmlann ve açlıktan ölen çocuklarınm sesleri yankılanır. Tepelerde dolaşan kaplandan bir daha haber alınamaz. Irkçılığın, istilanın savaşın ve insanm insana zulmünün binlerce yulık tarihini özetleyen öykü, aynı zamanda bir kültürün yok eailişinin de tanıklığını yapar gibidir. Böyle özedenebilecek olan bu on dokuz öykü okunup bitirildiğinde anlaşıhyor ki; insan her yerde insan; Kadın her yerde kadın. Yoksulluklar, yoksunluklar, acılar ve ağıdann nedeni hemen hemen her coğrafyada aynı; farklı tarihsel ve ekonomik koşullar biçimlendiriyor onlan yalnızca, belki biraz tonları farklı. Yasam, ölüm, sonsuzluk; savaş, şiddet, yıkım; laskançlık, gurur, nefret; aşk, sevgi, ilgi; güzellik, iyilik, kötülük... Hepsi evrensel; hepsi gökle yer arasmda kaplam alanı bulan her canh için geçerli kavramlar. Ancak, öykülerin yazarlarırun kadın olmasının, kadınm tüm dünyada geçerli olan ikincil konumunun eşidik düzeyine ulastınlması gereğini biraz daha derinleştiren bir söylem taşımalanna neden olduğu söylenebilir. Kahramanları da coğunlukla kadın olan öykülerden, yaşaaıkları her türlü baskıya, yoksunluklara; aşmaya çalıştıklan yara bere içinde kaldıklan her türlü zorbalığa, sınırlamalara ve engellere karşı çıkan ve isyan eden çığlıklar yükseliyor çünkü. Duymak için biraz kulak vermelc vc anlamaya çalışmak gerek. Anlaşılıyor ki, çözüm bekleyen bir sorun olarak algılanan "kadın"lar, önce insan olarak değerlendirilmek istiyorlar, erkekler nasılsa aynen öyle. Asla cinsel bir varlık olarak alguanmak ve bedensel güçsüzlüğü ile tanımlanmak istemiyorlar. Dünyayı en az erkekler kadar tutkuyla kucakladıklan halde neden daha çok özveri ve acıyla karsılandıklarma şaşınyorlar. Akıllan ve yürekleriyle her şeyi anlayıp duyumsadıklan halde neden ikincil konumda olduklanm, aşağılandıklarını ve ezildiklerini anlayamıyorlar. Isabel Allende'nin dediği gibi: "Yaşamaya mahkum olduklan bu 'maço' dünyada cinselliğin, erk'in, yükselme nırsının, adaletsizliğin örtülü kalmış anlamını yorumlamaya çalışıyorlar..." Victorya Ocampo kadınlann ne istediğini şöyle özetliyor: "înanılır gibi değil, şaka falan etmiyorum şu anda, milyonlarca insan, kadınlann şu andaki sınırlı isteklerinin anlamını kavramış değil: Kadınlar dünyayı bir erkeğin bir kadını sömürebileceği bir koloni olarak değil, 'içinde yaşadığı anayurt' olarak görmek istiyorlar, nepsi bu." "Başka Ateşıer", işte bu denli basitzor bir isteği anlayıp yaşama geçirmek için okunmaü. demokrasiye, eşidiğe, özgürlüğe, insan haklanna inanan herkes, özellikle erkekler tarafından. • "Başka Atesler" Latin Amerikalı Kadın Yazarlardan Öyküler/ Yayına Hazırlayan: Alberto Manguel/ Çeviren: Tomris Uyar/ CanYaymlan/1999/Utanbul/216 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 536 KP kiütüpün yok edlllşl KıskançMı V8 h r t E SAYFA 16