19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

susacak. Nesneler konusacak boynu bükük. Her Sabah Dönersin Şafağın ilk ışığı soluyor dudağından boş, ücra sokaklarda. Griye çalıyor gözlerin, ışıl jşıl, şafağın tatlı damlaları koyu tepelerde. ' , Adımın ve soluğun .' j . tan vakti esen yel gibi şiliyor evleri. Ürperiyor kent, kokuyor taşlarsen yaşamsın, uyanışsın. Yitik yıldızsın şafağın ışığında, Dİr meltem cıvıltısı, sıcaklık, soluksungece bitti. .., "Anlar susacak./Nesneler konusacak bovnu bükük" Cesare Pavese/ Şiırler/ Çeviren: Gülbende Kuray Pavese çağdaş Italyan edebiyatının adını dünyaya duyurmuş en ünlü yazar ve ozanlarından biridir. îki dünya savaşı sırasında Avrupa kültürünü altüst eden bir ortamda yetiştiğinden karmaşık bir kişiliğe sahiptir. Yapıtlarında, yaşadığı yıllarda hüküm süren dekadantizm akımının etkisine kapılaSen ışık ve sabahsın. rak ölümün çekiciliği üzerinde durur. Yaşamın zorluğundan, yalnızlıktan ve insanlarla arasındaki Uyuduğun Gece iletişimsizlikten söz eder. Amerikan gerçekçiliğinden de etkilenen Pavese'nin Amerikan edebiyatından yaptığı birçok kitap çevirisi vardır. îtalyanca, Latince ve Felsefe öğretmenliği yapmasına Sana benziyor gece de ağlayan uzak gece karşın bu işi uzun süre sürdüremez. La cultura adlı dergiye de yazılar yazan Pavese 1950'de Torisuskun, derin yüreğin içinde, no'da bir otel odasında uyku ilacıyla intihar eder. Ozanın ünlü yapıtları şunlardır. Paesi tuoi (1941), yıldızlar geçiyor yorgun. La spiaggia (1942), Feria d'Agosto (1946), îlcompagno (1947), Prima che ilgallo canti (1949), La yanak değiyor bir yanağa Bir bella estate (1949), La luna e ifalö (1950), Verrâ la tnorte e avrâ i tuoi occhi (1951). II mestiere di soğuk bir ürperti gibi, birisi viçırpınıyor, yalvanyor sana, yalnız, vere adlı günlüğü ise eleştirmenlerce yazarın başyapıtı sayılır. Türkçeye Yaşama Uğraşı adıyla çevyitık, içinde, ateşinde. rilen ve E Yayınları arasında yayımlanan bu kitap Pavese'nin bütün yapıtlarını basan Can Yayınları Gece acı çekiyor, soluyor şafak, tarafından yakında yeniden yayımlanacaktır. Can Çekişme tki Sigara Her gece bir kurtuluş. Işıması görünüyor asfaltın pırıl pırıl, rüzgâra açılan yollar üzerinde. Gelip geçen nerkesin bir başka yüzü, bir başka öyküsü var. Ama bu saatte artık yorgunluk auyulmaz: binlerce sokak lambası kibrit yakmak için duranlara hazır. Benden kibrit isteyen kadının yüzünde sönüyor alev. Rüzgârda sönüyor ve umutsuz kadın bir kez dana istiyor o da sönüyor; artık gülüyor kadın boynu bükük. Yüksek sesle konuşabilir, bağırabiliriz burada, kimse duymaz bizi. Bakışlanmızı gezdiriyoruz sayısız pencerede sönmüş gözler uykudabekliyoruz. Kadın omuzlarını kısarak renkli atkısını yitirdiğinden söz ediyor, üzgün geceleri onu soba gibi ısıttığından. Ama birbirimize dayanmalc yeterli köşede rüzgârdan geriye bir esintiden başka bir şey kalmıyor atık. Yıpranmış asfalta bir izmarit düştü bile; o atkı Rio dan gelmiş, ama hoşnut kadın onu yitirdiğine, çünkü bana rasdamış. Rio'dan geîmişse atkı geceleyin geçmiştir büyük transatiantiğin ışığıyla bezenmiş okyanustan. Evet, rüzgârla dolu geceler. Denizci sevgilisinin atmağanıymış. Artık yokmuş denizci. Kadın fısıldıyor, onunla yukan çıkarsam gösterirmiş bana denizcinin resmini kıvırcık, güneş yanığı. Kirli gemilerde çalışıyormuş makineleri temizlemek için, Den daha güzefmişim. Asfaltta iki izmarit var şimdi. Gökyüzüne bakıyoruz. Şu yukandaki pencere parmağıyla gösteriyor kadın bizimmiş. Ama yukanda soba yokmuş. Gece başıboş dolaşan vapurlasarstığın zavallı yürek. Ev örtülü yüz, koyu sıkıntı yıldızları üzen ateş, senin gibi bekleyen de var günün ağarmasını yüzüne dikkatle bakarak sessizce. Uzanmışsın gecenin altına kapalı, ölü bir ufuk gibi.. Sarsılan zavallı yürek sen de şafaktın uzak bir günde. Sen Toprak ve Oliimsün Yollarda dolaşacağım yorgunluktan bitmedikçe yalnız yaşamayı öğreneceğim gözlerinin içine dikerek gözleri mı geçen her yüzün ve hep aynı kalmayı. Damarlarıma yayılan bu serinlik sabah duyumsadığım bir uyanıştan başka bir şey değil öylesine gerçek; yalnızca kendimi daha güçlü hissediyorum bedenimden, daha soğuk bir titreyiş eşlık ediyor sabaha. Yirmi yaşımın sabahları uzak. Yarın yirmibir olacağım; yarın yollara çıkacağım. Her taşı, gökyüzünün her çizgisini anımsıyorum. Yarın yine herkes benı görecek ve dimdik ayakta olacağım, durabileceğim vitrin camlarında kendimi seyretmek için. Bir zamanlann sabahları, gençtim ve bilmiyordum, benim geçip gittiğimi bile bilmiyordum kendinin efendisi bir kadın zayıf bir çocuktum ydlar yılı süren bir ağıttan uyandım şimdi sanki o ağıt hiç yaşanmamış gibi. Yalnızca renkleri istiyorum. Renkler ağlamıyor, bir uyanış gibiyim: yann renkler dönecek. Herkes sokağa çıkacak, her beden bir renk beoekler bile. Açık kırmızı elbiseli vücut uzun bir solgunluktan sonra yeniden başlayacak yaşama. Duyacağım etrafımda dolaşan bakışları ve ben olduğumu anlayacağım; şöyle bir bakarak, kendimi insanlar arasında göreceğim. Her yeni sabah, yollara düşeceğim renkleri aramak için. Şarkı Bulutlar toprağa ve rüzgâra bitişik Torino'nun üzerinde bulutlar varoldukça yaşam güzel olacak. Başımı kaldırıyorum büyük bir oyunun oynandığını keşfediyorum orada, güneşin altında. Bu beyaz kaskatı kitleler, rüzgârın çevrelediği, her şey mavi bazen dağıtıyor rüzgâr buludan, «ık yüklü örtülere çeviriyor. Çatılar üzerinde, binlerce beyaz bulut, her şeyi örtüyor, kalabalığı, taşlan, uğultuyu. Birçok kez kalktığımda bulutfarı gördüm bir leğenin berrak suyuna yansımış Ağaçlar da göğü yerle birleştiriyor. Uçsuz bucaksız kentler ormanfara benzer gokyüzü görünür sokaklar arasından yer yer. Aöaçlar nasıl Po'nun üzerinde yaşarsa, akıntılar arasında, öyle yaşar ev yığınları güneşin alnında. Ağaçlar da acı çekip ölürler bulutlann altında. Insan kanar, ölür yine de sevinç şarkıları söyler yerle gök arasında, kentle ormanın görkemi içinde. Yann vaktim olacak içime kapanıp dişlerimi sıkmaya. Şimdi ise tüm yaşam bulutlar, bitkiler, yollar, yitip gitmiş gökyüzünde. Sen toprak ve ölümsün mevsimin karanlık ve sessizlik. Yaşamaz senden fazlası şafak tan çok uzakta. Uyanır gibi göriindüğünde sen yalnızca acısın, gözferinde ve kanında okunan ama sen duyarsızsın. Yaşıyorsun bir taşın yaşadığı gibi, katı toprak gibi. Sonra düşlerle örtünüyorsun, hıçkmk sarsılışlarıyla, yadsıdığın. Acı, bir gölün suyu gibi kaygılı, sarıyor seni. Su yüzünde halkalar. Onların durulusunu izliyorsun. Sen toprak ve ölümsün. Ispanya Meydanından Geçeceğim Parlak bir gök olacak, sokaklar açılacak çamlık, kayalık tepede. Caddelerin uğultusu durgun havayı bozmayacak çeşmelerden fışkıran renklerle boyalı çiçekler eğlenmiş kadınlar gibi göz süzecekler. Merdivenler, balkonlar, kırlangıçlar şakıyacak güneste. Açuacak o cadde, taşlar şarkı söyleyecek, yürek atacak sıçrayarak ra cılız ışıklan yol gösteriyor ya da yalnızca yıldızlar. Asfaltı kolkola geçiyoruz, birbirimizi ısıtmak için oynaşarak. Uyuyan Arkadaş Ne diyeceğiz bu gece uyuyan arkadaşa? En narin sözcükler diziliyor dudağa en keskin acının içinden. Bakacağız arkadaşa, onun hiçbir şey demeyen, boş dudağına, konuşacağız Doynu bükük. Gece, eskj acının yüzünü takınacak, her akşam yeniden dirilen nükümsüz, canü. O uzak sessizlik acı çekecek ruh gibi, suskun, karanlıkta. Konuşacağız uysalca soluk alan geceye. Duyacağız damlayan anları karanlıkta nesnelerin ötesinde, şafağın kaygısında. Ansızın geliveren çizerek nesneleri ölü sessizliiin üzerine. Boşuna ışık aydınlatacak günün solgun yüzünü. Anlar su gibi çqmelerde, o ses olacak çıkan merdiveninde. Tanıyacak pencereler kokusunu taşın, sabahın. Bir kapı açılacak. Uğultusu yollann vüreğininkiyle bir olacak belli Delirsiz ışıkta. Sen belireceksindurgun ve parlak. CUMHURİYET KİTAP SAYI 529 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle