22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•" met) aşarak, zorluklara karşı olağanüstü bir mücadele verdiler. Başları hep dik durdu. Çektiğimiz yokluğu, değil eşe dosta, evin çocuklan olan bizlere dahi nissettirmedifer." (s. 59) Füreya'yı yaşatan tek şey "ateş" ve "sır"dı. Diğer bir deyişle, seramiğin "giz" dolu dünyasıdır Tanpınar'ın benzetmesiyle: "Seramik ateşin çocuğudur." Hastalıktan ve yorgunluktan bitkın düştüğü halde o, hayatın zorluklarını, direnme gücüylc ycnebileceğini düşünür. Insanların dünyasını "ateş" ve "sır"ın sıcaklığında, korluğunda görür. Çamura şekil vermek ve hâkim olmak ister. Olağanüstü bir gayretle bileklerini ve yaratıcı ellerini kilim plastik dokusunu biçim vermek için mıncıkJar durur. Sanki içindeki acılannı, sıkıntılarını kille gidermek ister. Artık dönüşü oknayan bir yolda onun tek uğraşısı kil ve seramik olacaktır. "Füreya, 1951 in sonlanna doğru, atölyesini, seramik yapmak isteyen kimselere açarak, seramikseverlere bir fırsat tanımak istedi. (...) Harbiye'deki EI Irak Apartmanı'nı geceleri sanatçı çevre doldururken, gündüzleri de öğrenciler ve aınatör seramikçiler doldurmaya başladı." (s. 244) Füreya ve Kılıç Aii, hayat tarzı yönünden (özellikle kültür ve sanat yönünden) farldı yaradılış, mizaca sahiptiler. Dolayısıyla 1950'li yıllarda aile içinde fark edilmeyen kendi aralarında bir didişme vardır. Bu durumu anlatıcı söyle açıklar: "Normal yaşamda sanat, alaturka şarkılar olarak icra edilirdi, onun gözünde. Havdi, karısının hatırı için, bir de kayınvaldesi Hakkiyanım'ın yemeklerden sonra verdiği Chopin'li List'li piyano konserlerini de sineye çekiversin. Hetn Füreya hetn de Kılıç Ali, Füreya yaşam tarzını değiştirmeyecek olursa, bu evlıliğin yüriimeyeceğinin bilincindeydiler ama, kimse ilk adımı atamıyordu." (s. 244) "Kocası söylemişti zaten; ateşin kızıydı o, cehennemin kapısında süreldi beklemede duran." (s. 247) Kılıç Ali've yer kalmamıştı hayatında. O da farkındaydı bunun." (s. 255) "Bizi ayınrsa, bu çamur ayıracak," diyordu sık sık." (s. 255). Kılıç Ali ile nasıl başa çıkacağını ya da kocasının onunla nasıl bir uyum içinde olacağını hiç düşünmüyordu. Çevresini sanat ve edebiyat dunyasından dostlan kuşatıyordu. Partiler düzenleniyor; sanatsal ve entelektüel düzeyde sohbetler yapılarak bohem hayatını sürdürüyordu. Doğal olarak Kılıç AB asker kökenli olduğu için bu ortama ayak uyduramıyor; değişik karakterde insanlara alışamıyordu. Ayrı dünyalann iki insanı olarak durum değerlendirmesi yapıyordu her ikisi de... Füreya hayal dünyasını girift çizgilerle kompoze edümiş, s ırla kaplanmış bir seramik vazoya benzetir. Vazonun düzgün ve parlak yüzü yalnızca kocasının görüş ve düşüncelerini yansıtır. Oysa Kılıç Ali, sadece üstteki sır'ı görmektedir. Füreya ise, renkler ve biçimler dünyasının içinde bir sanatçıdır. Sırın altındaki "giz" zor fark edilecektir. Füreya başından geçen ilk evliliğin tortusunu üzerinaen atmak ve geçim sıkıntısını çeken ailesinin yükünü nafıfletmek için yaş farkı gözetmeksizin Kılıç Ali'nin de statüsünü değerlendirerek bir mantık evliliği yapmıştır. "Bizi ayınrsa, bu çamur ayıracak" diyordu sık sık Kılıç Ali... Ve bavula doldurduğu şahsi eşyalannı yanına alarak, gitti. Koskocaman qaireden bir çöp bile almamıştı. " 'Yaşasın OzgürlükJ.' 'Yaşasın Ozgürlük!' diyecektir Füreya... Üçüncii evliliğımi yapmaya hazırdım artık. Toprak ve sırla, sır ve ateşle, kısacası seramikle ömür boyu sürecek son evliliğimi." (s. 257) '... Ateşkı kınydı o, cehennemin kapısnda süreMI beklemede duran.' Füreya "güçlü kadını oynamaya soyunmuşken, gerçekten de güçlü bir kadın olup çıkmıştı. Şimdi sıra, hayatını yeniden düzenekoymaya gelmişti." (s. 258) (...) Atölye, zamanla gidip gelenin hiç eksilmediği, sanatın bir yemekrakısohbet üçgeninde üretildiği bir "ocak"a dönüştü. Burada üretilen sanatı, Sabahattin Eyuboğlu'nun AnaSAYFA 8 Metamorfoz ya da bohem hayatn müdavimterl (ütölye yrilan, 19541974) dolu'su, Cevat Şakir'in mavi yolculuklan izler (...). Füreya'nın Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Ulvi Uraz'a, Melih Cevdet'ten Sabahattin Batur'a, Teoman Aktürel'e, karı koca Cimcoz'lara, Rezzan Yalman ve oğlu Tunç'a, Sevim Moran'a, Azra Erhat a uzanan dostlar yelpazesini, ailenin sanatçılan Fahrünnisa Zeid, Aliye Berger ve Şirin Devrim de sık sık renklendirirdi (...). (s. 264) "(...) Atölyesine kabul ettiği kişileri, ne pahasına olursa olsun, el üstünde tutardı. Şadi ve Müfide Çalık, Candeğer Furtun, Alev Ebuzziya, Lerzan Bengisu, Beril Anılmert gibi bugünün ünlü seramikçileri de o ocaktan gelip geçmiş, Füreya'nın dosduk tasından su içmiş kişilerdi." (s. 270) "Rockefelfer Bursu'nu kazanarak Güney Amerika'ya yolculuk yaptığı 1957 yılı çıkageldi. Füreya için bir dönüm noktası olan, rengârenk anılarla ve duygularla yüklü 1957 yılı." (s. 270) Füreya'nın "Hayali, altı yıl sonra 1958'de gerçekleşir. 1958 Brüksel Enternasyonal Fuarı'nda, Türk Pavyonu'nu gerçekleştirme onuru, Akademi öğretim görevlilerine düşer." (s. 278) Bu yıllarda Şakir Paşa atölyesindeki müdavimler de hiç değişmemiş, sadece çoğalırlar. Utarit îzgi (mimar) ne zaman akşamüstleri Füreya'ya uğrasa, orada Ahmet Hamdi Tanpınar a, Ahmet Kutsi Tecer'e, Melih Cevdet'e, Sabahattin Eyuboğlu'na, Şakir Eczacıbaşı'na, Cimcozlar'a rasdıyordu. Onlar her çarşamba, Füreya'da buluşup, dost meclislerinin canlı atmosferlerini yaşarlar. Bu gruba Mîna Urgan da katılır. Sözü edilen 'dost medisleri'nin ve Şakir Paşa atölyesinin 'müdavimlerinden' sanatın ve sanatçıların her zaman yanında olmuş, teşvik etmiş, yol gösterici değerli sanat kritikleri yapan yazar, şair ve büyük estet Ahmet Hamdi Tanpınar, Füreya'nın 1958 yılında açmış olduğu 'seramik sergisini' dikkade izler ve nefis bir yazı yazar: "(...) Kaç defa atölyesinde bu sevimli kadını ve iyi dostu, ağzında hiç sönmeyen sigarası, elleri çamur içinde çalışır veya kendi iç riiyasını, dalgın, bu sigara dumanlannda kovalar seyrederken, heykelle kuyumculugu birleştiren eski rönesans ustalartnı hatırladım. (...) Bu yüzdendir ki Füreya'nın bazı eserlerini seyrederken onun bu işe birkaç yıl evvel ve gözümün önünde başladığım, ilk sergisini kısa hayatında o kadar iş gören ve kapanmasına kadar üzüldüğümüz Maya galerisinde açtığını unutur, ikinci olduğuna kendi kendime karar verdiğim bu sanattan evvelki eserlerini ararım. Hakikat şu ki Füreya'nın seramiklerinin seyircileri, bu sanatkâra, muhayyelelerinde daima bir ressam ve heykeltıraş mazisi Mavi Kuş biblolarının güzelliği yaratmaya ister istemez mecbur oluyoriar." (...) (3) Yıllar sonra Füreya, sanatında sonun başlangıcına gelir: Üretken olamadığından daha doğrusu, yeni özgün formlar elde edemediğinden yakınır ve yıllarca onun sanatına biçim, renk veren fınnını satmaya karar verir: "' Fırınınızı neden satmak istiyorsunuz?' diye sorar Candemir Fürtun, 'Çünkü artık yeni bir şey üretemiyorum,' demişti Füreya. 'Yaptıklanm, hep daha önce yaptıldanmın tekran oluyor. Tekdüzelikten nefret ederim' der. Ferit Edgü'ye de aynen bu sözcükleri tekrarlar: "Söyleyecek bir şeyim kalmadı.'" (s. 320) Evet, sanatçımız artık yaslanmıştır, yorgundur. Şimdiye kadar yapabildiğini en güzel şekilae kanıdamıştır. Öolayısıyla bu yaştan sonra da kendisiyle yanşmanın bir anlamı yoktur. Füreya'nın açmış olduğu sergiler üzerine ilgi çekici yorumlanvla tanınan sanat tarihçieleştirmen Sezer Tansuğ, Füreya hakkında şu saptamayı yapar: "Füreya seramik adına yeni araştırmalannın da yer aldığı sergisinde bazı biçimsel tekrarlara diişmüyor değildi. Seramiğin formunda, nakışında ve rengindeki arıtma çabasını ben yeteri kadar kendiliğinden vanlmış bir sonuç olarak görmüyorum(...)" der. (4) Füreya, son yıllarında seramikte biçimlerde tekrara düştüğünü itiraf eder; yıllarca ateş ve sırda bırliktelik kurduğu, bir bakıma lcendisine yaşama gücü ve sevinci veren hrını(nı) satacaktır. Ve böylece Cumhuriyetin bu ilk seramikçisi "birdenbire sonbahar"ın hüzünlü atmosferi ile başbaşa kala caktır. "Bir sevgiliden ayrılır gibi aynlmıştı fınndan, içi yanarak, istemeden, ama doğrusunun bu olduğuna inanarak. Füreya nın sevdiği (ilk kocasından Sahahattin'den) ayrılışı da böyle olmuştu. Tutkuyla bağlandığı genç adamı ayaklan geri geri giderek terk etmişti. Bir konser solisti olamayacağını anladığı için, yirmi iki yaşında on yedi yıldır çalıştığı kemanını bırakmıştı. (...) Bağlılığı ve sevgisi ne kadar derin olursa olsun, son noktalan koymayı hep bilmişti Füreya. Fınnını satmış, boyalannı, malzemelerini dağıtmıştı genç seramikçilere. Ferit'in masasının üzerine bıraktığı kâğıt kalemlerle oyalanmıştı bir süre." (s. 321) Ama sanatçı ruhu onu hep tedirgin etmekteydi. Kendisiyle hesaplaşır. Bu kez onu yalnızlık sıkmaya baslar. Sokaldarda dolaşmak ister. En çok Balık Pazan'na gider. Şimdi onu dinleyelım: "...Yine bir gün Balık Pazarı'nda dolandıktan sonra, Tüneldeki Narnıanlı Han'a CYılların rutubetini taşıyan mekân da') yürüyordum, hasret gidermek için. Gidip Han'ın avlusundaki akasya ağacının altında duracak, bir zamanlar Aliye'nin olan pencereye doğru bakacaktım. Dağınık sarı saçlanyla bana el sallayan teyzemi görecekmişim gibi. Sonra da Ferit'e uğramayı bir kahvesini içmeyi düşünmüştüm." (...) (s. 331) Birbirlerini sevgiyle, saygıyla seven iki sanatçıdır Füreya ve Ferit Edgü... Yıllann ardından anılann sisli gölgeliğinde F. Edgü, Narmanlı Han'ı şöyle dile getirir: "...Narmanh'da avluya bakan küçiik atölye Bedri Rahmi'nindi. Bedri Rahmi burada resim yapıyor, perşembeleri dosdanyla bulusuyor, yılda bir kez de Eren'le ortak sergiler gerçekleştiriyordu. (...) Tanpınar bu iç içe iki küçiik odacıktan oluşan atölyede ne yapıyordu? Okumak, çalışmak, dinlenmek için tstiklâl Caddesi üzerindeki bu güzel avluya bakan atölyeyi sessizliği dolayısıyla mı seçmişti? (...) Komşujarı kimlerdi? Bir ikisini anımsıyorum. Orneğin, Aliye Berger. (Narmanlı Yurdu, herkesten çok gece gündüz orda yaşayan Alyoşa'nın yurduydu. Günün birinde bu güzelim yerde bir sanat sitesi gerçekleştiğindene hayal!onun adıyla anılmalı, derim.)" (5) "1992, hastaneye yatırılmasının dışında iyi bir yıldı. Kırkıncı Yıl Sergisi ve ilk sinema denemesi, geride kalan ömrünün en güzel anılan olarak yerleşecekti hanzasına Füreya'nın..." (s. 335) "Füreya Koral, yaşama 26 Ağustos 1997 yılında Osmanoglu Kliniği'nde veda etti." (...) O şimdi, yaşama başladığı yerde Büyükada'nın çamları altında, Cumhuriyet devrinin ilk kadın seramikçisi olmanın ve kendinden beklenildiği gibi, sanat dalında iilkesine çok şey vermenin gururu içinde uyuyor." (s. 349) Ayşe Kulin, tarihsel belgelere bağlı kalmakla birlikte kuruluğa, cansızlığa duşmüyor. Diğer bir deyişle, biyografi türünü romanla narmanlavıp kitabı; sıkıcı, okunmaz nesne olmaktan Kurtanyor. Edebiyatımızda biyografik roman türünde kitaplann az olması ve bu vadide çalışmaların yetersiz düzeyde kalması da ayrıca düşündürücüdür.Yazar, Füreya'nın sanatçı kımliğini deforme etmeden onu günlük hayatta olduğu gibi, beşerî zaaflan da olan bir kişi olarak canlandınyor. Sonuçta roman, yalın ve akıcı anlatımıyla da aynca dikkati çekiyor. • 1Ayşe Kulin, Füreya, Remzi Kitabevt, Ist. 2000 (Önsekizinci Bastm), 351 s. + Us.fotoğraf. 2 Gordon lohnston, Kesım Sanatı, Çev.: Aynur Durukan, Remzi Kitabevi, Ist. 1978 (Btrıncı basım), s. 791 3 Ahmet Hamdi Tanpınar, "füreya'nın Seramik Sergisi", Cumhuriyet, 14 Kastm 1958. 4 Ferit Edgü, 'Yıllann Rutubetini Taştyan Mekân", Kitaplık, s. 40, (MartNısan 2000), Tvkı Ur kuğu gttrismb bu gece Füreyaram/ "Kuğu'nunÖlümü" BERFIN ESAT KORKMAZ IfOlMlYAYIN Vur Ernri Fermaı ŞÜKRÜ GÜNBULUT Anadolu Aleviligi Halk Şiirinde Başkaldjn Esat Korkmaz ANADOLU ALEVİLİGİ Şüknı Günbulut Aydın Öztürk HALK ŞİİRİNDE BAŞKALDIRI ŞEHRİBAN (Şlll) BERFIN BAHAR Avlık Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi NISAN 2000 850.000. TL. Köy Enetitüleri 60 Yaçında Mehmet Ba^aıan. Ncbı Dadaloğlu, Oncr Yağcı O/.ıüık Tauır/20. Oluni Yıldönunıunde Bir Koy Enstitulu: Üınit Kaftancıoğlu'nu Tanımak ve Anmak Tıırhan Feyı/o2;lu / Hikayeci Yılınaz (îuncy Lenin'e Nobel Barış Odıılu Verilmesini İsteyen Oğrenciler Şukrıı Gunbıılui / Eski Tanrıların Işleri Yılnıa/ Elmas/ Abdullah Rıza Erguven Anlatıyor Abone Olulım! (Abone bctlelı kadar kilap armağan edıyoruz..) Yılhk (12 sayı) Abone: IO.(HH) (XX). TL. Ce/acvlcrınc:5.(XX).(XX). TL Posta Çeki No: Ismci Aıslan, 466352 BERFIN BASIN YAYIN ve TIC. LTD. ŞTI. Cağaloğlu Yoku^u. Evıcn Haıı. K J I . 3 . N O . 56 Cağaloğlu 34440lsl.ııılnıl 'l'cl: (0.212) 513 79 IK) l''ax: (0.212)512 37 20 CUMHURİYET KİTAP SAYI 530
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle