23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAYRÜNNİSA KUŞKAYA Öner Yağcı dan bir dönem romanı: "Kaptan" alıyor yaşamı boyunca. Önceleri düşünscf boyutta gelisen bu yaklaşım gittikçe yaşamm içinde kendine yer buluyor, danası yeni savaşım alanları açıyor. Bu çizgi üzerinde gelişen yaşamı, önceleri yatılı okullarda sürerken daha sonraları tutukevlerinde ya da bire bir savaşımın içinde biçimlenip gelişiyor. Gittiği her yere kendısiyle birlıkte geçmişini de (babasını da) taşımaktadır aslınaa. Yurtseverlik, babasından kendisine kalan bir kaütken, direncini, savaşım gücünü de besbelli genlerle yine babasından almıştır. Okullardan ve kitaplardan edindiği bilgileri, kendi yaşam anlayışıyla sürdürdüğü savaşımın içinde eyleme dönüştürmektedir. "Kurum/eylem" birlikteliği, Kaptan'ın yaşamında somutlanmıştır roman boyunca. Böylece, kendi varlığmın bilincine varırken, kitleye (topluma) ulaşmanın kapılarını da aralama olanağına kavusmuş olmaktadır. îçsel ve beyinsel zenginliği onu halkıyla buluşturabiliyor. Yaşam, ona kendi savunmasını kurmakta ve geliştirmekte tıpkı okullar gibi, kitaplar gibi öğreticilik etmiştir. Yatılı okulda yaşadığı ilk olayda gerici bir öğretmenin, oruç tutmadığı için Kaptan'a eziyet etmeye kalkması, üzeri O ner Yağcı'nın yeni romanı "Kaptan"da, Anadolu'nun orta yerinde, yeşillikler içinde bir ilçc olan Yeşükent'te doğan Kaptan'ın doğumundan çocukluğuna, çocukluğundan ilk gençliğine, yetişkinliğine dek uzanan yaşam serüveni anlatılıyor; ancak, adı gibi yaşamı da sıradışı olan Kaptan'ın yaşamöyküsü, harcanmış bir kuşağın, harcanmış bir ömrün örnekliğinde bir dönemin de belgeseli niteliğinde. "Hiç unutur muydum 6 Mayıs'ı? Gömiilen Cumhuriyet miydi o giin? Bir süre sonra yaptlan seçimlerde, 27 Mayts'ta iktidardan indirilen partinin yerine kurulan bir parti iktidara gelecek ve Cumhuriyet'in kazantmlarının sinsi sinsi kemirilmesine yeniden başlanacaktı... Yaşam unutturmadi: DenizYusufHüseyin de birkaç ytl sonra 6 Mayıs'ta idam edildiler" (s. 34) 6 Mayıs'ta Kaptan'ın babası ölmüştür. Haydar Usta, kendi kuşağının aydınlık bakışlı bir emekçisidir. Çok sayılan, sevilen, değer verilen birisidir. Cumhuriyet'in kurucusu olan bir partinin, yani "lnönü'nün Partisi"n\n yerel yöneticilerindendir. Kuşağının başka örnekleri gibi çok okuyan, kararlı, yıırtsever, savaşımcı, yurttaşlık bilinci oluşmuş bir Cumnuriyet insanıdır. Bu özellikleriyle, Haydar Usta'nın ölümü, bir bakıma roman içinde verilecek olan Cumhuriyet kuşaklarının ölümünün de habercisi durumundadır. 1 Iaydar Usta'nın kişiliği, oğlu Kaptan'a örnek olmuştur. Çocuk yaşta babasını yitiren Kaptan şaşkına döner; ölüm haberini Cumhuriyet gazetesinde okuyunca inanamaz, ne yapacağını bilemez, önce eve, sonra da babasının işliğine koşar. Haberin doğru olduğunu öğrenir. Ağabeyi de içlerinde olmak üzere Haydar Usta'nın yakınlan oradadır. Kaptan, bir türlü ağlayamaz, tutulup kalmıştır. "Kımsezaptedemedibeni. (...) Tabutu açtılar. Beyaz, alüminyuma benzer bir metalle sarmışlardı bahamı. Metalin içinde de kefeni vardı. Açıp baktım yü'züne. Bir daha göremeyeceğim babamın yü'züne. Yine ağlayamadım. Yine tıkandım ve bakttm, bakttm yalnızca " (s. 33) okur, "rastlantının da böylesi" diyebilirdi belki, ama bilinçli bir çabayla yazar tarafından konuya ilgi çekilmiş oluyor. Kaptan, bunca somut gerçeğin yanında yer alan birisi olarak dünyaya bakışıyla, şansa, yazgıya inanan bir izlenim vermiyor kitapta. Bu nedenle, okur da yazarın bu yaklaşımından etkilenerek, olgunun şansla ilgisinin olmadığını düşünüyor. Bu durum, her şeye karşın, o dönemdeki birtakım tutarlı aydınların, dürüst, onurlu, iyi insanların ve örgütlenmelerin varlığı ile açıklanabilecektir. Dönemin bu gerçekliği, aslında Cumhuriyet'in yetiştirdıği yurtsever kuşaklann da bir görüntüsü olarak algılanabilecektir. Ama günümüzdeki yozlaşmanın gerisinde yatan gerçekliğin de, o güzel kuşaklann artık ortalarda görünmemesi ile açıklanabileceği düşünülmelidir. Bu durumda, genç kuşaklann örnek alabileceği yurtsever aydın tipinin boşluğu günümüzde derin iç sızılanyla duyulmaktadır. îşte, Öner Yağcı'nın romanı, bu boşluğu duymamıza ve olguyu eleştirel bir gözle düşünüp yeni arayışlar içine girmemize olanak sağlamaktadır. Önun roman boyunca anlattığı aydın tiplemesi de, bu bağlamda, geleceğin örnek tipleri olarak algılanmalıdır. Bu aydınlar, sağlıklı dünya görüşlerinin yani sıra, nitelikli bir yaşam anlayışını oluşturacak sanatsal donanıma da sahiptirler. Olması gereken budur. Sanat, dayağın, sövgünün, tutukluluğun, eziyetin lcarşısında, insanı yücelten ve ona direnme gücü veren bir çıkış yolu olarak belirmektedir. Bu çizgide, kaptan da, olayların etkisini azaltmanın yani sıra, direnmenin gizemli gücünü de yitirmemek için şiire sığınmış, türkülerle acısını azaltmayı, yarasını onarmayı denemiş ve başarıh da olmuştur. Ozelliklc tutukevi günlerini bu anlayışla ve sanata tutunarak geçiren Kaptan, cezası bitip sokağa çıktığında yaşamın gerçek yüzüyle karşılaşıp şaşıracaktır. Dünya değişmiştir. Kendi yaşadıkları adeta, düşte gördüğü başka bir dünyada geçmiştir başından. Uğrunda ömürlerini narcayıp savunmaya, korumaya çalıştıkları değerlerin yok edildiğini, birlikte savaşım verdikleri kimi insanların döneklik ettiklerini, bunların insani değerlere değil paraya yönelip kendilerini tutsak ettiklerini görüyor ve daha önceleri yaşadıklarından dana derin bir acıyla sarsıfıyor. Ancak bu bozulmuş ortamda da olsa, yaşamını sürdürmek zorundadır. Kimi arkadaşlarının ticaretle uğraşma önerilerini benimsemeyip, tutukevindeyken bir kurtancı gibi sanldığı sanata olanaklar sağlayan yayıncılık ya da eğitim gibi alanlara yönelmenin daha doğru olacağını düşünüyor. Bu alana yönelen Kaptan, sonunda sanatın kendi özgül alanında ürünler vermenin olanaklarını oluşturup bir bakıma bireysel mutluluğunu gerçekleştirirken bir yanda da hâlâ umudunu kesmediği toplumsal savaşıma katkılarda bulunabiliyor. Ülkemizin yaşadığı toplumsal çalkantıları konu edinen Kaptan romanı, toplumsal bilinçlenmenin budandığı bir dönemin izlerini aktarırken, bir yandan da yeni aydın tipinin bir örneği olarak Kaptan'ı karşımıza çıkarmıştır. Engeller ortadan kalkmadığı için savaşım kaldığı yerden sürdürülecektir. Roman, bir ödül töreninde konuşması engellenirken kendini yeniden arama gereği duyan Kaptan'ın şu somlarıyla son bulmaktadır: "Kaptan neredesin? "Neredesin Kaptan ? Neredesiniz ey Kaptanlar?.." Kitabı bitirince, oKur da kendi kaptanını arayışa çıkıp bu soruları yinelemektedir. • Kaptan/ Öner Yağct'nın romanı/Inkılâp Kitabevi/ 1999 K İ T A P SAYI 530 Yeni arayışlar Öner Yağcı'nın ülkemizin yaşadığı toplumsal çalkantıları konu edinen "Kaptan" adlı romanı, toplumsal buinçlenmenin budandığı bir dönemin izlerini aktarırken bir yandan da yeni aydın tipinin bir örneği olarak Kaptan'ı karşımıza çıkarıyor. Engeller ortadan kalkmadığı için savaşım kaldığı yerden sürdürülecektir. Bu da yeni kaptanların ortaya çıkmasını gerektirmeKtedir. Harcanmış bir kusafiın övküsü Çığlığa döıtiişen suskunhık Haydar Usta'nın ölümü, Kaptan için, "ölüm"ün bilinen anlamından çok daha derinlikte bir anlam taşımaktadır. Kaptan, babasını yitirmekle desteğini her zaman duyduğu, güven veren en büyük dayanağını yitirmiştir. Bir bakıma gözyaşını, sesini, çığlığını yitirmiştir. Yaşamı, bu yitiklerin elde edilmesi için, yani kendini bilinçlendirmesi için, kendinden sonra da çevresindekileri aydınlatmak için gerçekleştireceği eylemlerle, girişimlerle, kısacası savaşımla anlam kazanacaktır. O suskunluk, süreç içinde çığlığa dönüşecektir. Babanın ölümü, bu oluşumun dayanağı ve gerekçesi olacaktır bir bakıma. (Okurun yorumuyla romanı kendi sınırlarının biraz dışına taşıyarak değerlendirmeyi deneyecek olursa, 1938'den sonra ülkenin de babasız kalmış ojduğunu anımsamamız gerekecektir.) Ülke geneline yönelen bu bakış, yöre insanının, Anadolu mozayiğinin anlatımıyla da örtüşmektedir: "Doğuftan gür, dalgalı, sarı saçlanmn kime çektiğini bir türlü bulamadılar. Çeşit çesit yorum yapıldt bu konuda ama bir sonuca ulasılamadı. Yok babaannenin Çerkes kardesi vardı, yok anneannenin Selanikli babasının saçları da böyleydi, yok Türkmen büyükbabanın soyunda sanşınltk vardı, yok Gürcü dedenin de küçüklüSünde sarıydı saçları..." (s. 9) Bu çeşitlilik.ülkenin insan zenginliğidir aslında; Oner Yağcı, bu gerçeği, Kaptan'ın çocukluğunu anlatırken çok da belli etmeden aktarmaktadır. Haydar Usta'nın ölümüyle kendihe SAYFA 10 bir hedef belirleyen Kaptan; meraklı, haşarı, ele avuca sığ maz o çocuk; arkadaşlığı, dost luğu, sevgiyi, dayanışmayı öğ reniyor daha çocukluğun tasa sız oyun günlerinde. Büyüyor. Haksızlığa duyarlı yüreği dv gelişiyor kendısiyle. Okuma sevgisi, kitap tutkusu bilincinı biçimlendiriyor Kaptan'ın. Okudukça kendini ve dünyayı daha doğru algılayabiliyor. Babasından sonra yalnızca ana kucağı kalmıştır Kaptan'a ama kısa süre sonra anasının ılık soluğundan, evinin sıcak ortamından da uzaklaşmak zorunda kalacaktır. Parasız yatılı sınavını kazanmıştır. "Okumaya" gidecektir. Ayrılığın yakıcı tadını o zaman öğreniyor. "Anne ben gidiyorum." Zorunluluk ve kararlılık öndedır. Gözyaşı yoktur. Bu başlangıçtan sonra kavuşmalar, ayrılıklar, kaçışlar, saklanışlar yaşamının en belirgin devinimleri olarak Kaptan'ı peşinden sürükleyip götürüyor. Kaptan'ın yaşamı bu gidiş gelisler üzerine kurulmaktadır. Onun söz konusu gidiş gelişleri, kaçıp saklanışlan aslında kendi kuşağının serüveni ve dayatılan yazgısıdır. Öner Yağcı romanında yalnızca Kaptan'ın değiC Kaptan gibi pek çok gencin yazgısmı yeya serüvenini de romanına almıştır; Oner Yağcı'nın bilinci, bir bakıma kahramanlarının bilinciyle yazgısı ya da serüveni de yine onlarınkiyle örtüşür gibidir. Kaptan, adı gibi kendi yaşamının ve çevresindekilerin de kaptanı olma yolundadır. Baskılara boyun eğmeyen, haksızlıklara karşı çıkan onurlu bir duruşla, ezilcnin, güçsüzün yanında yer ne yürümesi, ona bu savunma gerekliliöini ilk kez yaşatmıştır. Dayak yemektense kendini pencereden aşağıya atmayı yeğliyor Kaptan. Çünkü babasının sesi kulaklarındadır: "Dayak attığtnız için sikâyete gelmelerini isteraim, dayak yemenizideğil." OkuTdaki bu olaydan sonra daha da bileniyor ye haklı savaşımların içinde yer alıyor: Öğrenimini bitirdikten sonra öğretmen olarak Doğu'daki Tozludere kasabasına atanan Kaptan'ın yaşam koşulları, öğrenciliği sırasında girdiöi tutukevi koşullarından bile daha ağırdır. Elektriksiz, gazsız, ışıksız, insansız günlerde, toplumsal baskı da yaşamı çekilmez kılmaktadır. Buna karşın Arap, Acem, Caferi, Kürt, Şafi, Terekeme, Türk... kökenli insanlardan oluşan karmaşık toplumsal yapıdaki Tozludere insanını anlamaya, onların sorunlarını çözmeye ve onlara yardımcı olmaya çalışır inatla. Bu tutumu, roman boyunca, nereye giderse gitsin, nerede olursa olsun sürecektir. Buna karşılık, yaşamın engebeli yollarında yürürken, karşısına çıkan birtakım iyiliksever ya da bilinçli insanlardan da yardım gördüğü olur. Bir bakıma, Kaptan'ın şansıdır bu. Öner Yağcı, bu durumu ayraçlar içinde belirttikten sonra, olguyu okurla paylaşmak istiyor: "Kaptan'ın Orhan Albay'la karsılaşması da şansltlığıntn bir göstergcsi miydi?" (s. 143) Buna benzer sorular ve yorumlar roman boyunca yineleniyor. Bu sorular, okurun konu üzerinde uüşünmesine yol açıyor. Bu açıklamalar olmasaydı, C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle